18 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

18 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yi de unutmıyacaktı. Kimbilir belki de. Bagdat Paktı toplantısından bir kaç gün evvel Türkiyeye yapılan ye- lli yardım haberini Zafer sütunla- rında okuyacaktık. Yalnız bu yar- dımın 300 milyon doların çok aşa- ğısında olacağı muhakkaktı Hele yatırım, maliye ve dış tediye poli- tikaları ayarlanmadıkça, bu yar- dım birkaç gün beylik — sürmekten başka bir fayda temin edemezdi. Hibe istemiyoruz Ne gariptir, Dış yardım elcisi Mr. Dewey'in memleketimizi şereflen- dirdiği gün Yugoslav Başkan Yar- dımcısı Svetozar — Vukmanovic, Yu- goslav iktisadının artık hibeye ihti- yaç göstermiyecek bir seviyeye ulaş- tığını ilân ediyordu. Hibe şeklindeki Amerikan yardımının, Yugoslav İk- tisadi gelişmesine büyük hizmetleri olmuştu. Titonun memleketi bunun için Sam Amcaya müteşekkirdi. An- cak bu sayede Yugoslav iktisadı ken- di kendim besliyebilecek bir hâle gel- mişti. Artık sağlam bir iktisadi te- mel kurulmuştu, hâlâ hibe beklemek- te bir mânâ yoktu. Yugoslavya el- bette idi kredi tekliflerini reddetmi- fakat tekrar ödemek şar- Yugoslav iktisadının na muktedir olduğunu Başkan yardım- cısı iftiharla söylüyordu. Bankacılık Banka Enflasyona eçen hafta — gazete — haberleri doktorların da bir banka kur- maya heveslendiklerini bildiriyordu. Herkes bir banka hastalığına yaka- lanmıştı. Almanya Herr Doktorlar, İtalya Kontlar memleketiydi. Tür- Ferit Melen Bu kafayla gidilirse... AKİS, 18 OCAK 1958 Bir banka Bankalar diyarı — Türkiye kiye de neredeyse bankalar mem- leketi haline gelmek üzereydi. Her köşe başında -maşallah- mantar gibi bir banka bitiyordu. Hükümet de enflasyonist siyasetiyle banka enf- lasyonunu körüklemekteydi. Banka heveslileri, banka makla kazançlarım büyük — ölçüde arttıracaklarını ummaktaydılar. Pek güzel, fakat bundan memleket ikti- sadı ne kazanacaktı? Birkaç ban- kanın yapabileceği işi, yüzlerce ban- kanın yapması israftan başka bir şey değildi. En ufak bir mahallede beş bankanın birden şube açması lü- zumsuz bir — hovardalıktı. Bu du- rum kredinin de daha pahalıya mal olmasına sebep olmaktaydı. Esasen pek gevşek olan kredi — kontrolünü de banka — enflâsyonu — güçleştir- mekteydi. Koskoca İngilterede sa- dece beş bankanın hüküm sürdüğü hatırlanmalıydı. rçi Hükümet te, bu durumun farkına varmamış değildi. Hatta bir Bankalar kanunu tasarısı da hazır- lanmıştı. Bu tasarı, nüfusu bir mil- yonu aşan şehirlerde kurulacak ban- kaların sermayesinin 5 — milyondan aşağı olamayacağı hükmünü — ihtiva ediyordu. Böylece, olur olmaz ban- kaların kurulması önlenecekti. He- le bütün bankaların iştirake mecbur tutulduğu bir Bankalar Birliği, mes- lek tesanüdünü temin ve gayri meş- ru rekabeti menedecekti Bu şekilde bankalar dısıplıne davet edildikten sonra, ismi var cismi yok kredi tan- zim komıtesı yıllık kredi tevzi plâ- nını tatbik edece Ancak bu tasarı bir buçuk sene- kur- İKTİSADİ VE MALİ SAHADA dir Ticaret Komisyonunda bekle» mekteydi. Banka ve kredi enflasyo- nuyla mücadele, enflasyona dur de- meyi vâdeden Hukumetın sözünde ne dereceye kadar durdugunu gös- terecekti. Yatırımlar Entellektüel yatırımlar eçen hafta Milli Eğitim Bütçesi Bütçe Komisyonunda görüşülür- ken, muhalefetin en selâhiyetli ağız- ları, entellektüel yatıranların ne ka- dar ihmal edildiğini, bir defa daha ortaya koydular. Sabık Siyasal Bil- giler Dekanı Feyzioğlu, bu, meseleyi konuşturmayı rakkamlara — bıraktı. Yeni bütçeye 350 ilkokul için tahsi- sat konmuştu, hâlen ilkokul ihti- 17.092 ye ulaşmaktaydı. Ferit Melen hesaplamıştı, bu hızla devam edilirse ilkokul dâvası ancak elli yıl sonra halledilebilecekti! Tabii, bu hesap nüfus yerinde sayarsa — doğ- ruydu. Halbuki nüfus her yıl binde 30 gibi başdöndürücü bir hızla artı- yordu. Halen okul çağında bulunan çocukların yarısının okuyup yazma bilmediği acı hakikatini 1955 sayımı göstermişti. Her yıl 600-700 bin ci- varında çocuk tahsil çağına girdiğine göre senede 2 bin kadar yeni ilkoku- la, 7-8 bin de yeni öğretmene ihtiyaç vardı. Yılda 350 ilkokulla yetinilirse, yarının 50 milyonluk Türkiyesi bir ümmiler diyarı hâline gelecekti. Ku- rulması tasarlanan Halk Eğitimi Umum Müdürlüğünün bu muazzam dâvayı halledebılecegını ümit etmek hayaldi. Esasen halk eğitimi çocu ları değil, büyükleri ilgilendiren bir meseleydi Thorneyeroft Her şeyden önce prensip

Bu sayıdan diğer sayfalar: