24 Kasım 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

24 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 Tesraisani 1932 Akşam Sabife 11 Tefrika No. 42 SUMER KIZI | Yazan: ISKENDER FAHRETTİN — İktibas ve tercüme hakkı mahfuzdur — “Bir mabut ki insanın sevgilisini ayağına getirmez... Para, servet istersin, vermez... Baba, söyle banal Bu mabut, kullarının imdadına ne vakit ve nerede yetişir? ,, Bilgeye, ihtiyar bir Mısirlı di- lenci, Mısır hakkında çok meraklı şeyler anlatmıştı. Bilge, ertesi gün, bu dilenciyi buldu, — Sen kaç senedir buradasın? Dedi. Misırlı toparlak gözlerini süze- rek cevap verdi: — Altmış seneden beri Suzda oturuyorum. Hiç kimse beni aya- ğıma gelip aramadı, Ben de mem- İeketimde asıl bir ailenin evladı zaman tamam otuz yaşında idim. Bir gün şebri su basmıştı. Mi taştığını gören ahali, suya her mahalleden bir kurban vermeğe başlamıştı. Bu bizim eski mizdi. Halk her mahallenin işe yaramıyan gençlerini kurban ve- rirdi. Benim de bir bacağım sakat olduğu için, evde olucur, esaslı bir iş görmezdim. — Hiç yol yürüyemez miydin? — Topallayarak Bağdada kadar ebilirdim. Fakat, babam bana ördürmezdi. O gün halk evi- mizin önüne toplandı ve: “Nil kurbanını istiyor! ,, diye bağrış- mağa başladı. Babam, benim öl müme dayanamıyacaktı. Bana bir sağlam eşek ve bir miktar para ve kiymetli eşya vererek Mısırdan kaçırdı. Alamlarla iyi geçinirdik. im, çocuğum. Param, serve- tim biti. Sefil düştüm. Mısırlıların Alamlarla arası açıldı. Suzlılar bana bakmadılar, iş vermediler, Ben de dilenmeğe başladım. Bilge Mısırlıyı hayretle dinli yordu. — Nile neden kurban veriyor. ardı? — Mısırlılar Milin semadan geldiğine inanmışlardır. Menşei gökte olan Nile tapanlar, onu memnun etmek için her sene bir çok kurban verirlerdi. Mısır ra- bipleri bu itikadı gün geçtikçe kökleştirmeğe çalışıyorlardı. Nil'in menbaanı bik Nilin menbai nerede olduğunu kimse bilmez, Nil (zis) in göz yaşlarından teraküm eden mukaddes bir sudur. Her sene coşar ve halk onun bu coşkun çok Bugün bir eder, luğunu teskin kurbanlarla Delta vaktile 'kâmilen denizden ibaretmiş. Bah- risefidin dalgaları kumlu Sah lara kadar yanaşır, ve (Menfis) ihayetlenirmiş, Habeş dağlarından — getirdiği topraklar nehrin menbamı © doldurmuş. Fakat, sular, o coşma © mev sizi gelince, toprak yığınlarını yarıp geçmiş ve Mısırlılar bu ha- diseden sonra Nilin | semadan geldiğine eskisinden daha kuvvetli anla inanmışlardı. (1) devrin rahiplerine göre, ilk hükümdar (enes ) Mis tamamla sulara mostağrak die Şöhrini ilerlemişti. N e fe zaman şark ve vasatiaki münl 6 doldurarak ilerliyordu, Bu ma sk Kizim gelirse, Nİ, bu yüz kirk asırda dollurmüştur. bayi — Sen bunlara neden inanmi- yordun? — Arz üzerinden akan bir ne- birin sema ile irtibatını aklıma ygdıramadım. Bir. rahip ba »bebini sormadan inanacaksın!,, dedi. “Ben de: Beni ikna etmezsen inanmam, dedim. Son günlerde, zaten, bütün rahipler aleyhimde bulunuyorlardı. Bir gün babam beni çağırdı: “Oğlum, bilirsin ki, ben seni çok severim. Fakat, mu- kaddes (Nil)in menşei duğuna inanırsan, daha çok seve- ceğim,, dedi. Babama şu teklifte bulundum: en ve ya but rahiplerden biri, bir bar dak suyu havada yani boşlukta bir lâhza tutmağa muvaffak ola- bilirseniz, her dediğinize ina cağım! , Babam teklifimi rahi lerden birine söylemiş. Bu ha seden sonra bütün rahipler ba düşman olmuşlardı. Nil coşunc: “ Mukaddes su, kurbanlarını. i yorl ,, Diyerek halkı teşvik ettiler ve beni de diğer masumlar gil suya almak istediler. Ben masala inanıp ta kendimi suya atacak kadar budalamıyım ? Bilge bu izabatı | dinlerken, Msırhı dilenciden çok hoşlanmıştı. — Peki, dedi, sen dünyada hiç bir şeye tapmazmısın ? — Msırlların arz mabudu olan (Gabo) ya tapardım. Sumetliler, Alamların mabutlarını yere geçir- dikten sonra, artık, insanların kendi ellerile yaptıkları, taş ma 'butlara da inanmaz oldum. — Menfis'te arz mabudumuz olan Gabo senin hiç bir görmedi mi? — Ben onu senede bir defa ziyaret ederdim. Sık sık gidip kendisinden bir şey istememe rahiplerden sıra gelmez Rahipler müsaade etmezler miydi? Ne vakit gitsem: rahiplerle görüşüyor! ,, Derler ve beni mabet kapısından içeri sokmazlardı.. Bunun © sebebi evvelce | söyledim ya.. Rahipler benim itikadımın zayıf olduğunu zannederlerdi. Mabette belki bir kaç kişinin imanmı gevşetirim iye korkarlardı. Çünkü Mısırlılar arz mabudu (Gabo) nun gazabına şahit olmadıkları için ondan fazla gekinmezlerdi. Bir gün sevgilimin ayağıma gelmesini | istemiştim, o Gaboya yalvanırken, rahip omuzuma vurdu: “Mabudu kızdırma, dedi, o böyle işlerle meşgul olmaz. O gece eve geldiğim zaman “Bir mâbut ki insanın sevgilisini ayağına ge: türmez Para istersin, verme ersin, vermez. Arazi in, vermez. Saadet istersin, vermez. Babal Söyle bana: Bu | mâbut, kullarının bangi işini görür? Insamn imdadına ne vakit ve nerede yetişir?,, — Baban ne cevap verdi? — Hiç.. O da cahilin biri Mâbuda koştu. * Oğlumu affet! ,, diye yalvardı. (Ark ar) Amca bey albümü çıktıl Fiat: 50 kuruştur. Taahhütlü bir mektupla 50 kuruşluk posta pulu gönde renlere bir albüm gönderilir. Mektuplar: (Akşam'da Amca bey adresine yazılmalıdır. “ Mabat | Telefonlar Bir istatistik meraklısı garip bir istatistik yaptı İstatistik meraklıları, çok garip meseleler hakkında ibsai malümat toplamakla uğraşırlar. Bu merak- lılardan biri, telefon rekoru ile İk Bu adama göre telefon Biri mubitelif şehirlerdeki tele- fon mıktarı, öteki de nüfusa göre telefon adedidir. En çok telefona malik olmak rekoru, Londra çebrine alt bulu- Buyor. Londra da telefon abonesi, 720,000 kişidir. in. şehri 500,000 telefonile ikinci Paris şehri de 400,000 telefonile üçüncü geliyor. Avrupanın bu en büyük üç şek ri arasında nüfusa nisbetle en çok telefona malik olmak rekoru Pa- ris şebrine aittir. Pariste yüz ki- şide on üçlinün Berlinde yüz ki- şide on ikisinin, Londrada ise an- | cak yüzde sekizinin. telefonu vardır. Fakat bütün Avrupada telefon rekoru, Istokholim şehrine aittir. Isveç payitahtında, her yüz nü- fustan otur. ikisinin. telefonu vardır. Cihan rekoru da Sanfransisko şehrine ittir. Sanfransiskoda her yüz kişiden kırkının Evinde ve yahut müessesesinde telefon bu- lunuyor. Kutuptaki fransız heyeti Paris 23 (A.A) — Groenlan- daki Fransız kutup heyetinden haber alınmıştır. Bu habere maza- ran herşey yolun: Av merakı Macar naibi hükümeti amiral Harly av meraklısıdır. Budapeşte civarında sık sık ava çıkar. Avda ekseriya zevcesi de kendisine refakat eder. Resmimizde amiral, zevcesile beraber bir ormanda | dinlenirken görülüyor. YENI NEŞRİYAT Ingiliz edebiyatından nümuneler| akleden: Iskender. Fahreddin Neşreden: Tefoyynz Kilapbanesi | agiliz muharrirlerinin en mün- tehip hikâyelerinden lisanımıza nakledilmiş ve bugün bir kitap halinde neşredilmiştir. (Ingiliz edebiyatından ler) ser lâvhalı bu eseri bilhassa | edebiyatla mütevaggil muallimlere İ ve gençlerimize tavsiye ederiz. İx Anadolu klübü idare heye- | tinden: Klübümüzün Üsküdar da, Şemsipaşadaki yeni bina ve sta- İ damın açılma merasimi 25/11/932 e müsadif cuma günü saat 14 te yapılacağından klübümüze halen mukayyet azayı kiram ile evvelce intisap Her akşam bir hikâye j Zekeriya efendi, Balıkpazarım daki meyhaneleri şöyle bir kolaçan ekmiş; orada eşten dostan kimseyi bulamamıştı. Hay aksi şeytan hay. O akşam da, canı öyle rakı içmek istiyordu ki... Cepte ise metelik yok. Eger bir masada tanıdıklar. dan birini yakalasaydı: — Merhaba, velinimetzademi - diyerek yanaşacak. - Ah efendim, nuru, bilseniz öyle mutahassirinizim ki... - nevinden bir tıraşa vaşlayacaktı, Ve, civardaki bir iskemleyi elle göstererek soracaktı: — Buyrun... Oturun... Garson gelecekti: — Ne emredersiniz. Zekeriya efendi, yüzünü ekşi- — Yok, hayır... Bir şey içmi- im... Zaten il satır konuşup hemen gidivereceğim, aslanım, Haydi, canım! Bir kadeh Ve girecekti. Bir kadeh ismarlandı böylelikle, işler | tıkırına mı, arkası gider. Ne yazık ki, bu akşam, böyle bir anafora konmak nasip olmadı. Zekeriya efendi, topuğunu çamur- lu kaldırımlara sürte sürte, sük- lüm püklüm geri döndü. Yeni cami kemerinin altından geçti. Herkes acele acele işinden çıkmış tramvayına, vapuruna yetişmek için, seğirtiyor, halbuki, Zekeriya efendinin gideceği yer bile malâm değil, Onun bütün ömrü o misa- firlik senin, bu misafirlik | benim geçer., Peki, bu gece, Râna paşalara mı gitse, yoksa Rukıye hanımefen- dilere mi? Aksi gibi hiç birinde içki yoktur. Aklına dahiyane bir fikir geldi: Şu saatin Ramiz bey, mutlaka kafayı tütsülüyordu. Ona düşse... Ona hulus çakarak iyice zıkkımlandıktan sonra Râna paşa” lara postu serse.. Ramiz beyde yatacak yer yoktur amma Râna paşalarda, insanm altına dalma bir kaba döşek sererler... Hane- dan evidir doğrusu... Plânnı muvaffakıyetle tatbik etti: Ramiz beyi rakı masası ba şında buldu: — Vay efendim maşallah öyle göreceğim geldi Yok, bayır, bu gecelik olsun içmiyeyim., Nasıl?.. Hatırınız in mi?.. Eh öyleyse şerefi alinizc.. (Iki dakika sonr Bir de ömrü afiyetin için. (Iki dakika sonra:) Bir de aadetinize.. Bir, bir daha, bir daha. gorap söküğü gibi velinimetzade: Saat 12 de Râna paşaların kapısı" nı çaldığ vakıt, adam akıllı bulutt Herkesin yattığım — pençereler karanlık olmasindan anladı, Belki çok içmeseydi, tokmağı çalmak cesüretini - kendinde... bulamazdı. Lâkin, içki, insana ber cesareti verir. Konuyu komşuyu uyandıra- cak derecede, kapıyı vurdu. Ni- hayet Gazanfer ağa, kapıyı açtı. — Vay kapı yoldaşım.. Ver elini öpeyim! - diyerek Arnavuda da bir dalkavukluk çaktı. - Sen zahmet etme... Ben selâmlik dai- resine usulla girerim; yükün nere- de olduğunu biliyorum. Bir döşek | rahatlık Serer, yatarım. Allah Yatağı serdi. Elbiselerini bir iskemle üzerine attı. Aynı odada süt ninenin bilmem nesi olan bir babriyelinin yattığına bile dikkat etmemişti, Başını yastığa koyma- Lr faresi sile sızması bir oldu. Ertesi” sabah gözünü” açtığı vakit, eli, ceketinin cebindeki ra paketine gitt. Birde ne 07... Değil paketin, hattâ elbiselerin <bile yerinde | yeller €siyor. Anlaşılan tayfa, yanlışlıkla, yahut bile bile, onun sivil elbise- lerini giymiş; kendi mesleki for- masını Zekeriya efendiye bırakmış. Aman birel,.Uşaklara seslendi. Herkes, Zekeriya efedinin haline acıyacak yerde ona kahkahalarla gülüyordu. Hele, konağın sahibi liseye bayıldı. Par eğlence lâzımdı. — Haydi giy bakalım şu tayfa . Ha, ba, ha... Aman külâh, ne de yakıştı, ne de yakıştı ba, ha... ha. Zekeriya efendi, bu palyaçoluk Sayesinde bir de bahşiş kopardı. Çare yok, tayfa elbiselerile yola çıktı, hovar- Parası var yaz. A dalık geldi. Kasımpaşa ' taraflarında, meş- hurelerden birle © aşnafinşnesi vardı. Doğruca ona damladı: — Vay Mihribanl — Vay Zekeriya... Bu ne kılık be... Gemilere mi girdin?. — Ya... Para tutuyorum... Bak- sana... Kadın, parayı işidince gülüm- sedi. Tam şıkırdım sohbet keyif başlıyacaktı, ki çat kapı 'Cumbadan baktılar. bir adam... — Aman... Kaç... — Ne o? — Belâlım geldi... Kaç... Yoksa seni de, beni de şuracıkta temiz ler... Haydi.,, Yallah. Zekeriya efendi, kenarı kurde- leli külâhmı yakalayınca aşağıya seğirtti. Fakat O ızbandut gibi belâliyla burun buruna geldi Herif, bir zembil dolusu nevale düzmüş; âlâ rakılar, mezele oyne- şile keyif çatmağa gelmiş Karşısında bir erkek gi Dev gibi zenbili yere bıraktı, saldırmasına davrandı. — Ulan keratal Burada ne arayorsun?... Zekeriya efendi — Vallahi b yok... Yukarda beyler eğlenmeye geldiler... Onlara sorun. Belâlı, elinde bıçak, yukarı sak dardı. Zekeriya efendi de zenbili alınca pire, Artık, bir haftalık nevale yo- lundaydı. Bu macerasını bize bizzat anla- tan Zekeriya efendiye sorduk: — Peki amma, kadını müşkül Belâli- sına ne cevap vermiştir ? Zekeriya efen. — Benim için hırsız demiştir, velinimetzademi Zaten zenbili de onun işin aşırdım!.. Bir hafta sonra kendisini gördüm. Ayni yalan onunda aklına zelmiş: Hırsız demiş. Nakıliz (Hatice Si eyy) ——— Suriye reisicumhurunun oğlu şehrimizde Suriye | Reisicumhurunun oğlu Nasuhi bey Elhabip, Parister kendi idaresinde bulunan bir oto- mobille hareket ederek Berlin, Viyana tarikile evvelki gün şek- rimize gelmiş ve Perapalas ote- line misafir olmuştur. Nasuhi bey bir kaç gün burada kalacaktır; dün şebrin şayanı tamaşa mahal lerini gezmiştir. Nasuhi bey bura- dan gene otomobille Adana tari- kile © Halepten Şama dönmek niyetindedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: