28 Haziran 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

28 Haziran 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYA Ankara stanbul Şehir Tıyatrosu Komedi l Bölümü, yaz turnesinin ilk dura- Ankar: temsı]ler vermek- beri, İkinci Dunya Savaşının birkaç yılı bir y: Şehir Tiyatrosunun Ana- doluda turneye çıkması, bir gelenek olmuştur. Bütün bir tıyatro mevsimi İstanbul seyircisine görünen Şehir Tıyatrosu, böylece hem Anadolu se- yircisine kendini — tanıtmakta, hem de tiyatroların pek seyrek uğradık- ları Anadoluda ha]ikın tiyatroyu ta- ramasına adır. Şehir Tıyatrosu bu tutumuyla mu- hakkak ki, bütün yaz boyunca pi- nekliyen, üstelik bedavadan dört ay para alan Devlet Tiyatrosu mensup- larına iyi bir örnek teşkil etmekte- Komedı Bölümü turne programı- na, Nicola Manzari'nin "Ölüler Ver- Öd lemez" ve Aldo de Benedetti'- nin "İki Düzine Kırmızı Gül" adlı komedılerı ile R fik perdelik "Deli"” 'adlı komedisini al- mıştır. İlk olarak oynanan "Deli" hin yazarı Refik Erduran bugün otuz yaşlarındadır. Amerika! Cornell Üniversitesinde — tiyatro tarihi ile dramatik edebiyat tahsıl ettikten sonra Türkiyeye dönmüştü ayrıca "Karay: Köprüsü" adlı üç kunçlar" adlı bıı'er perdelik piyesle- ri yayınlanmıştı Samiye Hanımın Başına Gelenler ,,Delı 1956 yılında yazılmıştır ve yazarın 1948 yılında sahneye Refik Erduran "Deli" nin akıllı müellifi 30 T R O konan "Kahraman" ından sonra sah- neye çıkan İkinci pıyesıdır 'Eser, ö- en beri re konu olmuş cımrılıgı ve bu cimrilik — yüzünden ortaya çıkan gülünç durumları sah- neye getirmektedir. Samiye Hanım son derece para- ya düşkündür. Ağabeyi Prof. Tu- malapı bir yolunu 'bularak tımarha- neye attırmış, bu yolla da onun pa- ralarına konmuştur. Şimdi de kızı Nermini zahire kralı Hâmit — Beyin oğlu ile evlendirmek için — plânlar kurmaktadır. Öte yandan dürüst bir kız olan Nermin bu plânı bozmak için bir müddet önce şifa bulmuş ol- duğu anlaşılan dayısı Prof. Tuma- lapı çağırır. Profesör gelir ve kız evini, ziyaret etmekte olan FHâm Beyleri kapı dışarı eder. Profesör bir yandan da, ölen ka- rısından kalan bir torba altını yol- da bir yere gömdüğünden — bahset- Vasfi Rıza Zobu Alkış, alkış yine alkış! ınektedır Samıye Hanım altın sözü- yıne ağabeyini tımarha- neye attırmak için plânlar kurmıya başlar. Profesör kardeşine — kanmış gibi davranır. Ancak altınların ye- rini söylemek ıçın Samiye Hanımın bu dünyada gözü olmadığım — ispat etmesini ister. Samiye Hanım muhayyel altın- ların hesabını kitabını — yaptıktan sonra bu dunyada gözü olmadığını göstermek için evin eşyasını satar, parasını kızına verir ve Profesörün rahmetli karısının huzuruna çıkmak ıçın çuval giyer. Samiye Hanım boş odada, sırtında çuval — rahmetli goı'uımceye dert anlatırken — Hâmit Beyler çıkagelir ve durumu gördük- ten sonra da Nermini ıstemekten vazgeçerler. Bu arıda Samiye Ha- nımın çağırdığı doktor da gelmıştır. e Ha- duğunu anlamakta bir hayli güçlük Behzat Butak "Cevher sakıt olmaz yere düşmekle" çeker. Profesörün — altın hikâyesini mahsus uydurduğunu — öğrenen Sa- miye Hanım birdenbire deliriverir. Deli'nin Sonu Y azarın yazdığı piyes burda bi- ter ama sahnedeki Ooyun bir müddet daha devam — etmektedir: Nermin, evlerinin yanındaki arsayı kullanan balıkçı Ömer Reisi sevdi- ğini anlamıştır Ömer Reise yaran- için türlü dillerden — birtakım balıkçılık kitapları ısmarlar. Kitap- ları okuyup sevgilisine — balıkçılığın modern ' gelişmelerinden — 'bahsede- cektir. Samiye Hanım delirip gittik- ten sonra balıkçıların ağları kaybol- muştur. Ömer Reis bunları ararken mutfakta bir çığlık duyar. İçeri gir- dıgınde de, sevgilisinin hoşuna git- mek için balık ağlarım örmek isti- yen Nerminin ağa düştüğünü görür Ve Nermini kucaklıyarak — götürür. Böylece Samiye Hanım tımarhaneye gıtmış onlar da muratlarına ermiş olur. Piyesi önceden okumuş, sonra da sahnede — seyretmiş olan seyirci bu sahne karşısında bir hayli afallar. Ama piyesin metni ile sahnedeki o- yun arasındaki farkı merak eder ve araştırırsa Türk — piyes yazarlarının talihsizliğini ortaya koyan bir mace- ra ile karşılaştığını anlar. "Deli" pi- yesinin sonu da böyle bir macera- nın kurbanı olmuştur. Refik Erduran ele aldığı mevzuu oldukça hafif, aşağı yukarı bir tu- luat anlayışı ile işlemiştir. Kişiler karşılıklı olarak birbirlerine lâf at- makta ve bu lâflar dengine getirilip bir nükteyle karşılanmaktadır. — Re- fik Erduramn usta taraflarından biri nükte hazırladığım belli etme- mesidir. Gerçekte akıllı olan Prof. Tumalapın çevresindekilerce deli sa- nılıp deli muamelesi görmesi gibi omik durumlarla birlikte oyuna sık AKİS, 28 HAZİRAN 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: