9 Mart 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

9 Mart 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden Demokrasinin Sırrı syanın uzak bir köşesinde, Burmada bir millet tam bir sükünet içinde, yüreğinde endişenin zerresini duymaksızın kendisini bir seçim devresi boyunca idare edecek İktidarı bekliyor. Bu iktidar ta nisan ayında, parlamento toplandığında kurularak işleri eline alacak ve memleketin mukadderatına hakim olacaktır. Yeni İktidarın başı tesbit edilmiştir.. Meşhur U Nu tekrar Başbakanlık vazifesine dönecektir. Teşrii Mecliste par- tilerin nisbetleri de bellidir. Zira Burma, şubat başında seçimini yapmış, neticeyi almıştır. Tıpkı Birleşik Ame- rikada ve diğer bazı memleketlerde olduğu gibi Asya- nın bu uzak köşesinde de seçimlerle iktidarların işbaşı etmeleri arasına üç aylık bir müddet konulmuştur. Burmada, istiklâlini ancak 1948 de kazanmış geri, gelişmemiş, fakır memlekette seçim günü 10 milyon seç- menin yüzde yetmişi sandık başına gitmiş, reyini kul- lanmıştır. Rey vermek için 18 yaşını -22 değil!- tamam- lamış bulunmak şarttır. Hiç bir karışıklık olmamış, se- çimlere katılanlar propogandalarını müsavi şartlar al- tında yapmışlar, okuma yazma bilenlerin nisbeti fazla sayılamayacağından renkli rey pusulaları kullanılmış- tır. Sandıklar sadece bir çift asker veya bir, iki polis ta- rafından muhafaza edilmiş, askeri birlikler yerlerinde kalmışlar, ancak Rangoon'da, sandıkların tasnif için götürüldüğü Belediye binasının etrafında, o da biriken kalabalığı inzibat altında tutmak için basit emniyet ted- birleri alınmıştır. Adaylar kendi taraftarlarını sandık başlarına bayraklarıyla, flamalarıyla süslü taksiler, kamyonlar, otobüslerle taşımışlar, hatta kahvaltı ikram edenler dahi çıkmıştır. Bütün gün memlekette bir bay- ram, bir spor karşılaşması havası esmiş, yüzler asla te- bessümünü kaybetmemiş, kin ve nefret yüreklere de icraata da hakim olmamıştır. Burma 1948 de istiklâlini kazandıktan sonra mem- leketi Antifaşist Halk Hürriyeti Birliği adını taşıyan siyasi teşekkül U Nu'nun başkanlığı altında on yıl müd- detle idare etmiştir. Bundan yirmi ay kadar evvel Bir- lik ikiye ayrılınca U Nu istifa etmiştir. Bizzat Başba- kanın rızasıyla Ordunun Başkomutanı General Ne Win idareyi eline almış ve memlekette istikrar temin olunur olunmaz seçimlere gitmek vaadiyle hükümet kurmuş- tur. General sözünde durmuş ve şubat başında seçimle- rin en mükemmelini yapmıştır. Seçimlere Antifaşist Halk Hürriyeti Birliğinin iki hizbi, iki eski Başbakanın, U Nu'nun ve Ba Swe'nin baş- kanlığında katılmışlardır. U Nu kendi hizbi için "Te- mizler", Ba Swe "İstikrarlılar" adını kullanmıştır. Bu ikinciler daha geniş maddi imkânlara sahip olarak kam- panyalarını yürütmüşlerdir. Ordunun ve General Ne Win'in manevi desteğinin de onlarla beraber olduğu pek azla saklanmamıştır. Ama idare, seçimler boyunca tam tarafsızlıkla hareket etmiş ve iki tarafa da aynı şansları tanımıştır. Neticede U Nu'nun "Temizler"i ezici bir za- fer kazanmışlardır. Şimdi General Ne Win nisan ayın- da iktidarı memleketin meşru lideri U Nu'ya devredecek ve Burmada yeni bir demokratik devre açılacaktır. Burma gibi bir memlekette Demokrasinin bu kadar güzel bir imtihan vermiş olması pek çok kimseyi şaşır- 12 tabilir. Ama aslında, şaşılacak hiç bir cihet yoktur. De- mokrasiyi milletlerin olgunluğuyla ölçmek, ancak asır- lık tecrübelerden sonra böyle bir idareye geçilebileceğini iddia etmek ekseriya demagojiden başka mana tanıma- maktadır. İnsanlığın ilerlediği hakikatini saklamaya ça- lışmak ve bir takım tecrübelerin beşeriyete mal olduğu nu unutarak bu tecrübelerin her birini illa bütün mil- letlerin bilfiil geçirmelerini istemek haksızlıktır. Mil- letler başkalarının tecrübelerinden pek alâ faydalanır- lar ve gerekli dersleri aralardan bulup çıkarabilirler. Burma seçimleri, bunun en güzel ve en taze örneğini vermiştir. 1950 de Türkiyede cereyan eden seçimler ise, belki de bu nevi örneklerin birincisi ve en parlağıdır. Böyle örneklerde bir müşterek hususiyet göze çar- pıyor. Eğer elinde kudret tutan kimseler mutlaka ken- dilerini iktidarda muhafaza edecek bir seçimin peşinde değillerse, eğer hulüs ile iktidardan gitme ihtimalini ka- bul etmişlerse, oyunun bütün kaidelerine akibet ne olursa olsun riayete kararlılarsa millet kendi olgunlu- ğunu mükemmel surette göstermektedir. O takdirde se- çim 1950 Türkiyesinde veya 1960 Burmasında olduğu gi- bi kolaylıkla bir spor karşılaşması havasına bürünebili- yor, hiçbir hâdise çıkmıyor, sinirler gerilmiyor ve so- palar ellere alınmıyor. Burma neresi, İngiltere neresi? Ama Burma seçimlerinde İngiliz seçimlerine nazaran bir fark olmamış, tıpkı Londra gibi Rangoon'da da sandık- lardan çıkan reylerin tâyin ettiği bir iktidar memleke- tin mukadderatını eline almıştır. Demokrasiyi asıl dejenere edenler, görülüyor ki, na- sılsa ellerine geçirdikleri kudreti bir türlü vermek is- temeyenler, kendilerini milleti idare için gökten indi- rilmiş lider sayanlar, peygamberlik, evliyalık hırkalarını sırtlamaya çalışanlardır. Bunlar milletlerini küçük gör- mekte, bunlar seçmenlerin ellerinde mümkün nisbetinde az hak bırakmaya çalışmakta, bunlar rakiplerinin el- lerini, kollarını bağlamakta, bunlar devlete ait vasıta- ları fütursuzca partileri lehine kullanmaktadırlar. Bır memlekette iki türlü seçim yapılabilir: ve Güdümlü Seçim. Komünist memleketlerde seçim, mu- ayyen zamanlarda tekrarlanan bir oyundan başka ne- dir ki? Lâtin Amerikada da ordunun tâyin ettiği aday- ların kazanmasını sağlamak için tertiplenmiş seçim gös- terileri yok değildir. Bunların, Demokrasiyle elbette ki bir alâkası yoktur. Hiç kimsenin şüphe etmesi caiz de- ğildir: Eğer General Ne Win illâ iktidarda kalmak is- teseydi veya mutlaka kendi favorisi Ba Swe'nin kazan- masını sağlamaya kalkışsaydı Burmada seçimler böy- lesine sükünet içinde geçmez, belki kan gövdeyi gotu— rür, ya da Burma halkı siner kalırdı. Sonra da, günün bırınde bir serseri kurşun ihtirasın, insanları mezara en süratli yoldan götürdüğünü Generale veya favorisine is- pat ediverirdi. Demokraside sır arayanlar bu sırrı kudret sahip- lerinin zihniyetinde bulabilirler. Cemiyetlerin olgunluğu elbette ki esaslı bir faktördür. Ama olgun sayılamaya- cak cemiyetlerde bir lider, memleketine pek âlâ mesut bir devre açabiliyor ve Tarihe ismini bir yol yapıcısı ol- maktan yüz misli, bin misli daha fazla şerefle geçire- biliyor. AKİS, 9 MART 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: