17 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

17 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER ler salondan çıkarıldıktan, tahditler kaldırıldıktan sonra başlaması tabii bahis mevzuu değildi. Yardımcıyı sanık mikrofonunda M enderesin söz alması şöyle oldu; Yardımcı yerine Başkan kararını düşük Başbakan, avukatı salı bir el işaretiyle yanına çağırmak, bir şeyler söylemek İstedi. Fakat a- vukatı görmeyince zaten yanına yaklaşması mümkün olamayacağın- dan -arada parmaklık vardı- Medeni Berk sayın Başbakanının arzusunu Başkana duyurmak için müdahalede bulundu. Bu arada avukatlar müvek- killerinin yanına gitmeleri mi, git- memeleri mi gerektiği hususunda kı- sa bir tereddüt anı " yor." diyordu ki düşük Başbakan ağ- zını açmak istedi, açamadı, ayağa kalktı ve âdeta sendeleyen adımlar- la sanık mikrofonuna gitti. Bir anda salondaki bütün gözler bir ara kendisinde diktatör vasıfları vehmeden bu acaip adama çevrildi. Bilhassa düşük milletvekilleri tarif- siz heyecan içindeydiler. Aylardan beri kendi aralarında görüşebiliyor- lar, aynı yerde yemek yiyorlar, otu- ruyorlardı. Halbuki Bayar ile Men- deres aralarına ilk defa olarak katı- lıyordu. . Başbakanlarını gördüklerin- mıştı, diseyi dikkatle takip ediyorlardı. Menderes süt çanağını devirmiş bir kedi veya suç işleyip te suçu mey- dana çıkmış ondört yaşında bir ço- cuk intibaı uyandırıyordu. Aman ya- rabbi, bu ne masum, ne mazlum; na- sıl kendi halinde, mahcup ve utangaç bir mahlüktu. Ellerini önüne bağla- yıp uğuşturdu. Mikrofondan uzak durduğunu gören Başkanın mikrofo- na yaklaşması ihtarı karşısında ince- cik hale gelmiş boynunu eğdi, "Peki efendim" dedi. Kırılıyor, eziliyor, bü- zülüyordu, ilk anda konuşmaya mu- vaffak olamadı. Daha doğrusu, tak- ma dişlerini suda unutmuş bir insan manzarası arzediyor, sesi öyle çıkı- yordu. Kekeliyor, bocalıyor, kelime- lerini bulamıyor , cümlelerini bağla- yamıyordu. Söyledikleri insicamsız- dı. Ama meramını anlatmaya mu- vaffak oldu. Konuşmak ihtiyacınday- dı. 24 saatin 23 saati odasında tutu- luyor, bir saat dolaşmasına rnüsaade ediliyordu. Odasında gece ve gündüz bir muhafız "subay bey" vardı. Ba- 16 Menderes yemek İştahı yır, kedisine gösterilen muameleden çok memnundu. Allah razı olsun "ku- mandan bey" kendisiyle (o belirli za- muha- disiyle konuşmuyorlardı. konuşmak istiyordu. "Akli melekâ- tım zaafa uğramış bulunuyor" dedi. Hakikaten bu, her halinden belli o- luyor, düşük Başbakan tamamile if- lâs etmiş bir adam intihamı veriyor- du. Moralini ve asabını o düzeltecek bir çâre bulunmalıydı. Arkadaşları- nın ve avukatlarının ricalarına, bil- hassa katılıyordu. Kısa konuşmasını o bitirip yerine dönerken arkadaşlarına bir göz at- maktan kendisini alamadı. Fakat bu sırada yüzü basın sıralarına çevrikti ve yüz hatları belliydi. Hani sanık sandalyalarından bir alkış sesi yük- selse belki de "moralini ve asabını düzeltecek çâre"yi bulduğundan do- layı memnun, başıyla onları selamla- yacaktı da.. oArzuladığı göz yaşları bâzı hassas gözlerde belirmişti. Men- deres gittiği gibi Kn gel- di ve yerine oturd Ya, kantin hesabı? Menderesin bir insan harabesi ha- line geldiğini görmek için sözle- rine kulak vermek şart değildi. Bu, gözle görülüyordu. Bayarın eski ha- lini -ve çikletini- muhafaza etmesine mukabil düşük Başbakan çöpe dön- müştü. Bunun sebebini merak eden bir AKİS muhabiri yaptığı (o küçük bir tahkikat neticesi, hâdisenin esra- rını çözdü Bayar kendisine verilen yemekleri muntazaman, hattâ tıka basa yiyordu. Buna mukabil Mende- res, bütün ısrarlara rağmen yemi- yordu. Mesela ağzına ekmek koydu- yemeğe çalışıyor kesildi gu yoktu. Semizleten gıda maddele- rinden şiddetle kaçınıyordu. Buna mukabil Bayar ile Menderesin bir ay içinde Adanın ucuz kantininden yap- tıkları alış veriş miktarı beş yüz li- ranın üstündeydi. küsur lirası düşük na aitti. Menderes tam dört yüz lira- lık masraf etmişti. Düşük Başbakan bu dört yüz lirayla vitamin ve kalo- ri ihtiyacını karşılayacak gıdayı sağ- lıyordu. Evet, kilo vermişti. Evet dal gibi görünüyordu. Evet, akli melekâ- ti her çok konuşan adamın konuş- mama zorunda kaldığında bozulduğu gibi bozulmuştu. Ama bu, korkulur ki düşük Başbakanın tehlikede oldu- gunu pek iyi anladığı kellesini kur- tarmak için düzenlediği izan- senin parçasını teşkil ediyordu. Men- deres için ilk hedef bu badireyi at- latmaktı. Ondan sonrası, Allah el- ette. ki kerim olacaktı!.. Zaten Adada Menderes iğrenme hissi uyandıran düşüklerin başında geliyordu. O suni, yapmacık tavırla- rı artık hiç kimseyi inandırmıyor, kandırmıyor, bilâkis kendisini gü- lünç el Kaç defa "Kadın gibi ne kırıtıyorsun?" ihtarını işitmişti, fakat üsüllerin değiştirmemişti. Kud retliyken "Aman, kadar kudrete ağmen ne nâzik adam, ne iyi yü- rekli insan' dedirtmek için giriştiği maks inanan artık yoktu. açılmış, ağzı kapan- u uyandırm rarlıyordu Ama kararanın gözü nıştı. Celse sona ererken duruşma salo- nunun havası değişmişti. o Sanıklara ve ailelerine bir güven, cesaret gel- mişti. Bâzı düşükler bunu ocüretle AKİS, 11 EKİM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: