9 Temmuz 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

9 Temmuz 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO. si Vanda son temsillerini verdikten sonra, gece saat 1.30 da dekorlarını kamyona yükleyip yola çıkarmışlar, İdarecilerle teknisyenler, öncü ola- rak, sabahın 4'ünde, sanatçılar da 7,sinde Hakkâriye hareket etmişler- dir. Van - Hakkari arası 231 kilo- metredir. Sanatçılar bu yolun 201 kilometresini, güney - doğudaki en uzak yurt köşesine ilk defa Devlet Tiyatrosunu götürmüş olmanın sevin- ciyle aşmışlardır. Fakat Hakkâriye 30 kilometre kala, sabahın 4'ünde yola çıkmış ve çoktan Hakkâriye var- mış olması gereken idareci arkadaş- larını karşılarında bulmuşlardır. Kir- piklerine kadar toza bulanmış, bit- kin ve perişan bir halde.. O zaman anlaşılmıştır ki Hakkâ- riye ulaşan son 30 kilometre yol inşa halindedir Yol boyunca yer yer i- namitler atılmakta ve düşen kayalar vasıtalar için büyük tehlikeler yarat- maktadır. Üstelik yolun mevcut du- rumu arkadan gelen esas grubun va- sıtalarına geçit verecek halde değil- dir. Yola devam edildiği takdirde dağ başında saplanıp kalmak, emniyet tedbirlerine hiç rastlanmadığı için de beklenmedik durumlara düşmek ih- timali kuwvetlidir. Önden gelen ida- reciler Hakkâriye büyük güçlüklerle varabilmişler, geriden büyük vasıta- larla gelen arkadaşları tehlikeli mıntakaya sokmamak için Hakkâri postahanesinden, Candarma karakol- larıyla temas sağlamıya çalışmışlar, fakat muvaffak olamamışlardır. Bu- nun üzerine hızla geriye dönmüşler, arkadaşlarını devamlı dinamit atılan tehlikeli mıntakaya girmeden karşı- layıp durdurmak zorunda kalmışlar- dır. Devlet Tiyatrosu sanatçıları, Hak- kâriye 30 kilometre yaklaştıkları hal. de, bu yüzden gerisin geri dönmüş- ler, durumu Ankaraya ve Hakkâri Valiliğine telgrafla bildirerek ramlarının geri kalan kısmını ger- çekleştirmek üzere, Elazığ yolunu tutmuşlardır İşte bir Bardak suda koparılmak l!, sü Hakkâriye bu sebeplerden gireme- yen, oradaki temsillerini vereme- yen sanatçılar, olayın aleyhlerine yorumlanması karşısında, duydukları üzüntüyü, başlarında bulunan arka- daşlarının kalemiyle. AKİS'e duyur- maktan kendilerini alamamışlardır. Aldığımız yazıda, olay tafsilatıyla anlatıldıktan sonra, şöyle denilmek- tedir: "Hakkâriye girip şehri obeğenme- diğimiz için temsil vermeden geri döndüğümüz asla varit değildir. Biz, Hakkâri yollarına varmaya kadar nerelerden, ne korkunç şartlar de geçtik... Neler çektik... 'Nazik' di- ye alaya alınan bedenlerimiz pirelere, sivrisineklere nasıl yem oldu i- delerimiz nelerden, ne kadar süre bo- zuldu... 39 - 40 derece ateşlerle hasta arkadaşlarımız nasıl sahneye çıktı..." Çanta dolusu ilâçlarla yolumuza na- sıl devam ettik! Bütün bunları yakı- nen görmüş ve bilmiş olsalardı, bize o hakaret dolu satırları reva gören- ler, belki de, 'Bu bir avuç memleket çocuğunu böyle korkunç, ağır şart- lar içinde, muharebeye sevkedercesi- ne dağ - tepe süründürenler kimler- dir?' diye feryadı basarlardı. Fakat biz, asla dertli ve şikâyetçi Bir milli savunma hizmeti görürce- sine, işimizi aşkla, şevkle yaptık, ya- pıyoruz da! Sâdece vazifesini yapan insanların mütevazı sevinç ve gururu içindeyiz. n aziz bir yurt parçası olan Hakkârinin sanatımızla elini öpme- ye gidiyorduk, yazık ki yollar ve dağ- lar geçit vermedi. Yanlış haberler, aynı dille cevap vermeye terbiyemi- zin müsaade etmediği, hareketlerle yanık, yorgun ve mahzun suratları- mıza bir şamar gibi vurulmak istenen bir "Hakkâri olayı" yaratıldı. Yazık! Çok yazık!... 'Öpmek istediğimiz elin tokadı derler buna!" AKİS. 9 TEMMUZ 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: