25 Ağustos 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

25 Ağustos 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

75 Ağustos 1932 | | Tetrika No: 14 Nakleden: ISKENDER FAHRETTİN JJask DİLENCİLERİ 25 Ağustos 1932 Süvari, kaptan köşkünde, ikinci kaptanı bekliyordu, hava karardıkça gözünün önünde Mis Barneyin hayali canlanıyordu.. Diyecekti. Sü- vari çok cahil olmakla beraber, ayni zamanda da asabi biradamdı. Genç kaptanın sözlerine herkes- ten fazla itimat ederdi. Kamaranın ka- pısını kaparken, birdenbire Bar- neyle kaışılaştı. Kolonel Alli- son'un katili hay- retle (o kaptanın yüzüne baktı: — Kimi yordunuz ? — Hiç kimseyi, madam.. Gemi hareket ederken kamara pencere- lerini o muayene etmek âdetimiz- dir.. Siz yokken kamaranıza gir- diğim için beni mazur görünüz | Mis Barney gülerek kapıyı açtı: — Bir kaçakçı gemisinde bu- lunduğumu biliyorum.. Vazifenizi serbestçe ifa edebilirsiniz ! Kaptan bir adım ilerledikten sonra, başını çevirdi. Mis Barney kaptanın arkasın- dan bakıyordu. Kaptan geri döndü: — Bir şeye ihtiyacınız var mı? — Hayır... Midem bulanıyor da, Saframı bastıracak bir ilâç aramağa geldim. Kaptan cebinden bir ufak kutu çıkardı : — Şu naneli arı- tableti alınız.. D n üstünde yavaş yavaş eritiniz ! Deniz tutmasına karşı yegâne müessir ilâç budur... Barney uzatılan şekeri aldı : — Teşekkür ederim.. O halde tekrar güverteye çıkabilirim. — Amerikaya mı gidiyorsunuz? — Başka bir yere gitmek ihti- mali var mı?! — Şüphesiz.. Giderken bir kaç limana uğrıyacağız... — Biz Nevyorka çıkacağız. — Nevyorka ilk defa mı gidi- yorsunuz? — Evet.. Gezmek için.. Ame- rikayı çoktan beri görmek isti- yordum. — Çok kalacak mısınız? — Belki... — Kati bir fikriniz yok de- mek,.? — Henuz bir karar vermedik. Hoşumuza giderse kalacağız. — Gitmezse..? — Avdet edeceğiz... — Bittabi Londraya değil... — Niçin? Ben Londrada doğ- dum ve orada büyüdüm.. — Insan mutlaka doğduğu ve büyüdüğü yerde yaşayamaz ya..! Mis Barney önüne baktı: — Kocamı fazla bekletmek istemem. Müsadenizle... Kaptan müstehzi bir kahkaha ile güldü: — Kocanız mı..? Haydi canım.. Insan hâmisine koca nazarile bakar mı? Mis Barney gemide bir rezalete meydan vermemek için, ciddiye- tini muhafazaya çalıştı: — Siz çok çapkın bir gence Lenziyorsunuz! Diyerek merdivene sarıldı. Ikinci kaptan 8 numaralı kamaranın önünde Mis Barney ile buluşmuştu. Genç kadın: — Güvertede kocamı bekliyor.. diyerek ayrılmak istedi. Müsaadenizle... Kaptan arkasından koşarak iskarpininden yakalamıştı. Kendi kendine: — Kaçakçı gemisinde bu kadar ciddi kadının işi ne? Diye o mırıldanarak (OBarney'e seslendi : — Bu gece saat 12 de sizi kamaramda bekliyeceğim. Eğer gelmezseniz... Barney ayağını güverteye çıktı. — Gelmezsem ne yapacaksınız? — Kocanıza yazdığınız o ve kendisinden himaye talep ettiği- kurtardı ve niz mektupla sizi ilk limanda polise teslim edeceğim | . Yarım saat sonra, kaçakçı gemisinin ikinci kaptanı, koşarak, arkadaşı Kaytın yanına gitti: — Herifin kim olduğunu anla- dım, dedi, aman buralarda dolaş- mal Başında bir felâket dolaşıyor. Haydi, kamarana git! Mühendis Kayt, kaptanın eline sarıldı: — Ne var, azizim? Beni takip mi ediyorlar yoksa? — Her halde şimdilik bir tehlike yok amma... İşte o kadar. Haydi kamarana git diyorum sana! — Allah aşkına söyle, bu adam kimdir? Sevğilimi nereye götü- rüyor? — Bir kelime: Detektif... — Neeee?! — işte o kadar dedim ya.. Meydanda görünmel Yakayı ele verirsin! Kayt şaşırdı.. Yavaş yavaş dö- nerek güverteden kayboldu. Ikinci kaptan mühendis Kayt'i Mis Barney'den uzaklaştırmak için böyle bir plân tatbikına mecbur olmuştu. Kayt kamarasına geldi. Zavallı delikanlı, Barneyi para ile tev- kifhaneden (Okurtarmak O kastile mühim bir kaçakçılık işine giriş- mişti. Bu vapurdaki gizli içkilerin bir kısmı da kendisine aitti. Nev Yorkta kaçakçılardan hayli para alacak ve bir ay sonra tek- rar Londraya avdet edecekti. O zamana kadar Barney muhake- mesine ancak yeni başlanmış olacaktı. Kayt Londranın en büyük avukatlarından birini tuta- cak ve masarifi muhakemeyi üzerine almak suretile sevgilisine fedakârlık gösterecekti. ( Arkası var ) Akşam'ın resimli hikâyeleri Esselâmün aleyküm ya seydi! Keyfe hâlek ? Mebsut inşaallah | Maşaallah | Maşaallah ! Sana bir maceramı anlatacağım, ya seydi! Bak, ömründe böyle sergüzeşt dinledin mi?... Biliyorsun ki, ben, Cezairliyim... Ailem, çok eski bir ailedir. Ecda- dımızı, ta Endülüs devrine kadar sayabiliriz... O zaman zenginmişiz.. Sonra fakirleştikçe fakirleşmişiz.. Hele ben, fulüsu ahmere muhtaç bir vaziyete geldim. Artık yiyecek hurma, zeytin, incir bulamamağa başladım. Ne tıyn ne zeytun hasıl kelâml... Insan, kendi memleketinde se- faletini belli etmek istemiyor. Üs- telik yüksek ailedenim de, ya seydil.. Fena günler geçireceksem, bari Ispanyaya gideyim de orada sürüneyim dedim. Gemilerden birine, bir takrip, ateşçi yazılarak kapağı Cebeli Tariğ'e attım. Oradan da, döne dolaşa, iş arıya, Gırnata'ya gittim. Bir gün Gırnata'da, bizim Ce- zairli tanıdıklardan (Ebubekir'e rastladım, ya seydi. Bu Ebubekir, sabık Gırnata kasrının şimdiki sahibi olan kont Alberto Las Dulcias de Fenato Les Norllo'nun şatosunda uşakmış... Bir gün, sefaletim son haddini bulmuştu. Ebubekir, beni kont Albertoyla görüştürmek, bu suretle para kazanmamı temin etmek istediğini söyledi. — O, banane iş verebilir ki?... - diye sordum. - ben amelelik, rençperlik yapmak istemiyorum. Ebubekir güldü : — Yok, hayır... Kont, sana süfli işler teklif edecek değil... Bilâkis, seni zengin edecek... Hem hayretim, hem merakım, hem de menfaatim gıcıklandı, ya Seydil Kont Alberto'nun huzuruna çıktım. Genç, yakışıklı bir Ispan- yol asilzadesi. Bana dedi ki: — Senin kim olduğunu tahkik ettim, ya Amir ibnül Ays... Sen Cezayirde oOoturan esseyit Ali Ebül Kerem'in ehbabı imişsin, Öylemi? Filhakika, oesseyit Ali Ebül Kerem en iyi aile arkadaşlarim- dandı. — Ey naam ya Kont! -cevabını verdim. — Öyleyse dinle... Bu Esseydi Ali Ebül Kerem'in ecdadı, Ispanya henüz arap'larda iken, benim şimdiki şatom olan kasrucceyş'in sahibi imiş.. Müslümanlar, mağlup olup ta İspanya'dan çekilirken Elsseydi Ali'nin o zamanki ceddi, Kasrın bir anahtarını galip kuman- dana teslime mecbur kalmış. Lâkin, teslim ettiği anahtarın tıp- kısını yanına almış. İtikatlarına nazaran, araplar bir gün gene Ispanya'ya döneceklermiş. Dön- dükleri zaman, eski sahipleri, elle- rindeki anahtarla kasırlarını açıp içeri gireceklermiş. Onun, için, Elsseydi Ali Ebbülkerim, anahta- rını, evinde ve yatağının başı ucunda muhafaza edermiş. Bu anahtarlar, ga- yet marifetlidir. Bir çok ustalar, uğraştıkları halde, şatomun kapısı için, başka bir anahtar yapama- dılar. Şimdi, dinle beni, ya Amir Ibnül Aysl.. Sana para vereceğim! Memleketine gideceksin! Oradan o anahtarı aşırarak bana getire- çeksin.. Düşün: Bunda ne fenalık var? Arap'lar, bir daha Ispanyaya gelemiyecekler ki bu anahtar eski sahibine lâzım olsun. İşte sana vade de tayin ediyorum. Hattâ, sizin tarihler: Şevvalın altıncı gecesi, Ml: Çalınan anahtar ' Elimi kıymettar anahtara uğaltim.. alaturka saat, gece dört buçukta.. Şayet, aşırdığın anahtarla şatoma girerek bu odada beni bulur ve anahtarı teslim edersen sana bin adet sarı altın vereceğim. Ben, ispanyol asılzadesiyim. Sözümde dururum. İşte sana, şimdiden, yol masarifine tekabül etmek üzere on altın.. Haydi.. Yolun uğurlu olsun.. Teklifi parayı kabul ettim. Fa- kat içimde bir azap; acaba bu işte bir günah yok mu? Arabın anahtarını İspanyola teslim et. Hem, sonra, evinde misafir kala- cağım eski arkadaşım esseydi Aliye ibanet et... Maamafih, düşündüm ki: Sahi- den, artık Arapların İspanyaya dönecekleri ve eski sahiplerinin Kasrülceyş'e ( girecekleri yok... Onun için, kendi kendimi teskin ettim. Aldığım vazifeyi ifa maksadile, memlekete döndüm. Esseyit Ali Ebülkerem'in evine misafir oldum. Evlâdı arap gayet misafirperdir, efendina... Bilhassa Seyit Ali be- nim çocukluk arkadaşımdır. Son derece izzeti itibar, ikram etti. Yedirdi, içirdi; kendi odasının yanında pufla döşekler serdi. Gece, tam herkes uyuduğu ve dostumun muntazam nefesleri işidildiği sırada, ayaklarımın ucu- na basarak, yatak odasına girdim. Anahtar tam başı ucunda asılıydı. Elimi uzattım. Alıp hemen, gece yarısı kaçacaktım. Fakat... Birdenbire bir çakmak çaktı. Esseyyit uyanmıştı: — Sen de mi anahtarı aşırmağa geldin?... - diye elimi tuttu. - bu üçüncü tecrübeleri... Ağlamağa, beni affetmesi için yalvarmağa başladım. Ona, ma- ceramı, olduğu gibi naklettim. — Demek ki, sende benim gibi paraya son derece muh- taç vaziyetteydin... Bilmiyordum! - dedi. - tuhaf şey!.. Bir anahtara bin altın veriyorlar... Lâkin haydi gel, seninle anlaşalım. Bu anah- tarı sana zereyim. Götür; bin altını al. Beşyüzü benim, beşyüzü senin... Bu anlaşmağı müteakip, mem- nun ve müsterih (oyola çıktım, efendina! Ispanyaya avdet ettim. Fakat, şeraite riayet etmezsem kontun da etmiyeceğinden kor- kuyordum. Binaenaleyh, muayyen gecenin ve saatin hululünü bek- ledim. Tam mukannen zamanda, şatonun kapısını anabtarla açdım. Evvelce bildiğim karanlık dehliz- lerden, merdivenlerden geçerek, o gün konuşduğumuz odaya gir- dim. Birdenbire bir ışık yandı. Girdiğim oda, aynı oda olmakla beraber, eşya değişmişii, Kenarda bir karyola... İçinde bir kadın... Boynu kesilmiş, kanlar akıyor. Benim feryadı koparmama va- kit kalmadan, Ebubekir içeri girdi. Beni göstrüp, arksından gelenlere bağırmağ başladı : — Tutun! o Tutun! Katil!.. Bizim kontesi öldürdü! Elimdeki kocaman anahtarı bana bu oyunu oynıyan Ebubekirin başına indir- dim. Pencereden fırladım. Bir ağaç dalına yapıştım. Ağaç dalı kırıldı. Bahçeye düştüm. Girdiğim kapr dan dışarı: çıktım. Bin (omüşkülâtla (Ispanyadan ayrılarak, saçım sakalım uzamış bir halde, perişan, O Cezair'e avdet ettim. Arkadaşım Esseyit Ali Ebül Kerim'in evine iltica ettim. Esseyyit beni karşıladı: — Bende seni merak ediyor- dum! -dedi.- Macerani öğrendim... — Nereden? — Gazetelerden... Dünya çal- kalaniyor, ayul... Sana müthiş bir oyun oynamışlar,. Fakat oyna- dıkları oyun (o adliye tarafından ortaya çıkarılmış... Şimdi kont mev- kuf... Tahtı muhakemede.. Meğer, kont, gayet zengin olan zevcesini öldürterek mirasa konmak için, böyle dolambaçlı bir plân tertip etmiş... Cinayeti sana yükliyecek- lermiş,.. Seni katil diye, elirdeki anahtarla © yakalatacaklarmış... Geçmiş olsun... j : Nasıl, maceramı beğendiniz mi, efendina?... Nakili: (Vâ- Nü) Promete suvarisi hakkında tahkikat yapılacak Ceherbourg 23 (A.A) Bahriye geçenlerde batmış olan nazırı, Promete süvarisi M. Dumesnil hakkında iptidai tahkikat icrasını emretmiştir. YENİ NEŞRİYAT Nişar hafriyat sahasında Ankara 1932 tarih kongresin- den sonra Alişar hafriyatını ziyarete gidemeyen omuallimler Ömer Kemal beyin “Alişar hafri- yat sahasında, isimli eserini oku- makla gitmiş kadar istifade etmiş olurlar. Tetkik mahsulü olan bu eseri yalnız tarih muallimlerine değil, bütün muallimlere ve mü- nevyerlere hararetle tavsiye ederiz. Her kitapçida bulunur. EMLÂK SAHİPLERİ! Kira kontratları tecdit zamanı yaklaşıyor | Kiracılarla münakaşa ve pazarlık her vakit müşkil ise de bu sene ahval dolayı- sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz EMLÂKiNİZiN iDARESİNİĞ Bahçekapı Taşhan No. 20 - 21-22de mukim UMUM EMLÂK AGENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON 20307

Bu sayıdan diğer sayfalar: