24 Kasım 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

24 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 10 Atina mektupları Çaldaris kabinesi nasıl itimat reyi aldı? Kabinenin istikbali, iktisadi buhrana karşı alacağı tedbirlere bağlıdır Atina 20 (Hususi muhabirimiz- den) — Ahrar fırkâsından bazı müfritlerin arzu ve emelleri hilâ fna olarak Çaldaris kabinesi, meclisten itimat reyi ve parlâ- mentonun iki ay müddetle tatil karannı alabildi. Vakia kabineye verilen itimat reyi, bir müsamaha reyinden ibaretti Yani mubalif siyasi fırkalar ve Jistler, M. Çala, programını kendi &mellerine uygun gördüklerinden değil, fakat memleketi şimdilik siyasi buhran- 'dan kurtarmak arzusunda bulun- duklandan dolayı, kabineye itimat reyi vermişlerdir. Bu defaki itimat reyi, Yunan parlâmentosunun âdat ve önaneleri hilâfına olarak tayini esami ile değil, fakat el kaldır. mak suretile verilmiştir. Geçen mektupta, Çaldaris ka- hinesinin makamı iktidarda tutuna- bilmesi, o muhalif cumhuriyetçi fırkalar rücsasından “M. Papa Anastasyonun ve | bilhassa İL. Kafandarisin takib epecekleri hattı harekete bağlı olduğunu bildir. miştim. Çünkü Venizelsis ve ahali fırkalarınn mebus adedi aşağı yukarı yekdiğerine mü olduğu | cihetle, bükümetin iktidar mevkinde tutunabilmesi veyahut düşürülmesi meselesinde, müvazene âmili rolünü oynamak vazifesi M. Papaanastasyo ile M. Kafandarisin mecliste haiz bulun- dukları 25 mebuşluk kuvvete düşüyordu. Vala ahrar fırkası yani Veni zelistler, kendi proğramlarının esas noktalarına dokunulmamak. şartile, kabineye bilhassa mall ve işkülâtı ortadan kal dırmak için alacağı tedbirlerde ve meclise vereceği lâyibalarda yardım edeceklerini söyleyip du- ruyorlardı. Fakat yeni kabine, iktidara geçtikten sonra ordu erkânı arasında bazı tebeddüller düşür” mek ve bu hususta diğer muha- if cumburiyetçi fırkalar reislerini de kandırmak hususunda bir te- mayül görülmüştü. Hattâ, harbiye nazırı ceneral Kondilisin, diktatörlük ilân etmek niyetinde bulunduğuna dair ortaya çıkarılan şayiaların maksat ve ayesi, muhalif cumhuriyetçi fır alar reislerini telâşa düşürmek ve kabineye itimatsızlık reyi ver- meğe sevketmek emeline matufta. indir ki, bir hafta evvel kabinesinin mukadderatı okuduktan isteyince, rogramını itimat | reyi sonra venizelistler de dahil olduğu halde bütün cumhuriyetçi — fırkaların müşterek reyile düşürüleceği mu- bakkal addolunuyordu. Fakat ceneral Kondilisin ken- disine atfedilen diktatörlük şar yizlarınm asıl ve esası olmadığını göstermek ve kabineyi düşürü mek tehlikesinden kurtarmak için başvekile derhal istifasını, verme- mekte tereddüt etmemesi, vaziyeti kurlarmıs, — kendisine atfedilen diktatörlük şayiasının, sirf siyasi bir entrikadan ibaret olduğu anla- galmıştır. Bunun için M. Çaldaris, mee- lise gelerek proğramını okuduktan sonra M, Papa Anastasiyo ile M. Kafandaris gruplarının yeni kabine- ye itimat reyi vereceklerini söy- lemeleri üzerine müfrit Venize- Kabineye muzaharet eden fırka) relslerinden M. Kalandi listler akalliyette kalmamak için kabineye itimatsızlık reyi ver mekten çekinmişlerdir. İşte bu suretle Çaldaris kabi- nesi, iktidar mevkinde kalmıştır. Yunan parlâmentosunun kânunu- sanin ortasına kadar müzakeratını tatil ettiğine bakılırsa, o tarihe kadar, beklenmedik £ hadiseler çıkmazsa kabine için bir tehlike mevcat olmadığına hükmetmek lâzımdır. Esasen Çaldaris kabinesi de Venizelistleri | kızdırmamak için şimdiye kadar Yunanistanda cari olan âdet ve taamül bilâfma ola- rak kendi taraflarını tayin etmek için memurlar. arasında geniş bir tasfiye yapmaktan çekinmekte ve yalız büyük memuriyetlere kendi adamlarını geçirmekle iktifa et mektedir. Yeni kabinenin en belli başlı işini, mali ve iktisadi meseleler teşkil etmektedir. Yeni başvekil, medis huzurunda halka yeni vergiler koymıyacağını resmen taahhüt etmiş olduğundan bütçe- deki açığın tasarrufla kapatılması lâzımdır. Bunun için hükümet, ji masrafları kısmak lâzım gel- diğini tetkik ile meşguldür. Maliye! nazaretini, şimdilik başvekil M. Çaldaris o muvakkaten üzerine almıştır. Yeni kabine, al tedbirler ile, bütçe açığını kapı mağa, ve iktisadi buhranı, tamamen olmasa bile kısmen hafifletme muvaffak olursa, mesele kendil inden halledilecek, mubalif fırka- İar isteseler bile kendisini düşür- meğe cesaret edemiyeceklerdir. Her halde kabinenin ömrü, istikbal, iktisadi bubranın hafif. lemesi için alacağı tedbirlerin abetine | bağlıdır. Muhaliflerin, bilhassa Venizelistlerin, kabinece alınacak iktisadi tetbirlerin neti- cesine intizaren pusuya yatmış lduklarını söylersem, vaziyeti tamamile izah etmiş olurum. “ex ve amansız hayat ii delesinde muvat irinci şanlı czdeles bri “mukavemetli sinirlere malik: değilseniz mural prom oi» yomprimelerindEn alınız. İ Kısa bilgiler l Petrol lambası Joni adalarından “Zante, de petrol lambası binlerce sene evvelden beri kullanılmakta imiş. Isanın doğumundan 484 sene evvel, Herodot, lambaları görmüş ve onlardan bahsetmiştir. X Yatakta tam yatmış bir vaziyette okumamalıdır. Çünkü bu takdirde göz adaleleri fazla yorulur, va oraya kan hücum eder. # Insanların elektrik tesirine karşı mukavemetleri, mubtelif bale göre de; Normal bir adamı öldürebilen bir elektrik darbesi, bir sarhoşu öldüremer. Uyuyan bir adam da elektrik tesirine rşı daha mukavemetlidir. Hasta anlar elektriğe karşı çok bas iseler de budala ve ahmak olanlar mukavimdirler. 3 Patinaj ilk defa 1760 sene- sinde İngilterede meydana çık- mıştır. X Şikagoda Dr. Falnez dünyanın en küçük fotogrfını yaparak, onu insanın midesine boğazından bir boru ile sokup midenin içinin fotografını almağa muvaffak ol muştur. Bu âlet, küçük fotograf ile gayet kuvvetli, 12000 mumluk bir lâmbadan müteşekkildir. Bir a midenin 8 muhtelif resmi İmektedir. Her bir resim 2,5 milimetre genişlik ve yüksekliğin dedir, Tetkik edilmek için evvelâ büyütülmektedir. # Parmak izi Avrupada res- men 1901 senesinden beri tatbik ediliyor: Türklerle Çinli ve Japon- lar eskiden beri mübi vesika- ların altına parmaklarını basar lardı, X Normal bir. insanın. vucu- dunun 24 saatte neşrettiği hara- rek 12 kilo buzu eritip kaynat- maya kâfidir. # İngilterede tutulan bir ista- ie göre ber dört katilden intihar etmektir. Katillerin ekserisi 21-30 yaş arasında erkek» lerdir. Üzüm, incir Izmır ticaret ve sanayi odasınin bir raporu Izmir 22 (A. A.) — Şebrimiz sanayi odası üzüm, hakkında bir ticaret ve incir ve tütünlerin rapor neşretmiştir. Bu rapora nazaran o mevsim iptidasından 20/11/932. tarihine kadar İzmir borsasında 41,580,228 kilo üzüm satılmıştı Mevsim iptidasından 14/11/932 tarihine kadar İzmir limanlarından. dışarı memleketlere vaki ihracat 40.961,195 kilodur. Tacirleri ticaret vaziyeti, mevsim iptida sından 2,300,000 okka yan te riben 3,000,000 kilo tütün mübar yaa olunmuştur. Piyasanın açılış tarihinden şim- diye kadar mübayea olunan Hünlerin beher okkasım tütün kampanyaları 70-110 kuruş üze- i i idaresi en iyi kalitelerin beher okieasını 125 kuruştan almıştır. Mıntakanm ge- çen sene tütün rekoltesi 26,000,000 kiloyu bulmuş idi. n sene tülün piyasası, 26 teşrinievvelde açılınış ve o ta- rihten bu sene mabsulünün idra- kine kadar 23,000,000 kilosu satılmıştır. Geçen sene rekoltesin- lınış olan tütünler de peyder pey satılmaktadır. Eğe mutaka- az olduğu işi dükünlerin kâmilen muhakkale nazarile bi acağına lmaktadır. — Aşk, macera ve cinayet romanı — Naklli: — Orospuluk. Zevç, sararmışti; irkilmişti. — Lâmia gidipte yatsa fena olmaz zannederim, & medersin, Macide? Didar da, babası gibi sararmış, irkilmişti. Lâkin, Lâmia'am güzel buklelerini okşamaktan halâ fariğ olmamıştı, Macide hanım da asabiyetten kızarmıştı. Hiddet, yaşkım- lk içindeydi. Ne yapacağını bile- miyordu. Şu ande kocasından da nefret ediyordu. Zira onun haklı olduğunu bir kerre daha anlıyordu. Kızma: — Haydi Lâmia, git yatl - Em- rini veri Lömia, yalvaran nazarlarla ona bekiyordu, uykusu gelmemişti, gitmek istemiyordu. Annesi: — Tekrarlatma, sonra işin fena olur! Haydi çabuk, git, zıbar yat Çocuk, itaat mecburiyetinde kaldı. Ablasının kolları arasından teessürle ayrıldı. Yatmadan evel, büyüklerinin elini öpmek adetiydi. Ilk önce annesine gitti, onun elini öptü sonra babasına, sonra ablasına gitti. Niyhayet, süklüm püklüm yemek odasmdan çıktı. Murat bey, nafiz bir mazarla karısına bakıyordu. — Ne demek istediğini, uma- rum ki, şimdi izah ede, dedi. Kadın, kocasına, acı acı güldü. Sonra, Didarı tepeden tırnağa kadar süzdü. , dilşünceliydi. Ellerini diz- lerinde kavuşturmuştu. Tavandaki kübik avizeyi tetkikle meşgul gibiydi. Bu manzara, üvey anayı büs- bütün kızdırdı, küplere bindirdi. Kocasına hitap ederek: — Pek alâ, Murat bey, -dedi. mademki ber şeyi bilmek isteyor- sun, söyliyeyimde dinle, iftihar et öyleyse. Dün akşam, kızını, bir. delikanlı, bir taksi ile geti- rerek, evimizin biraz ötesine bırakmış, bugün, bir arkadaşının evinde öğle yemği | yiyeceğini söyliyerek çıktı. Bu arkadaşın kim olacağını merak etmiştim, doğrusu... Öğrendimki, Şişli pala- sın önünden bir hususi otomo- bile binmiş... Reşide hanımların hizmetcisi onu © gözetlemiş, Kızın, şolöre, bir kaç söz söyle miş, Şoför otomobilin kapısını açmış. Didar da hususi otomobile Konmşulardan sonra, şabahki otomobille eve dönmüş. Bu sefer, bir bey, ken- disine refakat ediyormuş. İşte, Murat bey, kızının ahval ve ha rakâl ba merkezde... Şayet mu- vafık görüyorsan, bittabi, benim de söyliyecek bir sözüm yok. Lâkin Lâmia'yı kızımla temas etmekten menedersem buna şaş- maz ve kızmazsın sanırım. Kızımın. fena misal görmesini istemiyorum. Ve bunda yerden göğe kadar haklıyım. Yüzünün ifadesi daimi sorette pek mülâyim, pek hoş olan Murat beyin, bu sefer kaşları çatıldı. Didar, bu sırada, üvey annesine dönmüş; onu vakurane süzüyordu. — Sizi tebrik ederim, hanım efendi! - dedi. - Casus teşkilâtınız cidden mukemmel surette faali” zette., Kadın, hiddetli bir sesle, koca- sna hitap etti — Murat bey. Kızımın terbi- yesini ver, Hem kabahatli, hem de, benimle, bak ne tarzda ko- muşuyorl (va - Nü) Murat bey, asabi bir tavurla; elini havaya kaldırdı. — Macidel Evvelemirde sen, kızıma İkarşı pek haşin hareket ettin. Şayet Didar söylediğin tarzda hareket ettise, cidden ka- bahatlidir. Fakat, nede olsa, tahkir. edilmeğe İayık değildi “ Orospu ,, sıfatına lâyık olmak işin, bir taksiye binmek, bir hu- susi otomobilden inmek, bir deli- kanlı ile konuşmak kâfi sebepler degildir. Rica ederim, bırak ta konuşayım, Bak, ben, senin sözünü kesmeden konuşmana müsaade ettim. Hem, hükmünü vermeden evvel, Didar'dan izahat alman lâzımdı. İyi Murat bey, kızma döndü: — Haydi bakalım, Didar haki- kati olduğu gibi anlat Genç kız, babasının, kendisine karşı bâlük, müşfik olduğunu gö- rönce memnun oldu, O da, büyük bir mülâyemetle cevap vet — Size anlatacak hiç bir ha rikulâde şey yok | Babacığım! Şimdi dinlediğiniz bütün dediko- duların aslı vardır. Hepsi de doğrudur. Baba, bu cevaba hem şaşlı, de teessüf ett. Halbuki, o dır! , denmesini, yahat otomobil vakalarının gayet basit bir tarzda anlatılmasını bekliyordu. Ihtimalki Didar'ı biç to istintak etmemeği; ona, “ Sana emniyetim var, kızıml ,, 'demeği tercih ederdi. Lâkin karısı oradaydı. Didar'ın verdiği covap üzerine, kendini daha şimdi olmuş addediyor; böbürleniyordu.. Murat bey, bu esnada, karısını dan nefret ettiğini anladı. Daima hayırhah olan bir sesle: — Didar! - dedi. - evladım, affet amma, bugün öğle yemeğin, oto- mobiline bindiğin delikanlı ile birlikte yediğin anlaşılıyor. Onun için, babalık hakkımdır, sana s0- racağım. Bu delikanlı kimdir? Kızının müşkül vaziyete düşme- mesi için, ona, bir de can kurtaran simidi attı; — Dostlarımızdan biri miydi” Kız arkadaşlarından birinin ağa- beyi miydi de, seni alarak otomo- bilile hemşiresine götürdü... Eğer iş böyle ise, bunun fena görüle- eck hiç bir yeri yoktur. Didar, başını eğdi. Bir dakika, düşünceye daldı. Bir an, yüzünü buruşturda. kılırap ve inkisar ifade ediyordu. Sonra başını kuvvet ve azımla havaya kaldırdı. Bir babasına bir de üvey annesine baktı, Vakurane: — Hayır, baba... - Dedi. - Dün akşam beni taksiye bindirerek evimizin civarma kadar getiren bey ne dostlarımızdandır; ne de bir arkadaşımın biraderidir. Tas- tik ve itiraf ederim. Bu sabah, bir kız arkadaşımla yemek yiye ceğimi söyliyerek evden çıktığım zaman yalan söylemiştim, Beni affediniz. Fakat bu yalanı söy- lemeğe mecbur kaldım. Başka türlü © yapamazdım. “Yabancı bir delikanlı ile | buluşmağa gidiyorum, Onunla başbaşa yemek yiyeceğimi, diyemezdim ya... Murat be Neler söylüyor. deta haykırdı. keklemeden devam el tanımadığınız bir genç adamın davetini kabul ettim, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: