17 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

17 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Düşük kabine sofrada Ye babam, yel. yoksa hakikaten bir kaç tahtası mı eksikti, hiç kimse anlayamadı. Salona giriş esnasında bâzı mil- letvekilleri nazarı (odikkati çektiler. Eski gazeteci Mekki Sait Esen gülü- yor, basın mensuplarına göz kırpı- yordu. Çıkarken de sabık meslekdaş- larını başıyla selâmladı. Burhan Bel- ge başıyla da yetinmedi, elindeki ka- rarnameyi salladı. Ama, "Sahibinin Sesi" hakikaten çökmüştü. Rahat bir hayatı ideal bilerek en süfli işleri gönüllü yüklenen Belge için Yassıa- da hayatı çekilir dert değildi. Başka bir cakalı, yakışıklı kadın milletve- kili Nazlı Tlabar oldu. Tlabar pek efe tavırla salona girdi, iki tarafına sallanarak yerine oturdu. Sanki dün- yaya metelik vermiyordu. Mendere- sin silâhşörlerinden Osman Kavrak- oğlu da çalımını muhafaza edenler arasındaydı. Buna mukabil C.H.P. den son dakikada D.P. ye transfer olan ve bir "İnönü mütehassısı" ola- rak Menderese parlaklığı aşikâr tel- kinlerde oObulunan Atıf Topaloglu yanlış ata oynamanın hüsranıyla bi- tik haldeydi. Kader İzmirin dilber milletvekili Nuriye (Pınar ile fazla hususi bâzı müesseseler işletmekte ih tisası bulunan Rauf Onursalı yanya- na getirmişti. Ama asıl kaderin oyu- nuna gelen Kasım Küfreviydi. Ağrı milletvekili cuma günü Yassıadada bulunmaktan çok, iki ideal arkadaşı arasına oturmak o sorunda kalışına yandı. Solunda otantik eşkiya Halis Öztürk, sağında ise.. Evet sağında, meşhur Murat Ali Ülgen vardı. Ben cet Uzun saçları bembeyazdı. Sıhhat- te görünüyordu, fakat herkesten bile bedbaht yüzü vardı. Bayarın damadı ve talihsiz Nilüfer Gürsoyun eşi Ah- met İhsan Gürsoy diplerde bir yerde, 10 püraıhhat, şık bir gri elbise giymiş olarak oturuyordu. Kollarını kavuş- turmuştu. Etrafın seyrediyordu. Yas sıadanın yaramış bulunduğu kimse- lerden bir diğeri Osman Kapanı idi. içki ve sefahat imkânı kaybolduğun- dan biraz zayıflamış, yağlarını erit- miş, gençleşmişti. Sezai Akdağa ge- lince, salona cakasız girdi, çalımlı çıktı. Milletvekillerinin bir kısmı bıyık salıvermişti: Sadık Giz, Himmet Ölç- men, Baha Akşit, Basri Aktaş.. Sadık Gizin pek süfli bir hali vardı. Aktaş üzüntülü görünüyordu. Bitmiş bir Muammer oÇavuşoğluydu. bir iskelet okafasını andırı- yordu. Dert kaynakları uma günü, Yassıadanın eski Jim- nastik salonunu davetlilere ayrıl- mış tribünün tepesinden seyredenler önlerine serilen manzarayı eski Mec- lisin alışılagelmiş manzarasıyla kı- yaslamaktan kendilerini alamadılar. Gerçi dekor çok farklıydı. Ama ak- törler, hattâ aktrisler aynıydı. Dü- şüklerin aileleri, zamanla- rında yakınlarını Üzere Meclise geldikleri gibi o Yassıadaya da gelmişlerdi. Yalnız, o zaman bir operet oynanır ve şık, güzel hanım- lar bu oyunda rol alırlarken repertu- varını bu defaki piyesi bir trajediy- di ve boyasız, teravetlerini kaybet- çirkinlesmiş Hakikaten, İrtibat Bürosu sanık ai- lelerine salonun dip kısmını ayırmış- tı. Düşükler, Mecliste yaptıkları gibi, arkalarına dönüp dönüp tanıdıkla- rıyla selâmlaştılar, işaretlettiler. Bir farkla: an gülerlerdi, şimdi ağlaştıtar. Dikkati çekenlerin kan hanımları, Harika Yardımcı başında Ba- onların da başında geliyordu o Düşük eşi açık lâcivert' ekose bir tayyör giymişti. Ceketinin altında pembeye kaçan beyaz bluz . Uzaktan bakıldığında, bir za- manki Ankara sosyetesinin bu cazip mensubunun değişmediği o sanılıyor- du. Harika Yardımcı ancak yakın- dan görüldüğünde köprülerin altın- dan bol su aktığı anlaşılıyordu. Ga- liba aynı kalan, güzel (saçlarından ibaretti. Onlar renklerini ve parlak- lıklarını muhafaza ediyorlardı. Sey- redilen bir başkası, Hayrettin Erk- menin genç eşi Munire Erkmen ol- du, O da siyah bir tayyör giymişti ve o da hayli bozulmuştu. Lütfi Kırda- rın eşi olan ve her devir büyüğüne mensubiyet keşfetmekte mahir bulu- nan Hayriye Kırdar kocası kadar pe- rişandı. Mavi bir tayyör o giymişti. Boyasız, gözleri yaşlı bir eş Mukad- der Berkti. Tevfik İlerinin kızı Cahi- de İleriyi gençliği kurtarıyordu. Ko- raltanın kızı ve düşük Balıkesir mil- letvekili Halük oTimurtaşın eşi Ay- han Timurtaş fıstıki elbisesi içinde -gövde olarak- babası kadar muhte- şem görünüyordu. Vinileks şirketine ait mektuplarda kendisinden "Bira- der bey" diye bahsedilen Hüseyin Polatkan ağabeysini seyre gelmişti. Hanımlar önce, kendilerine ayrıl- mış sıralardaydılar. Düşükler salona girdiklerinde, eşlerini veya yakınla- rını daha iyi görebilmek için evvelâ bir kaç sıra üste, sonra en tepedeki sıraya yerleştiler ve (o duruşmaların İleri düşünüyor Akibetini mi ? AKİS, 17 EKİM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: