1 Mayıs 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

1 Mayıs 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MAZİYE BAKIŞ liyorsun, bugün Selahiyet Kanunu da yürürlüğe girdi" dedim ve sonra ilâve ettim — Bani tevkif edebilirler. O zaman katıma ve kı- mene” sen bakacaksın" undan sonra İstanbulu aramak gerekiyordu. Me- tin Toker 27 Nisan akşamı İstanbula gitmişti. Onunla konuşmam lâzımdı. Şehirlerarasına İstanbulu yazdır- dım. Bu sırada AKİS idarehanesi, arkadaşlarla dolmuş- Beklenen Çi saatlerin 11'i gösterdiği sırık- larda göründü , basın mensuplarının çok yalandan tanıdıkları bir Bul Şube memuruydu. Memur mah- viyetkâr bir eda ile beni dışarıya çağırdı ve kapı ara- sında durumu izaha başladı. Bu işi isteyerek yapmıyor- du, «mir kuluydu, itiraz edemezdi, kusuruna bakılma- malıydı. Talihsiz adamı gülerek teselli ettim. 299. sayılı AKİS'in kapağı Dinamit sandığı sandılar — Aldırma, ben bu işi isteyerek yapıyorum" de- dim. Sonra geriye döndüm, arkadaşlarımla vedalaştım ve masama son bir defa baktım. Odada bir ölüm sessiz- liği büküm sürmekteydi Yolculuk var AT kamda emniyet memuru, AKİSİ terkettim. Geride dostlarım, mesai arkadaşlarım, en mi , işim ka- lıyordu. Fakat bu savaşta yerimi, kendim gibi e başkal arına bırakacağımda emin bulunduğum sur İçinde merdivenleri indim. Gazeteciler pencerelerde toplanmışlardı. -Emniyet memuru, ben ve beni bırakmayan vefa- 18 kâr Yusuf Ziya Ademhan, B.M.M. nin bahçesine giden asfaltı geçtik ve geniş bahçeye girdik. Yürüyüş, B.M.M. nin arka tarafındaki geniş alana kadar devam etti. Geniş alana vardığımızda işlerin hiç de zannettiğim gibi hafife alınmadığını gördüm. B.M.M. de Emniyet Amirliği olarak kullanılan bir bina tahkim edilmiş ve Komisyonun emrine verilmişti. Binama arka tarafı, B.M. Muhafız Kıtasına bakıyordu. Ön tarafı ise, resmi ve sivil emniyet mensupları ve makineli tabanca taşıyan askerlerle korunuyordu. Bir terör havası her tarafı sarmıştı. Başımı bir parça daha dikleştirerek, mahut ve malüm komisyonun icra-ı lübiyet. eylediği bi- nanın kapısına yanaştım. Kapının tam Önünde irikıyım bir polis memuru bulunuyordu. Gözleri kan çanağına dönmüş memur evvelâ beni şöyle bir süzdü, sonra sert- leşerek: "— Uzakta durun, bekleyin" dedi ve kapısını tül perdelerin örttüğü Engizisyon Mahkemesine girdi. iş pek uzun sürmedi. Takriben iki dakika sonra irikıyım pol dışarıdaydı. Bize yıkık dökük bir binayı e ederek raya çıkın ve bekleyin. sizi isteriz diye hışımla kükredi. emniyet memuru ve Ademhan, eskiden Muha- fız VE erlerinin koğuşu olarak kullanılan harabeye daldık. Tahta merdivenleri gıcırdata gıcırdata yukarı- ya çıktık. Bekleme salonu doğrusu pak hoştu! Eşya olarak ortada duran kırık dökük bir masayla iki - üç sandalya, - kudreti Menderesten menkul komisyonun şânına layık değildi. Ben ve Ademhan için orada bit- mek tükenmek bilmez bir bekleyiş başladı. Saatler bir- birini kovalıyor, fakat malüm komisyondan ses seda çıkmıyordu. Etrafı kolaçan etmeğe başladım. İlerde burada gördüklerimi rahatça yazabilecek bir gün mut- laka gelecekti. Buna, bütün kalbimle inanıyordum. Emir çıkıyor Saatin 13'e yaklaştığı sıralarda irikıyım polis, olduğu sol elini kaldırarak yukarıdakileri aşağıya yağırdı. Merdivenleri alelacele indik ve polisin emirle- rine müheyya, bekledik. Çalımlı polis, Ademhanı şöyle bir il ve beni öne çekerek üzerimi yokladı, sonra: — İçeri gir!" dedi. Arkadaşımı geride (bırakarak içeriye Artık dış âlemle ilgim kesiliyordu. İçeri girince, ilk iş olarak bulunduğum yere bir göz attım. Burası bir uzunca koridorda. Koridorun her iki tarafında irili ufaklı kapılar vardı. Bu kapılar- dan, girişin hemen sağ yanındaki odaya girmek gere- kiyordu. Girdim. Oda hayli sıcaktı. Ortada uzun bir ceviz masa bu- lunuyordu. Pencereler çift camlıydı ve tül perdeler çe- kikti. Masanın etrafında bir takım asık suratlı adam- lar vardı. Bazılarını tanıdım. Masanın başında Nusret Kirişçloğlu oturuyordu. Menderesin 26 20 lerinden deh- şetli Kirişçioğlu, anlaşılan, oturuma başkanlık ediyor- u. Onun sağında çok yakışıklı bir genç adam vardı. Onu da tanıdım: Kemal Özer. Başkanın solunda ise eciş - bücüş biri mevcuttu ki, ona herkes âşinâydı. Bu garibe-i hilkat, Kayserinin yalancı kahramana Osman Kavuncuydu. asanın öteki başına konulmuş bir sandalyaya oturtuldum. Sorgu başlıyacaktı. Yanımdakilere baktım. Bunlardan birini daha tanıyordum. Bu, nyanın ha- fız milletvekili Himmet Ölçmendi. Ban bu zatı Adana- da, bir kongrede, içkili olarak attığı nutuktan hatırlı- yordum. ii kişilik Alt - Komisyon mühim çalışma- sına başlad Bir ktip, daktilo makinesine takılmış kağıda hüt- Zamam gelince bir. Sv © R süzüldüm, AKİS, I MAYIS 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: