26 Kasım 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

26 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 Hayvanlarımızın sikhati İki mühim hastalık: Tavuk xolerası ve tavuk difterisi Müderris Salih Zeki bey alınması lâzım gelen tedbirleri anlatıyor Son zamanlarda (memleketin muhtelif yerlerinde tavuklar ara- moda kolera ve difteri vakaları görülmüştür. Bu münasebetle 25 seneden beri tavukçuluk hakkım daki tetkikat ve neşriyatile tanır- mış olan asri tavukçuluk kitabı mütellifi, yüksek iktisat ve ticaret mektebi müderrislerinden Salih Zeki bey iki hastalığın arazı ve almacak tedbirler hakkında bize şa beyanatta bulundu: Tavuk kolerası Çok bulaşık ve salgın bir has- talıktır. Girdiği köğlerdeki ve çifiklerdeki tavukların çoğunu bir kaç gün içinde telef eder. Bunun jiki şekli vardır. Biri çabuk öldürür. Diğeri çök geç alâmet gösleri Hastalığın başlıca alâmetleri ishaldir. Koleraya tutülmuş tavuk yalnız başına bir köşeye çekilir başını bacaklarının arasına sokar Mahzun düşünür. Tüyleri ürperir kanatları düşer İbikleri esmer kırmızımtırak bir renk alır. Kü- mesten dışarıya çıkarılırsa gene kümese döner. Çok su içer gağasından daimi ilik gibi salya akar. Tersi iptida beyaz ve sonra esmerimürak Mei bp ee pain dme kapalı tutar harareti pek şiddet- lenir. Bilâhare bayğınlığa duçar olarak telef olur. Öldükten sonra ibikleri siyahlaşır. Şayet bu taşrada görülen alâmet- lerden hastalığın kolera olduğu kesdirilemezse ölmüş tavuklardan bir ikisinin karmları yarılarak iç özasına bakılır, Koleradan ölmüş tavuklarm karın boşluğundaki Szada şiddetli kan toplanır. Kara ciyerde siyabımtırak, sarı damarlar görülür. Barsaklarda esmerimtrak kırmızı renkte ve kanlı olur, bütün etler koyu kar- Enızi renk alır. Ak ciyerler siya hımtırak ve kabarcıklı bulunur. Baktriyolojihane bulunmayan yer- lerde baytar ihtiyat olarak kolera obu olup olmadığını anlamak için ölmüş tavuklardan bir kaçının iç Azasını usulu dairesinde baktri- yolojihaneye gönderir ve ona göre tetbir ittihaz etmesi lâzım Tavuklara kolera illeti nasıl gelir, nereden bolaşır? Tavakların — mikrople bolâşık yem yemeleri ve su içmeleri hastalığın sirayetine başlıça se- beptir. Ikincisi gövercin, serçe, kedi, köpek gibi hayvanların taş- radn kümese mikrop getirmeleri, tavukların bolaşık toprak ve gübre içinde eşinmeleri, koleradan ölmüş ve sokağa atılmış tavukların kan- larını emen sineklerin tavukları ısırmaları, kümes sahibi veya ziyaretcilerin ayaklarile kü- mese mikrop taşımaları, dükkö- nında tavuk besleyen arpacıdan yem alınması, Taşradan satın alı- nan tavukların 10 - 15 gün karan- tina yapılmadan kümese sokulması ve saire gibi şeylerdir. Bir yerde tavuk kolerası olduğu zaman ne gibi tedbirler yapılması lâzımdır? 1 — Bir köyde ve ya mabak lede kolera olduğu haber alır alınmaz kümes sahipleri salgın illetten korumak için içine yüzde beş asitfenik katılmış bir miktar su içinde yemleri iki üç saat ka- dar ıslattıktan sonra bu ilâç yemleri hastalık geçinceye kadar vermelidir. 2 — Hasta olan tavukları sağ- lamlardan ayırıp derhal başka kümese kapamalı, kümesleri ba- dana ve ilâçla temizlemeli hesta- ıktan ölen tavukları zinhar bah- çeye ve sokağa atmıyarak bir gukura gömüp üstüne kireç dök- melidir. 3 — Bir taraftan bu tedbirler yapılmakla beraber diğer taraftan mahalli baytarna müracaat ederek! kolera serum ve aşısile tavuklari aşılatmalıdır.. Hükümetçe aşılar parasız verilir. Yalnız baytarlar tavuk başına 40 para ücret alırlar. Difteri hastalığı Bu hastalık ta kömeslerde çok sık sık görülür ve çok telefat verir. Difterinin üç nevi vardır. Birincisi, tavukların boğazlarında mikroplar çoğalarak nefes deli lerini tıkar ve boğar. Bu şekil asıl kuş palazıdır. Ikincisi, tavak- ların baş ve beden derilerinde bir çok sivilceler kırmızı kabar- cıklar Çıkar. Buna tavuk çiçeği derler. Üçüncüsü, yalancı difte- yidir. Ekseriya fena yerlerin ve bozuk yemlerin yedirilmesinden ve hazim bozukluğundan ileri gelir. Bunun alâmetleri kuş pala- Zna benzerse de mikroplu değil- dir. Difteri nasıl başlar? Hastalığa tutulan tavuk iptida | zorla nefes alır gağasını açarak | harıltı hasıl eder. Öksürür ve esner, zayıflar ve iştihası kesi Tüyleri örperir, yanak ve ibikleri menekşe moru rengini alır. Bir kaç gün sonra ishal zuhur eder. Bu umumi alâmettir. Boğaz difterisinde ise gaganın içini hava ve yemek borularını ve dili bir takım yalancı zarlarla kaplanır. Nefes hazım boruları zedelenir. Difterinin çiçek şekli lerinin arasında de, yüklüğünde sert ve sarımsı dok gun kabarcıklar yani mikrop hasıl olur. Bu hastalığın ne şekildedir? 1 — Hasta tavukları sıcak ve kuru bir yere kaldırmalı ve ayır- malı. 2 -enaz günde iki defa boğaz, burun ve sair yerlerdeki | eğreti ince zarları dağlamalıdır. Bu zarları dağlamak için tentir- diyot, cehenmem taşı mahlülü, yarı yarıya zeytin yağile karıştı. rılmış gaz yağı kullanmak Fayda” Ildır. Bunu yapmak için evvelâ basta olan yerleri tuzlu su ile yıkamalı, “kabukları kanatmadan bir deynekle koparmalı sonra 25 gram suda bir gram cehennem taşı eriterek sürmelidi Bu ilâç günde iki defa, hasta iyileşince bir defa sürülmelidir, Hastalıkta tavuğın gözleri kapa- tacağından kör olmasına meydan vermemek için cehennem taşı mahlülüne bir pamuk batırarak günde iki defa yarım saat kadar gözde tutmalıdır. Tavuk çiçeği içinde sivilcelerin üstüne asitborikle vazelin sürmeli, yaralar meydana çıkınca makasla kesmeli, cehennem taşıla dağlamalı üstüne de teatirdiyotla badana et- melidir. Difteri içim Avrupadan hazır bazı aşılar gelirilip satılmak- ta ise de bunların faidesi olmadığı ehiren Avrupada tahakkuk ederek terk edilmiştir. | gerir tutulmuştur. Kendisi mm a Afyonlarımız İzmir ticaret odasının bir raporu Izmir, 24 (A.A) ticaret ve sanayi od: ların ve haşbaşla ve ihracatına dair tanzim eylediği bir rapora göre, Eğe iktisadi mıntakası dahilinde — 1932 se- nesi zarfında istihsal (olunan afyon miktarı 45,355 kilo ve başbaş tobumu miktar 947,901 kilo tahmin edilmiştir. Mıntakanın geçen seneki afyon rekoltesi 348,793 kilo, haşhaşı rekoltesi de 11,462,332 kilo, evvelki sene ise afyon rekoltesi 262,500 kilo, haş- baş ta 11,776,256 kilo Bu sene mevsim iptidası olan temmuz 1 den teşrinievvel miha yetine kadar İzmir borsasında 4739 kilo afyon ve 119,681 kilo başaş tohumu satılmıştır. Şehrimiz nın afyon- i vaziyeti Geçen sene ise, ayni tarihlerde | 69,882 kila afyon ile 1,001,880 kilo haşhaş tohumu ve evvelki senede aym tarihlerde 9İ,7İ kilo afyon ile 50,219 kilo haşhaş tohumu satılmıştır. Bu sene mevsim iptidasında İzmirde geçen sene mahsulünden takriben 6,000 kilo afyon stoku vardı. Ayni rapora göre vaki ihracat 1 temmuzdan birinci teşrin pihayetine kadar İzmir limandan. dışarı memleketlere 39,974 kilo afyon ihraç edilmiştir. Iki aslan yavrusu Meşhur kadın tayyarecilerden Salaman geçende Londra- Pim kadar bir seyahat yap- mıştı. Tayyareci kadın vapurla daya dönmüştür. Beraberinde aslan. yavrusu da getirmiştir. Resmimizde bu yavrularla beraber görülüyor. Kanlı bir vaka Bir sabıkalı manastırı soymak istemiş Paris, 24 Dün Lyon ile n arasında Aulun manastır lı bir vaka olmuştur. Sabahliyin rahibeler ibadet eder- ken bir adam kapıyı çalarak bir felâket varmış gibi bağırmağa başlamıştır. Bu adam kapıyı açmağa giden rahibeyi öldürmüş ve içeriye gir- miştir. Diğer rahibelerle bu adam arasında bir müsademe başlamış, nihayet meçhul adam kaçmıştır. Polisin tahkikatı neticesinde bir sabıkalıdır. Ma Kolombiyada feyezanlar Bogat A, (Kolombia) 23 (A.A) —Feyezanlar yüzünden 100 kadar adam ölmüş ve bir çok kimseler yersiz, yurtsuz kalmıştır. Tetrika Küçük No, 19 gr ilânlar — Aşk, macera ve cinayet romanı — Nakili> Derhal, gözlerinin önünde, Fe- rit'in siması belirdi: Bazan gamlı, bazan neşeli, fakat daima esrarlı, muammalı bir ifade, Acaba, bu delikanlı, samimi, doğrucu bir insan mıydı... Verdiği sözü tutacak mıydı? O gün Murat beyin yaze hanesine gidecek miydi? Ya gitmezse. Genç kızın aklı. fikri hep bu meseledeydi. . Şüphesiz ki, bu delikanlı, ona itimat telkin etmişti Maamafih, ne de olsa, tanımadığı, tecrübe etmediği bir insandı. Ya itimat etmekte hata ediyorsa 7... Ah, ne etmişti de, dün akşam, bir asabiyet esnasında ağzından esrarını çıkarnışlı ? Bu adam, hakikaten, zengin, asil bir insan mıdır ? eğer öyleyse, niçin kendisile evlenmeğe razı olmuştu? Bu sualin cavabım bir türlü Bugün, babasına ve üvey anne- rezil olması çok mul Öbür sabahlar yaptığı gibi, yatağından kalkarak giyindi. Bü- tün bir gün zarfında yapacak işi olmıyan insanlarda görüüğünüz üzere, istical göstermiyordu. Tu- valetini bitirdikten sonra, yemek odasma indi. Hizmetçi, kendisine sabah kahvaltısını getirdi. Bir kaç yatum çay içmekle iktifa etti. Başka bir şey yimedi. Kahvaltı masasından kalktığı vakit, saat ancak on buçuktur. Öyle sabırsızlanıyordu ki, Ferit beyin Murat beyi ziyarete gidip gitmediğini öğrenmek isteyordu. Zaman, kendisine, tahammük Fersa derecede uzun görünüyordu. | Babası eve gelince, ne söyliye- cekti? Ferit, kendisini ziyaret etmiş. olacak midi? r, sabah gazetelerini eline aldı, Tenbel teni kanape üzerine uzandı. Havadisleri oku- mağa koyuldu. Çok geçmeden, Lâmia, mekte- binden, eve, yemek yemek için “dönmüştü. Her gün, ablasın sade bir kerre yanağından o öpmeği âdet edinmişken, o gün boynuna Di sanldı. Iki yanağından şapır şupur öptü. Bu fazla alâka, Didarı hayrete “düşürdü: — Ne oldu, kardeşim? Ne var bakalım?- diye sordu. Sen bizim evimizden gideceksin... Evleneceksin. — Evlenecek miyim? — Evet, evleneceksi haberim var... Babamla bu sabah konuşurlarken işittim... Bu gün, nişanlın gelerek babamla sözleşecekmiş,... Görüyorsun ya... Her şeyi biliyorum. Üvey kardeşinin bu sözlerine cevap olarak, Didar onu öptü; kız çocuğu, devam etti; — Ah, Ablacığım, doğrusu, bu işten memnun değilim. Evlendik- ten sonra buradan gideceksin, değilmi? Sen gittikten & annemin elinden neler çekeceğim. Beni daima sen korurdun. Şimdi, koruyacak kimsem kalmıyor. Ab, abla... İşim çok fena olacak, çok... Lâkin, annem eğer çok canımı sıkarsa, senin evine gelirim. Beni yanına alırsın, değil mi, ablacı- “ğım?.. Alır masın? Genç kız, çocuğu, bağrına bastı, — Delimisin, kardeşciğim! Niçin Seni istemiyeyim. Ne zaman ister- sen. benim evime gelebilirsin. Benimle beraber oturabilirsin. (va - Na) — Bilmem, vallahi, ablacığım, Sana belki rahatsızlık korkuyurum.. Tabii Evinde yalnız. olu Şeyinle.. Şey. Beyinle beraber oturacaksın., Didar, bu beyinle tabiri üzerin: — Ha, ha, ha.. Diye bir kab kaha attı, Kız çocuğu, bunun farkına var: mayarak devam etti: — Bakalım beyin benim sizinle beraber oturmağa müsaale ede- cek mi? Belki kıskanır, huy. Suzluk eder... Ablacığım... Nişanlın iyi adam mı? Didar ciddiyetini takındı * — Lâmia! - dedi. - sen, üzerine vazife olmıyan şeylerle uğraşı: yorsun. Senin yaşındaki kızlar, böyle şeyler sormaz, bunlarla alâkadar olmazlar. nişanlım elinden alırım diye mi korkuyorsun ?. cevabını vermez mi? Didar, büsbütün cıddileşip s0- murttu. Kız kardeşinin elini avuç- ları azasına alarak mırıldandı —Lâmisl Yavrum!... Senin gil kızın böyle sözler söylemesi Aksi takdirde beni çek üzersinl Çocuk, bu azarı işidince, başını önüne iğdi. Fakat, birdenbire yerinden © sıçırıyarak, ablasının boynuna sarılmak, onurla barış- mak: “— Bir daha yapmam!,, Demek odanın üzereydi ki, oturdukları kapısı açıldı. Macide hanım eşikte Ii kız kardeş ayrıldı. Çocuğun, ablasma sarık ması, yarıda kaldı. Lâmia, annesine doğru ilerledi Ona öptürmek üzere yanağımı uzattı, Didar, istical ayağa kalkmıştı. Kuru bir sesle: — Bonjur, hanım efendil- dedi Macide hanımın cevap verip vermediği belli olmadı. Bir koltuga oturdu. Odayı, gözlerile, şöyle bir teftiş etti, Ortalıkta bir kabahat bulmak isteyordu. Fakat, kabahat bulamayıp çat- mak imkânının mevcut olmadığını anlayınca, bu sefer, üvey kızına döndü, Genç kızla genç kadın, bir müd- det, yekdiyerlerine bakıştılar, Kadın: — Yorgun bir haliniz var, Didar hanıml- diye kinayeli kina- yeli gülümse, Genç kız, kinayeyi farketmemiş gibi görünmek, bilakis, bu sözü, kendi hakkında bir alâkaye hamk etmek istedi. Cevap vevecek yerde, yarı te- şekkür manasına başımı iğdi. O da gülümsedi. Macide hanım, açmak istediği muhavere zemininde muvaffaki- yetsizliğe uğradığını görünce eni. Kaşlarını çattı. Bu esnada, hizmetçi, odaya girerekl — Yemek efendim 1 dedi. - Sofrayabuyurur musunuz? diye sordu. göstermeksizin (Arkası var) RR men ni

Bu sayıdan diğer sayfalar: