1 Mayıs 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

1 Mayıs 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YASSIADA DURUŞMALARI Duruşmalar Bir çirkef çukuru Kisa boylu, inanılmayacak derecede çirkin, yüzü kirli bir kara renkte, saçlarını herkes gibi kestirmeye mec- bur kaldığından beri tek hususiyetini de kaybetmiş adam, Samet Ağaoğlu, konuştuğu mikrofonun başından sol yanma doğru döndü ve eliyle Adnan Menderesi işaret etti; “— Şu bitmiş Menderes.." Samet Ağaoglunun gösterdiği yerde hakikaten, bitmiş bir adam o- turuyordu. Gerçek çapı, kıratı orta- ya çıktığından beri zelllliğin en derin çukurunda çırpınan ve her çırpınışın- a amme vicdanınında bir kat daha aşağı inen Adnan Menderes duda; ısırarak göz! mi i eski ideal arkadaşı ve saunan an 1 numaralı dalka- vuğu Samet “Ağaoglunun gözlerinden kaçırdı. Hâdisenin cereyan mahalli, tabii Yassıadadaki jimnastikhaneden bozma meşhur duruşma salonuydu. Vatan Cephesiyle alakalı ei bir 7 önce açılmış, o gün kararname- m ilk kısmı okunmuştu. Şimdi sıra ikinci kısımdaydı. Samet Ağaoğlu - nun ismi o fasılda geçtiğinden D.P. iktidarının bu ilk Başbakan Yardım- cısı ve o iktidarın filozofunun sorgu sırası yeni gelmişti. Ağaoğlu bir dik- jimi kurmaya çalıştıkları itha- mım redde gayret ediyordu. Bu itha- mı reddetmek için tutumlarını, çıkar- dıkları kanunları, o zihniyetlerini ve davranışlarını delil gösteremeyece- ginden Epi bunlar, aksi tezin su gö- türmez delilleridir- kendi zavallı şah- siyetlerini gözler Online serdi. "— Bize bakınız, aziz Başkan.. Bakınız, halimize. Biz ve Menderes. Şu bitmiş Menderese. Biz mi dik ta- tar? Biz İhtilale iki saatte teslim ol- duk. Diktatörlüğe heveslenmiş olan- lar iki saatte mi teslim olurlar?." Salim Başol, o cıvıl cıvıl zekası ve hazırcevaplığıyla omukabeleyi oder- hal yapıştırdı — Olurlar! Baskın olursa, olur- ar. Salon bir anda alkıştan yıkılacak hale geldi. İktidarda oldukları vs el- lerinde kudret tuttukları günlerde kendilerine Türk milletinin böyle bir idareye asla tahammül etmeyeceğini söyleyen, dünyanın başlarına mutla- ka yıkılacağım ihtar eden İsmet İnö- nüye karsı: "— Paşa, Paşa! Hangi orduna güveniyorsun? Battal Gazi ordusuna mı?" diye hakaretler yağdıran Samet Ağaoğlu o alaycı edasını çoktan kay- betmiş, kafasını İhtilâlin duvarına vurduğundan beri ayılmıştı. Bir koca- 22 man iktidarın "habis ruh"u olarak o iktidarı re sürükleyen bir kaç elebaşıdan olan Samet Ağaoğlu konuşma aleviyle yanıyordu. Bu, Son- o tarihi ilk celseden bu ya- na Divanın huzuruna ilk çıkışıydı. Ama, cebinden Yenice pain çıka- rıp halka "Bunu size yirmi kuruşa içiriyorlar. Bunun maliyeti nedir ki? Biz size bunu beş kuruşa içireceğiz" diye adam kandırdığı miting kürsüle- ri artık uzakta kalmıştı. Başol, Ağa- oğlu lâfı uzatıp demagog marifetleri- ni göstermeye kalktığında kendisine sadede gelmesini ihtar etti. Saded! Bütün mânası ve dört ya- nıyla iğrenç bir çirkef çukuru olan V.C. dâvasında saded dahilinde söy- lenebilecek ne bulunabilirdi ki... maktaydılar. İşin uzaması, alâkayı isteristemez azaltmıştı. Salonun alaka çeken taralı, D blo- kunun pencere yanındaki kısmıydı. Burada mahzun yüzlü bir takım ha- nımlar oturuyordu. En şıkları, Neri- man Ağaoğluydu -Samet Ağaoğlu- nun eşi-. Sevinç Aygün -Kemal Ay- günün eşi- en metin ve en vakurlarıy- dı. Mümtaz Tarhanın sarışına çalan 1 Seir görünüyordu. in arka- mzi Birandın oğlu oturuyordu. Salonda, avukatlara mahsus sıralar- da Süreyya Tashenbrecher -Samet Ağaoğlunun kız kardeşi- ve Ayhan Timurtaş -Refik Koraltanın kızı- da vardı. Sanık yakınları zaman zaman göz yaşlarını tutamadılar. Eşlerini, babalarım o halde görmek şüphesiz V.C. Dâvası sanıkları Yassıadada Bitikler kafilesi Sona yaklaşırken A nayasa dâvasından önce Yassıada- da açılan son dosya olması bütün millet tarafmdan hararetle arzula- nan V.C dosyası, bitirdiğimiz hafta- nın nihayetinde ele alındı. Güzel bir gündü ve Yassıadaya bahar gelmişti. Yeşil otların arasında kırmızı çiçek- ler hoş bir manzara teşkil ediyordu. Kışın soğuk, şiddetli rüzgârları yer- lerini tatlı bir melteme bırakmışlar- rağmen, salon tenhaydı. Sı- ralar arasında pek çok boş yer göze çarpıyordu. İşin başında, deniz gök- lere çıkarken dahi (merdivenlerinin damaklarına kadar dolan salonu bilenler son zamanlardaki bu tenhalı- ğın neye delâlet ettiğini pek âlâ anla- hepsini üzüyordu. Ama bu üzüntünün dahi sebebi, aynı eşler ve babalar de- gil miydi? Tabii, bir de Adnan Men- deresi Belki bu yüzdendir ki eski Baş- bakan salona girdiğinde sanık yakın- ları 1 numaralı “sebeb-i felaketleri- erin bir alakayla seyrettiler. Menderes gri, kruvaze bir elbise giymişti. Kamburu çıkmış olduğun- dan uzun burnu ile bir kargayı hatır- latıyordu. Suratı ağlamaklıydı, kaş- ları aşağı çekikti. Elinde kararname- yi tutuyordu. İki subayın arasında gelip, sandalyaların birincisine yer- leşti. O kadar değişmişti ki.. Artık gömleğinin yakaları dahi dik değildi. Bir gün sonra Ağaoğlunun bu insan harabesine bakıp da dile getirdiği AKİS , MAYIS 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: