5 Nisan 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

5 Nisan 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ SAHADA rulun yardımcısıydı. — Tahsis, tevzi, tedarik programlarının tetkiki işi ko- miteye düşüyordu. Tevziattan fayda- lanan Bakanlıkların ve iş adamları- nın temsilcilerinden müteşekkil bir istişare heyeti de, kurulun veya ko- mitenin isteği üzerine tahsis ve tevzi muameleleriyle ilgili hususlarda- gö- rüşlerini bildirecekti. Teşkilâtın bü- ro işlerim yürütmek üzere bir de dai- re kuruluyordu. Yeni teşkilâtın mas raflarının bütçeden ödenmesine ne- dense lüzum görülmemişti. Ama tah- sis ve tevzi teşkilâtı, paradan yana herhalde sıkıntı çekmiyecekti. Tah- sis ve tevzi edilecek kıymetlerden a- lınacak yüzde iki hisse bereketli bir hususi hazineydi. Tevzie ve tahsise tabi maddelerin seçilmesi, tevzi e- sasları, tevziatın kimin tarafından yapılacagı yeni teşkilât — tarafından tâyin edilecekti: bu hususta gerekli bütün malümatı istiyebilirdi. Teşkilâ- tın yeni baştan istatistikler hazırla- ması gerekecekti. Odalar Birliğinin şimdiye kadar yaptığı çalışmalar her- halde işleri nisbeten kolaylaştıracak- Büronun şimdiden 200 kişilik bir personelle çalışmaya başlamayı dü- şünmesi yapılacak işin vüsatini gös- teriyordu. Tevzie tâbi maddeler talep- lerinin nisbi ehemmiyetlerinin tesbi- tine teşkilât selâhiyetliydi. Bu mal- ların ithal veya kullanılmasını men veya tahdit edebilirdi. Teşkilâtın bu selâhiyeti son derece mühimdi. Pusulasız gemi okların tek elden tanzimi iyi bir şeydi. Teşkilâtın Başbakanlığa bağlanması da isabetliydi. — Birçok bakanlığı ilgilendiren işlerin koordi- nasyonu ancak bu kademede müm- kündü. Böyle bir teşebbüse girişmek- te geç bile kalınmıştı. İhtiyaçlar or- taya çıktıkça şu veya bu, tevzi işle- riyle vazifelendirilmişti. Mevcut a- narşi böyle doğmuştu. Sonra işlerin ehil ellere devri tevziatın daha rasyo- nel bir şekilde yapılmasını mümkün kılacaktı. Muhtelif gecikmeler ve be- ceriksizlikler yüzünden imalâthanele- rin beyhude yere kapalı kalması bir dereceye kadar önlenecekti. Yalnız "akıncı ruhlu" başyazar gibi — fazla hayale de kapılmamak lâzımdı. Yok- ların biraz daha âdil ve verimli bir şekilde tanzimine çalışılması elbette - ki ferahlık doğurmazdı. Bahis konu- su olan, şerri ehveni şer kılmaktı. Bundan başka, kâğıt üzerinde en isa- betli tedbirlerin muhtelif tazyikler al- tında Nasreddin Hocanın kuşuna dön- mesinin memleketimizde çok rastla- nan bir hâdise olduğu unutulmama- lıydı. Herşeye rağmen işini yürütme zihniyetinin iktisadi devlet teşekkül- lerinde bile ne kadar yer ettiği hatır- lanmalıydı. Ancak Başbakan, kendi- sine bağlı olan teşkilâtla yakından meşgul olursa, bu mahzur belki az çok önlenebilirdi. Yeni teşkilâtın döviz işlerinde söz sahibi olmaması da bazı güçlükler do- ğurmaya namzet görünüyordu. Bazı maddelerin darlıgının hissedilmesi ni- 18 hayet döviz kıtlığının neticesiydi. Dö- viz komitesi ile yeni kurulan kurul ve komite, sinelerinde hemen hemen aynı şahısları toplasalar bile idari tecrübesi olan kimseler dövizlerin kul- lanılması hususunda iki teşekkül ara- sında görüş farkları ortaya çıkma- sından korkuyorlardı. Maamafih en mühim mesele yoklara rağmen arzu edilen maddelerin istihsalinin ve do* layısı ile yatırımların yürütülmesiy- di. Bunun için de muhtelif istihsal sektörlerine ve ithalâta — prioriteler tanımak Zzaruri idi. Fiili sarfiyat ve- ya kapasite bu hususta asla iyi bir rehber olamazdı. Prioriteler ancak bütün memleket iktisadını kaplayan ve nereye gidildiğini tâyin eden bir plânın ışığı altında tesbit edilebilirdi. Amerika ve İngiltere gibi memleket- ler bile İkinci Dünya Harbi sırasında Cihat tren Pusulasız gemiye kaptan oldu tevzi usulüyle beraber derhal bir iktisat düzenine girdiler. Bu, zi sisteminin mantıki bir netıcesıydı Ne var ki Türkiyede İktidar böyle bir plâna sahip olmamakla iftihar edi- yordu. Bu durumda tevziat gemisi pu- sulasız kalmaya mahkümdu. Şu alay edilen plân, fiat mekanizmasının in- safsız. kanununa boyun — eğmemize imkân olmadığı müddetçe her vesile ile karşımıza çıkacaktı. Fındık Dolarları 956 yılı mahsulünden elde kalan fındıkların hikâyesi bu hafta da devam edıyordu Ziraat Bankasının elinde üç bin, Demıryollarının bin, hususi sektorun iki bin ton fındıgı vardı. Demiryolları kim, fındıkçılık kim diye sormamak lazımdı. — Esir kamplarında sigaranın para — yerine geçmesi gibi, tevzi ve tahsis anarşisi planh devrinde fındık v.s. dolara tekabül e- diyordu. Demiryolları bu — fındıkla, ıhtıyacı olan traves ithalini duşunu— yordu. Ama her ne sebeptense bu it- halâtı yapmamıştı. Ziraat Bankası fındıklarıyla — Fransadan bir lâstik fabrikası ithal edecekti. Ama Ba- kanlık olmaz demıştı Fındıkların elde kaldığını gören takasçı tüccar- lar ümide kapılmışlardı Bu fındık- lara sahip olmanın çarelerini ara- maktaydılar Ah şu Ticaret Bakanlığı bir gönlünü edebilselerdi. Ama Bakanlık daha yakınlarda bu fındıgı takasa vermiyeceğini kafi şekilde i- fade etmişti. En kafi ifadeler — bile takas mütehassıslarını yıldırmıyordu. "Olmaz, olmaz" prensibine sadık ta- kastılar, ne söylenirse mutlaka "Bir çıkar yol"un cagı kanaâtındaydılar. Bu kadar yimser olmakta beldi de haklıydılar söylensin bu luna Sanayi Şu traktör fabrikası! G eçen haftanın sonunda Cuma gü- M. M. nde meşhur Minne- apolıs - Molme Türk Traktör ve Zi- raat makineleri A. Ş. nin ne âlemde olduğu görüşülürken, AKİSte murah— has aza O. J. Parks imzalı "tek- zip için tekzip" lerden biri çıkıyordu Anlaşılan murahhas âza, kendi mem- leketinde faydalanamadıgı bu cömert tekzip hakkının tadını çıkartmak is- temişti. AKİS. İK A Ajansı bültenlerini kaynak göstererek, fabrikanın çalış- madığını yazmıştı Bu haber yanlışsa mesuliyet elbette ki ajansa düşerdi. Maamafih tekzip sahibi de ancak ge- rekli döviz bulunduğu zaman fabri- kanın traktör imalâtıyla uğraştığım yazmaktaydı. Şu nadide dövizler de er zaman ele geçmediğine göre, fab- rika demek ki bu faaliyetine sık sık ara vermek zorunda — kalıyordu. AKİS'in de belirtmek istediği buydu. Ama kapıların asma kilitle kapalı ol- duğunu söylemekle doğrusu haksız- lık edilmişti. Ankara milletvekili Ah- met Üstünün sözlü sorusundaki trak- tör imâl edemeyen fabrikanın perso- neline aylık ücretlerini sağlamak ga- yesiyle, hususi — şirketlerin torna ve döküm işlerini yaptığı öğreniliyordu. Eh karınca kaderince, bu da bir fa- aliyetti. Hele büyük isimli fabrikanın işi- nin, montajdan ibaret olduğunun ya- zılması murahhas azayı pek öfkelen- dirmişti. Bu gayrimesul beyan halk efkârını olduğu kadar ükümet or- ganlarını da fabrika hakkında he"ye sevkedecek mahiyetteydi. mek ki hükümet organları maksadını, ne iş yapacağını bilmeden fabrikanın kurulmasına müsaade etmişlerdi! Mr. Parks'ın hükümetin çalışması hakkın- da doğrusu çok garip fikirleri vardı. Maamafih Ticaret Bakanı, Meclis kürsüsünden büyük — isimli fabrika- "Zaten montaj için tesis edildiği- AKİS, 5 NİSAN 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: