9 Haziran 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

9 Haziran 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

net bu teğmen atabeylerin nasihat ve sohbetleri ile temin edilmekteydi. Ama dış görünüşü bu olan sükünet, teğmen ağabeyler de dahil, hiç kim- seyi içinden bağlamıyordu. Harb O- kulu kaynıyordu. Harb Okulunun genç subay namzetleri kendilerini zaptetmek için büyük gayretler sar- fetmekteydiler. Bir ordu mensubu Günler geçiyordu. Hadiseler yavaş yavaş yatışır gribi oimuştu. Sabık İktidar mensuplarını rahatsız eden tek şey, o sıralarda Kızılay meyda- nında her gün binlerce kişinin Gazi Osman Paşa marsın söylemesiydi. Harb Okulunda da sükünet sağlan- mış gibiydi. Buna rağmen Teğmen ağabeyler genç talebelere sabretme- lerini, her şeyin bir zamanı olduğu- nu söylüyorlardı. Artık Harb Okulu talebelerinde aşırı bir soğukkanlılık göze çarpmaktaydı. Genç Harbiyeli- ler konuşarak değil, bakışarak anla- şıyorlardı. Bir sükün, Harbiyeyi kap- lamıştı: Fırtınadan evvelki korkunç sükün... İşte bu günlerde Harb Okuluna gelen bir haber, genç askerleri hem çok kızdırdı, hem de pek çok eğlen- dirdi. Bir yüzbaşı polislerin tecavü- Zira yüzbaşının mukave- meti on oniki polisi epey şaşırtmış, hattâ bir kaçını hastahanelik etmiş- ti. Hikaye şuydu: Cebecinin Dörtyol semtinde otu- ran görünüşte sakin hattâ çelimsiz, dokunuluverince devrilecekmiş hissi- ni veren genç bir yüzbaşı akşam evi- ne dönüyordu. Sivildi. Oturduğu a- partmana İkiyüz metre kala birkaç polis ve bekçi yanana yaklaştılar. Ne- reye gittiğini, nereden geldiğini sor- dular. Genç yüzbaşı şaşırdı. Eve git- tiğini, evinin birkaç adım ileride ol- duğumu söyledi. Kendisine ne iş yap- tığını sordular. Halbuki yüzbaşı po- lislerin ve bekçilerin kendisini gayet iyi tanıdıklarım biliyordu. Buna rağ- men mesleğini söyledi. Bu âdeta bir işaret oldu. Bütün polis ve bekçiler genç askerin üzerine çullandılar. No var ki bir süredir, efendilerinin pe- şini takip eden uğursuzluk Gedikin polislerinin de peşini bırakmıyordu. Genç yüzbaşı Harbiyedeyken biraz boksa çalışmıştı. Talebeliği sırasın- da kilosunun Türkiye ikincisi idi. Ay- rıca sporun her dalında başarılı bir talebeydi. Pentatloncuydu. Müthiş İç İşleri Bakanının polisleri, haber- siz, dört başı mamur bir belâya çat- mışlardı, ilk yumruğu yiyen polis neye uğradığını anlıyamadı. Beş altı metre nerdeki bir çöp kutusunun içi- AKİS, 9 HAZİRAN 1960 Sıtkı Ulay Bildiği vardı.. ne yuvarlandı. Kutudan çıkmağa ça- lışırken gözleri karardı ve bayılır gi- bi oldu. Sonra bayıldı. Polisin, kaldı- rıldığı hastahaneden ancak bir haf- tada taburcu edildiği gelen haberler arasındaydı. Diğerlerinin istihkakı ilkinkinden aşağı olmadı. Yumruğu yiyen olduğu yere oturuyor ve kal- kabilmek için en azından beş daki- ka istirahat ediyordu. Mütecavizler on kişi kadar vardı. Genç yüzbaşı ar- kasını bir duvara yermiş, vuruyor da vuruyordu. Cop filân işlemez, Ge- dikin uşakları genç askerle başa çı- kamaz olmuşlardı. Üstelik yedikleri dayağın hesabı yoktu. Hani o sırada karakola gotürülseler yüzbaşının te- cavüze uğradığını ispat etmek için bin şahit isterdi. Sanki yüzbaşı po- lisleri teker teker tenhada kıstırmış ve bir güzel dövmüştü. Yerden kal- kıp genç askerin üzerine hücum e- denler bir müddet sonra başa çıka- mıyacaklarını anladılar. Yüzbaşıyı alıp karakola götürmenin de imkanı yoktu. Kanun bunu icap ettirmiyor- du. Nihayet az dayak yiyenlerden bi- risi akü etti. Bir inzibat subayı ça- ğırdılar ve yüzbaşıyı merkez kuman- danlığına götürdüler. Yüzbaşı duru- mu anlatınca serbest bırakıldı. Polis- ler hakkında da gerekli takibata ge- çildi. İkinci perde Bu, mütevazi yüzbaşının başına ge- lenlerin ilk perdesiydi. İkinci per- de hem daha eğlenceli, hem daha gad- darca oldu. Hemen ertesi gün evine dönmek üzere Kerpicin (yanındaki dolmuş durağında sıra bekleyen genç HARBİYE yüzbaşı 12 kadar polisin hücumuna uğradı. Başına yediği bir cop darbe- siyle bayıldı ve karga tulumba edi- lerek İtfaiye Meydanındaki Doğan bey karakoluna götürüldü. Karakola girerken yüzbaşı kendine geldi; Bir silkinişte koluna girmiş olan polisler- den sıyrıldı ve en yakınındakine yumruğunu yapıştırdı. Yumruğu yi- yen polis bir gün evvelkinin tarife- sine tâbi tutuldu: Ancak bir hafta sonra hastahaneden taburcu edilebil- di. Doğanbey karakolunun girişinde on metre kadar uzunlukta dar bir ko- ridor vardı. Polisler ve genç asker arasında kıyasıya mücadele burada oldu. 12 polis ve bekçi, yüzbaşıyı an- cak üç saat sonra bu koridorun dibi- ne sürebildiler. Başlarında bir komi- ser vardı. Mütecavizleri idare ediyor ve bir kumandan gibi harekâtı dü- zenliyordu. Genç askerin yanına biz- zat hiç mi hiç sökülmüyor, sadece emirler veriyordu. Genç yüzbaşı ar- tık yaradana sığınmıştı Allah yarat- tı demiyordu. Bu bir nevi nefis müdâ- fa asıydı. Her mruğu savuruşta birkaç çene komiği; çatırdısı duyulu- yordu. Polisler ciddi surette endişe- lenmişlerdi Ufak tefek görünen. Ba- kin duruşlu bir yüzbaşıyla başa çıka- mıyorlardı. Ne cop, ne yumruk para ediyordu. Silâh kullanamıyorlardı. Dışarıdan duyulacakta. Başlarına iş açılacaktı Nihayet, harekâtı İdare eden komiser bir çare buldu. Alela- cele tedarik edilen bir ip yüzbaşının ayağına atıldı. Yere düşen genç as- ker toparlanmağa vakit bulamadan üzerine çullanıldı ve bir ayağından başaşağı tavana asıldı. Komiser, yüzbaşının asılı bulunduğu yere kah- ramanca yaklaştı. Maksadı birkaç tokat yapıştırmak ve eli kolu bağlı, müdafaasın birine gerekli dersi ver- mekti Ne çare, bu isteğine erişeme- di. Genç yüzbaşı son bir gayretle bağlı bulunduğu ve bir saat rakkası gibi sallandığı yerden serbest aya- ğıyla bir tekme Savurdu. Tekmenin hızıyla sallanması artan genç asker mesafeyi hesaplayıp yumruğu da ya- pıştırmıştı. Bu hareketi asıldığı yer - den kurtulmasına sebep oldu ve ke- miklerin melodisi yeniden başladı. Yumruğu yiyen iflah etmiyor, yıkıl- dığı yerden kalkamıyordu. Hele ya- nma pek fazla sokulmağa cesaret eden birinin gözlerinin ortasına ya- pıştırdığı bir judo vuruşuyla müte- cavizi birkaç dakika için kör ediver- di. Bir ara polisler koridorun bir ucu- na, genç asker bir ucuna çekildiler. Yapılacak birşey yoktu, Tek çare yüzbaşıyı yeniden Merkez Kuman- danlığına teslim etmekti. Vakit ilerlemiş, saat 22 yi geçmiş- ti Dört saattir yüzbaşıdan dayak yemekteydiler. Durumu Merkez Ku- 19

Bu sayıdan diğer sayfalar: