3 Şubat 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

3 Şubat 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

leri gibi "yaşayamamış" yedi insan düşünmüş. Bunların şikayetlerini bi- ze ilk tabloda, "Öbür dünya"da din- letiyor. Her biri ahretin kapısında, haklarında verilecek kararı — bekler- ken, dünyada çektikleri kahırları an- latıyorlar, kendilerine bir daha "ha yata dönmek" imkanı verilirse nasıl "dönmek" istediklerini, neler yapa- caklarını nasıl davranacaklarını sa- yıp döküyorlar. Cevat Fehmi, 1. tabloya inhisar anlayışına sadık kalarak, tıpatıp uygun şahıslar meseleler seriyor. O k artık bu şahısların obur dünya"dan hayata gönderilmiş, eskiden düşüncelere, karakterlere, hatta cinsiyetlere — sa- hip "ruhlar" olduklarını tamamiyle unutuyoruz; son üç tablodaki mace- , günümüzde geçen hakiki bir vaka gibi, — kendimizi kaptırıyo- Ahiret kapısında bekleşenler- den Kılıbık koca, bir vurguncunun mütehakkim ve "dişi aşk"a müpte- la karısı; Hırsız, onun vurguncu ko- cası; Fahişe, vurguncunun metresi; Dilenci, zengin fakat hasret çektiği yemekleri, tatlıları yiyemeyen bir şe- ker hastası; Yalancı, vurguncunun dalaverelerini kitaba uyduran — Avu- katı; Köylü “"kız" erkekten çok kadına - benzeyen "effemine" uşak Ahmet olmuşlardır. İçlerinde huyu suyu degışmıyen bir intihar hastası "Kefensiz" Ahiretten dünyaya geri gönderi- len bütün bu şahıslar, müellifin ken- dilerini içine yerleştirdiği — vakada, eski hüviyetlerini arattıracak işler görüyorlar. Müellif belki bununla "maya"nın, “Özün" değişmiyeceğini anlatmak istiyor. başka başka kılık ve hüviyetlere bü- rününce de, aşağı yukarı aynı hatala- rı, daha korkunç plânlarda, işliyor- lar. Kefensiz bile akıllanmıyor. Ge ne intihar edip ahireti boyluyor. Hem de bu sefer vurguncu süt kardeşinin kendisine peşkeş çektiği metresinin, ondan bir çocuk peydahladığını öğ- renince... Çünkü hazretin, vurguncu namına hapıste yatmaktan, — palas pandıras evlendirildiği bu kadının eli eline bile değmemiştir. Bir devrin tablosu Cevat Fehminin başarısı, eserine şe- kil bakımından vermek istediği yeniliğe rağmen, şekilden çok muh- tevadadır. Zira ahirette geçen 1. tab- lo ile hayatta ve günümüzde geçen son üç tablo arasındaki bağ, zaruri bir bağ degıldır O 1. tablo olmasa da son üç tablo, üç perdelik bir ko- AKİS, 3 ŞUBAT 1960 Cevat Fehmi Başkut Bulvar yazarı medi olarak pekala oynanabilir. Çün- kü 1. tablonun kefenli adamları se- yirciye, Vasfi Rızanın hayli - emek vererek yaptırdığı ve kendisini sah- neye çıkarmaktan başka sürprizi ol- mıyan asansöre rağmen, ne büyük bir zevk veriyor, ne de esas vakaya mühim bir tesiri olabilecek — şeyler söylüyorlar. Buna mukabil son üç tabloda ce- reyan eden vaka, seyircinin can ku- lağı ile dinleyip can gözüyle takibe- deceği kadar güzel düşünülmüş ve güzel tertiplenmiştir. Bu üç tabloda müellif, usta bir fırça ile, son yılla- rın örneklerini seyirciye - hele İstan- bullu seyirciye- yakın tanıttığı bir vurguncu, istifci, kara borsacı tipini en karakterıstık hatlarıyla — çiziyor. O fatura dalavereleri, milli korun- ma kanunundan yakayı sıyırmak için başvurulan ve her seferinde a- sıl suçlu yerine zavallı Kefensize ha- pishaneyi boylatan haydutça düzen- ler, o zavallı Kefensiz namına kayıt- lı şirketler, ilaç kara borsaları, fakir halkın sırtından — vurulan milyonlar ve bu milyonlara dayanılarak sürü- len rezilane hayat... Cevat Fehminin piyesi bu tarafıyla halkı cezbedıyor ve realist bir tasviri olarak ileride hatırlanacaktır. Cevat Fehmi bu umumi tablo için- de, bu sefer, muvaffakiyetli bir port- re de veriyor. Marcel Achard'ın bazı meşhur kahramanlarını, "Jean La Lune"deki Jefi, "Patate"dakı Rollo'yu hatırlatan bir portre. Aptal ('D görünüşleri altında, terazinin "iyilik" kefesini, "kötülü k" kefesine asılmış olan bütün öteki eşhasa karşı, t başına, ağır bastıran Kefensiz, yani Fehmi Çilingiroğlu Cevat Fehminin şimdiye kadar çizmiş olduğu portre- lerin en sevimlisi ve en tabiisi. Sahnedeki oyun Obur Gelişte"yi canlı, hareketli ve zevkli bir şekilde sahneye koy- muş olan Vasfi Rıza Zobunun tevzi- atı 1sabetlıdır. Kendi oynadığı Kefen- siz, eserin hakkıyla yaşatılması en güç rolü olmakla beraber, — Kılıbık -Kadriye, Hırsız-Vurguncu — tüccar, Dilenci-Zengin şeker hastası, Yalan- cı Vurguncunun avukatı gibi roller de, iyi oynanmadıkları takdirde ak- siyonu, felce uğratabilecek, bellibaşlı mühim rollerdir. Bunlardan birinci tablonun Kiılı- bık kocasıyken sonradan Vurguncu- nun mütehakkim karısı olan, kocasın- dan çok kadın arkadaşlarıyla meşgul "erkek Kadriye"yi Nezahat Tanyeri oynuyor. Ölçülü oyununa Tanyerli Kadriyenin "erkek" tarafını daha kuvvetle belirtecek bir kompozisyona gidebilirdi ve bu rol, bu bakımdan, kendisine büyük imkân- lar sağlayan bir roldü. Müellif seyir- ciyi rencide edebilecek en küçük a- şırılıktan, söz ve hareketten kaçın- mış olduğu halde, dünyaya ikinci ge- lişte erkekliğini tamamiyle kaybede- memiş olan Kadriyeye, gene de, o tip kadınların — hususiyetlerini ten geri kalmamış. Ne çare "kadınlık" tarafı büsbütün si- linemiyecek kadar ağır basıyor. Ahiret kapısının Hırsızından üç tablonun vurguncu tüccarı olan Hasan Çilingiroğluda Muhip — Arcı- man, Vasfi Rızadan sonra eserin en muvaffak sanatkarıdır. Seyirci üze- rindeki menfi tesirleri itibarıyla nan- kör olan bu rolde, kuvvetli tampera- manı ile alakayı sık sık kendi üzerin- de toplayan bir gerçeklik vermesini biliyor. Birinci perdede Kefensiz, son üç tabloda Vurguncu namına durmadan hapishaneyi boylayan Fehmi Çilin- giroğlu rolüne gelince: Vasfi Rıza Zobu kendisinden görülmeye alışıl- mış her türlü mübalâğadan bu se- fer uzak, sade ve çok tabii bir kom- pozisyon içinde, yalnız büyük sanatı ve sonsuz sevimliliği ile, ona — Ööyle tatlı, öyle sıcak, öyle insani bir ifade neye çıkardığı düzinelerle insan tipi arasında en unutulmazlarından biri, Vasfi Rızanın oynadığı yüzlerce rol arasında da olgunluk çağının en mu- vaffiyetli yaratışı olarak kalacak- fir. 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: