28 Haziran 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

28 Haziran 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1958 in erkek ceketi Eski hamam, eski — tas Moda Erkekler de giyinirler yatlı, aşırı yeniliklerden kaçman ü giyinen erkek daima ihti- 1958 ilkbaharında da şık erkek herşeyden evvel bu an sibe sadık kalmıştır. prensip erkek modasının hiçbir za- man değişmediğini ifade etmez. Er- kek modası çok yavaş bir tempoda, teferruatlar üzerinde de olsa değişir. Moda tarihinde erkek modası bugü- ne kadar herhangı bir ihtilâl kay- detmemıştır Bu' sahada — erkekler son derece muhafazakar Ürkek hattâ korkaktı 1968 erkek mod ası İtalyan modasının tesiri altındadır. Erkek kostümü, erkeği her zaman- dan fazla ince ve uzun gösterecek şekilde . düşünülmüştür. Ceket eskisi kadar Uzun değildir, vücuda eskisin- omuzlar daha ziyade Pantalon ekseri röversizdir. nenin abiye kostümü ekseri üç düğ- meli ve nadiren tek renklidir. Belir- li, belirsiz desenler, renkler koyu ir zemin teşkil etmektedir. Fakat bu desenler, bu muhtelif renkler öy- lesine birbirine karışmıştır. ki, kos- tüm uzaktan gene tek renkli, düz bir kumaş hissi uyandırmaktadır Meselâ siyah, mavi, yeşil iplikler bir kumaş üzerinde belirsiz kareler teşkil etmektedir. Buna mukabil spor kostümler bu sene çok daha neş'elidir. Klâsik gri flaneller dahi koyu gri. değil, deği- şik açık gri renklerden seçılmekte— dir. Keten kostümlerin iplikleri göz- le görülecek kadar kaba dokunmuş- tur, tivedler eğlenceli tonlarla kar- şımıza çıkmaktadır AKİS, 28 HAZİRAN 1958 CEMİ B ugünlerde gazeteleri büyük pek meşgul ediyor: Mary Blanchard müslüman oldu mu, olmadı mı? Evvelâ, ortaya havadis sınıfından yazılar ç ktı "Mary Blan- ard slumanhgı çok evvelden ka- bul ettıgını söyledi", "Mary — Blan- chard dinimizi henüz kabul etme- mekle beraber, — dinlerin en iyisinin müslümanlık olduğunu — bildirdi", "Mary Blanchard boynunda taşıdığı Maşallahı göstererek dindaşımız bu- lunduğunu ispat etti"... Bunları, fik- ralar takip etti: "Mary Blanchard dini istismar ediyor" "Mary Blan- bir "Mary Blanchard bi- le müslümanlığın — ulviyetini anladı".. Hani insanın, bu yılan hikâyesi- ni okudukça Mary Blanchard'ın er- kek değil, kadın olduğuna kızacağı geliyor. Muammayı hemen çözebilir- dik te... merikalılar Türkiyeye fılm yıldı- zı ihraç eder de, biz ikaya e- demez miyiz? Ederiz tabii. Nitekim Türkiyede Mary Blanchard'ın Ame- rikada olduğundan çok daha —meş- hur olan sevimli Feridun Çölgeçen şimdi — Hollywood'da. — Gazetelerde, meşhur artistlerin — yanında sütun sütun, poz poz resımlerı çıkıyor Bir bakıyorsunuz onne de Carlo'nun atını tutuyor, bır bakıyor- sunuz Audrey Hepburn'ün yanında, bir bakıyorsunuz Victor Mature ile hasbıhalde. Yalnız bize ihraç edilen de, bizim ihraç ettiğimiz de "yıldız" larınbir müşterek kaderi var: Re- simleri hep, sadece bizim Türk ga- zetelerinde çıkıyor! I stanbulluların bu hafta — gözleri nurlanıyor Avrupa güzellik kra- liçesi seçi imi Boğaziçi sahillerinde yapılacağı için, dilberler yavaş ya- vaş geliyorlar. Bu seçimlerin herşey- den evvel ticari tarafları mühim ol- duğundan gözleri nurlanacaklar İs- tanbullulardan ibaret kalmayacak. Dilberler Ankarayı ve İzmiri de zi- yaret edecekler. Tabii yakışıklı zü- ğürtlerle zengin geçkinler kendileri- ni harıl harıl dılberlerı karşılamaga hazırlıyorlar. krali- çeleri tercih e- derler. nin hazırlığı boşa çıkacağa benziyor. Simdi Ankarada, sıcaktan buna- 9 lan soluğu Klüp 47'de Süreyya kapandıgından beri, çeli klüp başkent sosyetesinin uğrak yeri oldu. Kışın nasıl "her parti Sü- reyyada biter" se, yazın da "her par- ti 47'de bitiyor". Yalnız, Süreyyada oldugu gibi 47'de de orkestra hiç dur- ve orkestra azaları ikide bir "fasıla vermeseler tabii herkes çok daha memnun olacak. — Geçenlerde Y E T bir akşam kalabalık bir grup dans- tan hızını alamayıp gitti eçenlerde Hürriyet gazetesınde bir havadis baslığı vardı: ğıtılmadığı için şeker mumla aran— ", Son günlerde gaz yoklugunu feci şekilde hissedip mum peşine düşen bir çok gecekondu sa- kini başlığı okuduktan sonra acı acı düşündü: "Peki, mumu neyle araya- cağız ?" ürkiyede basın hürriyetinin ekilde mevcut bulunduğu- nu evvelâ ispat, sonra iddia Demok- rat komik Muammer Karaca ya na- sip oldu. Oynadığı piyeste Adnan Menderesin taklidi dahıl Basın, mahkemelerinin ön misli, isli hafiflerini suç sayıp e rarı verdikleri nükteler sereserpe yapıyor ve halkı —partısı aleyhine propaganda sayılsa da-, kırıp geçi- riyor. Ustad bunun üzerine geçenler- de parlak bir de beyanat verdi. Di- r ki: "Hani Türkiyede Basın hür- riyeti yoktu? Ben neler söylemiyo- rum, ne tenkitler yapmıyorum! Hiç kimse gelip te, gözünün üstünde ka- şın var demiyor". Allah Allah! Hiç kimse bu mem- lekette D.P. li vatandaşlar için Ba- sın hürriyeti yok' iddiasında bulun- madı ki.. Baksanıza D.P. 1 ga- zeteler de her gün ağız dolusu küfür ediyorlar, onlara da hiç kimse ka- şının altında gözün yar demiyor. Herkes, İnönünün — tabiriyle "sade Vatandaş ların hürriyetinden haber soruyor, “sade vatandaş” 1ların! Muammer Karaca Kaşın üstündeki — göz 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: