28 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

28 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e "m. 28 Kânunusani 1932 Akşam Pariste buhran eğlenceleri! Ecnebiler azaldığından yerli halk için ucuz eğlence yerleri se Balıkların fiatini gösteren lavha ve tutulan baliklar tartılıyor Paris 20 ( Hususi) — Iktisadi buhran Fransada gittikçe şidde- tini arttırıyor. Bu yüzden fabri- kalar kapanmağa, işsizlerin adedi artmağa başladı. Hükümet işsiz- liğe çare bulmak için büyük mafaa inşaatı yaptırıyor. Vilâyet hususi bütçelerine de bu maksatla tahsisat konmuştur. Fakat buna rağmen elân yüzbinlerce işsiz vardır. Avrupa ve Amerikada seneler- den beri mevcut olan işsizlik şimdiye kadar Fransada tesirini göstermemişti. Son beş altı aydan beri işsizliğin baş göstermesi ve işsizlerin adedinin süratle artması Fransızların çok canını sıkmıştır. Tab'an şen ve çok neşeli olan Fransızlar şimdi bütün neşelerini kaybetmişlerdir. Her tarafta buh- randan bahsediliyor. Herkes dü- şüncelidir ve istikbali karanlık görmektedir. Buhran bilhassa Paris'te çok şiddetlidir. Bunun sebebi Paris'e ecnebi akınının birdenbire dur- masıdır. Geçen seneye kadar Paris'te daima yarım milyon ec- nebi bulunuyordu. Bunlar hep para sarfetmeğe gelmiş adamlar- dı. Yarım milyon ecnebi, bıraktığı para ile Paris'in iktisadiyatı üze- rinde çok iyi tesir yapıyordu. Şimdi bütün oteller, eğlence yerleri, büyük mağazalar bom boştur. Bır zamanlar büyük ma- ğazalarda eşya almak için sıra beklemek lâzımdı. Şimdi bu ma- ğazalarda da memurlar sinek av- liyorlar. Halk ucuz eşya ariyor.. Herkes istikbalden korkduğu için parasını saklamak isteyor.. Bunun için her tarafta eşya fiatleri düşmüstür. Hemen her mağazada “büyük ten- zilat!,, levhalarma tesadüf ediliyor. Bu tenzilat hakikidir. Eşya fiatle- rindeki (o tenezzül yüzde 20-25 derecesindedir. Birkaç gün evvel bu mağaza- lardan birinde Istanbul'dan gel- miş bir Fransıza tesadüf ettim. Eskiden tanıdığım bu zat üç ay tatil müddetini geçirmek için Paris'e geldiği halde biran evvel Istanbul'a dönmek için hazırlık yapıyordu. Sebebini sordum, şu cevabı verdi : — Bu sefer Pariste çok sıkıl- dım. Kiminle görüşsem iktisadi buhrandan bahsediyor ve insanı yese düşürecek şeyler söylüyor. Istanbulda hiç olmazsa daha rahat ve daha müsterih bulunuyorum. Bunun için gelecek hafta avdet edeceğim ve mütebakı mezuniye- timi Istanbulda geçireceğim. . .. Iktisadi buhran Pariste yeni bir eğlence doğurmuştur: Balık avı., Fransızların ekserisi balık avına çok meraklıdır. Bunlar tatil günleri deniz ve ya nehir kena- rına giderler, saatlerce balık avla- makla meşgul olurlar. Havuzda balık avlıyanlar me, 7 Yİ NN yk e eyi ! dilinden otuz kelime zaptedebil- | çalınırken, Iktisadi buhran yüzünden fazla para sarfetmemek icin balık avı meraklıları Parisi terkedemiyorlar. Sen nehri sahilleri de bu merak- lılara kâfi gelmiyor. Bunun için bir müteşebbis Pariste balık avına mahsus bir yer inşa ettirmiştir. Burası şehrin ortasında, üstü kapalı geniş bir havuzdan ibaret- tir. Bu havuza her gün sahilden. balık nakline mahsus vagonlarla canlı olarak balık getiriliyor. Ha- vuzun suyu değiştirildikten sonra balıklar suyun içine dökülüyorlar. Meraklılar üç frank dübuliye vererek buruya giriyor ve balık avlamakla, yahut balık avlıyanları seyretmekle vakıt geçiriyorlar. Yalnız bunun nehir kenarında veya sahilde avlamaktan bir farkı var: Çıkarken avlanan balığın parası veriliyor.. Kapının yanında bir kasa dai- resi ve burada bir liste vardır. Listede her balığın kilo hesabile fiati o yazılıdır. £ Balık oavlıyan dışarıya çıkarken balıkları tartı- yor ve cinsine göre fiyatı hesap edilerek bu para alınıyor... Balık tutamıyan tabii para vermeden çıkıyor. Yeni usul balık avı çok rağbet görmüştür. Kışın açıkta saatlarca beklemekten korkan bir çok kim- seler de buraya gelup zevklerini tatmin ediyorlar!.. Bakalım iktisadi buhran daha ne gibi garip eğlencelere vesilo olacak... (E. Veli) Maymun lisanı Bir âlim otuz kelimeyi plâğa çekti Maymunların anlaşmak için ken- dilerine mahsus bir dil kullandık- ları Amerika âlimlerinden M. Garvesin otuz senedenberi may- munlar arasında yaptığı tetkikat neticesinde meydana çıkmıştır. Amerikalı âlim, bir maymun miş ve bunları gramofon plakla- rma çekdirdekten sonra, may- wunlar arasınde çaldırmıştır. Bu zaptettiği (o kelimeler, maymunlar arasında dehşetli bir tesir uyandırmış, me- selâ “geliyorlar, kaçın!,, manasında olan kelimeyi duyanlar dört tarafa dağılmışlardır. “Ne güzel parça,, manasına gelen kelimeyi işittikleri zaman maymunlar yağlı bir av karşısında bulunduklarını zannederek saldır- mak vaziyetini almışlardır | plâkların MACERALARI AHMET CEZMİ a Mürüvet hanım öldü mü, öldürüldü mü? Sıra numarası: 17 Yattım. Uyudum. Bir aralık uyandim. Oda kapka- ranlıktı. Arka üstü yatıyordum. Kollarımı kaldır- dım.. Size yemin ederim ki, ellerim bir insan yüzüne değdi... Mehlika yerinden kalktı. Ahmet Cezmi evvelâ mani olmak istedi, sonra caydı. Mehlika odasına çıktı, beş da- kika sonra elinde bir resimle indi, resmi Cezmiye uzattı: — Sizden ve herkesten bu güne kadar bir şey sakladık, fakat artık saklıyamıyacağız. Bu resim, yengemin evlendiği sene çıkardığı resmidir. Bu resim güzel, göz alıcı bir kadının resmi idi. Mehlika bir resim daha uzattı: — Bu da, yengemin son zaman- | lardaki resmidir. Bu resimle, öbür resmin hiç alâkası yoktu. O güzel kadın, çirkinleşmiş, iskeletimsi bir hal almıştı: Ahmet Cezmi sordu: — Yengeniz içerdi değil mi? — Amcamın ölümünden sonra içmeğe başladı. Evlenmeden evel de yalnız yaşardı. Fakat ozaman gönlünü teselli eden bir bülyası vardı.. Amcamın vefatından sonra ise... , Ahmet Cezmi başını salladı: — Işin içinde bir 'aile esrarı olduğunu biliyorduk. Bu sırrı Şemi Musa bey de biliyordu. — Doktoru da, hizmetçisi de biliyordu. Fakat onlar hiç bir şey ifşa etmediler.. Amma artık kim bilir... — Bu sırra dair mektup aldiniz mı? — Almadık. — O halde merak etmeyin, esrarınız kimseye faşedilmemiştir. — Acaba ne kadar zaman daha gizli kalacak? Ahmet Cezmi cevap verme- yince Mehlika devam etti: — Bu konakta nekadar ıstırap çektiğimizi tasavvur edemezsin. Yengem mütemadiyen içerdi. Söz geçiremezdik. Ayıkken munis bir kadındı, fakat içince ifrit olurdu. Benim evde olmadığım gece Hadiye bir doktora mektup yazacaktı. Bu son ümidimizdi. Bu doktor, alkol ihtiyacının önüne geçecek bir ilâç verecekti. Ahmet Cezmi Behçete döndü: — Işte doktora niçin mektup hiç imzasız yazdığını öğrendiniz.. Görüyor- sunuz ya, her şey sırasında mey- dana çıkıyor. Sonra Hadiyeye hitap etti : — Şimdi sizinle konuşmakta devam edelim. MK Saat Mehlikanın sözlerinden sonra, Hadiyenin anlattıkları tavazzuh etmişti. Mürüvvet hanımın odasın- da sesler duymuş. Aydınlik gör- müş. Kadının bağırmasını sarhoş- luk krizine oatfetmiş, odasına çıkmıştı. — Amma şimdi bu seslerin sarhoşluk krizi olmadığını anla- dınız. Siz kapının eşiğinde durur- |ğ ken, biraz ötede Mürüvvet hanımı öldürüyorlarmış. Hadiye iliklerine kadar ürperdi: — Buna inanamıyorum! — “Ha şöyle, diye fıslıyan senin hizmetçinin sesi olmadığına kanisiniz. Konakta bir yabancı olduğunu iddia ediyorsunuz? — Zannediyorum. İÜ göndermek. — Odaya girip ne olup bitti- ğini anlamadığınız için mütees- sirsiniz öyle mi? — Evet, yoksa bu elim vakaya mani olabilirdim. Esasen o gece başıma başka şey de geldi. Mehlika şaşırdı: — Daha ne geldi? Ahmet Cezmi söze karıştı: — Başka bir şey daha olacak. Çünkü zehirli mızraktan bahset- tiğim zaman Hadiye hanım Mü- rüvvet hanımın katledildiğine kani oldu. Hadiyeye sordu: — Odanıza çıkınca ne yaptınız? — Yattım. Uyudum. Bir arak uyandım. oO(Oda kapkaranlıktı. Arka üstü yatıyordum. Kollarımı kaldırdım... Size yemin ederim ki, ellerim bir insan yüzüne değdi... Bu değişin verdiği korku hâlâ Hadiyenin yüzünde okunuyordu. — Biri üstüme doğru eğilmiş yüzüme (bakıyordu. o Gırtlağım düğümlendi, dilim çakıllaştı... Ne- den sonra haykırdım. Behçet asabi asabi omuzlarını oynatıyordu. Mehlika önüna bakı- yordu. — Sesimi kimseye duyuramı- yacağımı biliyordum... Yataktan fırladım... Öyle şaşalamıştım, ki elektrik düğmesini bulamıyordum.. Hıçkırıklarımdan o korkuyordum , kalbimin çarpıntısından ürküyor- dum. Nihayet elektiriği yaktım. Odada kimseler yoktu. Kendiken- dimi rüya gördüğüme ikna etmeye çalıştım. Hayır, rüya görmemiş- tim. Biri üstüme iğilip yüzüme bakış, sonra ayaklarımın ucuna basarak o uzaklaşmıştı... Kapıya kulağımı dayadım. Dışarda, koca bir ordu ayaklarının ucuna basa- rak koşuyor sandım. Dışarı çık- tım. Merdiven başından seslen- dim. Kim var orada?,, kimseler yoktu. Koşarak tekrar odama girdim, (Kapımı kilitledim ve sabaha kadar gözümü yumma” dım. Hadiye sustu. Ahmet cezmi bir sizara daha yaktı. Bir müddet önüne baktı sonra sordu: — Saat kaçtı? — Mektebin çanı tam üçü çaldı. — Bu nokta mühimdir. Emia misiniz? — Eminim. (Bitmedi ) 1 Aylık abone 150 kuruş İ Muhterem karilerimize kolaylık Karilerimizden arzu edenler 150 kuruş mukabilinde gaze- temize bir ay için abone İİ olabileceklerdir. Gazetemize bir aylık abone kaydedilecek muhterem oku- yucularımızdan ricamız: 150 kuruştan ibaret olan abone ücretini müddetlerinin hilamından & evvel ve vakti zamanında idaremize Aksi takdirde gazete irsalâtında — teahhur vukubulur VW bunu mubterem kari'lerimizin de arzu etmiyeceklerindeli eminiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: