18 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

18 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VEREM VE İŞÇİLER M emleketinizde verem, diğer bir çok hastalıklar gibi henüz ö- nüne geçilmemiş bir afet olarak üküm sürmektedir. Bu hastalığa yakalanan ve hergün yakalanmak tehlikesi ile karşı karşıya — bulu- nanlar arasında da işçiler şüphesiz başta gelmektedir. Verem, Koh ba- sillerinin gıdasızlık, ağır çalışma ve kötü yaşama şartlarının yardı- mı ile akciğerlerde meydana getir- diği bir hastalıktır Bu hastalıgın tedavisi de gıda almağa, iyi bakıma ve dınlenmeye ıhtıyaç gös- terir Memleketimizde veremle sava- şın mazisi bir i eski olmakla beraber, hastalığın bugüne kadar önüne geçilememiş olmasının baş- lıca sebebi yapılan savaşın hasta- lığın asıl sebeplerine karşı yönel- tilmemiş olmasından ileri gelmek- tedir. Vakıa veremli hastaları sağ- lanıl aydan uzak tutmak, onları mu- ayyen bakım muesseselerıne yerleş- tirmek, şüphesiz hem hastaların i- yileşmelerine hem hastalığın sağlamlara yayılmasına engel ol- mak bakımından faydalı bir yol- dur. Fakat hastalığın asıl gıdasız- lık, havasızlık, ağır çalışma şart- 8 ları altında kolayca — gelişebildiği düşünülecek olursa, önlenmesine bu yoldan gidilmesi daha tabiitdir. Bu- nunla beraber, memleketimizde ma- alesef hiçbir hastalığın asıl sebe- bini gidermek gibi sağlam bir yol tutulmamıştır. Veremin gıdasızlık, kötü yaşa- ma ve ağır çalışma şartları altın- da yaşayanlarda daha kolay gelişe- bilmesi sebebi ile en çok işçiler a- rasında tahribat yaptığı meydanda- dır. Maden ocaklarından dokuma atölyelerine kadar hiçbir işyerinde işçilerin sağlığını korumak bakı- mından yeterli kanun tedbirleri a- lın madiği gibi, mevcut kanun tedbirlerinin de tam olarak uy- gulandığına, rastlamak pek güçtür. Bilhassa maden ocaklarında çalı- şan isçilerin kömür ve sair tozla- rı teneffüs etmeleri sebebi ile ve- reme daha elverişli şartlar içinde çalıştıkları bilinmektedir. Bundan başka maden ocaklarında havasızlık rutubet gibi şartların bulunması ve toprak altında çalışanların muay- yen bir müddet sonra toprak üstün- de çalıştırılmalarına dikkat edilme- mesi veremin maden işçileri arasın- da kolaylıkla yayılmasına sebep ol- maktadır Bununla beraber, işçilerin verem hastalığına tutulması için elverişli şartlar yalnız maden ocaklarında değil, hemen bütün — işyerlerinde mevcuttur. İşçiler kurşun ve diğer madeni tozlarla, boyalar ve toprak- la daima temas halinde oldukların- dan teneffüs etlikleri hava ciğer- 24 Adil AŞÇIOĞLU lerinin kolayca tahrip olmasına yol açmaktadır Modern tıp hangi mesleklerin ne gibi hastalıklar doğurduğunu he- men tamamen tesbit ettiği' halde memleketimizde meslek hastalıkla- rının ilmi bir şekilde tasnif edil- mediği görülmektedir. Bir mesleğin devamlı olarak ifasından — doğan birçok hastalıklar ve bu arada verem —maalesef, meslek hasta- lığı sayılmadığı için işlerinden dolayı hastalığa —tutulan işçiler bundan adetâ kabahatli tutularak kendilerine hiç bir yardımda bulu- nulmamakta, üstelik işlerinden çı- karılmaktadır İşçilerin çeşitli meslek hasta- lıklarına ve ada vereme, tutul- malarının başlıca sebebi şüphesiz ki bu hastalıklara karşı mukave- metsiz olmalarıdır. İşçilere ödenen ücretlerin son derece düşük olma- sı onların gıdalarım tam olarak almalarına engeldir. Buna bir de işyerlerindeki sağlık şartlarının bozukluğu katılınca tabiatile isçi- ler kolayca veremin pençesine düş- mektedirler. Hastalanan — işçilere yapılan sağlık yardımları az oldu- ğu gibi bakım süreleri de kanunen muayyen olduğundan -yani işçi iyi- leşinceye kadar değil, sadece ayyen bir süre için bakıldıgından— bir defa hastalanan kolayca 1yıle— şememektedir. İyileşmek için işçi- nin kendi mali kaynaklarına baş- vurması gerekmektedir. Halbuki bir işçi ancak günlük geçimini sağ- layacak kadar ücret almakta ve çalışamayınca bu ücretini de kay- betmektedir. Bu sebeple de kendi imkânları ile iyileşmesine imkân kalmamaktadır. İşçi sağlığını korumak hususun- daki kanun tedbirleri yetersizdir. u yolda kanunun nasıl uygulana- cağını gösterecek nizamnameler de hazırlanmadığından işyerlerinin sağlık şartları gerektiği gibi kont- rol edilememektedir. Esasen — ka- nundaki müeyyidelerin hafif para cezasından ibaret kalması dolayısi- le işverenler masrafa girerek işye- rini sağlık şartlarına uydurmaktan- sa hafif olan cezayı Ödemeyi ter- cih etmektedirler. Sağlık şartlarına uymayan işyerlerinin — kapatılması yoluna gidildiği de görülmemekte- dir. Buna sebep olarak ta 1lgılıler böyle bir işyerinin kapatılması ha linde işçilerin açıkta kalmaları teh— likesini ileri sürmektedirler. yüzden işyerlerinin sağlık şartlarına uyması bir türlü mümkün olama- maktadır. Memleketin istihsal gücünün te- meli olan işçilerin sağlıklarının ko- runması propaganda ile değil, an- cak ye ancak onların maddi yaşama Iş(artl_z_ırının düzeltilmesi ile müm- seslerini çıkarmağa başlamaları tah- minleri doğru çıkarıyordu. Bu haft nın başında memleketimizin tanın- mış tekstil sanayicilerinden Atıf il- men tekstil endüstrisi çalışıp gider- ken alınan isabetsin kararlarla bek- lenmedik krizlerin yaratıldığını ifade etmek zorunda kalıyordu. Atıf İlme- nin asıl şikâyeti, alınan kararlardan ziyade — bunların bir — kararsızlığın belirtisi olmaları noktasına yönetil- mişti. Her hükümet kararlar alabi- fakat Hükümetlerin ve Bakan- lıkların kararlar alırken ne yapmak istediklerini bilmeleri lâzımdı. Üste- - lik bir karar alırken bunun neticele- rini iyice ölçüp tartmak gerekiyor- du. Kısacası herkesin aradığı, eko- nomik güven ve istikrardı. Ekonomik güven ve istikrar olmadıkça herkes ne yapacağını şaşırmış vaziyette bekler ve istihsal de tabiatiyle arta- cağına düşerdi. Halbuki Hükümet ha. yatı ucuzlatmak ye mal darlığım gi- dermek, istiyordu. Bunun için de is- tihsali arttırmaktan başka çare yok- tu. Demek oluyordu ki, alınan karar- lar kendilerinden beklenenin tam tersine sonuçlar vermişti. Ekonomik krizler yalnız bizim için değil fakat batı ekonomileri için de tabit olay- lar olarak kabul ediliyordu. Mevsim- lerin, konjonktürün ve hükümetler tarafından alınan çeşitli kararların sonunda bir kolunda veya bütün iş kollarında sıksık krizler oluyordu. Şu var ki Batıda bu krizler gizlen- mediği gibi, hükümetler bunların yaklaştıgını bile, önceden halka ve ilgililere duyurmakta ancak fayda buluyorlardı. Böylece halkı uyartı- yor, krizleri önlemek ve gidermek i- çin hem kendisi tedbir alıyor de halkı tedbirler almağa çağırıyor- u. Bizde ise, işler tam tersine olu- yordu. Krızler çok defa tabiit âmil- lerden ziyade sun'i kararlardan ileri geliyordu. Üstelik bu kararların kriz- ler doğurabileceği düşünülmüyor ve bılınmıyordu Nihayet krizlerin gele- ceğini veya geldiğini bildirenlere de iyi gözle — bakılmıyordu. Atıf İlmenin dediği gibi "durup du- rurken krizler yaratılıyor"du ve bunla rın karşısında apışıp — kalıyorduk. Sonra da bazı ilgililer ortaya daha önceden bizi ikaz etmediler?" diye dert yanıyorlardı. AKİS, 18 OCAK 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: