26 Ağustos 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

26 Ağustos 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No. 15 AŞK DİLENCİLERİ Nakleden: ISKENDER FAHRETTİN © 26 Ağustos 1932 “Bahriyeliler istedikleri yerde demirleyip durabilirler. Ya biz..? Zavallı bizler ! En kötü bir firene bile malik değiliz...,, Gemide bir detektife görünmek hiç te işine gelmiyordu. Kaytın bir kaçakcı gibi gizli (Uticaretler peşinde koştuğu gazetelere akse- derse, bütün istikbali mahvola- bilirdi. Mühendis (o Kayt kamarasında otururken, arkadaşı gülerek ka- pıyı açtı: — Aman azizim, dedi, Mis Barney bazı kimseleri ele vermek için polise yardım edecekmiş. Detektifin nezareti altında Ispanya sularına doğru gidiyoruz. o Polis bafiyesinin oObu kadınla dost olduğunu görürse, seni de tevkif edebilir. — Çok korkuyorum, azizim! Keşke bunu hareketimizden evvel keşfetseydin! — Gemiye binmiyecek miydin? — Tabii.. Ben böyle üzüntülü seyahatten hoşlanmam. Başka bir vapurla sizden evvel Nev Yorka gider ve sizi orada beklerdim. — Ziyanı yok. Semkamarandan çıkmadığın Oo müddetçe ( tehlike yoktur. Kayt yalvarmağa başladı: — Sevgilimi bir defacık olsun göremez miyim? Ona, gizlice, benim burada olduğumu söyliye- mez misin? — Kati olarak söz veremem.. Fakat, çalışırım.. — Teşekkür ederim. Sen, iki kalbi birbirine bağlamaktan zevk alırsın! Bana bu iyiliği yaparsan, seni ölünciye kadar unutmıya- cağım. * .» Çapkın kaptan, o gün ilk defa gördüğü bu güzel kadını o kadar çok sevmiştiki... Eğer gece yarısı Barney kamarasına gelmiyecek olursa, Cimi ertesi sabah mutlaka geminin kömürlüğüne attıracaktı.. Dört saat kaptan köşkünde nöbet bekledikten (sonra, gece saat onda kamarasına dönecek ve Barneyi bekliyecekti. Gece, gemide bir kaç tayfa ile görüştü: Barneyin hâmisi ge- mide ameleyi suvari aleyhine tah- rik ediyor diyerek, Cim aleyhinde tertibat bile almıştı. Gemi süratle yoluna devam ediyordu. Suvarinin nöbeti terketmek zamanı gelmişti. İkinci kaptanı dört gözle bekliyordu. Hava karardıkça, gözünün önünde Mis Barneyin hayali carlanıyordu. O ne güzel kadındı! Iri manalı gözleri, gülüşleri, yürüyüşü... Her şeyi cazipti. Barney, suvarinin çok beğendiği kadın tiplerinden biri idi. Kaçakçı gemisinin (o süvarisi enginlere doğru giderken saate baktı: — Beş dakika var... Saatin büyük akrebi bir türlü 10 rakkamının üzerine gelmi- yordu. Birdenbire kaptan nöbete gel- mişti. Süvari her şeyden evvel geniş bir nefes aldı. Sonra suratından akan terleri sordu: — Misafirlerimiz yerleştiler mi? Genç kaptan anlamamış gibi göründü: — Viski kaçakçılarını mı soru- yorsunuz ? | — Hayır canım... kırmızı silerek — Ha.. Ha anladım. Tütün mubtekirinden obahsediyorsunuz.. Çok rahattır. Suvarinin çanı sıkıldı : — Mister Cim ve soruyorum. — Yani 8 numaralı kamara yol- cularını, değil mi? — Nasıl, yemek yediler mi? Garsonların kendilerine iyi bak- malarını tenbih etmiştim... Genç kaptan süvarinin geçti. — Sofrada bir karı kocadan ziyade iki arkadaş gibi oturdular. — Tabii.. Kibar âleminde ya- şayan çiftler, umumi mahallerde iki arkadaş gibi resmi görünürler. Süvari demir merdivenden iner- ken kendi kendine söylendi: — Bravo Cim.. Ümit ettiğim den fazla kibarlaşmış... * karısını yerine Süvari yemek salonunda... Cim uzaktan süvarinin geldiğini görünce Barneyin kulağına fısıl- dadı: — Aman yavrum, göreyim seni! Süvariye biraz fazlaca iltifat et... Ben kamaraya kadar gidiyorum. Bu babacan adamı - New Yorka varıncıya kadar - tamamile avucu- muzun içine almalıyız... — Bu endişeye sebep ne? Yeni bir tehlike karşısında mıyız? — Hayır.. Tehlike belki Nev- yorka çıkarken yüz gösterecek. Suvariyi tamamile elde edersek Nevyorka kolayca çıkarız. Hem sen dikkat et, sakın muhavere arasında tevkifhaneden kaçtığın- dan filân bahsetme. — Suvari bir şey bilmiyor mu? — Çok şey biliyor, fakat bunu bilmiyor. Seni yüksek aileye men- sup bir kadın zannediyor. Ailenin rızası olmadan seni Nevyorka kaçırdığımı söylemiştim... Süvari yemek masasının başına gelince etrafındakilere ayrı ayrı başile selâm verdi. Sonra Mis Barney'ye dönerek: — Nasıl, rahat mısınız, Mis? Diye sordu. Güzel kadın göründü : — Sayenizde hiç bir şeye ihti- yacımız yok. — Cim nereye gitti? — Kamarasında uzanmağa.. Suvari, boş bir koltuğa oturdu. — Uyku için çok erken, deiğlmi? — Bir az başı döndü de. Maa- mafih biz saat sekizde yemiştik. Aradan iki saat geçti. Suvari gözlerini süzerek başıni salladı: — İşte biz böyle her akşam saat ondan evvel yemek yemeyiz. denizcilerin (o hayatında intizam yoktur. Bazen bir fırtına çıkar; ne yemek yiye bilir, nede gözüne uyku girer... hayatımız dalgalar, furtınalararasında geçip gidiyur. Barney şen bir kahkaha attı. — Ne güzel söz.. Bizim haya- tımız sanki dalgalar, fırtınalar çok omültefit arasında geçmiyor mu zannediyor- sunuz, kumandan?! Suvari yemeğini yemeğe başladı. Barney devam etti: — Bizim hayatımız sizinkinden çok daha müthiş fırtınalar içinde geçiyor. Gün olur ki, sağdan soldan gelen bir çok dalgaların arasında bocalayıp kalırız. İltica edecek ufacık bir liman bile bulamayız. OHalbuki siz biç Talili milyoner Hem gazetecileri atlattı, hem sırrını söylemedi Belçikada ekseri istikrazlar ikramiyelidir, Geçende bu istik- razların yapılan son keşidesinde, bu istikraz tahvillerinden birini hâmil olan adamın beş milyon frank kazandığı tahakkuk etmiş- tir.Bu talili Gand ile Anvers şehir- leri arasında Saint Nicolas mınta- kasında oturduğu malüm isede ismi ve hüviyeti bilinmiyor, ken- disi de ötekinir berikinin izacatına, dostlarının istikraz (taleplerine maruz kalmamak için ismini ifşa etmiyordu. Bu itibarla Belçikalı meslek- daşlarımızın kendi izini bulmak, yeni milyonerin ibtisaslarını sor- mak hususundaki bütün gayretleri, bütün araştırmaları boşa gitmiştir. Iş bu safhada iken, Brüksel gazetelerinden birine şu maalde bir mektup gönderilmiş : “Beş milyonu kazanan bah- tiyarın bendeniz olduğumu size kemali meserretle bildiriyorum.,, Mektubun altında, gönderenin ismi ve adresi de gayet vazih bir surette yazılı bulunuyordu. Yeni milyonerin yerini en niha- yet ögrendiklerini zanneden bır alay gazeteci fotoğrafcılarla be- raber Hainaut kasabasına koş- muşlar, ve mektupta talili milyo- ner diye gösterilen zatı bularak ihtisaslarını sormuşlardır. Mektupta adresi bildirilen adam, gazeteci- lerin sualinden hayrette kalarak: — Ben mi milyoner oldum! Heyhat! Ben ancak 25,000 frank kazandım. — Ya bu mektup sizin değil mi? — Müsaade idiniz. Ben kati- yen böyle bir mektup yazmadım. Esasen yazısı da benimki değil- dir. Demiş ve biraz düşündükten sonra şu sözleri ilâve etmiştir: — Bu fena şakanın kimler ta- rafından yapıldığını şimdi anla- yorum. Ben, belediye meclisi âzasındanım. Düşmanlarım çoktur. Beni izaç etmek için bu fena şakayı yapmışlardır. Talili milyoner, sırrını saklar- ken gazetecileri de atlatmayı ih- mal etmemiştir. Bursada zafer bayramı hazırlığı Bursa 25 (Hususi)— 30 ağustos zafer ve 11 eylül kurtuluş bay- ramlarını kutlulamak için hazırlık- lar devam ediyor. Şehrin birçok yerinde yeni takızaferler yapıl- maktadır. 11 eylül bayramında yapılacak olan tezahüratı filme almak için bir program hazırlayan heyet işin ana hatlarını tesbit etmiştir. Bu içtimaları eski mebuslardan fabri- katör Osman Nuri bey idare etmektedi olmazsa mahir ve tecrübeli bir kaptansınız ! Geminiz fırtına- ya tutulursa iltica edecek bir liman bulabilirsiniz ! Bizim gibi karaya oturup dalgalara mağlüp olmazsınız | Biz, hayatla boğuşma- sını bilmiyen ve daima mağlüp düşen zavallılarız. — Babriyelileri çok seviyorsu- nuz demek...? — O kadar çok severim ki.. Denizde coşğun dalgalarla boğu- şan kahraman bir kaptan olama- dığıma çok müteessirim. — Hayatta kaptanlık edecek sahalar vardır zannediyorum, mis! — Faydasız.. Çünkü sizin fazla olarak can kurtaranlarınız ve icabında durabilecek odemiriniz var! İstediğiniz yerde demirleyip tevakkuf edebilirsiniz! Ya biz..? Zavallı bizler! En kötü bir firene bile malik değiliz. (Arkası var) Her akşam bir hikâye Birinci adam — Yollara da hiç lâmba yakmayorlar. Allah belâ- larını versin be.. Ikinci adam — Tabii.. Gece on iki oldu.. Lâmbalar on birde sö- nüyor. Birinci adam — Bir kaç dakika daha bekleyelim. Sonra evin ar- kasındaki duvarı tırmanırız dedikti değil mi? Ikinci adam — Evet. Birinci adam — Duvar yüksek mi? Ikinci adam — Hayır, bir adam boyunda. Birinci adam — Ya bahçeyi geçtiğimiz sırada bahçıvan bizi görürse? (o Çakılları (o hışırdatırız belki... Ikinci adam — Yerde çakıl yok... Yer, çimen kaplı. Kismen de toprak... Her halde gürültü çıkarmayız. Birinci adam — Evde ihtiyar- dan başka kimse olmadığına emin misin? Ikinci adam — korkma... Evde yalnız oturuyor. Hizmet bile kullanmıyan titizin bi Titiz amma, pis mi pisl... Hasis, herif. Birinci adam—serveti nakit mi imiş? Ikinci adam — Evet parasını da bankaya koymıyormuş... Bunu hep bizim mahallede oturan ça- maşırcı kadından öğrendim, para- lar bir dolapdaymış. Dolap ta sağ- lam değilmiş. Bunu da öğrendim. Dolap yatak odasında dururmuş. Volan maun rengindeymiş. Eve nasıl girildiğini de tahkik ettim. Dün bizzat evin içine bir göz attım. Birinci adam — Bu işi nasıl yaptın ? Ikinci adam — Söyledima... Elime uydurma biz tavsiye mek- tubu aldım. Bununla ihtiyara mü- racaat ederek iş istedim. Ön taraf- ancak Kapıyı bana bizzat açtı. Mektubu okurken, ben de arkasından so- faya girdim. oYatak odasına, salona bir göz atabildim. Para- sının saklı (durması icap eden bolabı da gördüm. Simdi içeri gireceğimiz pencereyi de gördüm. Pancurlarını kapamıyor. Birinci adam - Şu saatte uyu- duğuna emin misin? (Uyanıksa gürültü mürültü eder de başımızı belâya sokar. Ikinci adam — Meraklanma bizi rahatsız etmez.. Birinci adam — Eh, haydi öy- leyse iş başına.,, Gürültü etmi- yelim. Hem bu sokakta adamlar var.. Öteki sokaktan dolaşalım. Ikinci adam — Otur aşacağı- mız duyar bu, değil mi? Fakat nedir bu halin kuzum? Pek dur- gunluğun var, Birinci adam — Doğrusunu istersen bu berbat mesleğimden hoşlanmıyorum. Insan daimi su- retta tehlike ve heyecan içinde.. Allah verede bir belâ çıkmasa... Ikinci adam — Canım, böyle şeyleri aklından geçirme... Birinci adam — Olur... Yavaş yürüyelim. ( Pencereyi açarken hafifçe gürültü çıkarırlar.) Aman, kuzum.. Elimizden bir kaza çık- masın... Rica ederim, adamı öl- | dürmeğe (o filân o kalkışmıyalım.. ! Sade soyup çekilelim... Haydi ilk İ önce eve sen gir. Fakat hay Allah müstahakkını versin... Aya- İğına terlik de giymemişsin... Ayak- kabıları gıcıdıyor... Galoş kundura gibi... Ikinci adam — Yağmur yağı- yordu. Ayaklarım ıslanmasın diye terlik giymedim. Geceleyin hirsızlık taki parmaklık kapı kapanmamıştı. ee —I Birinci adam. — Ben de senin arkandan eve giriyorum.. Sende bir cep lâmbası olacak... İçinde para olan dolap şu mu?... Açması fena olmıyacak... Ikinci adam — Hay Allah müs- tahakkını versin.. Birinci adam — Ne var? Ikinci adam — Odadan gürültü geliyor. Birinci adam — Gördün mü yaptığın işi?... Hani sen, adamın uyuduğunu söylüyordun?... Uyu- muyor demek ki... Uyumadığına fena ediyor doğrusu... Bak, bak... Bir elinde tüfek, öteki elinde bir mum... Buraya doğru geliyor... Ya onun hali, yahut da bizim halimiz berbattır 1... Dikkat!... Sen lâm- bayı söndür, ben de matraği kafasına indireyim. (Sus söndü- rürler... Yere bir cismin yuvar- lanması duyulur... ) Öldü... Inşa- allah ölmemiştir de sadece bayıl- mıştır. Fakat ne oluyor ? Sesler işitilir — Bravo! Bravo | Bravo | Birinci adam — Ne oluyoruz ? Ikinci adam — Bilmem... Komiserin sesi — Polisler, gelin!.. Lâmbaları yakın. Artık tehlike kalmadı.. Haydi, muavin bey.. Müdüriyete telefon et.. Müdür beyefendiye de ki: “Salgın deli, mahallenin iki kahraman delikanlısı tarafından bayıltılmış, yakalanmıştır.,, Artık, umumi teh- like zail oldu. Zira, tüfeği de elinden alındı. Sesler — Bravo! Bravo! Bravo!. (Polisler ve ahali, ihtifahgâhla- rından çıkarak, azgın delinin hak- kından geldiği için, birinci ve ikinci adamın ellerini sıkarlar. | Nakı (Hatice Süreyya) Amsterdam kongresine gidecek Ruslar Moskova 24 (A.A. )— Tas ajansı bildiriyor: Alınan malümata nazaran Holanda (hükümetinin Amsterdamda inikat edecek harp aleyhindeki Okongreye bilümum murahhasların bilâistisna iştira- kine evelce müsaade etmiş olmasına rağmen Holanda makamatı Sovyet murahhaslarına vize verilmiyeceği kongreyi tertip eden heyete bil- dirmiştir. Tertip heyeti omurahbhasların Holandaya girmelerine müsaade istihsali için lâzım gelen tedbiri ittihaz etmiştir. Palamut bolluğu Palamut bolluğu başlamıştır. Dün Boğaziçinin muhtelif yerle- rinden, (o Balıkhaneye 20 kayık palamut gelmiştir. 10802 NOJATAL IZINIdA |GABL INISILNIJV YWINI ANAN muyauı eP 22 - 12 - 02. “ON ueygez, ıdeyoducg fi INISIUVA! NIZINIYYIMIĞ Z1U9S49)SI MELUNanM uepaejeğeyeunlu Soyu ng 41yb9bjo İRB vYDp 2)1S -ıivjop jpnyv aus ng op 3s) pysnu şıyvn soy yipapzpd Mon Dsbypunu Duoptoray Jaodiğejpyek TüeUlez Şip9o) MEpYEAŞNON BAY l3IdIHVS MYTW3

Bu sayıdan diğer sayfalar: