8 Haziran 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

8 Haziran 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

"ÇENGEL" Yurdun içinde ve dışında, son "ateş tecrübesi"nden çı- kan Türk Ordusu, her şeyden çok bünyesinin o sağ- lamlığı dolayısıyla hayranlık uyandırmıştır, 2021 Mayısçıların ekseriyetini, 22 Şubatçılarla di- ğer emekli subayların teşkil ettiği bilinmektedir. Bun- ların, askerlik okutulan okullarda "Çengel" diye lan ve zararlı cereyanları Ordu içine sokmak maksa- dıyla kullanılan usulü tatbik ettikleri şüphesizdir. As- kerlik okutulan okullarda, bu "Çengel Manevrası"na nasıl karşı konulacağı öğretilmektedir. "Çengel" bilhas- sa komünistlerin başvurdukları obirsızma metodudur. Ordu, bu konuda sıhhatli olduğunu göstermiştir. Gizli cereyanın yayıcıları bir birlikte şahsi, hususi veya fikri sebeplerle kendilerine yakın birini bulmaya çalışmakla işe başlarlar. Böyle birini güzlerine kestirir- lerse ona sokulurlar, yavaş yavaş açılırlar. Evvelâ plâ- tonik sahada kalan konuşmalar, sohbetler eğer zemin müsaitse daha ileriye götürülür. Çengelin takılmış ol- duğu kimseye esas hedefler, gaye, hatta plân ve hazır- lıklar bildirilir, ondan bu hususta yardımcı olarak ne yapabileceği sorulur. Birlik üzerinde ne dereceye kadar müessirdir, başka kimleri şebekeye (alabilecektir, ne kadar kuvvet getirecektir? Bunların tesbiti, büyük ha- reketin hazırlayıcıları için önemlidir. Gerçi çok zaman evdeki hesabın çarşıya uymadığı bir gerçektir. ya farkedilir ki söylenenlerin hepsi hayaldir ve (elde kalan, kendisine çengel takılmış budaladan ibarettir. Hatta onun bile ağdan dışarı kaçtığı görülmüştür. Ama bir topluluğu ele geçirmek için, mesela komünistler dahi bundan daha tesirli bir sistem kuramamışlardır. Bir bakıma, bununla hücre usulü arasında az fark vardır. Herkes, kendisiyle temas halinde olan kimseyi tanır. Ancak teşkilâtta rolü ve mevkii yükselenlerdir ki daha geniş muhit sahibi olurlar ve idareci vaziyetine geçerler. Bir başka başarı şansının, şartlar olduğu açıktır. Memleket gerçekten ihtilâl havası içindedir, herkes bu- nun lüzumunda müttefiktir, hazırlığa katılanlar çığ gi- bi büyür, artar. Ama ihtilâl sadece bir maceradır, sa- dece şahsi hırs ve ihtirasın eseridir, o zaman çengel ta- kılan kimselere, düşkünlükleri neyse o vaad edilir ve karakteri düşük olanlardan başkası elde (o edilemez. Rusların casus diye Batı Avrupadan buldukları şahıs- ların hepsi ya cinsi sapık, ya içki veya kadın müptela- sıdır. Yoksa, bir kızıl ideolojiye idealist sebeplerden hizmet edenler parmakla gösterilecek kadar azdır. Tıpkı onun gibi, makam ve mevki, süratli terfi, ya- hut zıplamak hoplamak ilerleme vaadi bünyesi kuvvet- li bir Orduda, maceracıların peşinden gidecek bir avuç kısandan başkasının teminine imkân vermez. Nitekim vermemiştir de ve bundan dolayı millet, or- dusuyla ne kadar öğünse azdır. Bu, iç ve dış güvenliği- mizin mükemmel ellerde olduğunun göğüs (o kabartıcı delilidir. sini örten cübbesi içkide son derece vakur duran Başsavcı son tahkika- tın açılmasıyla ilgili yazılı kararna- meyi okumadan önce kendi küçük no- tundan bir girizgâh yaptı. Binbaşı A- kan, bugün duruşmasına başlanılan hâdisenin ağır, çirkin ve seni oldu- gunu belirttikten sonra duruşmalar- da sanıkların yüzlerindeki maskenin tamamen düşürüleceğini bildirdi. A- kanın bu konuşması kısa, fakat ve- ciz oldu. Sanıkların, tanı amile şahsi ilhtirasla hareket ettiklerini, milletin haklarını silâhla gaspetmek hevesle- sinin Ordu ve millet tarafından bo- zulduğunu söyledi, şimdi bunun he- sabını vereceklerini, Orduyu da, mil- leti de hiç tanımadıklarını, bilmedik- lerini belirtti. Başsavcı bu sözleri söy lerken sanıklar durumlarının veha- metini daha iyi anlamışa benziyor- lardı. Binbaşı Akan, bundan sonra kararnamenin okunmasına geçti. Ka- rarnameden anlaşılıyordu ki tahki- kat sırasında dört çeşit suç tesbit e- dilmiştir. Cürüm ve ceza Talat Aydemir ve hareketi idare e- den, harekete silâhla katılan, o gece faaliyet halinde bulunan arka- daşları Türk C. Kanununun 146. mad- desinin 1. fıkrasında ifade edilen A- nayasanın cebren tağyiri ve tebdili suçunu işlemişlerdir. Bunlar hakkın- AKİS/10 da istenilen ceza ölüm cezasıdır. Bu ceza verildiği, cezayı Askeri Yargı- tay ve sonra T.B.M.M. tasdik ettiği takdirde muvazzaf askerler kurşuna dizilmek, diğerleri asılmak suretiyle idam edileceklerdir. Kararnamede 3S kişi hakkında bu ceza istenmekte- dir. Fakat duruşmanın sonunda Baş- savcı tarafından okunacak iddiana- mede şahıslar hakkında istenilecek cezanın değişik olması kabildir. Bu- nu, duruşmaların safahatı tayin ede- cektir. İkinci bir suç, Anayasayı cebren tağyir ve tebdile teşebbüs fiiline iş- tirak edenlerin işledikleri suçtur. Bu, Türk C. Kanununun 146/3 madde- sinde belirtilen suçtur ve cezası 5-15 sene hapistir. Haklarında bu madde- ye göre ceza istenilenler Aydemirle darbeyi plânladıkları halde harekete filen katılmayanlar, o gece ortada görünmeyenlerdir. Kararnamede o belirtilen üçüncü suç, 146. maddede tarif edilen fiili, yani Anayasayı kaldırmak ve bu ka- nunla kurulmuş olan B.M.M. ni İs- kata veya vazifesini yapmaktan me- ne teşebbüs fiilini Oo gerçekleştirmek üzere gizli ittifaklar kurmak fiilidir. Türk C. Kanununda bu suç, 171. mad- dede gösterilmektedir ve cezası 4-12 yıl hapistir. Kararnamede bu ceza Al- paslan Türkeş ile arkadaşları olan 14'ler hakkında istenmektedir. Bir de, vuku bulacak hareketten haberdar oldukları halde bunu Hükü mete bildirmemek suçu vardır ki bun- dan suçlu görülenler o gece Harp Okulunda veya başka yerlerde gö- revli bulundukları halde görevlerinin gereğini yapmayan muvazzaf subay- Başsavcı kararnamenin bu kısmı- nı ağır ağır okudu ve sonra, sanık- ların hüviyetleri daha önce tesbit e- dilmiş olduğundan o faslı atlayarak hâdisenin nasıl tertiplendiği, gelişti- gi, fiiliyata konulduğu, kimlere ne görev verildiği kısmına geçti. Eser! Bassavcının kararnamenin bu kısmı- nı okuyuşu sanıklardan ziyade din leyicileri alâkadar etti. Zira kararna- me, usul gereğince duruşmaların baş- lamasından üç gün önce sanıklara dağıtılmıştı. Buna rağmen içlerinden bazıları, meselâ Muzaffer Özdağ, ken disiyle alâkalı kısıni okunurken ba- pek tuhaf şını sallayarak ve sanki bir şey duyuyormuşcasına sinirli si- nini gülmekten kendisini oalamadı. Kararnameyi dinleyenler, 80-21 Ma- yıs gecesinin bütün "perde arkasını öğrenmek fırsatım buldular. Kararnamede belirtilen şudur: 27 Mayıstan sonra, 27 Mayısın ma nasını hiç anlamayıp bir silâhlı dar- be yoluyla iktidarı ele geçirmek is-

Bu sayıdan diğer sayfalar: