30 Ekim 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

30 Ekim 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Istabul Muhsin Ertuğrulun çilesi.. Dünyanın en geri kalmış, en bilgisiz memleketinde, en örümcekli kafa- ların bile saygı duyup elini öpecekle- ri bir tiyatro adamımız var. Bu adam elli 'yılı aşkın sahne hayatında bu memleketin sanatına çok önemli hiz- metlerde bulundu. Ramazan aylarının dışında seyircisi bulunmayan tiyatro- muza bir değil, beş değil, otuz tiyat- romuzu besleyecek yüzbinlerle seyirci, bu seyirci kitlesini doyuracak yüzlerle sanatçı yetiştirdi. Daha önemlisi, ti- yatronun bir eğlence yeri değil, bir kültür, eğitim ocağı olduğu fikrini bir ömür boyu savundu. Birinci Dünya Savaşının eşiğinde bir "düşüt" halin- de doğmuş ve Cumhuriyetin ilk yılla- rında köhne bir vodvil tiyatrosu hali- ni almış olan eski Darübedayiden İs- tanbulun ilk düzenli, sürekli Şehir Ti- yatrosunu meydana getirdi. Bu tiyat- roda İstanbul seyircisine dünya reper- tuvarının en seçkin oyunlarını tanıttı, kendi yazarlarını kazandırdı. Bu tiyatro adamının Muhsin Ertuğ- rul olduğunu yalnız istanbullular de- gil, tiyatroya giden ve bu sanatı se- ven her türk aydını bilir. Muhsin Er- tuğrul bugün yetmişini aşmıştır, ama hâlâ, ilk günün heyecanıyla görevi ba- şındadır. Etrafına topladığı bir avuç idealistle, sanatlarım Batı Üniversite- lerinde ve sanat topluluklarında öğ- renmiş kültürlü gençlerle, Şehir Tiyat- rosunu beş ayrı sahne üzerinden iki milyonluk İstanbul halkına seslenen, onlara gerçekleri gösteren, iyiyi, doğ- ruyu, güzeli anlatan bir gerçek sanat kurumu haline getirmeği başarmıştır. Şimdi, ellibeş yıllık çetin bir uğraş- manın mükâfatı olarak Muhsin Er- tuğrula, İstanbul halkım temsil eden Belediye Meclisinin lâyık gördüğü şey nedir? Kurduğu tiyatroya adının ve- rilmesi mi? Fuvayyesine büstünün di- kilmesi mi? Yoksa son yıllarım rahat, huzur içinde dinlenerek (o geçirmesini sağlıyacak bir (o olağanüstü armağan mı? Ne gezer!.. Tiyatro dergisinde yaz- dığı bir yazıyı» dergi sayfalarım kesti- rerek çıkartmak ve kendisini Haysiyet Kuruluna vermek! Muhsin Ertuğrul tiyatronun Haysi- yet Kurulu tarafından sorguya çekil- meyi elbette ki gülümseyerek bekleye- cektir. 30 Ekim 1965 Oyun: Mi) "Ferhâd ile şirin" Nâzını Hikmet atro: Gülriz Sürüri Sahneye koyan: - Engin Cezzar topluluğu (İstanbul Tiyatrosu), Dekor: Oğuz Oktay. Kostüm: Mevhibe Hasa. Konu: Yazar, bildiğimiz aşk masalından realist, kendi dünya görüşüne uygun bir metin çıkarmış. Sevdiğine kavuşmak için koca dağı delip suyu şehre akıtmayı kabul eden Ferhâd, Şirin için başladığı o insanüstü işi top- lum yararına tamamlıyor. Böylece Mehmene Banunun, kızkardeşini, kendi gönlünü kaptırdığı delikanlıya vermemek için, kıskançlıkla koştuğu şart ki- şisel bir duygu uğruna katlanılan bir çaba olmaktan çıkıyor, susuzluktan kırılan insanların mutluluğu uğruna edinilmiş bir amaç oluyor. Yazar, yüz- yıllık aşk masallarından bile ferdi (o duyguların belirli bir dünya örü yararına nasıl silindiğinin ve bunun yerine toplumcu fikirlerin nasıl "ika- me" edildiğinin çok görülmüş örneklerinden bir yenisini veriyor Oynıyanlar: Gülriz Sürüri Cezzar (Mehmene Banu), Mehmet en (Ve- zir), Gülsün Kamu (Şirin), Şükrü Üstün (Derviş), Tuncel Kurtiz (Beh- zad), Engin Cezzar (Perhâd), Aydemir Akbaş (Şerif), Merih Dinçoy (Dadı Kalfa) v.s "Beğendiğim: Yazarın renkli, şiirli, akıcı dili. Hikâyenin "masal" yönü- nü ustalıklı bir yapı içinde koruması; kardeş sevgisi, kadın kıskançlığı ve meslek aşkı temalarının yanısıra konuya -son sahnelerde- kattığı "fikir" dozunu denge içinde tutması... Kızkardeşini ölümden kurtarmak için şahane güzelliğini feda etmeğe razı olduğu halde, ona sevdiği delikanlıyı vermek yüceliğini gösteremeyen Mehmene Banu'da Gülriz Surürinin kolay unutul- mıyacak nefis kompozisyonu. Vezir'de Mehmet Akanın, Derviş'te Şükrü Üstünün, Behzad'da Tuncel Kurtizin ölçülü, nüanslı oyunları. Beğenemediğim: Oyuna adım veren başlıca iki rolde Gülsün Kamu ile Engin Cezzarın kuru, donuk, iç yaşamadan yoksun, onun için de iğreti kalan kişileri. Rejiye hiç elverişli (olmıyan İstanbul Tiyatrosu o sahnesinin oyun boyunca duyulan yetersizliği. Hekimbaşı ile Müneccim'in ve halk kalabalığı- nın yer aldığı sahnelere sinen "müsamere" havası... Sonuç: Bir tiyatro oyunundan çok bir bale senaryosu veya bir opera liv- resi olmak üzere yazıldığı duygusunu veren, sahnemizde tam kadrosunu ve yerini bulamamış bir oyun. Lütfi AY "Ferhâd ile Şirin" Aşkın böylesi.. '

Bu sayıdan diğer sayfalar: