13 Eylül 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

13 Eylül 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 10 AKŞAM Yazan: SULEYMAN KÂNI Sultan Muradı Şimdiye kadar verilen izahat #amamile gösteriyor ki. Klcanti Sialieri ile arkadaşları Sultan Muradı yeniden iclâs için tertibatı bir an evvel ikmale gayret ve fa- eliyetle çalışıyorlardı. Tam icraata girişileceği günler. 'de hükümet te cemiyet âzası aley- bine faaliyete geçti, (Sultan Abdülkamidin devri saltanatı) bu bapta şu malümatı veriyor: (Bu fesadın mürettipleri sabık sultanı Çırağan sarayından kaçı- Tip namına bir beyanname neşret- mek, bu beyannamede Sultan Mu radın hal'i şeri kanuna muvafık olmadığından saltanat hukukunun gasıbı olan Abdülhamidin elin den mezi, mutasavver ıslahatın kâffesi din ve şeriat ahkâmma mügayir olmakla cümlesinin red- di, Sultan Muradın meşru hüküm- dar tanınması lüzumunu ilân ey- lemek tasavvurunda imişler; mez- kür beyanmamenin bir. suretine hükümetçe desteris olunmuştur. Bu sırra Sultan Muradın sara- yindeki kadınlardan bazıları da vâkıf imişler, Fesat erbabı kai kıyafetinde olarak Çırağan sara- yına girer ve orada zikrolunan ka- dınlarla müzakere ederlermiş. Sultan Muradın eski gözdele- inden ve bu esrara vâkıf olanlar. an biri bu tasavvurları Abdül hamidin cariyelerinden olup mah- remane münasebette bulunduğu Bir kadına hikâye etmiş, keyfiyet “bu suretle şüyu bularak zabitaca Htihaz olunan tedbirler üzerine kadın kıyafetile saraya ler derdest edilmiş. Bunlar meyanın- da İngiltere sefareti tercümanının biraderi (Stavridis) namında bir Rum dahi var imiş. «Mithat paşanın ifadesine at- fen (2) rivayet olunduğuna maza- ran» bunların plânları mucibince Bir akşam dört kişi erkek kıyafe- tinde olarak Çırağan sarayına gir- miş, Sarayın önünde de bir vapur hazır duruyormuş. Kapıda dı nöbetçiler bu kadınlardan birinin peçesinin altında bir sakal görme- lerile şüphelenerek hepsini tev- kif etmişler; dördünün de erkek, hattâ içlerinden birinin merkum Stavridis olduğu tebeyyün etmiş. Vapur Rus vapuru olup Sultan Muradı Odesaya götürecek ve ora- dan saltanat hakkı iddin edilecek imiş, Diğer bir rivayete nazaran bun- ların dı Sultan Muradı de- ğil, o vakit henüz on yaşında bu- lunan mahtumu Salâhaddin efen- diyi kaçırmak imiş. Hem de va- purla Odesaya değil, kapalı ara- ba ile Beyoğlunda Rusya sefaret- hanesi Bunun için on gündenberi iki kişi Çırağan sarayının etrafında dolaşmakta ve valide sultan aramakta i adliye neza- veti memurlarından © Üsküdarlı Mehmet efendi, diğeri maliye ne- Zareti memurlarından Hüsnü bey imiş. Bunlar Beşiktaş zabıtası me- murlarından Arif bey isminde birini bulup 300 lira vererek ken- dilerine muavenet etmesini teklif SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ — Tercüme, İktibas haltı mahfuzdur — etmişler; o da güya kabul etmiş. Bir akşam iki kadın sarayın ka- pısına gelerek valide sultanı ceklerini söylemişler. Kapıcılar valide sultanın meşgul olduğunu bahane ederek bunları bir mü det bekletmişler; o aralık dışarı- da bir araba durmuş. İçinde mer- kum Stavridis ile bir Lehli var imiş. Bu dört şahıs derhal tevkif edi- lerek Dolmabahçe sarayına da: mat Muhmut paşanın yanına gö- türülmüş. Burada mevkuflar bir dereceye kadar itarafta bulur rak maksatları şehzadeyi arka ka- pıdan çıkarıp Rusya sefaretine gö- türmek, sonra münasip bir zaman- dn Rusyaya aşırmak, orada vak- sile şeyh Şamilin oğluna yapıldı- ğı gibi beylik verilmek olduğunu söylemişler. Buna neden dolayi lüzum gördükleri sorulunca Meh- met efendi ile Hüsnü bey: — Şeytana uyduk! Cevabını vermişler.) Nerelerden toplandığı zikredil- miyen bu rivayetler arasında mü. teşebbislerin beyannamelerinde mutasavver ıslahatı din ve şe reddeyledikleri kaydi inanılacak şey değildir. Teşebbüse iri yanlar da kaiştığına göre müte- sebbislerin ıslahatın reddine ta- raftar olacakları nasıl kabul olu- nabilir? Bu eserde hükümetin eline geç- İmiş olan beyanname de neyrolunmamıştır. Ancak bütün bu rivayetler Sul- tan Muradı tahlis ve yeniden ic- Jâs maksadile yapılan teşebbüste “hariçle Çırağan arasında kadın kıyafetine giren ba: ten nasıl haberdar olabildi? (Sultan Hamidin devri salte- matı) bunu bir kadının. ifşaatına yahut kapıdaki nöbetçilerin dil- katlerine aftediyor. Acaba cemiyet âzasından biri nin arkadaşlarına ihanetle mete ihbarı vaki olmuş mudur Bu mesele divanı harpçe tan- zim ve ilân edilmiş olan mazbata- da (zaptiye nezaretinin müteyak- kızane tedbirlerinden) bahsolun- duğu gibi (Sultan Murat saltana- tında bir kaç gün kâtiplik hizme- tünde bulunmuş olan Hacı Hüsnü beyin «bu cemiyeti fesadiyenin menviyatı şekavetkâranesine dair bir dereceye kadar malümat ver. olduğu zikredilmesi bu ihti. mali teyit eylemektedir. Hükümet cemiyetin teşekkülün- den ve makındından haberder olunca icraata girişeceği güne ka- Cemiyet efradından ayrılan fe- Hailer (birisi Rum olmak üzere üç kişi) kıyafetlerini tebdi eyliye- saddi ettikleri sırada elde edil. | diler. Bunların zaptiye kapısında is- #intakları icra olundu ve cemiyet âzasının kimlerden ibaret olduğu anlaşıldı. Ancak Kleanti, Ali Şef- kati bey, Nakşibent kalfa ile bir, Çırağandan kaçırmak istiyenler nasıl yakalandılar? No. 353 iki kişi daha ihtifa ve firar eyle diler. Ali Şefkati bey, arkasindan Nakşibent kalfa Kleanti yardımi- le Alinaya kapağı attılar. Cemiyet âzasının divanı harpte icra kılınan muhakemeleri meti- cesinde Kleanti, Nakşibent kalfa ve mukabeleci Aziz beyin rües dan oldukları tebeyyün etti; he- kim Agâh efendi de Sultan Mura- dın iclâsi tasavvurundan mushha- ren feragat eylediğini iddia eyledi ie de bir ara onun da Sultan Ha- mide suikast için cemiyete alet ol- muvafakat eyledi af ötmiş bulunmasına mebni o da di Zer üçü gibi cemiyet reislerinden yıldır dördünün de verildi. Divanıharp mazbatasinda kul- lanılan bu padişaha suikast tabiri mana itibarile cemiyetin Sultan Hamidi öldürmeği de programı, hal eylediğine işaret sayılabi e de asıl maksat saltanattan is- kat olmalıdır. (Arkası var) AKŞAM Abone Ücretleri idamlarına Posta yilhadına dahil olrrayan ecnebi süomlâketler: Beneliği 3600, altı aylığı 1600, aylığı 1000 kuruştur. © Adres tebdili için yirmi beş Kuruşluk pul göndermek kizımdır. Cemaziyelihir 8 2 Ruzhne 181 5 hak Otom Ole ik Akşam Yat SAK TA Se si 12 Acmusluk Sk, 18 Ne, Radyo 13 Eyial perşembe tanbul : 18,30 plâk neşriyat, 19.20 ajana haberleri, 19,30 Türk musiki meş. viyatı: Çüemal Niyazi, Azmi beyler ve Hayriye, Müzeyyen hanımlar), 21, Selim Sira bey tarafından konlerane, 21,30 stüdyo, orkestrası “Varşova (1345 m) — 70 tagammili müsahabe, 20,30 konserin de- varmı, müsahabe, 21 hafif siki, 21,45 haberler, 22 popüler senfonik orkeitra Konseri, 22,45 gpünahabe, 23 konse eklmler, 2.15 dana rnusikisi, 23,45 ecnebi dille konferin, 24 müsahabe, 24,05 dan» musikisinin devamı. | Budapeşte (550,5 m.) — 19,50 çi. | ğen musikisi, 20,55 müsahabe, 21,30 Viyanadan nakil, 23 hava sporu, 23.20 yaylı sazlar takımının. kon. Prağ (570 m) — 20,10 çocuklara mahsus konser, 20,35 müsahabe, 20,50 Oreravadan dana musikisi, 22 milenhaz be, 22.15 popüler Hırvat şarkıları, 22,35 serensilardan mürekkep konser, mi habe, 23,15 salon orkestrası Viyana (507 m) — 2010 ba berler ve saire, 20.30 haftn haberleri, 20,55 piyano konseri, 21.30 Max Ser hünherrin idaresinde hafif musiki, 23 Pva Hadrobova ve Eriehhmeller (pi yana) tarafından tazanmili konser, 23.40 haberler, 24 dans musikisi 14 Eylal cuma İstanbul 2 12,40 pik neşriyatı, 18,30 plik neşriyat, 19,20 ajana haberleri, 19,30 Tüik muslki neşriyat (Elzem, Ruşen, Cevdet beyler ve Vecihe, Nez dime, Nazan Feridun hanımlar, Övül efendi), 21,20 ajana ve boran haber. leri, 21,20 radyo orkestra tarafindan halit müsli Varşova (1345 m) — 20 kore koni, milsahabe, 21,30 senfonik kons er, 23,55 kanserli raklümlar, «24.15 inlbahabe, 24,20 dana musikisi (plak), Şüphesiz ki benden on yaş bü- yük olan kadının ilham ettiği aşk- ta, mukavemet kabul etmez, mu- kadder bir şey vardı. Onun ü rinde trar ettiğimi hisse müfuzda da akıl ermez bir şey bu- lunduğu muhakkaktı. Leylâ ba- 'na karşı muamelesini şaka ve alay zevahiri altında saklamak için elinden geleni yapıyorsa da üze rinde bir tesirim olduğu muhak- kaktı, Bana karşı gösterdiği şa- ka ve alay epeyce bir müddet tenberi devam ediyordu. Kıskanç- Mik beni yeyip edu. Başka erkeklerle beraber bulunduğumuz zaman Leylânın serbes | hali beni o kadar kızdırıyordu ki ken- dimi nasıl zaptedec: yordum, Her genç, ne kadar ol. $a biraz romantik olmaktan kur- tulamaz. İhtimal ki bu hal bende pek az vardı. Böyle oli raber, Leylâyı o kadar coşkunluk ile seviyordum. dan ıztırap çeken yalnız havassım. olmuyordu. Yaşım küçük olmakla beraber, görünüşüm, ruhum bir genç ço- cukluktan beni uzaklaştırmış” tı. Aşk mucizesine bu tedrici ha- zırlığı Leylâya borçlu olduğumu şimdi takdir ediyorum, Fakat o akşam, onu başkalarının kolların- da gördükçe, bunun benden kaç- mak, bana mukavemet göstermek için, kendince bir çareden ibaret olduğunu hiç aklıma getirebilir miydim? Leylânın gayet dekolte olan © ateş rengindeki kadife esvabı da- ha uzaktan beni kırmızı alevleri içine — alıyordu. Bu O kehka- halar, bu zevk arıyan sanlar arasında kendimi o kadar sinirli, o kadar ters ve aksi his sediyordum ki barda, yüksek san- dalye üzerinde pek fena bir vaz. yette bulunduğumu kendi kendi- me itiraf eyliyordum. Tahir bey gelip gelip viskileri, şampanyaları atıştırdıkça ona hayran kalıyordum. Çünkü ben- den daha zeki olan bu adam, şa- yet mazlüm düşüncelerden muz- tarip ise, bütün bunları bir kar deh içki içinde boğmağa muvaf- fak oluyordu, Fakat o basit yapı li bir adamdı. O yalnız ayakları- nı dans ettirmek lanıyordu, Onun Kâmüran bir kaç kere geldi, dans edelim mi, ister misin? diye sordu. Fakat kızcağıza pek ters cevaplar verdim. Nihayet ısrarına. dayanamadım, O zaman, bana o akşamki suratsızlığımın sebebini sordu. Akşam yemekte çorbamın içinde bir kadın saçı bulduğumu söyledim, Bundan fena halde c: nım sıkıldı, dedim. Dah fazla 14- yar etmeme: im. Çünkü kendisi benim tipim değildi. Hem iyi dans etmesini bilmiyordu... Bir aralık ben de bir viski is marlamak üzere idim. Tam bu s1- rada Leylâ yanıma geldi. Biraz hızlı hızlı nefes alarak, koluma da- yandı. Koluma pudrası sürüldü. Gayet tabii bir sesle, lâkaydane: 1, Bebi, dedi, Biraz bah- geye çıkalım, Tatlı bir göce idi, Yıldızlar ağaçların yaprakları arasında giz- leniyorlardı. Gecenin ve | gökün rengi burada biribirlerine karışı" yorlardı. . Arkamızda aydınlık içindeki dans salonunun ışıkları dışarıya vuruyordu. in ADIN Yazan: Mazllâ Hümit görmüyordum. Yarı çıplak, son derece solgun bu kadın. için canlı bir muamma. Yanan örüyordum. Etrafı âde- küçük kıvılcımlarla çe- virilmiş gibiydi. Maviye boyan- mış göz kapakları bir kırlangıç kalbi gibi çırpınıyordu. Kolumu tutmuştu. Sıkıyordu. Arada o kadar kuvvetli sıkıyor. du ki sivri, cilâli tırnaklarının bir hançer gibi etlerime saplan- masından acı bir zevk duyuyor. dum, O ateş rengindeki esvabı etrafına âdeta kızıl bir alev neşre- diyordu. Bu beni tutuşturuyordu. Bahçede bizden başka adam mıydı, yoksa yalnız mı idik? Bilmiyorum. Yalnız şunu bili- yorum ki Leylâ bu ateş rengi es- vap içinde benyo kıyafetinden daha çıplak görünüyordu. Bir ka- dinin ne demek olduğunu şimdi- ye kadar hiç bir zaman bu geceki ibi hissetmemiştim. Leylâ ufak bir hareket yapti, Fakat bunu ömrüm oldukça unu- tamıyacağım. Hiç bir kadın, be önümde bu kadar çılgın bir surette bu hareketi tekrar etme- di. Deniz kenarına doğru çamla- rin altında gözden kaybolduğu- muz zaman, kendisini çarmıha germişler gibi, bir ağaca dayan- dı. Sonra mebzul saçlı başını azıcık sallıyarak iki elile göğsü açık esvabının açık yakalarını tub tu. Göğeünü sıktı, ileri doğru çı . Bütün. çıplaklığını bana takdim ediyor gibi bir hali vardı. inin sesine benzemiyen bir Benim — Gel, dedi, Bu gece, herkes uyu. duğu zaman... Artık bana bir lâ- kırdı bile söyleme... Bana hiç bakma... Haydi, git. Ağaçlar arasında © kadar yıl- diz vardı ki oradan sendeliyerek ayrıldım. Odası, birinci katta deniz tara- ında idi, Banyo odasının öbür ta- rafında da kocası Lemi | beyin odası geliyordu. Bu çok kere boş kalırdı. Benim küçük odam ise en üst katta idi, Otelin öte tara- fında, sokak cihetinde idi, Yer olmadığı için beni oraya tıkıştır. mmuşlardı. Annem ile babam da alt katta bir dairede idiler. Fakat babam da Lemi bey gibi daha zi- jade vaktini Avrupada geçirir di. Benim odamın karşısında Tahir beyin odası vardı. O daha büyük- tü. Gündüz giydiği bütün iskar. pinlerini kapının önüne dizerdi. Tahir bey, her akşam, uyumadan evvel, o kadar gürültü ile garga- Ya yapardı ki bütün koridordan itilirdi, Sonra, koca bir orkestra gibi Horuldar: Odamda daha yalnız kalmak için lâmbayı söndürdüm. Yarım sant beklemek mecburiyetinde #dim. Karanlıkta kalırsam vakit sanki daha çabuk geçecek zanne diyordum. Kendimi yatağa atıyor, sonra gene kalıyordum. Yıldız- li havayı teneffüs etmek için pen- cereye gidiyordum. Ağaçların arasında er parlıyordu. Bunlar canlı bir hum. im zerreleri idi- ler. Tıpkı gözlerimde yanan, na- bızlarımda yanan, damarlarımda! yanan humma gibi... (Arkasi var))

Bu sayıdan diğer sayfalar: