9 Haziran 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

9 Haziran 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İnsanlar ve Cemiyet olarak yeni bir devrin eşiğinde bulunuyoruz. Herkes bilir ki Demokrasi, insanların doğuştan ve teşkilatlı bir cemiyetin azası olmak sıfatıyle sahip bu- lunduğu ve bugün kısaca insan haklan dediğimiz mane- vi kıymetlere makul bir yer veren millet bünyesi dahi- linde, halkın idareye bakim olduğu siyasi rejimlerden biridir. Türkiye işte bu rejime geçme ve bu rejimi ger- çekleştirme tecrübesi ve mücadelesi içerisindedir. 28 nisanda İstanbul Üniversitesinde, 29 nisanda Siyasal Bilgiler Fakültesinde ve nihayet 27 Mayıs 1960 da Or- dunun katılmasıyla bütün memleket sathında başlayan ve kazanılan zaferin mânası başka türlü izah edilemez. 27 Mayısta Türk Silâhlı Kuvvetleri gerek menşein- de -1957 seçimleri- ve gerek gayesinde -insan haklarının ve Anayasanın fiilen bertaraf edilmiş olması- meşruiye- tini mutlak surette kaybetmiş, sadece adı demokrat bir gasıp zümresini bertaraf ederek idareyi ele almış bulun- maktadır. Milli Birlik Komitesinin ilk tebliğlerine göre en kısa zamanda yeni bir Anayasa yapılarak seçimlere gidilecek ve askeri idare yerini seçimleri kazanacak olan siyasi partiye terkedecektir. Bu idareye geçmek için değerli ilim adamlarından müteşekkil bir heyet Anaya- sa projesini hazırlamakla görevlendirilmiştir. Bu heye- tin yayınladığı bir tebliğ yeni Devlet nizamımızın iki meclisli bir parlamento ve kanunların anayasaya uygun- lüğünü denetleyecek bir yüksek mahkemeyi ihtiva edece- ğini bildirmiştir. Fikir yeni değildir. 1950 seçimlerine tekaddüm eden günlerde zamanın iktidar partisi seçim beyannamesin- de iki meclis sistemi vaad etmiş Olduğu gibi güçbirliği hareketinden sonra neşredilen ilk Hedefler Beyanna- mesinde de iki meclis ve anayasa mahkemesinden bah- sedilmiştir. Üstelik unutulmamalıdır ki, Demokrat Par- ti iktidarı gayesinde de meşruiyetini kaybetmeğe baş- ladığı zamanlarda Halk Partisi iktidarı temel demokra- tik müesseseleri kurmadan -iki meclis ve anayasa mah- kemesi- iktidarı devrettiği için tenkid dahi edilmiştir. Şimdi bu müesseselerin kurulmasıyla her şeyin halledi- lebileceği yolunda bir ümit kalpleri dolduruyor. Derhal belirtelim ki demokrasi, sadece ve yalnızca demokratik dediğimiz ve bu rejimin yerleşmesi için te- minat olarak kurulan müesseselerin mevcut olduğu bir rejim değildir. Vakıa, partilerin hâkim olduğu parlâ- mento üzerinde bir murakabe uzvu sayılabilecek bir Ayan Meclisinin mevcudiyeti ve kanunların anayasaya uygunluğunu murakabe edecek bir mahkemenin bulun- ması insan haklan ve temel hürriyetler için bir temi- nattır anut arzulanan demokratik rejimin yerleşmesi için kâfi değildir. Zira mühim olan mesele ve nokta, bu organları işletecek hakiki şahısların, yani insanların sahip olacakla» demokratik zihniyettedir. Şurasını unutmamak lazım gelir ki müesseseleriyle teşekkül et- AKİS, 9 HAZİRAN 17960 Müesseseler iniş bir idare ancak şekil m demokratikdir; yani formel bir demokratik idaredi sekil itibariyle de- mokrasinin insan ve vatandaş haklarına hürmetkar ol- ması ve gerek menşeinde, gerek gayesinde meşruiyetini kaybetmemesi için demokratik idareyi tahrik eden pren- sipten ayrılmaması lazımdır. Demokrasinin prensibi muharrik kuvveti ise fazilettir; yani bilgi vatan ve eşit- lik sevgisi! Kanunların, halkın serbest seçimlerle iş başına ge- tirdiği siyasi parti mensuplarından müteşekkil parla- mentolarda yapıldığı bir demokratik rejimde fazilet ol- mazsa Devlet yaşayamaz. Çünkü bu takdirde kanunlar, umumun menfaatini gözetecek yerde, siyasi iktidar mensnplarının menfaatlerini gözeterek yapılır. Bunun tabii bir neticesi olarak da fertlerin malları, milletin servetini meydana getirecek yerde, siyasi iktidara sa- hip olanların ferdi mameleki haline gelir. Nitekim, 27 Mayıstaki Asil İhtilâle kadar da vaziyetin bu merkezde olduğu bugün meydana çıkmıştır. Demokratik rejimlerde müesseseler kadar, o mües- seseleri işleten ve insan haklarına hürmetkar bir ruhun meydana gelmesine emek veren şahısların da rolü mü- himdir. En demokratik esasları ihtiva eden 1919 Wei- mar anayasası Almanyada bir Hitlerin çıkmasına mâni olamadığı gibi, memleketimizde de meclis murakebesini pek âlâ mümkün kılan 1924 anayasası bir Bayar - Men- deres idaresinin yer almasına engel olamamıştır. Çünkü bir demokratik rejimde müessese ve kanunlarla, idare- nin ancak alt kademelerini tahdit etmek ve keyfi hare- ketlere engel olmak mümkündür. Fakat üst kademele- ri temel hak ve hürriyetlere riayetkar kılmanın bir usülü henüz keşfedilmiş değildir. Eğer üst kademeleri işgal edenler faziletli değillerse, yani bilgiden mahram ve vatan, eşitlik sevgisinden uzak iseler, kendileri hu- kuka bağlı olmadıkları için, meşruiyetini kaybetmiş ka- ba bir kuvvet olarak tezahür edeceklerdir. Nitekim De- mokrat Parti iktidarı faziletten uzak bir maddi kuvvet olarak belirmiştir. Bu gibi iktidarlar ancak faziletli in- san haklarına hürmetkar kuvvetler ve halk hareketleri tarafından bertaraf edilebilir ki memleketimizde de bu ezeli kaide hükmünü icra etmiştir. Ehemmiyetle işaret etmek istediğimiz nokta şudur: Müesseselere fazla bel bağlamak hayal sukutuna ko- laylıkla yol açar. Türkiye için asıl talihlilik önümüz- deki seçimlerden sonra iktidarı alacak siyasi partiyi fa- zilet yolundan ayrılmaktan menedecek kuvvetlerin mev- cut olduğunu, bir aydır memleketimizde cereyan edan hâdiselerin göstermesidir. Gençlik ve onunla birlikte ay- dın Ordu mensupları, Atatürk inkılâplarına bağlı olarak, müstakbel idaremizin hakiki teminatıdır. Kurulacak müesseseler bu kuvvetler hayatiyetlerini muhafaza et- tikleri müddetçe ve o nisbette tesirli olacaklardır. 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: