December 27, 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

December 27, 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin iktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır" agımızda her milletin ziraat, sanayi ve ticaret Bahalarında süratle ve fakat ahenk içinde ge- lişmesi, asrın gereklerine göre ci- hazlanması, varlığını devam ettire- bilmek bakımından kaçınılmaz bir zaruret haline gelmiştir. Geri kal- mış milletlerin bunu ihmal ettikle- ri gün yok olma tehlikesine maruz kalacakları muhakkaktır Böyle bir problem bizi şu soruyla- kargı karşıya bırakır: İktisadi gelişme- nin gerçek anlamda içtimai refaha götürebilmesi hangi şartlar içinde mümkündür? Başka bir deyişle, kalkınmanın gerçekleşmesi için ge- çecek müddet boyunca fert ve top- lum yönünden devletin takip ede- ceği yol ne olmalıdır? İktisadi — gelişme, bir milletin maddi kuvvetler üzerinde hakimi- yet kurmak suretiyle huzur adete kavuşması amacını guden bir faaliyettir. Bazı ileri toplumların bu bakımdan ulaştıkları sonuçla, diğer bazılarının bugüne kadar ka- tettikleri safe arasında —göze çarpan lıır boşluk mevcuttur. Bu a- çıklığı kapatmak için bütün maddi mânevi kuvvetleri harekete geçırmek geri kalmış her milletin elbette göziönünde — bulunduracağı en önemli dâvadır. Fertle millet a- rasındaki ahengi sağlamak ve de- vamlı kılmakla görevli olan mo- dern devletin bu alanda üzerine dü- sen rolün büyüklüğü bıkar edile- mez. Devlet otoritesinin sınırsız ol- masını zaruri goren totaliter re- jimler, maddi kalkınmanın gerçek- leşmesı imkânlarını, ancak hürri- yeti yoketmek suretıyle bütün kuv- vetleri üretime teksif t'ıkrınde bu- lacaklarına inanırlar. "Siyasi hür- riyetten önce ekmek" dusturunun dayanağı ve hürriyetsizliğin teme- li budur. Bu zararlı iktisadi anla- yışın çoktan çurutuldugunu, yara- tıcılıgın kaynağı olan ferdin uzun e çetin mücadeleler sonunda - zandıgı yeri muhafaza etmesi ge- rektiğini çağdaş hürriyet ve hukuk görüşünden feyiz alan her kişi te- reddüt etmi eden soyl yebılır Artık devletin, kütle elirli bir zümrenin sınırsız hakımıyet kur- iyle ferdı esaret altında bulundurması, aye uğruna olursa olsun çıkar yol sayılmak- tan uzaktı Yakın çağ tarihi boyunca hu- kuk savaşının dayanağım teşkil e- den fert, hurrıyete karşı sonsuz bir iştiyak d İktisadi gelışmenın bir bakıma hedefi ve aynı manda vasıtası olan sanayinin en büyük ozellıgı makineleşmedir. — Tekniğin goz kamaştırıcı başarısının kayna- ğı ise ilimdir. Şu halde ilim, buluş- larının pratik alanda uy: ulanma- sından ötürü vatandaşlarından özür dileyen Archimecde çağım çok ge- rıde bırakmış ve dogrudan dogru- tekniğin hizmetin girmiştir K Ikınmanın butun gırıft prolılem lerine ışık tutacak olan ilmin, hiç bir engele ve sınırlanmaya maruz kanmadan faalıyetı ve ilerlemesi zarurıdır Bu ise Einstein'ın dedi- gı gibi "elde edilen bütün netice ve hükümler hakkında kayıtlanmamış bir şekilde haberleşmeyi, fikri faa- liyetin her sahasını t bir ifa- de ve öğretme hürriyetini gerekti- rir".İlim adamlarının, Fıkır e ka- naatleri bakımından daii bır teh- like içinde bulunduğu memleketle- rin iktisadi kalkınması aldatıcı ol- ktan öteye gidemez. İhtirasların hâkimiyetiyle degıl hürriyet içinde yaratıcı aklın üstünlüğü ile ulaşıla- cak başarı ise gerçek refahı sağ- lar. Sanayileşmede ferdin madde ü- zerindeki hâkimiyetile birlikte fi- kir ve sanat kudretini geliştirme imkânlarım elde tutmak, onu yığın insanı olmaktan koru mak yalnız hürriyetin — sağladığı feyızlerdır Yoksa totaliter re_ıımlerd olduğu gibi fer makinenin esiri olur ve neticede korkunç bir katılaşma hu- sule gelir. Hâl böyle olunca, kendi kendinin hâkimi olmaktan çıkmış, yaratıcılığını kaybetmiş olan fert- lerden müteşekkil milletin de yapı- cılığı ve dinamizmi artık söz konu- su edilemez. Bu duruma sürüklen- miş milletler Truhsuz bir kütlenin bütün özelliklerini taşırlar. Demek oluyor ki hürriyet, aynı zamanda sıhhatli bir toplum n da kaçınıl- maz gereklerindendir. Temel hak ve hurrıyetler, fer- din devlete devretm vaz geçılmesı imkân: G Mor ge 'ın dediği gibi "devletın veya dı- ğer fertlerin müdahal kalmadan kullandığı lıazı hurrıyet- F M. Hasan TUNCER lerdir" -Din ve vicdan — hürriyeti, Söz ve toplanma hürriyeti ibi..- Siyasi otoritenin genışletılmesı ve- ya sınırsız hale getirilmesi ferdin bu temel hak ve hurrıye lerinden mahrum olması demektir. Hürri- yetsizlik soyut anlamda devletten değil, devleti idare edenlerin şu ve- ya b ane ile ferde hak tanı- mayan hakımıyetınden gelmekte- dir. Böyle bir rejim içinde toplu- mun dengeyi sağlayan — mukabil kuvvetleri yok olmuştur. Böylece meydana gelen — murakabesizliğin oğurduğu en önemli sonuç, ikti- darı elinde bulunduranlara bilhassa iktisadi kalkınma gibi dâvalarda geniş suiistimal imkânları sağla- mış olmasıdır. Hürriyet içinde vu- kubulacak — gelişmenin bu zararlı imkânları önlediğini batının tecrü- besi açıkça göstermiştir. Hürriyet, ferdin bir âlet — gibi değil, fakat derin bir şuurla üreti- me iştirakini sağlar Bunun netice- si olarak da çalışma veya iş ahlâ- kı adını verebileceğimiz bir teme- lin üstünde sağlam bir düz ku- rulur. Bu düzen içinde hurrıyetle şeref biribirini tamamlıyan unsur- lardır. Kişinin mesuliyet duygusu ayaktadır Bu yüzdendir ki, hürri- yet rejimi şeref ve ahlâk rejimi- dir. İşte batının düzem budur. Bu ahenkli düzende — devlet, — "ferdin devlet ıçın değil, devletin fert için yaratıldığım" bilir. T! m, ferdin ak bir tecavüze karşı tepkı gösterir. Gerektiği za- ert hem de devlet, fedakârlığın ornegı olurlar. ayışın — verdiği güvenledir ki giltere harbte milli gelırının yarı- sından çoğunu baskı ve zor usul- lerine başvurmadan devlet emrine çevirmişti Kısaca, kişi oğlunu basit bir li- retim vasıtası telâkki etmeden, o- nun yaratıcı kudretlerini uzak tutmadan; yaşamayı ve hür- riyetten faydalanmayı tem al- ında bulundurarak mılletın butun fertlerine fuarla etkili olma özel- lıgını kazandırmak suretiyle, bati- ılı anlayışı içinde, ölçüye da- y bir görüşle gerçekleştırıle- cek ıktısadı kalkınma devamlı fahın sevincini muhakkak getırır Hurrıyetsızlık ise hüsrandan başka sonuç V. B AKİS , 27 ARALIK 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: