11 Ekim 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

11 Ekim 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden Nasıl Söz, Bunlar ütün İktidar sozculerı içinde sayın Menderesi tem- sil etme, ona ter: n olma vasfı şüphesiz en ilerde ulanan Bakan, sayın Dr Namık Gedik geçenlerde ıgda konuşmuş. ha ftanın başında radyolar ve Ajans İçişleri Bakanının nutkuni uzan verdiler. Tabii programlar aksadı, musiki yayınları kısıntıya uğ- radı, bultenler gazetelere biraz daha kabarık olarak gitti. Ama sayın doktorun konuşmasını dikkatle oku- malarını, bugun ıçınde bulunduğumuz — huzursuzluğa teşhıs koyma en herkese hararetle tavsiye ede- rim. Çok i tıfade edecekl rdir Sayın doktor İktidar ılerı gelenleri arasında hem muvafıkların hem muhalifler hem de tarafsızların tenkid şımşeklerını en ziyade çeken adamdır Fakat bu hücumlardaki haksızlık payını görmemeye imkan yok- tur. Zira Iç şleri Bakanı sayın Menderesin dehasına sa- mimiyetle inanmış, yapılanların iyi olduğuna yürekten ani, her rutubetten ciddi şekilde nem kapan, kapılar açıkken söylediklerini kapılar kapalıyken de müdafaa eden ve alenen methüsenasını yaptığı icraatla hususi sohbetlerde alay etmeyen, tapar gorundugu şahsıyetle- re arkadan küçültücü sıfatlar vermeyen pek ender mokrat büyüklerden biridir. Nitekim sayın doktor şı- kayetlerini Elâzığda da aynı safiyetle sayıp dökmüş Bu şikâyetlerin sayın Genel Başkanın da şikayetleri olduğunu anlamak için kahin kesilmeye pek lüzum yoktur. Sayın Menderesin 1 numaralı ideal arkadaşına göre "hükümetlerin mesuliyet mevkiinde bulunan İnsanları bulundukları hizmette daha verimli hale — sokabilmek için onları muayyen takdir ölçüleri içinde hizmete sevk ve teşvik etmek, yapılan ve yapılacak olanı inkâr de- ğil, onları muayyen ölçüler içinde takdır etmek ve eser— leri benimsemek suretiyle muhal fette olsun, taraf olsun, iktidarda olsun; yani millet olarak hepi du- şen bir takım vecıbeler mevcuttur". Bu oldu ça çetre- fil cümleden çıkan mâna sayın İçişleri Bakanının, ve- rimli çalışabilmek için, hiç olmazsa muayyen ölçüler içinde mutlaka takdir beklediğidir. Nitekim sayın dok- tor samimi konuşmasının başka bir yerinde bu hususi kaıdeden bir de umumi kaide çıkarmış ve demiştir ki: Eger bir cemiyette hizmet takdir edilmez, hakır go- ülür, o hizm tte vazıfelı olan ınsanları emek ve gay retle Yi kuçums e İnkâr dl bu cemiyet asla dde selâh bulm S n Namık Ge- dlkın bu cumlelerle ortaya koydugu elbette kı yepyeni bir Demokrasi anlayışıdır. Bu anlayış üzerinde bir neb- ze durmak lâzımdır. . Herkes bir şeyler yaptığı kanaatindedir. — Üstelik herkes bu yaptığının, ne kadar kusurlu olarsa olsun bir de iyi taraf ihtiva ettiğine inanır. Sayın doktora bakılırsa her tenkidte, bu iki hakikat unutulmamalıdır. Evve arşınızdakine bir şeyler yaptıgı ıçın şukranı— nızı bıldıre ksınız Sonra, — yaptığının iyi taraflar benimseyeceksiniz ve bunlardan dolayı kendisini tebrık edeceksınız Nıhayet mutedil bir dille şu, şu, şu kusur- ların bulunduğunu, eğer onlar da — önlenirse herşeyın mükemmel olacağını söyleyeceksiniz. Bu, onu teşvik edecektir ve daha verimli çalışılmasını sağlayacaktır. Sayın doktor insaf etsin, bu pek pederşahi bir sistem değil midir? ira Demokrasilerde politikacılar tabanca zoruyla işbaşına getirilmezler. İşbaşına gelmek için kendileri heveslidirler. tuklar söylerler, vaadlerde bulunurlar, şırın gorunm ek ıç n türlü şaklabanlıklar yaparlar Seç- menin gözüne gtrerlerspı rey alırlar ve icra makamına AKİS ,10 EKİM 1958 Metin TOKER gelırler Ama o makamda illâ takdir beklemeye zerre- ce hakları yoktur. Kimse takdir etmesin mi? İlla tak- dir edıleceklerı kaıdesı olmadıgı gibi illâ takdır edilme- yecekleri hus a bir kanun yoktu! akdir eden akdır etmeyen etmez. Ustadı İ 'vecibe", millet olarak hiç C degıldır İş zor gelirse, bırakır gıd r. Doktorsa doktor- luğuna döner, mühendisse proje masasının başına av- det eder, asistansa tekrar kürsüsüne çıkar. Üstelik gö- zünün arka ında kalmasına da zerrece ihtiyaç yoktur. Zira terkettiği o "mihnet mevkii"nin bin tane talibi vardır. ayın doktor galiba, kabine azalığını tanrılar tarafından verilmiş, kaçınılmaz bir vazi ife zannediyor o yükün taşınması için mutlaka, muhalifleri dahil, etrafındakılerıln yardımını istiyor. Peki, kendisinin hız- met telâkki ettiği bazı icraatı başkalarının âfet say- mak hakları mevcut değil midir? Bu âfeti nasıl takdir edecekler, âfete devam ıçkı mesuliyet mevkıı sahiplerini nasıl destekleyecekl erdir ? Meselâ içişleri Bakanı Top-, lantı ve Gösteri Yürüyüşleri kanununu çıkarmayı veya masum fıkra yazarlarıyla şakacı karıkatüristleri hap- setmeyi memlekete hizmet sayabilir. O takdirde bu eserlerinden dolayı teşvık edılmeyı şıddetle arzulaya- caktır. Ama bir başkası için Toplantı ve Gösteri Yürü- yüşleri kanonu antidemokratik bir tedbirdir ve masura fıkra yazarlarıyla şakacı karikatüristleri hapsetmenin zerrece fazileti yoktur. Şimdi, sayın Menderesin 1 numaralı ideal arkadaşı- na sorarsanız bu neviden ihtilâflar seçimden seçime seçmen önünde halledilir. Eğer siz Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri kanununu çıkardıktan ve masum fıkra ya- zarlarıyla şakacı karikatüristleri hapsettikten sonra bir seçim kazanmışsanız mıllet bu hareketlerinizi tas- vip ediyor demektir. Artık, o meşeleri bir daha bahis mevzuu etmek hakkınız kalmamıştır Önümüzdeki se- çimde kendinize mutlaka başka bir platform temin et- mek zorundasınızdır. İki parti arasındaki görüş ayrı- lıkları bir defa karara bağlandı mı, mağlüp olan tarafa düşen dua etmekten başka bir şey değildir. Halbuki Demokrasinin tamamile başka bir rejim olduğunu herkes bilir. Demokraside partiler kendi gö— ruşlerını millete kabul ettırmek için bir seçim, beş s çim, on seçim uğraşırlar. arada ise rakıplerıne dua etmek, sayın Gedikin ıstedıgı gıbı "Allah sizi başımız- dan eksik etmesin" diye şarkkâri temennilerde bulun- mak ne kelime, onları yıpratmak için ellerinden gelenı yaparlar. Her hareketlerınde kusur bulurlar, her icra- atlarını en şıddetlı şekılde tenkid ederler, yaptıkları- nın yalnız kötü taraflarını görür, kötü taraflarını gös- terirler, Iktıdar yıpranacaktır ki Muhalefet onun yerını alsın ve kendi fikirlerini tatbık etsin. B ayretler karşısında Iktıdar düşen sükünetini, sogukkanlılıgını, itidalini muhafaza etmek, eserlerini zorla takdir ettir- eye değil, onları daha fazla sayıda seçmene sevdir- meye çalışmaktan ibarettir. Teşvik, devlet adamına dı- şardan gelmez. Teşvik, muayyen prensiplere inanma- verdiği huzurdan gelir, öteki bir kompleksin belir- tisinden başka şey değildir. Sayın doktorun mutlaka takdir beklediklerini söy- lemesi elbette ki büyük bir samimiyettir. Ama bu, der- din temelini ne kadar açık şekilde gözler önüne seriyor ve İktidarda zihniyet değişikliği olmadan, yani Demok- rat büyükler kendilerini — omuzlarında ilâhi bir vazife taşıyor saymaktan vazgeçmedikçe suların durulmaya- cağını nasıl gösteriyor..

Bu sayıdan diğer sayfalar: