27 Şubat 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

27 Şubat 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YASSIADA DURUŞMALARI Duruşmalar Aşk, politika ve... rezalet Bitirdiğimiz hafta içinde sâdece Yas- sıadaya gitmek fırsatını bulanlar ve Yassıada Saatinin tiryakileri de- gil, gazetelerde Yassıadayla (alakalı haberleri okuyanlar da pek eğlenceli, aynı mamanda pek faydalı günler ya- -adılar. Dolmabahçe rıhtımı bütün hafta boyunca "fevkalâde o hal'in! muhafaza etti. Akın alan insan saba- hın pek erken saatlerinde Fenerbah- bu memleketi idare etmiş olanları ib- retle seyretti. Aşağıda, tahta sandal yalan üzerine sinmiş güruhu gören- ler D. P. iktidarının niçin bu toprak- ların tarihinde misli görülmemiş de- recede rezilâne bir idareyi kurmuş olduğunu anlamakta hiç güçlük çek mediler. işin şaka kaldırır tarafı bu- lunmadığı ve Menderesin kaderini paylaşma budalalığım (gösterenlerin ipi boyunlarında hissedecekleri (o an- laşılır anlaşılmaz açılan çeneler -dü- şüklerin tek akıllıca hareketi- Bayar- Menderes çetesinin içyüzünü gözler önüne serdi. Onların birbirlerini suç- lamalan, hele bütün hafta boyunca etrafında pek çok meselenin düğüm- lendiği meşhur "Gürselin mektubu" meselesinde Ethem Menderese sal- dırmalan o devri iyi bilenlerin odu- daklarında tebessümlere yol açtı. Sâ- dece Ethem Menderesin, bu vesileyle söylenmesi gereken şeyi söylememesi biran tuhaf karşılandı. Cemal Gürsel mektubu kendisine verdikten sonra düşük Milli Savunma Bakanı bundan Adnan Menderesi şöyle bir. ayaküstü malümattar kılmış, Cumhurbaşkanı- na ise hiç bir şey söylememişti. İhti- mal ki Ethem Menderes "Ah, bilsey- dik tutumumuzu derhal değiştirirdik, saym Orgeneralle görüşür, onun ar- zulanın yerine getirirdik. Onun kı- Ima bile ilişmezdik" diye kuzu pos- tuna bürünmüş suç ortaklarına Önü- müzdeki celselerde şöyle haykıracak- tır: "— Bu mektubu göstermediğim içindir ki kan dökülme fırsatı çıkma- dı. Eğer Bayar, Gürselin talep ve tav- siyelerini bilseydi mutlaka komiteci- lik yapardı. Kudreti yeter miydi, hâ- diselere başka istikamet verebilir- miydi, bilmem. Ama her halde bir şeyler olurdu. Bunlar böyle bir mek- tup yazan adamla oturup anlaşacak- lar, ha! Alimallah adamı kündeye getirmek içki yapmadıklarını bırak- mazlardı. Ben memlekete bir tek hiz- 24 Tevfik İleri Diken eline battı mette bulunduysam, bunu o mektubu kimseye göstermemek suretiyle ba- şardım." Hakikaten, 28 Nisan ile 27 Mayıs arasındaki hâdiselerin hesaplaşması dâvası bitirdiğimiz hafta düşük ikti- darın pek çok kirli ve gizli çamaşırı- nı ortaya döktü, Ama politika reza- letlerinin yanında dilber Suzan Söze- nin bahtiyar eşiyle aynı derecede bahtiyar dostunun sanık mikrofonu başında yanyana gelmeleri bitirdiği- miz haftaki duruşmaların trajikomik hâdisesini teşkil etti. Onlar salonda "Suzanın aşkı" filmini çevirirlerken Ferit Sözenin dinleyiciler arasındaki kardeşi, eski C.H. P.liveD. P. nin son transfer kıymetlerinden Meliha Avni Sözen gazetecilere demeçler verdi. Demeçler, kocaların karılarının marifetlerinden en son haberdar ol- dukları -her halde kız kardeşlerle bir- likte- temasını isliyordu. İşlenmeyen tema Meliha Avni Sözenin 37 Mayı- sın hemen arefesinde radyolarda oku- nan, Zafer-Havadis biraderlerde genç- lik resimleriyle (o süslenerek yayınla- nan beyanatı oldu. Suzan Sözenin sevgili görümcesi o günlerde C. H. P. den gürültülü şekilde istifa ediyor ve Menderesin o şerefli saflarına katılı- yordu. Bu arada, tabii kıymetli "aile dostlarının memlekete nasıl canla, başla hizmet ettiğini belirtmeyi u- nutmuyordu. Şimdi, Menderes düş- tükten sonra tu-kaka olmuş ve Suzan Sözen "günahkâr münasebet"inden dolayı lanet kazanmıştı! Avukatlar konuşuyor Fakat hafta, sâdece İstanbul-Anka- ra hâdiselerine tahsis edilmedi. Haftanın ikinci yansında Topkapıyla ve Kayseriyle alakalı savunmalar da dinleyicilere zevkli anlar geçirtti. İ- şin en eğlenceli tarafı bir takım a- vukatların Yassıadanın avukat mik- rofonunu mensubu bulundukları par- tilerin okongrelerindeki (omikrofonla biraz fazla karıştırmaları oldu. Hat- tâ bazıları ipin ucunu ziyadesiyle ka- çırdılar ve ona buna saldırmaya baş- ladılar. Bunların içinde şirretliğe ka- dar varanlar Başkan Başoldan hak ettikleri ihtan aldılar. Savunmalar, işlenen suçun bir A- nayasa suçu olmadığı tezine daya- nıyordu. Zaten üstadlar Anayasa su- çu diye bir şey bilmiyorlardı. Her halde, böyle bir suçu ancak Mendere- sin Tahkikat Komisyonu gibi bir ko- misyonun O inceleyebileceği inanan- daydılar. Müvekkileri iktidardan düş- müşlerdi ya. O kadarı yeterde, artar- dı bile. Siyasi suçları daha afur sa- kilde cezalandırmak hiç doğru değil- di! Avukatlar Topkapı gibi Kayseri- de de düşüklerin "en iyi hislerle" ha- reket ettiklerini söylemekten bile çe- kinmediler. Haftanın sonunda savunma faslı aşağı yukarı tamamlanmıştı. Fakat asıl tiksinti veren müdafaa Mendere- sin müdafaası oldu. Zira düşük efen- di -elhaki- düşüklüğüne halel getir- meyecek şekilde kelâm etü. Mende- res müdafaaında, İnönüden ve mezi- yetlerinden uzun uzun bahsetti. Ta- bi bu sözler -inönüye ait olanları doğru olmakla beraber-, Menderesin ağzından döküldüğü için kıskıs gül- melere sebep oldu. Böylece, Anaya- sanın İhlaliyle alâkalı dâvaya başla- mak, onu İstanbul - Ankara hâdise- leri davasıyla birlikte yürütmek ve iki ay içinde bir neticeye (varmak mümkün hale gelmişti. Bu arada halk. gördüğü rağbet her gün artan Yassıadaya davetiye bulmanın telâşı içindeydi. AKİS, 27 ŞUBAT 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: