8 Haziran 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

8 Haziran 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER demir vardı ve o gece harekatı ken- disiyle birlikte bilfiil idare etmiş i- deal arkadaşlarını kapsıyordu. Talat Aydemir hızlı adımlarla, başı öne e- tik ve tam karşısına gelen gazeteci- lere bakmamaya bilhassa dikkat ede- rek -bilindiği gibi Aydemir, hadise gü- nü olan 20 Mayısta bir gazeteciye ca- kalı cakalı, ertesi sabah için rande- vu vermiş, kendisini "kabul edeceği" ni söylemişti!- salondan çıktı. Sekiz adamı kendisini daha az gayretli a- dunlarla takip ettiler. Salon komutanı sırayla 28. Tü- mende muhafaza edilenlerle Muhabe- re Okulu mevkuflarını da yerlerine gönderdikten sonra gazetecileri ve dinleyicileri dışarı çıkarttı. Duruşma salonunun yanında bir başka baraka- da soğuk yemek satan bir kantin ku- rulmuştu. Gazeteciler, Sıkı Yönetim Komutanı Korgeneral Cemal Turalın orada bulunduğunu ve tertiplere biz- zat nezaret ettiğini gördüler. Öğleden sonraki celse, tam söyle- nilen vakitte açıldı. Sanıklar gene bi- rerle kolda getirildiler. Şimdi arala- rından çoğu, durumlarını daha iyi an- lamışa ve bir Mayıs gecesi rüyasının kâbus haline geldiğini farketmise benziyorlardı. Milletin ve memleke- tin başıa getirmek istedikleri kâbus, kendi başlarındaydı. Çoğunun çalım ve cakasının kaybolduğunu görmek için öyle fazla dikkatli bir göze dahi ihtiyaç yoktu. Albay Özdalga, Başsavcı Akana kararnamenin okunmasına devam et- mesini söyledi. Kararnamenin sonun- da, her şahsın suç derecesine göre hakkında istenilen ceza belirtiliyordu. İsimleri okunanlar, kararnameyi bil- dikleri halde sararmaktan kurtula- madılar. Sanıklar, suç gruplarına gö- re ayrılmışlardı. Haklarında kesin ke- limeler kullanılanlar vardı, daha az dikkatli kelimelere hak kazananlar bulunuyordu. Kararnameyi takip edecek olan sorgulardır. Salon, güneşin tesiriyle ısınmıştı. Perdeler örtülmüştü ve za- man zaman, bilhassa bilinen sanıklar mikrofon başıa geldiklerinde parla- yan flâşlar, yanan reflektör ve pro- jektörler Mamağın barakadan duruş- ma salonuna Yassı adanın havasını veriyordu. Ama akşam, şehre dönülmek üze- re otobüslere binilirken herkesin ka- naati şuydu: Yassıadanın tecrübesin- den faydalanılacaktır ve duruşmalar asgari zamandan daha fazla asla sür- meyecektir. Çok taraflı oyuncular kö Almanyada iş adamları, zen- ginler, sanayiciler adam olsalar- dı, gözlerini küçük ve basit men- faat hesapları örtmeseydi, arala- rından bir kısmı halis alçak çıkma- saydı Hitler diye bir adam ne mem- leketinin, ne dünyanın başına belâ kesilebilirdi. Zira Bitleri, bir kısmı korkudan, bir diğer kısmı istikbale matuf yatırım yapma arzusundan dolayı bu iş adamları, zenginler, sa- nayiciler beslemişlerdir, 20-21 Mayıs gecesi Talât Ayde- mir ve arkadaşları muvaffak olsa- lardı ne biçim bir Türkiye kuracak- lardı? Bir defa, muvaffak olmala- rına imkân yoktu. O gece bir geçi- tli başarı kazansalardı Türkiye Irak ve Suriye gibi ihtilallerin ihtilâlleri, albayların albayları takip ettiği bir memleket olacaktı. Bunlar, küçük çocukların bile rahatça görebilecek- leri gerçeklerdir. Ama, farzediniz ki bunları bertaraf etti ve Talât Aydemir Türkiyenin hâkimi oldu. Bu Türkiye nasıl bir Türkiye ola- caktı? Her şey gösteriyor ki dalavere- nin, nüfuz ticaretinin, vurgunculu- gun başıboş dolaşacağı, Menderes devrini fersah fersah geride bıraka- cak bir sulstimal Türkiyesi Talât Aydemir ve arkadaşlarının kapalı rejiminden doğacaktı. Başbakan İs- met İnönünün. Büyük Mecliste yap- tığı konuşmada sergüzeştçilerin- takım "mali kaynaklardan fayda- landıklarını söylemesinin boşuna ol- AKİS/12 madığı oanlaşılmaktadır. o Anlaşıl- maktadır ki, daima bir şeyler bile- rek, bir şeyleri tesbit etmiş olarak konuşan İsmet İnönünün o sözlerin- de de ciddi bir bilgi yatmaktadır. Bu "mali kaynaklar"ın neler oldu- gu, kimlerin Talât Aydemirle arka- daşlarına para verdiği, onların im- kânlarını sağladığı Uç şüphesiz tah- kikat sonunda ve duruşmalar esna- sında ortaya çıkacaktır. Yayınlana- cak listede "şayanı hayret isimler" bulunursa Uç kimsenin şaşmaması lâzımdır. Bir iş adamı, bir büyük müesse- se kahramanlık yapmakla mükellef değildir. Bunların, iktidara şu ge- lirse onunla iyi vaziyette olayım, bu gelirse onu kırmış olmayayım di- ye düşünmeleri de anlaşılmaz bir husus sayılmaz. Ama, rejimi devir- me arzularını, sistemi değiştirme ni- yetlerini açıkça ilân eden bir ma- ceracı grupun şantajına boyun eğ- mek için ya çok akılsız, ya çok ah- lâksız olunması lâzımdır. Bir Ver- di Ltd. Şirketi bir Talât Aydemir Türkiyesinden ne ümit edebilir, lüt- fen söyler misiniz? Eğer bu şirke- tin idarecileri insan gibi yaşamak arzusundaysalar ve eğer bu şirket bir ticaret ahlâkı içinde çalışacak- sa.. Yok, maksat sadece para ka- zanmak ise, bu çeşit insanlar Al- manyada Hitleri beslemiş olan ken- di çeşitlerindeki insanların başına gelenleri meşhur Thyssen'in hatıra- larından ibretle ve dehşetle okuma- lıdırlar. Sen şeytanla ittifak yapa- caksın, sonra ben seni şeytanın şer- rinden korumak için canımı dişime takacağım! Yok, bu kadarı gerçek- ten fazladır. Bir takım V.C. li iş adamları ya- kalarını geçen defa kurtarmışlar- dır. Bu, iş adamlarından ve büyük müesseselerden kahramanlık bekle- nemeyeceği mucip sebebinin neticesi dir. Ama bu üç kimseye, vatana hi yanet suçuna iştirakin masuniye- tini de sağlamaz ve sağlamamalı- dır. Talât Aydemire para verenle- rin, Talât Aydemirin şuradaki ve- ya buradaki adamlarının şantajla- rina boyun eğenlerin hesapları ba- sittir: "Bugünkü rejim devam eder- se bana bir şey olmaz. Demokrasi, bu! Kanun ve hukuk nizamı.. Ama, bir de Aydemirler omuvaffak olur- larsa?. Maazallah, ne kanun dinler- ler, ne hukuk nizamı. Alimallah, ne- yim var, neyim yok bir dakikada a- lıverirler. Onun için, iyisi mi ben onlarla dost geçinirim, kesemin ağ- zını onlara biraz açanın. Böylece ne yârdan geçerim, ne serden.. Kim kazanırsa, kârlı ben çıkarım." Bunlara, Demokrasinin de ken- disini savunma silâhlarına sahip ol- duğunu ve Demokrasinin sillesinin sergüzeştçi sillesinden daha az za- rar vermediğini mutlaka öğretmek lâzımdır. Akl-ı evvellerin listesi açıklandı- ğında, söylenecek daha çok süz o- lacağı şüphesizdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: