8 Temmuz 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

8 Temmuz 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Plânda Kadın Eğitimi Türkiyenin bugünkü sorunlarına hiçbir şekilde ce- vap veremiyen çelişmeler ve adaletsizliklerle dolu İkinci beş yıllık plânın getirdiği tek olumlu yenilik, öyle sanıyorum ki, "Yaygın Eğitim" faslındaki, kadın eğitimi ile ilgili prensip kararlarıdır. Eğitimci sena- tör Zerrin Tözünün Karma Bütçe Komisyonunda ha- raretle ve uzun uzun savunduğu, değişik yönleriyle dile getirdiği "Kadın Eğitimi" konusuna politikacıla- rımızın şimdilik pek diyecekleri olmamış, Tözünün teklifleri kabul edilmiştir. İkinci beş yıllık plânda denilmektedir ki, "Yay- gın eğitim programları içinde kadınların, ev kadını ve anne olarak, türk toplumundaki üstün değerini et- kin bir şekilde artırmayı hedef tutan 'kadın eğitimi programları uygulamanın önemi büyüktür. Bu eği- tim, halen, ana-çocuk sağlığı, halk sağlığı, aile, plân- laması programlan içinde köye yönelen çeşitli yay- gın eğitim faaliyetlerinde ve kız teknik öğretimin çeşitli kademelerinde, bir ölçüde, verilmekedir. İkinci beş yıllık plân döneminde kadına yönelen bu prog- ramlar özel bir önemle ele alınarak (geliştirilecek, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacak, değişik sosyal ortamdaki kadınlara (uygulanabilecek çeşitli ve özel kadın eğitimi programları ve kız teknik öğ- retim kurumlarının desteği ile ev kadınlığı ve annelik bilgilerinin geniş kitlelere ulaştırılmasına çalışılacak, kadınların eğitimi konusundaki bütün çalışmalar ö- zel bir ağırlıkla ele alınacak, memleket çapında be- nimsenmesi ve uygulanabilmesi amacıyla bu konu- ya eğilen Bakanlıklar, kamu kuruluşları, kamu yara- rına çalışan dernekler ve gönüllü teşekküllerin de yardımı ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir ka- dın eğitim kampanyası açılması yoluna gidilecek ve türk kadınının toplum hayatında gereken yerini al- ması için lüzumlu görülen bütün tedbirlere öncelik verilecektir." Gene İkinci beş yıllık plânın bu faslında, hedefe varmak için bazı teklifler öne sürülmüş, örneğin, köy kadınları gezici kurslarının Köy İşleri Bakanlığından alınarak, eskisi gibi Milli Eğitim Bakanlığına bağlan- ması ve kadın eğitimi konusunda yapılacak program- lan uygulamak için bölge okullarından yararlanılma- sı öngörülmüştür. Gerçekten, Türkiyede nüfusun yüzde 60'ı henüz o- kur-yazar bale gelmemiştir. Bunun büyük bir çoğun- luğunu da kadınlar teşkil etmektedir. 1960 yılında, o- kur-yazar kadın sayısının 10 milyon 919 bin olması gerekirken, bunun 8 milyon 146 bini, yani yüzde 75'e yakın bir kısmı, okuma -yazma bilmiyordu. Oysa ki ke veya pike ketenlerden yapılmak- tadır. Bluzları ise aynı desenin mar- ta, hem de renkli ve desenli mayo- yu tamamlıyarak, Okur-yazarlık da bir anlam ifade etmemektedir. O- kur - yazarlığın yanında, çeşitli sosyal ortamdaki bu kadınların, ihtiyaçlarına göre, gündelik hayatlarını zenginleştirecek şekilde eğitilmeleri de gerekmekte- 1921 Nisan 1966'da Türkiye Üniversiteli Kadınlar Dermeğinin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ile ortaklaşa düzenledikleri "Yetişkin Kadınların Eğiti- mi ve Okur-yazarlığa Teşvik Yolları" adlı seminerde konu enine boyuna, canlı örneklerle tartışılmıştı. O günden bugüne bazı olumlu gelişmeler de kaydedil- miştir. Örneğin, Halk Eğitim Genel Müdürlüğünün açtığı kurslara devam ederek, yetişkinlere özel me- tod ve özel alfabe ile kısa zamanda okuma-yazma öğretecek olan gönüllüler, kendilerini yetiştirdikten sonra, Ankaranın değişik semtlerinde kurslar açmış- lardır. İki hafta önce, Üniversiteli Kadınlar Derneği Ankara Şubesinin Ulusta Necatibey İlkokulunda aç- tığı bir kurana diploma töreninde bulundum. Klâsik metoda göre, aylarca sürmesi gereken okuma- -yaz- ma kursu, 28 derste hedefe ulaşmıştı. Çok kısa süre- de okur-yazar olan 23 yetişkin kadın, kursu bitirme belgelerini alırken sevinçten âdeta ağlıyorlardı. Mili Eğitim Bakanlığının, plân uygulamasına ge- çerken, öyle sanıyorum ki, herşeyden önce bu yeni öğretme metodu e durması, buttu yaygın bir program halinde ında uygularken, yalnız bölge okullarından “değil Köydeki ilkokula kadar, im- kân oranında bütün okullardan yararlanması gere- kecektir. Zaten, bizim gibi maddi imkânsızlıklar içindeki bir ülkenin, binbir emekle yaptırdığı okul binalarım tatil aylarında kapatması affedilemiyecek bir hatadır. Gerçi plândaki kadın eğitimi, daha çok, kadının ev kadım ve annelik niteliklerini söz konusu etmiştir ama, elbette ki okur-yazar olmadan, eğiti- min diğer faslını başarmak mümkün değildir. Büyük Millet Meclisindeki diğer kadın üyelerin Zerrin Tü- zünü bu konuda desteklemelerini beklerken, en bü- yük korku, bence, Milli Eğitim Bakanlığının, bu İşi da birçokları gibi bir fantezi olarak ele almâsı ve, AP İktidannın bir özelliğine uyarak, işleri gene, özel surette, özel maksatlarla kurulmuş bazı besleme der- neklerle yürütme hevesine kapılmasıdır. Türkiyenin birçok Umde, halk kitaplıklarının süreli yayınlar kıs- mında tanık olduğumuz partizan politikanın, kadın eğitimi gibi memleket kalkınmasıyla ilgili bir konuya girmemesini, işin, batından itibaren ciddiyetle prog- ramlanmasını ve temelde büyük kadın kitlesinin o- kur - yazarlığa teşvik ilkesini taşımasını dilerim. Jale CANDAN tadır. Gene vücuda yakın, robalı, çok şık durmak Oo kolsuz dümdüz elbiseler, sayfiyede kizet tipi ince kumaşlarından ol- duğu zaman spor kıyafet daha da çekici bir bal almaktadır. Gene, yazın vazgeçilmez bir kı- yafeti de, plaj için havlu elbiseler- dir. Düz hatlı, vücuda yakın, düz renkten bir havlu - elbise hem plaj- da, kabinsiz, kolay giyimi sağlamak- 20 Operatör Doktor MUZAFFER ARGUN Kadın Hastalıkları Mütehassısı Tel: 12 7943 (AKİS — 259) gardrobu tamamlıyan kıyafetlerdin. Şehir için elzem olan şev ise, hiç şüphesiz, kısa kollu, yılın moda renginde, yani sarı, açık yeşil ve- ya eflatunumsu pembe, hint pembe- si bir pike tayyör ve her kumaştan, göre yapılabilecek şömizye elbisedir 8 Temmuz 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: