17 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

17 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Soruşturma Kürkçü dükkânında tilkiler Alabros saçlı, basık burunlu adam döner kapıdan geçtikten sonra sol tarafa yerleştirilmiş masada otu- ran sarışın assubayın önünde bir kaçl| saniye durdu ve yutkundu. Hafif bir sesle; "— Beni, ifadem için gene çağır- mağ efendim" dedi. rışın assubay başını kaldırdı, ellerini önünde kavuşturmuş bekle- yen iri yarı adama baktı. Bu zatı bir yerden tanır gibiydi, İri yarı adam ilâve e — 2 numaralı Yüksek Soruştur- ma Kurulundan.. ' Sarışın assubay kaşlarını çata- rak, yeni müşterinin kim olduğunu hatırlamağa çalıştı. Sonra, giriş kar- tını vermek için hüviyetini istedi. Hü- viyetteki ismi okuyunca gülümsedi. Geleni tanımıştı. Buranın devamlı müşterilerindendi. Hâdise, geçen haftanın ortaların- da bir gün yeni Büyük Millet Mecli- sinin D blokunun giriş kapısında ce- reyan ediyordu. Sarışın assubayı bir hayli düşündüren adam hakikaten devamlı müşterilerdendi. Adı Muam- mer Kıranerdi. Bir zamanlar bu isme başkentin hemen her köşe başında rastlamak mümkün oluyordu. Bütün yol makineleri bu ismi taşıyordu. Hattâ tahta perdelerin, parmaklık- ların üzerine bu isim yazılmıştı. raner, giriş kartım aldıktan asansöre doğru yürüdü. Bir zamanların cakalı Demokratı ve bü- yük iş adamının adımları pek istek- siz, pek keyifsizdi. Asansörden doğ- ruca en üst kata çıkan Kıraner yeşil zeminli koridora saptığında her kö- şe başını tutmuş, makineli- tabanca- larla müsellâh paraşütçülere dikkat- le baktı. Sol taraftaki koridoru da geçtikten sonra sağ koldaki 285 nu- maralı odanın kapısı önünde durdu. Bu odada ? numaralı Yüksek Soruş- turma Kurulu çalışıyordu. Kıraner kapının önünde bekleyen polise son derece nâzik bir tavırla: —Ben Muammer Kıranerim. İfademi alacaklarmış" dedi. Polis geleni zaten tanımıştı. Kı- raner bu koridorların yabancısı sa- yılmıyordu. Şöhretli iş adamım tanı- yan sâdece hu polisten de ibaret de- ğildi. Odacılar da DP. devrinin bu ünlü müteahhidini tanıyorlar ve yü- züne âşinâ âşinâ bakıyorlardı. Oda- bekliyeceksiniz (o efen- Zamanın becerikli iş adamı inkı- lâp polisine hafifçe baş eğerek, ama 12 Ali İpar Milyonlar. mı, Adalet mi ? son derece hürmetkar bir şekilde mu- kabele etti. Kenara çekilerek sırası- nın gelmesini beklemeğe koyuldu. Geride bıraktığımız hafta, baş- kentte en fazla insan ayağının sür- tündüğü koridorlar bu zemini yeşil muşambayla kaplanmış koridorlar oldu. Yüksek Soruşturma Kurlu ha- zırlık tahkikatına son hızı vermişti. Zira anlaşılıyordu ki bu içinden çı- kılmaz miras, işi biraz gevşek tuttu- nuz mu, imkânı yok pay edilemiye- cekti. Sakıtların muhakemeleri lüzu- muna karar verecek ve delilleri top- lıyacak olan kurul bütün gayretleri- ne rağmen pek büyük bir mesafe ka- tetmiş değildi. Ele alınan her dosya bir kaç dosya doğuruyordu. Şöyle bir tetkikle çözülebilecek gibi görünen her hâdise birkaç hâdise ortaya çıka- rıyor ve sakıtların suiistimalleri bi- rer tesbih tanesi gibi sıralanıyordu. Taneler düzgün sıralansalar, gene iyiydi. Bunlar öyle bir dağılmışlardı ki ipe dizmek için en az iki gün uğ- raşmak gerekiyordu. Mesela, Kırane- rin bu ilk sorgusu değildi. Hangi taş kaldırılsa altından bir şey çıkıyor ve ifadesi almanlar bir kere daha, bir kere daha çağırılarak dinleniyor, o meseleyle ilgili dosya kabarıyor da kabarıyordu. İş, öyle ha deyince bite- ceğe benzemiyordu. o İnsan dehlizin içine girdikçe oçıkamıyordu. Sâdece şu Ankaranın imarıyla ilgili yol hi- kâyesi başlı başına, perdeler dolusu, bir komediydi. Bir yolun yapılması- na, genişletilmesine (o başlanıyordu. Ucundan başlanan yol tam yarıya or ve misafirin çeceği yollar alelacele asfaltlanarak iki günlük imar tamamlanıyordu, Arkadan misafir gidiyor ve Kırane- rin âletleri aynı yolu sökmeğe baş- lıyordu. Yollar yapıla söküle bir hâl de başkentin daha fazla çamuru etrafa sıçratıyor- du. İş başı aşınca Kıranerin yeni izahat üzere Yüksek Soruştur- ma Kurulunun başkentteki karargâ- hına gittiği geçen haftanın ortasın- daki gün bir başka adam yeşil zemin- li koridorun köşesinde sinirli sinirli sigarasını içiyordu. Beyaz, pırıl pırıl gömleğine örme bir kravat takmıştı. Ankarada oSarıkışla (o sakinlerinden n bu zat, meşhur. Ali İpardı. Ipar Sarıkışlada oOmuhakkak ki en fazla Amerikan sigarası bulamamanın 1s- tırabı içindeydi. Nitekim, alameriken giyimli milyonerin o anda içtiği si- gara bir Türk sigarasıydı. Yeşil Ze- minden gözlerini ayırmadan ağır ağır 8 başladı. Bir ara içi sıkıldı, aplikleri tetkike koyuldu. Aplikleri uzun usun süzdü. Derin derin nefes Kapıda bekleyen polis içeri verdi ve Ali İpara dönerek: — Buyrun Ali bey" dedi. İparın üzerine lar Birbirlerine Sokuldular ve İşte, Ali İpar bu Yarım düzine gemisi varmış" dedile üksek a, Kurulunun ifadesine başvurduğu a bunlar, hiç değilse tanınanları, meş- hur olanlarıydı. Bir de, işler eşelen- dikçe ifadelerine müracaat edilmesi lama 25 kişiyi dinliyordu. Daktilola- rın şerit masrafı, işin mâhiyeti bi- linmese, insanı şüpheye bile düşüre- bilirdi. Soruşturmanın hiç değilse bir kısmı Eylülün ilk haftasına yetişti- rilmek isteniyordu. Bu bakımdan 80 üyenin kifayetsizliği (oortaya çıkmış ve üye adedinin fazlalaştırılması için AKİS 17 AĞUSTOS 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: