30 Ekim 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

30 Ekim 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Demirelin Hiç Söylemediği Lâf gazeteciler, A.P.nin iktidara gelmesinden bu galip partinin Genel Başkanı Süleyman Demi- rde hep bir sual soruyorlar: "Ordunun durumu nedir?" Bu sual tabii, çeşitli dillerde çeşitli şekiller alıyor. "Se- çimleri kazandıktan sonra Ordudan her hangi bir reak- siyon oldu mu?" diyorlar, "Seçim neticelerini 27 Mayı- sa karşı bir hareket olarak düşünmek mümkün müdür?" diyorlar, "Bir intikam devrinin açılması bahis konusu mudur?" diyorlar, "Orduyla münasebetleriniz nedir?" diyorlar. Yabancı yana, gözlerini açıyor, "Kim, mille- Süleyman Demirel bunlara karşı "Orduyu siyasete sokmak günahtır" diyor, tin iradesini hakir ve küçük görürse, bunda değişiklik ya- pabileceğini düşünürse veya tevessül ederse, vatana, Ana- yasaya ve hâkimiyet bilakaydüşart milletindir düsturu- nu modern türk devletinin temeli yapan Atatürke karşı ihanet içinde olur" diyor, "Anayasa ve Hukuk Devletin- de kanunların koyduğu hükümlerin dışında hükmeden, Parlâmentodan geçmemiş emirler ve nizamlar koyan per- de arkası kuvvetler yoktur" diyor, "Türk Ordusu mille- tinin emrinde ve vatanının hizmetindedir. Ne türk mille- tini, ne de şanlı Ordusunu karşı karşıya getirmeye kimse- nin gücü yetmeyecektir" diyor. Sonra, soruların sahip- lerini tersliyor: "Bu sorularınız bana çok tuhaf görünü- yor!" Halbuki, bir yabancının ölçüleriyle, soruların tuhaf olan hiç bir tarafı yoktur. Asıl, Süleyman Demirelin, meydan nutuklarından aktarılmış yuvarlak ve beylik ce- vaplarının yabancı zihinlerdeki istifhamları yok ettiği- ni sanmak tuhaftır. Zira bundan sadece beş yıl önce bu memlekette bu Ordu harekete geçmiş ve oyla gelmiş bir iktidarı zorla devirmiştir. O tarihte Çankayada oturan efendi de "Milli İrade.. Milli İrade.." diye debelenmiş, fakat bu onun, bir tanka atılıp götürülmesini önlememiş- tir. Hafızalarında bu olduğu içindir ki yabancılar, kıratlı. Menderes ve Bayarzadeli, bir kısmı hâlâ 27 Mayıs Sanığı durumunda bulunan o milletvekilli ve organları meşhur Tahkikat Komisyonunun raporunu C.H.P.'nin ve İnönü- nün suçluluğunun delili diye yayınlayan partinin Genel Başkanına o sualleri sormaktadırlar. Bundan beş yıl önce Ordu ile millet hiç de karşı karsıya gelmemişlerdir. Aksi- ne, 1957'de D.P.'ye oy veren, hatta 27 Mayısın arefesinde Menderesi alkışlayan kütleler 27 Mayısı memnunlukla karşılamışlar ve onu bir kurtuluş olarak selâmlamışlar- dir.- Ordunun o tarihte, bir takım kışkırtmalar sonucu ha- rekete geçtiği, sonraki A.P. Edebiyatının leit - motiveyidir. Ordu, bir görevi ifa için kışlasından çıkmış, o görevi ifa ettikten sonra kışlasına (o çekilmiştir. 1961 seçimlerinden Miderleri ara- Metin TOKER meşruiyetini kaybeden iktidarların karşısına dikildiğini ve bunun onun görevi olduğunu söylemez? Süleyman De- mirel, bunu bütün seçim kampanyası boyunca bir tek defa ifade etmemiştir. Süleyman Demirel D.P. iktidarının 27 Mayıs 1961'da tamamile gayrımeşru bale rel Büyük Millet Meclisinin yetkilerini, üstelik kaza yetki- leriyle birlikte Menderesin oe©&mrindeki 15 kişilik ii sivil cuntaya devretmekle Anayasayı çiğnediğini ve Anayas dışına çıktığını kabul ediyor mu, etmiyor mu? Bunu ri ça bildirmediği süre, A.P.'nin Genel Başkanı yerli ve ya- bancı gazetecilerden gelecek oObu tarz soruları hiç tuhaf bulmamalıdır. "Ordu milletin emrindedir", "Bizim kim- seden icazet almaya ihtiyacımız yoktur", "Milletin seç» tiği kimselerin bu işi başarıp başaramayacaklarının tak- dirine, ayrıca lüzum yoktur" gibi lâflar çok caf - caflı lâflardır. Ama, 27 Mayısta devrilen iktidar Süleyman Demirel için de meşruluğunu kaybetmiş miydi, yoksa Sü- leyman Demirel başka türlü mü düşünmektedir? Açık vaziyet almaktan kaçınmak, yuvarla'» lâfların arkasına sığınmak Süleyman Demireli bir tek gün o sual yağmurlarından kurtarmayacak, yüreklerdeki istifham sü- rüp gidecektir. Demirel açık vaziyet almaya mecburdur, zira bu mem- lekette hiç kimse bir ihtilâl istememektedir. Bu memle- kette hiç kimse bir ihtilâl istememektedir, bu memleket- te hiç kimse bir ihtilâli hiç bir zaman istememiştir. muhalefete geçmiş olan cephenin, 1961 ile 1965'in o çok netameli dört yılı içinde bütün ihtilâl teşebbüslerine kar- şı nasıl savaşmış ve onları o bertaraf etmiş, olduğu her halde hafızalardan silinmiş değildir. O teşebbüsleri besle- yenler arasında, bugün Demirelin dizi dibinde oturanların birinci plânda oldukları, kuvvetli sandıklan sergüzeştçi- leri "Gözlerine balonca Kolağası Mustafa Kemali görür gibi oluyorum" diye bunların kışkırttıkları da kimsenin meçhulü değildir. £ Kışkırtma ile, boş tahrikle, yaratılan suni havayla Türkiyede başarılı ihtilâl olmaz. Sü Demirel, talihsiz selefinin, istediği etmeyen gençleri gösterip "Bunlar mı ihtilâl mış? Kandırılmış bir avuç çocuk.." diye küçümsemekle düştüğü hatayı hiç unutmamalıdır. Menderesin rejimi meşruluğunu kaybetmemiş olsaydı, 27 Mayıs bir başka 22 Şubat olurdu. kurmak Menderes de iktidara geldiği iktidarına her bir kimsenin itiraz ettiğini zaman Süleyman Demirel, Başbakanı olarak, lâfı ağızında hiç gevelemeden ün- kü, onun iktidarı meşruluk hudutlarının dışına çıkmıştı, sonra Ordunun komutanları ve partilerin o zaman Ordu görevini yaptı Benim yolum o değildir, sında imzalanan protokol ise, pek âlâ, parl Bunu Be zaman, tu- geçmemiş emirler ve nizamlar koyan perde arkası kuvvet- haf bulduğu sorular mânasını kaybedecektir. Gözler, TUr- lerin bulunduğunun delilidir. Süleyman Demirel niçin, Türkiyede Ordunun ancak 30 Ekim 1965 kiyeye endişeyle bakmaktan vazgeçecektir, O halde, Süleyman Demirel niçin konuşmaz?

Bu sayıdan diğer sayfalar: