18 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

18 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İstanbul Üniversitesi Senato salonu P. ye göre ideal Senato! değildi. Bunda herkes mutabıktı. A- ma Hukuk Fakültesinde veya Siyasal Bilgilerde kürsü işgal en hocala- rın oO mevzulara el atmaları Vazıfe— leriydi. Her. şeyi bırakınız, bunu için para alıyorlardı. Aldık arı pa— ranın karşılığını vermemeli miydi- ler? Tıp profesörü nasıl mikropla- rından, hastalıklarından ayrılmazsa Hukuk profesörü de elbette ki cemi- yet bünyesindeki gelişmeleri teşrih- ten alıkonulamazdı. Zaten Üniversi- teleri kapamadan veya memlekette diktatörlük ilân etmeden D. P. nin bu yasağı nasıl tatbik edeceği mera- ka pek değer bir hadiseydi. İcranın mürakabesi genişletilecekti. Mükem- mel! Nereye kadar? Bunun sonu yok- tu ki.. Mehmed Daim Süalp müstakbel tasarıyı D. rubunda ye icabın- da Mecliste canı gönülden savuna- cak tek mılletvekıh degıldı Hiç şüp- he yok Sebati Ataman-Nusret Kiriş- çioğlu-Osman Kavrakoglu ekibi gene harekete geçecek, D. P. adına on- lar konuşacaklar, "Grup kararı eti- keti altında da reyler sağlanacaktı. Ama D. P. ye huzur sağlanmaya- caktı ki... Boşa dönen çark akikaten, şimdiye — kadar böyle istikametlerde alınmış tedbirlerin huzur sağladığı görülmemişti. İşte Basın ortadaydı Muhalefet de öyley- ün bir, yeni tedbir getirmek icap edıyordu Yapılacak iş, İktida- rın kendisini müsamahaya alıştırma- sıydı. Hakiki ilim adamlarını sus- turmanın imkânı yoktu. Serbest fi- kirler mutlaka söylenecekti. Nasıl Hüseyin Cahid Yalçınların bir tür- lü arkası gelmiyorsa, Hüseyin Naili Kubalıların, —Ragıp — Sarıcaların da AKİS, 18 OCAK 1958 sonu kesilmiyecekti. rini Öteki alacaktı. Yaramaz millet- vekillerine yapıldığı gibi, profesörle- rin de maaşları mı kesilecekti? İhtar veya tevbih mi verilecekti? İşlerin- den mi atılacaklardı? Fikrini söyli- yebilmek için bunları göze alanlar vardı ve daima olacaktı. O halde yeni tasarı neyi sağlayacaktı? D. ye yeni bir darbe indirmekten baş— ka?.. piri gidince ye- Fakat bu haftanın ortasında An- karada, bu pek basit ve mantıki fi- kirler erbabına "anakronik" görünü- yordu. Bir çok kimsenin — hiddeti burnundayd İşin fenası, alınacak tedbirlerin mahzurlarını görenlerin dahi, hiddeti burnunda olanları ikaz vazifelerini 'yapmamaları, bilâ- kis inanmadıkları dâvalara hizmet 1ç1n bir tehalük göstermeleriydi. Bu mukabil pekâlâ söylenebilirdi ki, bılhassa İstanbul Üniversitesi, ahna— cak kararları tam olmasa bile, bü- yük bir metanet ve tesanüt içinde bekliyordu. Kanun hangi şekli alır- sa alsın, bilhassa Hukuk ve İktisad Fakülteleri gibi cemiyet meseleleriy- le uğraşan fakültelerin bir çok men- subu bugün hasıl ders veriyorlarsa öyle ders vermekte devam edecek- lerdi. Muhtemelen içlerinden bir ço- ğu kürsüsünden — uzaklaştırılacaktı. m! Bu"sebeplerden dolayı kür- süden uzaklaştırılma, cemiyetimizde bir şerefsizlik sayılmadıktan sonra... Üstelik bütün gençliğin gönlü dar- be yiyenlerle beraber olacaktı. Bu yenı yeni kahramanların yetişm yeni' kahramanların Muhalefet safla rını kuvvetlendirmesi demekti. Na- sıl oluyor da D. P. büyükleri bunu görmüyorlardı, anlaşılması müşkül- dü. YURTTA OLUP BİTENLER İktidar para enflâsyonundan son- ahraman enflâsyonuna var gü- cuyle dalmıştı. Kalkınma Kazın ayağı âdise geçen haftanın sonunda pazar günü Ankarada, Dil ve Ta- rih-Coğrafya — Fakültesinin Hamit dershanesi diye anılan — büyük salo- nunda geçti. O gün kısa boylu, tık naz ve dik sesli bir hatip kürsüye çıktı, ded' ki: "— Pek çok tecrübe kazandık. Başvekilimiz bir konuşmasında Bir daha baraj yaptırırsam yârı iîatına yaptırırım, tecrübesizliğimiz — yüzün- den şimdiye kadarkileri pahalı yap- tırdık, bilmiyorduk demiştir!" Salonda bulunan altmış, yetmiş kadar dinleyici daldıkları rehavetten ayrıldılar. Sabahtan beri nutuk din- liyorlardı. Adeta — kafaları şişmişti. Ama kısa boylu, tıknaz, dik sesli ha- tibin yaptığı açıklama dikkatlerini çekmişti. Demek bizzat Başbakanın ifadesine nazaran — barajlarımız bir misli fazla fiata malolmuştu ve bu- nun sebebi tecrübesizlikti. O halde D. P. iktidarının bir baraja sarfettı— ği parayla iki araj yapm pek âlâ kabildi. "Görülmemiş Kalkınma ya itiraz da. aslında bu değil miydi ? Hiç kimse * nıçın baraj yapıyorsu- nuz?" d emiyordu. Denilen, plansız- lık ve _programsızlık yuzunden anla- şılan İktidarın başı buna "tecrübe- sizlik" adı veriyordu: paranın, mesa- inin, zamanın israf olunduğuydu. Kı- sa boylu tıknaz, dik sesli açıklaması dogruya o noktada İk- tidar da Muhalefet gibi düşünüyor- du. Bu, iyi alâmetti. Kısa boylu, tıknaz, dik sesli ha-. tibin açıklamasının doğru olması ih- timali son derece kuvvetliydi. Konu- şan Konya milletvekili Himmet Ölç- mendi. Himmet Ölçmenin D. P. için- de Sebati Ataman, Nusret Kirişçiog- lu, Hamdi Sancar gibi tanınmış mil- letvekilleri arasında yeri vardı. Him- met Ölçmen o gün Hamit dershane- sinde inşaat mühendisi sıfatıyla bu- lunuyordu. İnşaat mühendisleri oda- sının yıllık kongresi vardı. Sabah- n üç yüz mühendis orada toplan- tılarına başlamışlardı. Sonra sayıla- rı azala azala altmış, yetmişe inmiş- ti. Fakat esaslı dertler dile getiril- iş, memleket meseleleri ortaya a- Mühendislerin — şikâyetleri . Memleketimizde ecnebi mü- hendis ve müteahhidlere. Türk mü- hendis ve müteahhitlerinden daha imtiyazlı bir muamele yapılıyor, en basit projelerin çizilmesi bile Türk- ler dururken ecnebilere veriliyordu. Bu, hem dovızımızın dışarı kaçma- sına sebep oluyor, ham de Türk mü- hendislerinin para kazanmasına set çekiyordu. Bu durum önlenmeliydi. Nasıl bu memlekette ecnebi doktor- lar icrayı tababet edemiyorsa, ecne- 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: