1 Ocak 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

1 Ocak 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M UÜ S Konserler Türk-Amerikan Derneği Bitirdiğimiz haftanın başındaki pa- zar günü Türk - Amerikan Derne- plâk konserini dinlemiye müzikseverlerle tıklım tıklım dolmuştu. Saat tam 4te salona, elinde plâklarla, lâcivert elbiseli bir adam girdi, dinleyicileri selâmladı, plâkları bir kenara bırak- tı ve sandalyaların altında, perdele- rin arkasında, koltukların gerisinde birşey aramıya başladı. Lâcivert el- biseli adam, getirdiği plâkları çala- bilmek için bir pikap arıyordu. Ni- hayet yorgun düştü ve sayısı yüze yaklaşan dinleyiciye, pikap olmadığı için plâk konserinin yapılamıyacağı- nı, bu çeşit organizasyon bozuklukla - rından bıktığı için bundan böyle plâk konserlerini idare etmekten temelli vazgeçtiğini bildirdi. Böylelikle Türk- erikan Derneğinin çatısı altında on yıldan beri sürüp gitmekte olan bir kültür ve eğitim faaliyeti sona ermiş oluyordu. Ankarada plâk konserlerine önce Fastwood'un (o teşebbüsüyle (| İngiliz Kültür Heyetinde başlanmıştı. Fakat bu konserlerde münhasıran İngiliz bestecilerinin eserleri çalınırdı. Daha sonra plâkla kültür faaliyetine Ame- rikan Kütüphanesi de katıldı. Ameri- kan Kütüphanesinin salonundaki kon serleri müzik münekkidi İlhan Mi- maroğlu idare ediyordu. Sonradan bu işi sırayla Hikmet Şimşek, Fethi Ko- İlhan Usmanbaş Ve Faruk Gü- venç yürütmüştür. Amerikan Derneğindeki plâk kon- serlerinin bir hususiyeti vardı: Baş- I K 1 langıçta her programda bir Ameri- kan eserinin çalınması şart koşul- muşken, sonradan bu prensipten vaz- geçildi ve konserlerin mahiyeti Böylelikle Türk- Amerikan Derneği temiz bir kültür hizmeti görüyor ve sanatsever aydınların sevgisini, tak- dirini kazanıyordu Türkiyede iyi bir işin devam edip gitmesine, za- manla bozulmamasına da imkân yok- tur. Son yıllarda, organizasyon bo- zukluklarından, plak konserleri da aksamıya başlamıştı. Bazen salonda tamirat sebebiyle cereyan bulunmu- yor, bazen bir gün evvelki eğlence toplantısında bozulan pikap çalışmı- yor, bazen de, cihazın toprak hattı koptuğu için uğultu, müziği bastıra- cak kadar fazla oluyordu. Nihayet geçen pazar günü pikap bütün bütü- ne m karıştı ve böylelikle, - Amerikan Derneği idarecileri Nesi tatili yaparken, plâk konserleri filen sona ermiş oldu Senfonik konser Geçirdiğimiz haftanın başında C.S. Konser Salonunda Respighi'- nin "Roma Çeşmeleri" adlı senfonik şiiri çalındı. Bu, eserin Türkiyedeki ilk terasıdır. Dördüncü kısım da bi- tip, şef değneğini İndirince, salonda cesaretsiz bir alkış başladı. Acaba e- ser bitmiş miydi, yoksa bitmemiş miydi? Şef, okluğu yerde, sırtı din- leyicilere dönük, kımıldamadan du- Ü birdenbire liğe gömüldü. İşte, Respighi'nin ilk çalmışı Ankarada böyle karşılandı. Halbuki Cumhurbaşkanlığı (Senfoni Orkestrasının çıkardığı icra, en müş- külpesentleri bile memnun edecek ve AE e İtalyan orkestra şefi o Bogo, titiz ve dikkatli çalış- AN sonucunu almıya başlamış- tı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkest rasının, bir zamanlar salon doldura- mıyan konserleri artık hem prog- ram, hem çalmış bakımından ilgi çe- kiyordu. Ankaralı müzikseverler, O- era Meydanını Konser Salonuna bağlıyan bataklık- sahadan geçmeyi göze alarak konser Düetlerini kapışı- yorlardı. Haftanın başındaki konser, Ros- sini'nin bir sonatıyla başladı. Bu so- nat da Türkiyede ilk defa çalmıyor- du. Şakacı Rossini kendi eserine şu eğlenceli önsözü yazmıştı: "İki ke- man, viyolonsel ve kontrbas için bir- birinden berbat altı sonatı çok genç yaşta, dostum Agostino Triossi'nin evinde üç gün içinde besteledim. partisini Triossi, birinci kemanı kuzeni Morini, viyolonseli Suna Korad Ankarada Aralık ayı başlarında Çekoslo- vak hükümetinin daveti ü- zerine Prag, Usti ve Bratislava operalarında temsiller vermek üzere Çekoslovakyaya gitmiş olan Devlet Tiyatrosu soprano- larından Suna Korad, Ankaraya dönmüştür. Gerek sesi, gerek oyun kaabiliyeti Çekoslovakya - da büyük bir ilgi ve takdir oyan dırmış olan soprano, Prag Ope- rası tarafından İlkbahar Festi- valine katılmıya davet edilmiş- tir, öte yandan Suna Korad yakında Almanyaya da giderek Hamburg Operasında "Sihirli Flüt" operasında oynıyacaktır. Resim, Suna Koradı Pragda oynadığı "La Traviata" opera- sının başrolünde göstermekte - dir. Morininin kardeşi icra ediyordu. İ- kinci kemanı da ben çalıyordum. İcra son derece berbat oldu. Doğrusu, iç- lerinde en iyisi yine bendim." Sonatın Ankaradaki icrası Trios- si'nin evindeki ilk icranın tam tersi oldu. Orkestranın yaylı çalgılara ge- çen yıllara nazaran adamakıllı fark- lıydı. Hem çıkardıkları ses güzelleş- mişti, hem de temiz ve rahat çalı- yorlardı. Tek aksayan bölüm, ikinci kemanlardı. Teknik pasajlarda ne- fesleri kesiliyordu, topal ayaklarıyla bütünün içinde nazar boncuğu gibi dikkati kendi üzerlerinde topluyor- lardı. Rossini'nin sonatından sonra Gülseren Sadak, Grieg'in "La minör piyano konçertosu"ntt çaldı. Genç piyanist, belki teknik yönden kusur- suz Ve rahat bir Grieg çıkaramadı ortaya, dinleyicileri peşi sara Sürük- liyemedi ama uygulu ve müzikal yorumuyla /ir seviyenin altına, da düşmedi. AKİS, 1 OCAK 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: