1 Ocak 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

1 Ocak 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 K adın Gözüyle Tahsil Meselemiz Jale CANDAN Bugün birçok memleketlerde, özellikle Amerikada öğretim sisteminin özü, çocuğun, kabiliyet ve istidatlarına göre yetiştirilmesi prensibi- ne dayanır. Daha ilkokul sıralarından ba; aşlıy yarak çocuk, sık sık kabi- liyet testlerine tâbi tutulur. Her öğrencinin bu konu ile ilgili bir dos- yası vardır. Böylece çocuk küçük yaştan, kendisi ve toplam için en is- tifadeli bir çalışma sahasına yöneltilmeye çalışılır. Fakat bu test dene- meleri yanında bahis konusu toplumlarda, birinci derecede rol oynı- yan bi insanların, iş hayatı hakkındaki zihniyetleridir. Meselâ Ame- da işin küçüğü yoktur. İyi yapılan iş daima en iyi iştir, topluma faydalıdır, kişi bakımından istifadelidir. Çocuk, küçük yaştan bir mes- leğe veya işe heves eder, fakat bu, ileride kartvizitini süsleyecek “titr" bakımından ele aldığı bir mesele değildir. Seveceği ve üstesin- den gelebileceği, ilerletebileceği bir iş veya meslek sahibi olmayı aklı- na koymuştur. Memleketimizde, sonyıllarda, yüksek tahsil okullarına giriş zor- luğu, dünyanın benimsediği bu yeni tutumun tam aksini yaratmıştır. Çocuk, teste tâbi tutulmaca da, eskiden hiç olmazsa sevdiği bir branşı seçebilmek şansına sahipti. Bugün bazen birbiriyle hiçbir ilgisi olma- yan birkaç fakültenin imtihanına birden giriyor, tesadüfen birini ka- zanırsa» tesadüfün önüne çıkardığı yoldan yürümeğe çalışıyor. Meslek ve iş seçiminde, bizdeki zihniyet te çok eski bir zihniyeti ir. Ana baba için, çocuk lebi, çevre için önemli olan şey, yalnızca "titr"dir. Birçok işleri sebepsiz yere küçümseriz. Toplumumuz, işini sevmiyen, onu dai- ma küçümseyen insanlarla doludur. Yüksek tahsil kapışma dayanma- dan evvel, bugün liseler de güç durumdadır. Birçok liseler çift tedri- sat yapmak zorunda kalmışlar, yeni okul yılı programlarına bir aylık bir rötarla ak m e Kalabalık sınıflarda ve kısa zamanda, zaten çok a r, yüklü ve nazari olan programları öğrencilere hazmet- tirmek ise bir hayli güçleşmiştir. Bugünkü duruma ile öğrencilerin yaptıkları şey bilgi kazanmaktan ziyade, not avlamaya çalışmaktır ve bu hal gün geçtikçe daha da kötüleşmektedir. Yüksek tahsil imkânlarını fazlalaştırmak, kolaylaştırmak ve umumiyetle tahsili daha verimli bir hale getirmek içte şüphesiz ki ilgi- liler birçok şeyler düşünebilirler. Fakat meseleye daha ilkokul sırala- rından el atmak lüzuma açar emi e. pini biri de, mesleki ve teknik öğretim okulların izde çok daha fazla önem vermek, bunların mânasını aileyi e ilce olsun daha iyi anla- tarak, ortaokuldan itibaren çocukları bu sahaya çekmektir. Her neden- se bu okulları, umumiyetle küçümseriz. Bunları, normal m. okul- larında başarı kazanamıyacak çocukların yeri olarak görmek yanlış- tr. Meslek ve teknik öğretim okullarının çoğu normal okullardan çok daha zordur. Bunların iyi işleyen bir kolla beraber iyi işleyen kafalara da ihtiyaç gösterdiği muhakkaktır. Meslek ve teknik öğretim okulla- rının özellikleri kolaylık değil, memlekete faydalı, iş çıkarır, dinamik, enerjik tasanlar yetiştirmeleridir. Memlekette kalkınmasıyla da yakın- dan ilgilidir. Türkiyede bu tip okula devam eden öğrencilerin nispeti, ipl yekünunun ancak © 13.7'sini teşkil eder. Bu rakam, Avrupa- n düşük nispeti gösterir. Hızla kalkman memleketlerden mese- lâ batı Almanyada, bu nispet 2 64,5'a yükselir. İsrallde 90 30'dur. Orta tahsilden itibaren meslek ve teknik öğretim okullarına önem verirsek, hem yüksek tahsil problemimiz biraz hafifler, hem de mem- leket çabuk bayata atılan, serbest teşebbüs sahibi, enerjik ve ne iste- diğini bilen bir sürü eleman kazanır. Memleket kalkınır. Dünyaya hâ- kim olan yeni zihniyet bodur. tarzda seçilebilir. Etek yalnız başına çeşitli yün sveterlerle ev- de, büroda, daima şık bir kıyafet olarak giyilebilir. Bu kıyafeti bir iğ- ne, bir mendil, bir kemerle cazip ha- le getirmek mümkündür. Aynı etek, aynı kumaştan yapılmış şık bluzu ile abiye bir elbise olur. Modaya göre eğ ği içinde veya dışında du- u sene, meselâ arkadan açık yakalı tam kolsuz, drapeli elbiseler çok modadır ve takımın bluzuna bu şekli vermek mümkündür. Bluzu ile beraber bu etek en sık bir kokteyle bile gider. Aynı takım, ceketiyle gi- yildiğinde sık bir resmi kıyafet olur, akımın aksesuarları ö- elbise, bir inci kolye, bir çiçek, lü bir broşla çok zenginleşir veya daha sade bir küçük iğne bir ke- merle daha kendi halinde bir elbise oluverir. Dikkat edilecek hususlar "— Sık sık gece gezmelerine giden bir kadın, gardrobuna bir de aynı şekilde gece takımı ilâve etme- İldir. Aynı kumaştan yapılmış iki etek ve bir abiye bluz, gece çıkan kadının çok işine yarıyacaktır. Nor- mal gecelerde kısa etekle bluz bir elbise tesiri verecektir. Bu sene uzun gece elbiseleri moda olduğundan, bir baloya gitmek için aynı bluzla uzun eteği giymek veya kısa eteği icabın- da bir parça ile uzatıp uzun etek sekime sokmak mümkündür. Çalışan kadın bu birkaç parça kıyafete muhakkak bir ikinci, sağ- lam etek ilâve etmelidir. Yoksa ta- kımının eteği çabucak yıpranır. Çe- şitli yün bluzları elde örmek te pekâ- lâ mümkündür. Ev kadınının en çok dikkat edeceği bir nokta da, kendi- sine ev elbisesi yapmaktır. Bunun için en ekonomik yol, sabahlık deni- len uzun kıyafetten vazgeçip, kısa, önden a cepli, atik tetik el- biseler dikinmi Bunlar yünlü- den, yıkanır izel veya düvitinden, yazın ise basmadan yapılır. Uzun sa- ahlıklar omünhasıran yatak odası içindir. İş görmeye, hele kapıdan a- lışveriş etmeye gelmez. Kısa ev elbi- seleri, âni bir misafir baskınına kar- şı da çok faydalıdır. Mutfakta Önlük kullanarak ev elbisesini muhafaza etmek te şarttır. Giyimde dikkat e- dilecek bir husus ta, başörtüsü şek- linde bağlanan eşarplardan vazgeç- mektir. Bunun yerine türbanımsı, pratik, şapkavâri (başlıklar kullan- mak daha yerinde olacaktır." Zerrin Tüzün bir süre sustu. Son- ra kelimelerin üzerinde durarak ko- nuşmağa başladı: Biz Türkler başörtüsü hissi veren bu eşarp bağlama şeklinden Bilhassa kaçınmalıyız. Kıyafet inkı- lâbımızı henüz ia her köşesinde, bitirmiş değiliz AKİS, 1 OCAK 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: