28 Mart 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 4

28 Mart 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA Millet Akıl için yol birdir İiktidar partisi lehine esmeye baş- lamış görünen bir havanın saman gibi geçip gitmesi D. P. propagan- dacılarını şaşırtmış olmalıdır. Hal- buki asıl şaşılacak şey böyle bir ha- vanın, iki üç hafta için dahi olsa, memlekette esebilmesidir Zira düşünmek lazımdır D. P. birer dert olduğunda zerrece şüphe kalmayan meselelerimizden hangısı— ni halletmiş, hattâ hangisinin üzeri- ne ciddiyetle eğilmiştir de vatandaş- ta bir ferahlık yaratmıştır? 1 nu- maralı ufunet kaynağını teşkil etti- ği tâ D. P. kongrelerine kadar ak- setmesi ve Demokratları dahi gale- yana getirip yüzlerce telgrafın çe- kilmesine yol açmasıyla artık sabit "Hapishanelerdeki Gazeteciler" me- selesi hınç ve kinleri yenip berraklı- ğa mı kavuşmuştur? Yoksa radyo- daki "Vatan Cephesi neşriyatı" nın gülünçlüğü ve asap bozucu tarafı ni- hayet görülüp tahrikler mi durdurul- muştur? Yahut vatandaş — bakkala gittiğinde bol mal, ucuz fiyatla mı Karşılaşmış, geçim darlığı yok edi- lip istikrar mı sağlanmıştır? Parti- zan idarenin en tarafsız vicdanlarda uyandırdığı galeyan mı kesilmiştir? Adalet Bakam hâkim — teminatının lâfını bırakıp senelerdir — vaadettiği tasarıyı mı getirmiştir, basın zincir- lerinden mi kurtarılmıştır? Bunların hıç biri yapılmamıştır. Hattâ ve hat- â D. P, grupu, bütün arzusuna rağ- men kabinede beş boş koltuğun bu- lunmasının dahi önüne — geçememiş ve bu anormal, demokratik icra mef- humu ile zerrece bağdaşmayan du- rum sürüp gelmiştir. O Bir uçak kazasının alınabildiği- ne istismarı, Kıbrısta yüklendiğimiz ağır fedakarlıgın bir "Görülmemiş afer" hapı şeklinde yutturulması gayretı ve nihayet Ramazanda va- andaşın masum ibadetinin sıyasete aletıı İşte, bahis mevzuu "hava"nın temelı.. Bu temele dayanan bır bi- nın aklı başındaki insanların tek fîskesı ile çöküvermesinden daha ta- bii ne düşünülebilir? D. P. propagandacıları biraz ta* rih bilselerdi Abraham Lincoln'un bir sözünden pek faydalı ibret ala- bilirlerdi: "Bütün bir halk bir müd- det aldatılabilir; — halkın bir kısmı daima aldatılabılır ama bütün bir "halk daima aldatılamaz". Tıpkı Abraham — Lincoln'un on- dokuzuncu asrında olduğu gibi, yir- minci asırda da politikacılar için de- vamlı başarının yolu müsbet icraat- tan geçiyor. Eğer Demokratların ak- l1 varsa, partilerini meselelerin üze- rine ciddiyetle eğilmeye ve bunları cesaretle halletmeye zorlarlar» Yoksa sevinçleri, musalla taşı üzerindeki — tabutların bir namazlık saltanatından daha ömürlü olmaz. 4 OLUP Hükümet Anayasa hatırlanınca... haftanın başında Anadolu Ku- Büvü inde veya Ankara Palasta toplanan dem k at mılletvekıllerı bir noktada müttefiktiler: Kabin deki boş koltuklar doldurulmalı, ba— kanlıkların vekâleten tedviri itiya- dının artık önüne geçilmeliydi. İçiş- leri ve Milli Savunma Bakanlarının da yurt dışına çıkmasıyla vekâleten idare edilen bakanlıkların sayısı ye- diye — -Zorlunun da yakın Nev York'a gitmesiyle sekize çıkacaktır- yükselmişti. Kabinedeki boş koltuk- lar artık iyice göze batmaya başla- mış ve huzursuzluk sadece bakan a- daylarının — yüreklerinde — kalmayıp D. P. grupuna intikal etmişti. O ka- dar ki D upunda birçok mil- letvekili a karşısında Anayasa ükümlerini hatırlıyorlardı. "Ana- BİTENLER yasanın 49 uncu maddesi sarihti: "Mezun ve her hangı bir sebeple ma- ur” bir bakana "muvakkate ve- kalet edilebilirdi. O halde mustafi bakanların yerine derhal yenilerinin tâyini lâzımdı. Anayasanın birdenbire hatırlan- ması, şimdiye kadar Grupu yumu- şatmak için uzaktan gösterilen boş koltukların, artık bir öfke mevzuu haline geldıgının delılıdır Çok ümit- li adaylar iş artık bitsin" demektedirler. Bızzat hükümet baş- kanının da bu işi bitirmek kararın- da olduğu anlaşılmaktadır Beş boş koltuğa seçeceği adamlar aşağı yu- karı belli olmuştur: Bazılarının se- vimli Nazlı Tlabarı çok yakıştırdık- ları Basın - Yayın ve Turizm Ba- kanlığına Atıf Benderlıoglu getiri- lecektir. Sıtkı — Yırcalı akan yardımcılığı ve Koordinasyon Ba- kanlığı için düşünülüyordu. Koordi- nasyon Bakanlığına diğer bakanlık- Haftanın içinden İKİÇEŞİT ek çok kimse için İsmet İnönunür_ı bu günkü heybeti endişe verici bir merak mevzuudur. Bir adam ki dokuz senedir iktidardan uzak- tır, bir adam ki elinde kaba kuvvet tutmamaktadır, bir adam ki mad- di imkâna sahip değildir, bu ad haline gelmiştir. Politikada, am O aynı tıpkı bizim doğumuzdaki ve güneyimizde- dokuz sene zarfında bir dev ki bütün memleketlerde oldugu gibi sadece bir çift silâhın mevcut bu- lundugunu -sopa ve para- sanan çapsız siyasiler için bu hakiki bir muamma manın halli yolunda ipotezler ortaya sürülmemiş değildir. Bunların birincisi Ismet İnönunün mazisidir. Ama çok parlak askeri zaferlerin, tertemiz bir ö ömrün, memleket hizmetine vakfedilmiş uzun yılların polıtıkada, mutlaka zafer halesi temin etmediğinin unutulmaz misali bizim son onbeş senelik demokratik hayatımızda mevcuttur. O bakımdan sualin cevabını başka yerde aramak lâzımdır. Dikkatli göz- ler İsmet İnönunün son günlerdeki iki demecini yanyana getirirler ve bunlar üzerine dikkatle eğilirlerse kendileri için pek faydalı dersler çıkarabilirler. Belki bu suretle -Sayın Fatin Rüştü Zorlunun tabir"i ile- aşağılık duygusundan da kurtulunabilir. Muhalefet lideri İstanbulda bir basın toplantısı yaptı, Ahmet Barutçu ocağının açılış töreninde kısa nutuk bir de Faik söyledi. Basın toplantısında esas temayı son günlerdeki din ıstısmarcılıgı teşkil edi- yordu. Barutçu ocağının açılışında ise İsmet İnönü rahmetli ideal ar- kadaşmı -en yakışan mevzu, idealistliği işliyerek andı. İki demeç bir arada okunursa Muhalefet lıderının son do kuz, hattâ onbeş sene bo- yunca takip ettiği tutum kolaylıkla ortaya serilir. İsmet İnönüyü dev- leştiren bu tutumdan başka hiç bir şey değildir. Muhalefet lideri bizim politikacılarımız için daima bir " 'nazik mev- zu" teşkil etmiş olan din meselesine cesaretle parmak basmıştır. İkti- dar saflarındaki pek çok alaturka kurnazın İnönunün vaziyet alması karşısında ellerini sevinçle uyuşturduklarını tahmin fazla bir zekâya ekmeklerine yağ sür lüzu um yokt kendileri olsaydı köşelerinde sessiz dururlardı, Fakat cesaretle, ci kaç, tazıya tut" derlerdi. etmek için öyle Bunlara göre Muhalefet lideri kendi Mmüş, propagandalarma âlet olmuştur. — Halbuki haydi haydi "tavşana i bir vaziyet almak!.. Opportünizmaya bu derece aykırı bır tutum elbetteki alaturka kur- nazların nazarında gafletin en büyüğüdü t İnönü kendisi ile bu çapsız polıtıkacılar arasındaki en esaslı prensıp farkını ortaya koymuştur. güvenilemez mi? Muhalefet lideri bilir mi, Bu milletin aklıselimine güvenile- "güvenilebilir" kanaatinde- dir. Karşısındakı zümre ise İsmet İnönüye bir safdil gözüyle bakmak- AKİS, 28 MART 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: