19 Temmuz 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

19 Temmuz 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİTAPLAR Havada bulut yok (Cevdet Kudretin romanı, Düşün yayınevi, Düşün servisi 4, İstanbul 1958, Baha Matbaası, 251 sayfa 400 kuruş) evdet Kudret romanına "Hava- da bulut yok, bu ne dumandır" Mahlede ölü yo bu ga dır?" dıye başlaya bır halk turku— sünün ilk iki mısramı alarak başla- mış. Romanda bir öğretmenin, -muh- temelen bizzat kendisinin- hayatını anlatıyor. Yıl 1935 İstanbullu fakir bir ailenin çocuğu olan Süleyman 0- kuldan mezun olmasının hemen ar- dından Kayseri Lisesine edebiyat öğ- retmeni olarak tayin ediliyor. Süley- man köy olar: Anado- lu olarak da Istanbulun Uskudar kı- yısını bilen genç bir Sonra- dan aldırmak duşuncesıyle bayatta- ki tek tutanağı annesini İstanbulda bırakan Süleyman Kayserıye gider. İlk defa trenle Anadolu içlerine doğ- irmekte, tren penceresinden Ana- n uğraşmaktadır. Gide gide gunun bi- rinde Kayseriye varır. Artık önün- de yeni bir ufuk, yeni bir hayat var- dır... Kayserideki ilk günler arkadaşlarına alışmakla ri durgun, sönük, içine sıkıcı bir Anadolu şehrıdır Vılayetlığı sadeee adın- ar bitm tükenmez bır bez ı lık ve vu umduymaz- hk ıçınde bogul uştur Daire, kah- ve, l0 ka uyku. rılmaz bır Hiç kımse bu çemberi rmağa, eshab-ı keyf uykusunu bozmağa çalışmaz Bir gün sonraki ile bir a; bir yıl sonraki gün- ler tıpı tıpıııa aynı şekılde geçecektir. Degışen biç bir şey olmayacak- ır. Okulda da değişen bir şey yok- tur Talebeler gelip — talebeler geç- mekte, ogretmenler, Mudür ve mu- avinleri hep ayni kalmaktadır. Sü- leyman, mektep dahılınde bir takım bakar arkadaşları ile birlikte yatıp kalkmakta, onların havasına aya uydurmaga çalışmaktadı Ama her doğan gün Kayseriye yeni hiç bir şey getirmemektedir. Ta ki İkinci Dün- ya Savaşı arifesine kadar. muhite, Süleyman bir kuru yaprak misa- li, kendisi kapıp koyuvermiştir. Gün- ler günleri, aylar ayları, yıllar yıl- ları kovalamaktadır. Derken İkinci Dünya Savasının malüm ve maruf sıkıntıları başlar. Yoklar, — kıtlıklar, açlık sefalet. Süleyman bu arada Evinin Sosyal Yardım Koluna üye yazılmıştır. Şehirdeki fakir semtler dolaşılacak, geçinmekten a- ciz insanlar tesbit edilecek bunlara yardım yapılacaktır. Süleyman bu işin baş heveslisidir. Canla başla ça- İışır. Fakirin çeşitlisini, — sefaletin 26 türlüsünü görür. Bu arada okul için- de de bir kaç teşebbüste — bulunur. Meselâ taşradan gelen ve leyli ola- madıkları için bekar hayatı yasa- yan, perişan olan işi serseriliğe, ava- reliğe döken talebeler için bir yurt tesisine çalışır. Ama mevzuat alaka- h mamurların, müdürlerin tembelli- ği, cesaretsızlıgı Süleymanı bu ışte muvaffakiyetsizliğe go urur Ancak Sosyal Yardım Kolundaki çalışmala- rı semereli olmakta, Süleyman da bu sayede kendi kendini tatmin etmek- tedir. Savaşın son yıllarına doğru Türkiyede demokrasi yolunda bir ta— ım adımlar atılmağa, pek nadir olsa, pek sudan da olsa iktidarı ten- kit eden yazılar yazılmağa, bu tip yazıları neşreden gazeteler, mecmu- alar neşredilmeğe başlamıştır An- cak bu tip yazılar Ankara bul gibi büyük şehirlerde tutunmak— ta, Kayserı gıbı yerlerde tehlikeli bir madde ımışcesıne ele bile alınmamak tadır Süleyman, Sosyal Yardım Ko- lundaki çalışmaları sırasında yakın- dan tanımak imkânını bulduğu Kay- seri ve Kaysenlıler hakkında bir se- rı röportaj yazar. Bunlar tamamiyle suya sabuna dokunmaz yazılardır a- ma, mademki menfi tavırlı bir mec- muada yayınlanmıştır, derhal dik- kati çeker. Bakanlık hakkında tah- kikat açtırır. Bir mufettış gonderılır Soruşturma başlar. ip kulundan mezun oldug halde felse— fe hocalıgına tayin edilen bir hafız peşine takılır. Kitapları karıştırılır hareketlerı, sözleri kontrol ettırılır Süleyman hakkında tahkıkat açıl- dığı haberi hemen bütün arkadaşla- rını kendisinden uzaklaştırır Mud haşin muamele eder Halk Evindeki vazıfesıne yeniden seç yapılacak bahan ile son verilir. Nihayet Sü- leyman vazıfeşınas ve ukala müfet- tışın de gayreti ile Bakanlık emrine Onbeş yıllık bır ogretm nlik- ten sonra da arkasında — kendisim hayırla yad edecek bir kışı bile bı- rakamadan Kayseriden ayrılır Cevdet Kudretin Romanının kısa hikâyesi bu. Ancak bu kısa hikâye- nin Cevdet Kudret tarafından roman haline getirilmiş şeklini sıkılmadan, hele bkkmlık getirmeden hayli z Sağlam bir dil, esaslı mü- şahadeler ve daha bunlara benzerb ir okumak DEMqKRAŞîYE VE DİKTATÖRLÜĞE DAİR Yazan Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu Memleket meseleleri hakkında üşünceler 110 sayfa — Slira Dağıtım yeri: Basın Bayiliği, Türkocağı Cad, 33, Cağaloğlu İstanbul takım avantajlara rağmen "Havada Bulut Yok" roman tekniği bakımın- n derece zayıf. Kitaptaki fa- sıllar —sayıl kırktır- adeta birbi- rine pamuk ipliği ile baglanmış, Hat- ta o kadar ki, çok zaman böyle!' bir ıplıkle bıle baglanmamış fasılların muallâkta kaldığı söylenebilir. Son- ra birbirine son derece benzeyen bir takım fasıllar var. Meselâ Süle nın Yardım Kolunda çalışırken gez- diği fakir mahallelerinde karşılaştığı insanlar ve bunların hayat şartları. Bu fi roman lüzumsuz yere sayfalar ve sayfalarca uzatılm Bir misal yerine sürüyle misal ve rilmiş. Ayni şekilde bir de Ka yse rili zenginlerin tasvirleri faslı var. a öyle, tipi çızılmış se bu misalleri çogaltmakta fayda ummuş. Fayda havasına bır agırlık bır çekılmezlık gelmiş dökmüş. Cevdet Kudretin romanında, oku- yucu kandırmayan bir nokta daha var. Cevdet Kudret Edebıyat öğret- meni Süleymanı öylesine hayat hakıkatlerden uzak bır şahıs olarak çizmiş ki insan çok onun ha- reketleri, davranışları karşısında İs- n Ve içine ğıl kendi havasın vermek ordaki ha- vayı bile tam manasıyla kabullene- meyıp, kabullenmiş edası — takınan bir insan. Mücadelelerinde dahı kor- kak, sünepe. Sonra muhiti de bir a- cayip, Cevdet Kudretin çizdiği lise öğretmenleri muhiti mumla gündüz dahi aransa bulunmayacak kadar ta- affün etmiş bir muhit. Bılhassa Öğ- retmen -hele lise e öğretmeni- muhit- lerinde bu derece İ çıne kapanıp kal- mış muhıt olamaz. Otuz kişiden, yir- kişiden hiç olmazsa bir iki tane- sı etrafındakı çem kırm: hşan insanlar olarak göze Ama Suleymanın etrafındakı çevre- de böyle bir ınsana rastlam üm- kün değil. Romanındaki bu zaafı Cevdet Kudret de anlamış olacak ki bir ara ortaya bir Basri Bulut çı- karıyor. Resim okutan ama felsefe- ye ve bilhassa Rouseau'ya çok düş- kün, cemiyet kaidelerine aldırmaz bir resim öğretmeni. Gelgelelim Cevdet Kudret bu yapma bebegını de çok yaşatamıyor. Romanındaki bir baş ka zaafı, kadın yoklugunu ortebıl- mek için Basri Bulutu — öldürüyor. Ortaya Basri Bulutun karısını, genç güzel ve Süleymanı arzulayan kadım çıkarıyor ama bu zu or- talarda görünemiyor. Çekip gidiyor. Kısaca soylemek gerekırse, bir zamanların iyi bir şairi, -Yedi Me- şalecılerden— gunumuzun ise li, itinalı n derece kültürlü bir edebıyat tarıhçısı olan Cevdet Kud- ret ne kadar yazıktır ki, günü- müzün dört başı mamur elrver— meğe başlamış romanc! ıları yanında, yazdığı "Havada bulut yok" la pe ek sönük ve çelimsiz kalıyor. AKİS, 19 TEMMUZ 1958 dikkat-

Bu sayıdan diğer sayfalar: