27 Nisan 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

27 Nisan 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO tü duymamaya imkan yoktur. Çün- kü değer ölçüleri altüst eden bu davranıştan, tiyatro yazarını klikle- rin oyuncağı haline getirmesi müm- kün olan bu küçük hesaplardan sa- rar görecek olan, topyekün, tiyatro- muzdur. "Mine"nin dramı "Boş Beşlik"den Necati Cumalının a bir mından sonra, küçük bir istasyon şefinin genç ve talihsiz karısının dra- mını canlandırıyor. Fakat Minenin talihsizliği, emektar Tepebaşı sah- nesine, 150 akşam alkışlanan Sha- kespeare'in Oünlü kahramanından sonra çıkmış olmaktan ibaret değil- dir.- Necati Cumalı 1949 yılında, Kırık- kalede iftiraya uğrayan bir kadının işlediği cinayetin hikayesini gazete- de okumuş, buna kasaba hayatına, insanlarına ve telakkilerine dair gör- düklerini, bildiklerini oekliyerek bir piyes yazmiş. Ortaya koymak iste- diği gerçek şu : "Kadını erkeğe eşit görmeyen, herkesin özel, hayatına, yaşayışına karışmakta kendini hak- li sanan bir anlayışın çekinilmez so- nuçlan" Yazarın bir Türk Madam Bova- ry'si olarak tasarladığı (okahramanı Mine, Anadoluda bir istasyon lojma- nının dört duvarı arasında ve bütün kasaba erkeklerinin göz hapsi altın- da çile dolduran, ince duygulu güzel bir kadındır. Babası ölünce kendin- den genç kocaya varan anasının ya- nında rahat edememiş, yaşlı istasyon şefiyle evlenmek zorunda kalmıştır. Aslında kötü bir adam olmıyan bu istasyon şefi onu anlıyacak ruhta bir adam değildir. Kızı olabilecek genç karısına bir eşya gözüyle bak- makta, onu anlamaya, ruhen olsun tatmin etmiye çalışacağı oyerde lü- zumsuz kıskançlıklarla, kabalıklar- la, büsbütün kendisinden uzaklaştır- maktadır. Bütün kasaba erkeklerinin gözü onun üzerindedir. .Kaymaka- mından Ofisçisine okadar hepsinin arzusu onu elde etmek, ona sahip ol- maktır. Ama Mine namuslu kadın- dır, hiçbirisine yüz vermez. Perihan öğretmenin gazeteci ağabeysi tatili- ni geçirmek üzere kasabaya gelin- ceye kadar. Mine, penceresinin önünden ay- rlmayan, hayatı kendisine zindan eden o arsız yüzsüz kasaba delikan- lularına benzemeyen bu kibar, duy- gulu çocuğa derin bir yakınlık duyar. 30 ona içini döker. Onunla herkesin gö- zü önünde gezer, konuşur dertleşir. Ama içinde bir kötülük yoktur. Bu dostluk karşılıklı bir sevgiye dönü- verip de delikanlı onu alıp götürmek isteyince, bu teklifi de hemen kabul etmez. Bir acıma duygusunun tesi- riyle verilmiş olması pek mümkün olan böyle bir karardan faydalana- cak kadınlardan değildir. e Delikanlı İstanbula dönecek iyice düşünüp ta- şındıktan sonra kararını verecektir. O zaman gene kendisini arar ve is- terse, Mine de bu cehennem haya- tından kurtulmaya can atacak, ona koşmakta tereddüt etmiyecektir. Fa- kat delikanlının cevabı gecikir. Bu arada dedikodu alıp yürümüş, yaş- lı kocanın kıskançlık damarları ka- barmış, ümitleri suya düşen sulu zamparalar işi azıttıkça acıtmışlardır. elebaşısı adam toplayıp tutturmaya başlar, maya kadar işi vardırır. man beyni atan ve gözü kararan za- vallı kadıncağız da kocasının çiftesi- ni kaptığı gibi pencereden Ofis çinin üzerine boşaltır ve onu yere serer. Mine jandarmalar arasında götürü- lürken Perihan öğretmen ağabey- sinden gelen ve günlerdir beklenen mektubu getirmiştir, ama artık ne- ye yarar? Hikâye kokusu bütün özel- ha- bir tez piyesinin Kusurları: Eser liklerini taşıyor. "Fazilet Eczanesi' Kalabalık bir piyes reketsizliği, üç perdeyi besliyecek ayakta tutacak kuvvetli bir soluk- tan mahrum oluşu, Mineyi cinayete kadar sürükleyen feveran anının i- nandırıcı tahrik sebeplerine bağlana- rak hazırlanmamış olması. Başarılı tarafları: bir Anadolu kasabasının havasını kaymakamından gazete sa- tıcısına kadar, canlı ve renkli tiple- riyle vermesi, küçük toplumları da- ha kolay kemiren geri bir zihniyete, yanlar, görenlerden daha çok zevk almış olacaklardır. Çünkü sahne, dram yapısının zayıf tarafla- rını açığa vuruyor, "hikaye" kokusu kendini duyurmakta gecikmiyor. Bu- nunla beraber yıllaryılı köhne Fran- sız vodvillerine sahnesinde yer ver- miş olan Şehir Tiyatrosu günahları- nın kefaretini "Mine" ayarında bir düzine telif eser oynamakla ancak ödeyebilir. Sahnedeki Oyun "Mine"yi Ulvi Uraz sahneye koy- muş. Şehir Tiyatrosunun ıslaha çok muhtaç sahne tesisatı ve ışık im- kanları gözönünde tutulur, böyle çok mekânlı, dekor esasına göre yazılmış piyesleri cazip hale getirmenin zorluklan düşünülürse Urazın mizansenini, Turgut Atala- yın iki katlı gar binasını, lojmanı, yolcu salonu ve meydanıyla beraber gösteren dekorunu beğenmemek hak- sızlık olur. Yalnız Minenin oturma odasını gösteren ikinci katı, burada geçen önemli sahneleri, hatta kişile- maskeleyen o tüle ne doğru ateş ettirmekle gene elde edi- lebilir, o zaman tüle de hiç lüzum kalmazdı. öğretmenin evini gösteren sahnenin, seyyar bir vagon üzerinde kulisten meydana sürülüp çekilmesi, tek ve sabit dekor esası- na dayanan reji bütünlüğünü bozu- yor. Ana fikrin realizmine de uymu- yor. Lokal ışık sağlanamadığına gö- re bu sahneyi, iki kardeş arasında, sokakta meydanda geçirmek belki daha isabetli olurdu. "Mine" iyi oynanıyor. Gülistan Güzey eserin kahramanım duygulu, sıcak ve tatlı bir oyunla ifadelendi- riyor. Bellibaşlı rollerden Kocada Şa- kir Arseven, oO(Kaymakamda Kemal Ergüvenç, kızı Nurtende Muallâ Fı- rat, Doktorda Toron Karacaöğlu, Ofisçi de Kemal Bekir İnandırıcı tip- AKİS, 27 NİSAN 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: