8 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

8 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İSE heyecan uyandıran! karışık bir cinayet Bir doktor Doktor Rihter Almanyada Bon şehrinde ge- çende çok karışık ve esrarengiz bir cinayet olmuş, doktor Rihter isminde biri katil sıfatile tutul- muştu. Bon cinayet mahkemesi beş gün mütemadiyen bu karışık davayı görmekle meşgul olmuş ve neticede doktoru idama mah- küm etmişti, Bu mahkümiyet kararına rağ- men halkın büyük bir kısmı dok- torun masum olduğuna kanidi ve bu kanaatı kuvvetlendiren bazı deliler de vardı. Bu sebeple tem- yiz mahkemesi, kararı nakzede- rek davanın yeniden görülmesi için evrakı geri göndermiştir. Bon şehri halkı arasında deh- şetli bir merak ve alâka uyan- dıran bu karanlık hadisenin taf- silâtı şudur: Doktor Rihter fakir bir çiftçi- nin oğludur. Fakat muntazam bir tahsil görmüştür. Tıp fakültesini bitirdikten sonra Bon şehri kli- niğine asistan sıfatiyle girmişti ve şehrin kibar salonlarına devam etmeğe başlamıştır. Doktor bir (baloda madam Martens namında esmer güzeli bir kadınla tanışmış, kadın genç doktorun pek hoşuna gittiği cihetle, münasebet tesis etmiş, aradan bir müddet geçtikten sonra kadınla birlikte yaşamağa başlamıştır. Muaşakanın başlangıcı sırasında genç kadının kocası bir sirkat yüzünden hapishanede bulunduğu cihetle, genç kadın istediğini yapabiliyor ve asistandan başka Bon şehri mahkeme âza mülâ- zimlerinden obirile de âşıkane münasebette bulunuyordu. Koca hapisten çıkınca. Martens mahkümiyetini bitirerek hapishaneden çıktıktan sonra zev- cesinin sadakatsizliğini öğrenince talâk davası açmış, karısının âşık- ları arasında doktor Ribteri de zikreylemiştir. Bunun üzerine genç doktor çok müşkül bir vaziyet karşısında kalmıştır. Ya bu iddiayı kabul, yahut kadını kurtarmak için yalan yere yemin edecekti. Madam Martens genç doktorun tereddüdünü görünce, aleyhine şahadet ettiği takdirde kendisini çocuğunu düşürmekle ittiham ede- ceğini söyliyerek tehdit etmiştir. Bu tehdit üzerine doktor, madam Martens ile hiç bir münasebette bulunmadığına yemin etmiştir. ölüm cezasına mahküm edildi, fakat temyiz hükmü nakzetti Fakat iş bununla bitmemiştir. Asistanının yalan yere yemin et- mesinden müteessir olan hastane müdürü, aradan bir kaç gün geçtikten sonra genç doktora yol vermiştir. Bunun üzerine doktor Rihter, Bon şehrinden Bingen şebrine gelerek bir muayenehane açmış, kocasından boşanmış olan metresine de kendisile münasebe- tini kesmek için mühimce bir para vermişti. Garip bir talep Fakat madam Martens verdiği vade ve aldığı tazminata rağmen doktorla münasebetini kesmemiş, doktoru tehdit etmekte devam eylemiştir. Aradan epice bir zaman. geç- miş, genç doktorun da müşterileri çoğaldığı cihetle, kendisine yar- dım etmek için bir kadını asistan sıfatile yanma almağa mecbur kalmıştır. Bunu öğrenen madam Martens eski âşıkını ziyaret ede- rek, kendisinin yüzünden koca- sından boşandığı ve maişetinden mahrum kaldığını söyliyerek bu vazifeye kendisini almasısı iste- miştir. Doktor, bu talebi kati surette reddedince kadın ağlamış, sızla- mış, bir aralık sinir buhranına tu- tularak bayılmış, neticede sükünet bularak doktorun yanından ayrıl- mış fakat o dakikadan itibaren kederini unutmak için kokain kullanmağa başlamıştır. Doktor kadınla - münasebetini kesmek istedikce, öteki ısrar ediyor, hattâ kendisile evlenme- sini istiyecek kadar ileri varıyordu. Yalandan hastalık! Nihayet bir gün, doktora hasta olduğunu bildirmiş ve kendisini muayene için evine kadar gelme- sini rica eylemiştir. Doktor bu talebi reddetmiyerek eski metre- sinin evine gitmiştir. Genç kadın kendisini muayene ettirmek için soyunduktan sonra bir; kaç dakika odadan dışarı çıkmış, fakat tekrar doktorun yanına avdet ettiği za- man Saçlarını yolarak: “Imdat! Imdat! Beni zehirlemişler, diye bağırmağa başlamış ve yarı çiplak bir halde sokağa fırlayarak ma- halle halkını başına toplamıştır. Doktor, genç kadının arkasıddan koşmuş ve feryat o ve figanlara koşan iki polisin yardimile ken- disini yakalayarak bir hastaneye götürmüştür. Kadın, zehirlenmiş olduğu iddi- azını tekrar edince uzun uzadıya muayene edilmiş, fakat kendisin- de hiç bir zehirlenme (alâmeti görülmemiştir, Genç kadın, hastanede fazla gürültü yapmağa başlayınca, ken- disinin sinirliler koğuşuna nakle- dilmesine mecburiyet ( hasıl ol- muştur. Genç kadın, öteki pavyona nakledilirken hasta bakıcılarından birine, bir pusulacık vermiş, bunu Bon şehri mahkeme âzıa mülâzimine göndermesini rica eylemiştir. Doktor tevkif ediliyor Tezkerenin içinde şu cümle ya- zılı idil “Azizim Otol doktor Rihter beni zehirledi,, Madam Mertens, Madam Martens sinirliler koğuşuna nakledildikten bir çeryek saat sonra vefat et- miştir. Mahkeme âza mülâzımı bu tez- kereyi alınca, derhal teşebbüsatta bulunmuş, dokter Rihter, metre- sini zehirlemek cürmile tevkif edilmiştir. Ortada mevcut bazı deliller ve emmarelerde hakikaten dok- torun vaziyetini o müşkülleştiriyor idi. Evvelâ doktor ilk ifadesinde dehşetli bir heyecan içinde bulun- duğu cihetle, bir birini nakzedici sözler söylemişti. Fakat ölen kadının bağırsak- larında yapılan tahlil neticesi, hiç bir zehirin mevçudiyetini gös- termiyordu. - Tıbbı adli, verdiği raporda genç kadının ölümünün, nevini tayin edemediği bir zehir- den mütevellit kalp sektesine atfediyordu. Doktor. Rihter (o mahkemede kendisini şiddetle müdafaa etmiş ve ölümün, hastahanede genç kadına yapılan Kardiasol şırınga- sının, morfin ve kokain kullan- masından dolayı, yaptığı aksülâ- melden mütevellit olacağını iddia etmiş isede bu iddiasını isbat edememiş bu itibarla doktorun idama mahkümiyetine karar ve- rilmiştir. Yeni bir şahit Mahkümiyet kararından sonra bazı deliller ve müddeiumumiliğe müracaat eden bir şahidin ifşaatı, ilk hükmün nakzedilmesini ve dava- nın. yeniden görülmesini intaç eylemiştir. Bu şahide göre madam Mer- “tens, vefatından bir kaç gün evvel buna benzer bir davayı rüyet eden mahkemenin salonundan çıkarken, eski âşıkından intikam almak için çok şeytanatkârane bir oyun hazırladığını söylemiştir. Mahkeme, bunun üzerine Almanya efkârı umumiyesinde dehşetli bir alâka ve heyecan uyandıran bu karışık davayı yeniden rüyet ede- cektir. Bankalardaki tasarruf hesapları Milli iktisat ve tasarruf cemiyeti bankalardaki tasarruf hesaplarının 1931 senesi sonunda 38 milyon liraya baliğ olduğunu hesap etmiştir. e Yapılan bir tahmine göre 932 senesi nihayetinde, bu yekün 50 milyon lira olacaktır. kasaba: Me “Polatlı > mektupları Güzel ve tarihi bir Polatlı Polatlı Istasyonu ve Gazi mahallesinden bir kısmı Polatlı 2 — Ankaranın hükümet merkezi olduğu günden beri bu şehrin etrafında yeni yeni asri köyler ve büyük kasabalar doğ- mağa başladı. Bilhassa Eskişehir- den itibaren hat boyuna dizilen, nümune köyleri orta Anadoluda kaynayan yeni hayatı haber ver- mektedir. Bu nahiyelerden birisi olan ( Polatlı ) 1926 senesinde kaza merkezi oldu. Sakarya harbi esnasında büyük bir tarihi şöhret kazanan Polatlıda, evvelce bir kaç tüccar otuz kadar zahire anbarı altmış kadar bina vardı. Sakarya muzafferiyeti bu nahiyenin etrafını oçerçeveliyen Kartal tepe, Beş tepeler, Basri baba tepelerinde kazanılmıştı. Sakarya harbi esnasında Ismet paşa Hz. Polatlıda Ömer ağanın evinde kalıyordu. Başkumandanlık karargâhı da ( Elâgöz ) köyünde Ali ağanın köy odasında idi. Polatlının çenubu şarki tepeleri yunanlılarla şımali garbisi de türk askerleriyle dolu idi. (o Sakarya harbi Ankaraya üç buçuk saat mesafede bulunan Polatk sırtla- rında oluyor. Top sesleri Ankara sırtlarından işidiyordu. 1922 senesi yunanlılari Sakarya nehrine Polatlı civarında döküle- rek Afyona kadar püskürtülmüş- lerdir. Burası milli mücadelenin yüksek (o menlkıbelerile dolu bir kasabadır. Bütün tarlaları top taneleri, mermi kovanlarile, insan kemiklerile doludur. Büyük erkânıharbiye reisi müşür Fevzi paşa Hz. bu . kasabaya bir Sakarya şehitler "abidesi dikilme- sini ercrettiler. Basri, Menteşe, Karsan, Polatlı köylüleri harbin vukua geldiği vadilerden, Türk siperlerinden kemikleri toplıyarak torba, torba Polatlıya getirmiş- lerdir. Bu kemiklerle 699 Sakarya şehidi toplanmış şehitler mezarlığı ile ortasına birde mermerden bir abide rekzedilmiştir, ve abideye şu beyit hâkkettirilmiştir: Biz burada Yunana bir mezar kazdık Can verdik Türkiye yaşasın diye Al kanla Sakarya tarihini yazdık Millete bir vatan ettik hediye 23 Agustos 1337 12 Eylül 1338 Harpten sonra Istiklâl mücadelesinde şöhret bulan bu küçük köye, zaferden sonra civar kazalardan bilhassa Beypazarı Sivrihisardan akın vardır, Bunlarla beraber (Romanyadan gelen muhacirler de yerleşmişlerdir. 1931 senesinde Polatlı 500 hane olmuş, nüfusu da (3) bine çıkmıştır. Burada mütemadiyen inşaata devam edilmektedir. 1931 senesinde oObüyük kışlalar da yapıldı. Şehir, tren yolunun iki tarafına yayılmıştır. İstasyonun şimal kıs- mında kârgir iki üç katlı Marsilya kiremitli binalar, bir büyük ve asri ilk mektep binası, ziraat ve iş bankası binaları yapılmıştır. Istasyondan aşağı inildiği zaman, muntazam kaldırımlı bir çarşısı göze çarpmaktadır. Bu çarşıda bükümet konağı, belediye dairesi, askerlik şubesi ve ara sıra yapıl- mış kârgir akaretler, tiftik depo- ları, büyük zahire ambarları vardır. Şehirde Ismail Hakkı bey isminde bir zatın açtığı bir eczane Abdul- lah ve Hamdi beyler isminde iki doktor, muntazam işliyen bir pos- tane vardır. Postane müdürü Baha bey yedi senedir burada postayı idare etmektedir. Polatlıya on dakika mesafede. Menteşe köyü vardır. Buranın binaları kerpiçten, üzerleri saz- dandır. Bura ahalisi çiftçidir ve hayvan beslerler... Kadınları çok çalışkandır, Sabah beşten akşam güneş batıncıya kadar hiç durma- dan çalışırlar. Türk kadınının yük- sek faaliyetini burada görmek kabildir. Polatlının tereyağı, bilhassa peyniri pek meşhurdur. Son ba- harda İzmir taraflarından atlar üzerinde (Çalcılar) denilen ahalisi gelir, bura köylülerine incir, üzüm, bulama vererek yavan peyniri alır, İzmire dönerler. Nisan ayı içinde Sıvastan grup grup yaya orakçılar gelir. Bunlar Izmir taraflarına orak biçmeğe giderler. Bu grupların aralarında söyledikleri türküler, koşmalar tetkike değer.. Büyük tiftik depolarında köy- lüler çalışırlar. Buranın köylüsü gayet gürbüz ve neş'elidir. Bura köylülerinin düğünleri de pek parlak olur. Türk âdetlerinin en eski şekilleri burada tetkik edi- lebilir. Perşembe günü, bütün köylüler ellerinde pazlamalar kain pederin evi önüne gelirler. Köy- lülere pilâv ve, et dağıtırlar... Etleri - pazlamaların üstüne koya- rak giderler. Eğlencede def davul çalınır... Gelin önüne futa ve yüzüne al ve pullu duvak koyar. Zifaf günü damadın evi önünde testi kırılır. Damat etrafa yemiş serper... Ge- lin evde günlerce kimse ile gö- rüşmez. Hediye verenlerle yavaş, yavaş görüşmeğe başlar... Polatlının istihsalâtı Polatlı, iç Anadolunun en meş- hur buğday ambarıdır. Burası bire on, bire yirmi buğday verir, yetiştirdiği buğday, Konya ve Eskişehirden sonra üçüncü gelir.. Fakat Polatlı buğdayı Istanbul borsasında daima birinci derece- dedir. Her yerin buğdayından bir kuruş fazlasına satılır. Talibi çoktur. 1931 senesinde 20 milyon kile buğday, 450 bin kilo arpa, 300 bin kilo yulaf, 30 bin kilo pirinç, 20 bin kilo hayvanatı ehliye derisi, 100 bin kilo tiftik, 100 bin kile yapağı, 5 bin kilo sade yağ, 5 bir. kilo peynir istihsal etmiştir. Bu kazada, 78 bin tiftik keçisi, 83 bir koyun, 7600 sığır, 1400 at, 3 bin merkep vardır. Enver Behnan

Bu sayıdan diğer sayfalar: