27 Nisan 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

27 Nisan 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hikâye ler çiziyorlar. Yalnız Minenin sevgi- lisi İlhanda E. Gemicioğlu o çilekeş, zaaflarını oOyenmesini bilen Mineye herşeyi unutturabilecek tüy tip de- ğildi. Oyunu kupkuru ve duygusuz- du, onun için de tesirsiz ve sönük kaldı. "Fazilet Eczahanesi" Şehir Tiyatrosunun Yeni Tiyatroda sahneye koyduğu ikinci telif e- ser Haldun Tanerin "Fazilet Ecza- hanesi"dir. Evvelce Ankarada oyna- nan "Dışarıdakiler" ve "Değirmen Dönerdi.." den sonra üçüncü eseriy- le şimdi İstanbul seyircisinin karşı- sına çıkan Taner, hikâye tekniğin- den henüz tamamiyle ayrılmamış ol- makla beraber, tiyatronun ana kural- larını daha iyi kavramış görünüyor. Eski eserlerinde göze çarpan uzun konuşmaların yerini kısa özlü, va- kayı dağıtmayan, esprit dozu da da- ha kuvvetli bir diyalog almış. Ese- rin mihveri olan kahramanına ver- meğe Omuvaffak olduğu karakter bütünlüğü, o panoramik çerçeve için- de konu birliğini bozmadan renk renk tiplere okazandırmayı bildiği gerçeklik bunu gösteriyor. o "Fazilet Eczanesi" nin tek kusuru Ahmet Kut- si Tecerin "Köşebaşı' sından ve Ce- vat Fehmi Başkutun "Paydos" un- dan sonra yazılmış olması... Yerli renkleri "Tasvir" de kalan tablo ta- rafıyla obirincisini, kahramanı ve yapmağa çalıştığı sosyal hiciv tara- fıyla da ikincisini kuvvetle hatırla- tiyor. Bir de piyesin başında ve Sso- nunda yakayı takdim etmek ve bağ- AKİS, 27 NİSAN 1960 "Mine" den bir sahne kokuyor lamak için kişilerinden birini, eczacı Sadettin beyin çırağı Yusufu kullan- ması ister istemez Thornton Wile- der'in "Bizim Şehri" ni akla getiri- yor. "Fazilet Eczahanesi" Boğaziçin- de İstinyede, büyük bir semtin çeşit- li insanlarını ve dertlerini dile geti- riyor. Sadettin Bey bu eczahanenin idealist sahibi, bütün o sahilin dert ortağı, hazır ilâç satmayı zillet sa- yan klâsik eczacı tipinin son örnek- lerinden biri. Para pul düşünmeyen, onun için de yakasını borçtan kur- taramıyan tok gözlü, tok sözlü, altın kalbli bir insandır. Vaka, para canlı- sı malsahibinin Sadettin beyi otuz beş yıldır işlettiği bu eczahaneden çıkarmaya kalkmasından o ibarettir. denilebilir. Malsahibine karşı bütün köy Sadettin beyin etrafında kale kesilmiştir. Ama malsahibi de boş durmamıştır, Sadettin beyin bütün borç senetlerini toplamış, onu bun- larla tazyik ederek Her çareye baş- vurarak çıkmaya zorlamaktadır: ec- zahaneye kadın alınıyor iddiasıyla laboratuvar kısmında aramalar ta- ramalar bu sırada malsahibi ile Sa- dettin beyin oğlu Ünal arasında çı- kan kavgada eczaların parlaması ve ve güçlükle söndürülen yangın. Ec- zahanede Ünalla sevişen malsahibi- nin züppe kızı Meldadan başkası de- ğildir. Bunu babasının yüzüne karşı söyler, Ünalla evlenmeğe karar ver- diğini açıklar. Sadettin beyin derdi bu kadarla TİYATRO bitse iyi... Elinde kalan mallar yan- ımı, eczacı olmasını, yerini alması- nı istediği oğlu heykeltraş olmayı, İtalyaya gitmeyi aklına koymuş, ikinci ve genç karısı Naciye Abla eski diktatör sevgilisi (okarşısına çı- kınca kasiyerlik etmekten ve roman okumaktan bıktığı bu yeknesak ha- yattan kurtulmak için, kaçmıya ka- rar vermiştir. Ama Sadettinbeyin etrafı Öylesine sıcak bir sevgiyle çevrilidir ki korkulan felâketlerden hiçbiri olmaz; köyün yaşlı ve varlik- lı hanımlarından Leman Teyze ona sermaye, ihtiyar kadayıfçı Pehlivan da kendi dükkânını verecek, Naciye Abla onun farkında bile olmadığı kararından cayarak evine dönecek ve "Fazilet Eczahanesi" yaşamıya devam edecektir. Sahnedeki oyun Avukatlara taş çıkaran Arzuhalci- si - Rauf Ulukut-, romatizmalı ve hayırsever Leman Teyzesi - Şazi- ye Moral-, eski hatıralarıyla yaşıyan emekli albayı -Ertuğrul Bilda-, ba- bacan köy doktoru -Atıf Avcı-, züp- pe ve hoppa zamane kızı -Nil Yal- ter-, iyi kalbli kadayıfçı (Pehlivanı -Turhan Göker-, delişmen sadık ve vefalı kalfası -Gazanfer Özcan-, Sa- dettin beyi çıkarıp dükkânı banka yapmayı aklına koymuş para canlı- sı malsahibi -Rıza Tüzün-, romantik Naciye Ablası (O(-Nezihe oBecerikli-. uyuşturucu zehir omüptalâsı -Melâ- hat İçli-, Delisi -Sadettin Moğol-, emireri, bir Türkle evli Alman kadı- nı, polisi, ermenisi, gözlüklü adamı, rum balıkçı kızları ve mahalle ço- cuklarıyla "Fazilet (Eczahanesi'"nin otuza yakın eşhası var. Bu derece kalabalık bir piyesi derlitoplu bir mizansenle, karışıklığa meydan ver- meyen canlı bir tempo ile, her tipe kendi o özelliklerini verdirmeğe mu- vaffak olarak oynattığı için Ulvi Urazı övmek, eczacı Sadettin beye aşırılıklardan, hislilikten uzak ölçü- lü bir kompozisyonla unutulmaz bir çehre kazandırdığı için de hayranlık duymak gerekiyor. Şehir Tiyatrosunun komedi bölü- münde büyük şöhretleri içine almı- yan bir kadro ile, bu kadar kalaba- lık eşhaslı bir piyesin bu kadar iyi oynandığına ilk defa şahit olan İstan- bul seyircisi, iyi bir rejisörün ahenk- li, bir bütün kurduğu zaman en üs- tün başarıya ulaşmakta güçlük çek- miyeceğine bir daha inanmış oluyor. kere

Bu sayıdan diğer sayfalar: