4 Ocak 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

4 Ocak 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kurduğu bir tasavvur, nihayet uyg. lanma yoluna girmiş ve “Afetinin Kü- tüphane ve Müzesi”nin 'ilk adımı atıl- mıştı. Prof. Afetinin, Milli Müdafaa cad- desinde, Amerikan Kütüphanesinin bu- lunduğu binanın altında bir katı, bu iş için aylardan beri hazırlamakta idi. O gün, başında bulunduğu “Kadının Sosyal Hayatını Araştırma Demeği”nin, Üniversiteli Kadınlar Demeğinin üye- lerini ve kendi aralarında iş günü ya- pan birçok ev kadınını evinde topta- mıştı. Hep beraber, müstakbel müze ve kütüphane gezildi, fikirler teati edi!- di. Prof. Âfetinan kuracağı bu tesisi bir vakıfla garantiliyecek Ve bu kütüpn- haneyi hem “Kadının Sosyal Hayatım Araştırma Derneği"nin bir merkezi ba- line getirecek, hem de diğer bazı kadın derneklerinin burada toplanmasını, sa. lonlardan faydalanmasını sağlıyacaklır. Merkezde Derneğin yıllardan beri hu- zırladığı kütüphanede, kadın yazaria- Tin eserleri Ve kadınla ilgili eserler ö- nemli yer işgal edecek, ayrıca türk el sanatları teşhir edilecek ve bir müze meydana getirilecektir. Prof. Afetina- nın amacı, ,her şehir ve kasabamızda böyle bir şehir müzesi kurulmasına ön- ayak olmaktır. Diyarbakır ve Anten:e, bu konuda yaptığı çalışma olumlu so- nuç vermiş görünmektedir. Moda Büyükler gibi üçük: kızlar da süslenmesini' sever- ler. Gerçi bugün çocuklar eskisi -ka- dar süslü elbise giyinmemekte, bazın bir partiye, isim gününe bile sveter:e. tekle gitmektedirler ama, süslü bir xu- maşla, biraz abiye bir elbiseye, özeliik- le şü önümüzdeki günlerde çok ihti- yaçları olacaktır. Bu yıl çocuklar için-moda olan kü- maş, pamuklu kadifedir. Siyah kadife, çocuk (kıyafetlerinde “özellikle göre çarpmaktadır. Kadife elbiseler, daha Ziyade, belden dikişsiz, blüzla giydiri- len yakasız Ve kolsuz “önlük elbise” lerdir. Bu tip bir elbise ile'6 yaşından 12 yaşına kadar bir çocuk ve hattâ 78 yaşına kadar bir gençkız gayet şık ol- maktadır, Bu tip bir kadife önlük e'- bise eteklere doğru genişliyen evâze bir biçimde olabilir, düz inebilir, bie aZ-çok pensle oturur, kemerle ton'â. hır vesâire... Dikişi çok kolaydır. Dar bir yün Sveter üzerine de, daha güs- Yü hattâ fırfırlı bir blüzla da giyilebi- lir. Bacakları saran uzun siyah yeni tip çoraplar bunlara daha yeni bir ha- va verir. Aynı şekilde uzun beyaz (0- raplar da siyah kadifelerle çok giyil- mektedir. : AKİS /26 Herkes görmelidir ocuğun gözleri kocaman kotaman açılmıştı ve dehşet içinde, üç yav- ruile bir genç kadının, beraberce, korkunç bir ölümü nasıl kucax- lamış olduklarını tespit eden resme bakıyordu. Birden bana döndü : — Olur mu bu?” diye bağırdı. Bir büyük olarak, benden hesap soruyordu. Ona hesap veremedim. Ona ben, her fırsatta ;irsan haklarından, çağdaş uygarlıktan, tarihin eski devirlerini bu devirden ayıran. zibniyet-farkından söz etmiştim. Şimdi şehit Mürüvvet İlhan ile üç yavrusunun böyle insanlığa utanç verici, tüyler ürpertici”bir cinayete neden kurban gittiklerini ona nasıl “anlatabilirdim? Halbuki: bu fotoğraf, Kıbrısta cereyan eden korkun; olaylar serisinin yalnız bir sahnesini gösteriyordu. Ne.yazık ki bu, fü- ze devrinin ne ilk yüzkarası idi, ne de sonuncusu olacaktı. Tarih bu- günü anlatırken, “insanlar fezaya-gittiler, insanlar soğuğu, sıcağı, âfet- leri, mesafeleri yendiler :ama, insanlar kendi. kendilerini, içlerindeki hayvanı, içlerindeki! o korkunç vahşi: dürtüleri bir türlü yenemediler” diyecekti. İşte Kıbrısta rum cemaatinin azınlıktaki türk cemaatine kar- şı 'giriştiği yoketme hamlesi, çağımız “tarihinin utanç verici sayfala- rından birisi olarak kalacaktır. Ancak bu defa, 'görçekleri bütün dünyaya, çok daha büyük bir uyanıklık'içinde, aksettirmemiz . gerekir. Bu, kolay bir iş değildir. Çün. kü şunu ,kabul'etmek lâzımdir ki, tarihin harpçi, cesur, fetihci türkü- ne karşı hristiyanlık âleminin duyduğu kompleks hâlâ tamamile yok olmamıştır. Türke barbar derler. Oysa ki ilkeleri fethettiği devirleri. de türk dâima merhametli, dalma mert, daima müsamahalı olmuş, idare ettiği 'insanların hiçbir hakkını ellerinden almamıştır. Tarihi- miz, bu insanca hareketlerimizin binbir misali ile doludur. Ne var ki propagandamız. çok zayıftır. Kendimizi hiçbir zaman, olduğu gibi ta- nıtamamışızdır. Bügün hâlâ; büyük ve küçük bütün devletlerin pro- pagandaya en başta önem verdikleri bir devirde, esefle görmüşüzdür .ki, bizim, dış memleketlerdeki temsil müesseselerimiz, kendi varlıkla - rını oralardaki türk vatandaşlarına. bile gerektiği. gibi. duyuramamakta ve onlarla; tek irtibatları .bayı lüzumlu evrakın alışverişinden ibarsi kalmaktadır. Diğer.memjeket temsil müesseseleri ise, aylık haber bül- tenleri ve çeşitli; faaliyetlerle kendilerini tanıtmanın yolunu bulmuyş- lardır. Bugün Türkiyeden dış: memleketlere bol: bol giden tek propaganda mâlzemesi, eski türkçe yadılarla süslenmiş, türk el sanatlarının maki- ne ile taklit. edilmiş en” çirkin 'nimuneleri, 'peçeli, karaçarşaflı, yüaş- niaklı kadınla, şalvarlı, palalı, palabıyık erkek resimleridir. Onlar bizi zaten böyle görmek isterler; bizde onlara Yardımcı oluruz. Bunun va- .nında, kırk yılda bir televizyona akseden' bir. reklâm: yayını elbette ki — yeterli değildir. Bu konuda çok daha uyanık olmalıyız. * Şehit Mürüvvet İlhanın, ve-üç, yavrusunun: resimlerini dünya gör. meli ve insanlıktan utanarak. sar tmelidir. v , Jale CANDAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: