16 Temmuz 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

16 Temmuz 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fener muhacimlerinden e Viyana takimı karşısında da Yugos- lavlara çıkardıkları oyunu ei Viyana takımının muavin hatunda oynuyacak mahir Mutbolcu Fenerbahçe mühacimleri çen cuma Yugoslavya karşı «oyunun se takımına 'devresin- işlek bir oyunu çıkararak muvaffak ok dular, Sarı lâcivertliler taraftar- larını hattâ muarızlarını bile 8e- vindiren. o oyunlarile ne yapabik meğe kadir olduklarını gösterdi. ler. Bizi çok memnun eden © karşılaşmanın zihinlerimizde ka- lan izlerini, bu cuma aymi saha da, ayni oyuncuların daha derinleş- elerini istiyoruz. ' Bir takım için böyle fevkalâde bir oyun çıkarmak “bir taraftan fenadır da... ehali güzel maçin arası soğumadan hep ayni oyunu bekler ve ondan biraz düşük bir tarzla muvaffak olunamazsa, ca- mımız sikılıverir, çünkü o en iyi oyun mutat oyunmuş gibi betbin- eşiri ikinci de» kimsenin beklemediği Fenerbahçeliler bu cuma bö) le tehlikeli ve hemen aksine dö- nebilecek bir haleti ruhiye seyredilmek üzere Viyanalılarin karşısına / çıkacaklardır. Yugos lavlar © önünde, © birinci ma- çim ikinci devresinde aldiklari parlak netice ile, olduklarından iki misli göze girmiş olan Fener futbolcularindan ayni düzgün oyunu bekliyoruz. O çocuklarım içlerinde olan bütün imkânlarile bu güç işi başarmalari kendi kulüpleri için elzemdir. Fener ida» recileri «büyük maçlar haftaları Di». düşünürken yalnız oyuncu larinin temin ettikleri ve edecek- teveecühe güvenik ile leri umumi miştir, İdarecileri teşebbüslerini Ba- şaracak olan kisin faal âzaları dir. i Şunu da itiraf etmeli ki, gele cek Viyana takiminin müdafaasi vasattan yüksek bir oyunla dabi delinecek gibi değildir. 4 Viyana kadrosunda, Avusturya milli takımini İngilizler, İskoçlar karşısında dimdik tutan Sesfa is minde bir oyuncu var. Sestanın nasıl oynadığını anlamak için, Avusturya milli takiminin her | hangi bir maçınin tafsilâtini olu. mak kâfidir. Onun ismi ilama muvaffak olan oyuncuların baş taraflarında geçmiştir. İngiliz klüpleri tarafından satın alınmak İstenen bu oyuncu, dünyanin her takıminda yıldız olarak göze çar- pacak ayardadır. Sesta Avusturya takımile igil- | tereye gittiği zamanlar merakh- | lar bahislere | tutuşmuşlardı.. O “Avusturya müdafaasi- hin Sestanin bulunduğu taraftan Unümüzdek! cumaya Fener stadında göreceğimiz. Oyuncuardan biri kombinezonla geçilemiyeceğini iddia edenlerle, © cenahtan yarı" labileceğine kani olanlar arasın- da idi. 4 Tek başina İngiliz profesyo- ellerine karşi koyacağına ina- pılan böyle bir müdafile didişe- cek olan Fenerlilerin bu sefer sirtlarina verilen yük ihtimal ta hammüllerinden fazladır. Viyana takıminin müdafaasin- daki o şöhretli adama rağmen iz Fenerlilerden gene ümidimi zi kesmiş değiliz. Sarı löciverdiri akıncıları geçen cumaki maçın son. dakikalarında yarattıkları tarzı hâkim kılabilirlerse, bazı İn- / giliz futbol meraklılarını tered- lüde, düşüren işi başarabilirler, O iş te; Sestanım bulunduğu ce- mahtan Viyana müdafaasını kom- | binezonla geçmektir. Kadınların panta- lon giymelerinden çıkan bir münakaşa Londrada Wimbledonda yapı: lacak son tenis müsabakaları dor lspsile Avrupa spor münekkitle- vini ikiye ayıran bir münakaşa çıktı. Tenisin hakiki bir. spor mu, yoksa bir oyun mu addolunabile- ceği soruluyor, Bu münakaşanin açılmasına sebep olan şey, kas dın şampiyenların evvelki sene- 'denberi bazı erkekler tarafından kabul edilen kısa pantalonu hep birden giymeleridir. Kadınların tenis sahasina bal dıri çıplak bir halde çıkmalarının cinsi lâtifin fazilet ve bayasıni bozacağı isdiammda olanlar, te nisin kıyafette en müsaidini seç tirecek gibi bir apar almadığın iddia ediyorlar. Kısa pantalon taraftarlari da, bugünkü oynayış şeklile tenisin diğer ağır sporlar derecesinde olduğunu ve onun için kıyafette Zarafet ve haya meselelerinin dü- şünülemiyece söylüyorlar. İki taraf ta henüz iddinlerin. İda gevşememişlerdir. Diğer taraf- Maçlara kısa pantalonlarla Çıkan kadın. tenisçilerden iki şampiyon İ tan kadınlar kısa pantalon giy- mekte devam ediyorla, Kora pantalonu kabul etmiş olan. .kadınlar ise, kendi hesaplarına erkeklerin yaptıkları münakaşa lara “aldırış bile etmiyorlar. Ce- vap olarak, ayni kıyafetlerle te nise devam ediyorlar. “Akşam. ın edebi tefrika, PAT Bürhan Zengin adam kurduğu bu aşk yuvasında bir iki saat demlenmiş, aldığı zevki ağır şartlarla öde miş, İstanbulun çok genç ve çok güzel bir kadmina bu suretle ta- sarruf etmekten doğan bir gurur ve iftiharla Kadıköy sokakların dan dolaşarak gitmiştir. Bu yuvanın dişisi şimdi onu akşam yemeğine davet ediyordu. Ona öyle geldi ki mutlaka bir zi- yafetin kırintılarından / çöplen- | mek için sofra artığı bekliyen sir- | aşık bir kedi gibi önüne eti alım miş bir yağsız kemik atılacak * Onun tereğdüdünü hisseder zeki kadın: — Yok, dedi. Sizi kalfanızın güzel yemeklerinden mahrum et- mek te istemem. Yalniz hemen söyliyeyim. Size kendi elimle bir yemek hazırlıyacağım. Daha ya- rim saatimiz var. Bu nezaket onu mahçup etti Güldü: — Arkadaşiniza fazla yüz ve- riyorsunuz. Emrinizi reddetme ğe imkân yek. — Teşekkür ederim Suat bey. O halde yarım saat sonra, — Genç kadın her halde hizmet çisinin yardımı ile bu yarım saat işinde güzel bir sofra hazırlar mişti. Ve onu önünde keten önlüğü, başinda beyaz ahçı takkesi karşıladı. Bu hali ile ona meşhur bir zen sinin pırlantalara, ipeklere bo- Zulmuş metresi diyemezdi. Genç kadın zarif bir hareketle yağlı ellerini kaldırmış: * — Bakınız, dedi, ev kadınlığı kolay değil. O teklifsizlikle mutfağa doğru v — Ne, neler yaptınız bakalım. Bizim kalfayı göndereyim, siz- 'den yemek öğrensin. — istihza etmeyin Suat bey. Sizi mahçup edehilsem öyle se- | vineceğim ki. Haydi / bakalım | İ biraz salonda oturun, radyoyu karıştırın. Beş dakikada ber şey hazır olacak. Ve tekrar mutfağa girdi” Suat Rahmi bey bi madenci Hulüsi beyin gölgesi do- laşan bu küçük apartmanda ilk | defa duyduğu yabancılığı hisset miyordu. Kim bilir, şimdi otur duğu şu koltukta yarım saat ev vel asıl sahibi oturuyordu. Belki de burada akşam rakısi- ni içmişi Fakat o kadar dikkatle gözden geçirdiği halde hattâ siçara tab- lalarında bir kül izi bile göreme- di, Seviye evinin her köşesini bir kadın tötizliğile tertemiz muhafa- za ediyordu. Suat Rahmi radyoda Peştenin meşhur çiğan havalarını bulmı tu ki yanıbaşında bir gölge belir- di ve omuzuna bir el ilişti, — Haydi komşum. Yemek ha- Delikanlı başini çevirdi ve bu defa çok zarif bir ev kıyafeti ile genç kadını karşısında gördü. — Sihirbaz gibi, dedi. Mutfak işlerinizi ne çabuk bitirdiniz? | Beraber yandaki küçük yemek odasina geçtiler. Hilmetçi meyvalari yerleştiri: yordu. RON Cahit Genç kadın sordu — Yemekten evvel bir şey iç- mek mutadında mısınız? Başını salladı: — Hayır, teşekkür ederim. Seviye ısrar etmedi. — O halde başlıyalım. Her şeyi kendine göre, Şık bir sofra takımı, az, fakat iyi cins ten eşya. Ve zarif, ince vazolarda er taze çiçek. Boynumu bükmüş bir yasemin dalı, kalın, kaba, koyu yeşil yapraklarından başını uzatmış bir tek manolya.. — Bunu ben yaptım Suat bey bakalım beğenecek misiniz? Hafif bir sebze çorbası, — Bravo, dedi Suat, nereden öğrendiniz bunları, Çocukluğumda... Sonra biraz mektepte de | gösterdiler. Fakat daha ziyade evde öğren dim. i — Nefis. — Teşekkür ederim. Yemek odası, sofrası, yemekle Ti ve könuşma mevzuları ile (Se viye) nin bir sefahat kadını ok duğuna inanmak müşküldü. Ev hayatından, hattâ alış veri ten konuşuyorlardı. Meşhur bir zenginin metre için kesme şekerle toz şekerim farkını aramak biraz gülünç olur- du. Bir sefahat kadınının kafa- sında böyle şeylerin yeri olma: ması lâzımdı. Fakat genç kadın bunlardan © kadar tabii ve anlayışile bahse- diyordu ki samimi olduğu muhak- kaktı, ” Çoktanberi akşam yemeklerini yalnız geçiren Suat Rahmi bu sa- mimi aile sofrasında büyük bir öştiha ile yemek yedi. Fakat yemekten sonra kücük salonda koltuklarına yerleştikle- vi zaman bu hayretini saklamadı, Fırsatımı kollayıp sordu: — Arkadaş olduğumuz için s0- ruyorum. Seviye hanım. Bu akşam da dikkat ettim. Bu eve âdeta sa- 'mimi bir sadakatle, tam bir ev kadını sevgisi ile bağlanmışsınız. Halbuki geçirdiğiniz hayatın şek itibar le size bu zevki verme mesi lâzem, Genç kadın sigarasının kurşu- 'ni dumanların dudaklarının kes- kin ve çapkın bir hareketile hava» ya üfledi. En sevimli hareketlerinden bi- rini'tekrar etti. Bacaklarını biri- biri üzerine attı. Sonra düşüne dü- süne cevap verdi: — Bu benim kendi zevkimdir Suat .bey, dedi. Hayatımda ken- dim için yaşamağı isterim. Buna tam manasile muvaffak olmadığı- mı iddia edecek değilim. Fakat ömründe her saadeti duymuş kim vardır ki! Bence en büyük saadet cn yakın saadettir. Hayal, insana iztiyap verir, öyle değil mi? — Haklısınız. — Tesadüf, tecrübesizlik, ka- der ne derseniz deyin, beni bu- gün böyle bir hayata bırakmış. Elbet te bu iğreti vaziyetten kur- tulmak isterim. Fakat kadın gu- ruru tecrübeye gelmez ki! Ne ya- payım, ayrılayım mı? Bugün ba- 'na falan adamın metresi diyorlar. Falan adamdan ayrıldığımı ka- bul edelim. O zaman ne diyecek- ler, falan adamın eski metresi... Şimdi de... Ve uyduracaklar;.. © CAinsi var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: