13 Eylül 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

13 Eylül 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Gene o mesele Ermeni hastanesinin son mektubu mantıki değil Yedikule ermeni hastanesinde- ki bir hadise hâlâ türkçe ve erme- nice gazeteleri işgal etmektedir. Bizce de hadise mühimdir. Çünkü bir sıhhat ve hayat meselesidir. Bu hatanın tekerrürü daha kim bilir kaç kişinin sıhhat ve hayatı na malolacaktır. Hadise şu idi Bir müddeltenberi hastanede yatan ve hastalığı devam eden bir kadının kocası karısını dışarıdan başka bir doktora muayene ettir- mek mecburiyetinde | kalmış ve doktor. getir miştir, » Gelen doktor usulü dairesinde hastanenin müdürünü görmüş ve müsaade almıştır. Fakat bunun. la da iktifa etmiyerek yanıma has- tane dektorlarından birinin veril. Beyoğlundan bir istemiş ve gene müdür eendinin muvafakati ile doktor Muratyan efendiyi yanına alarak hastanın muayenesine başlamış- tr. Muayenenin tam orta yerinde üdür efendinin bir emri gel * «Hastane o başhekiminin müsaadesi olmadıkça muayene ya- pılamaz», Beyoğlundan gelen doktor bu emre itaatle çıkıp git miş ve muayene ücretini hasta kadının kocası ödemiştir. Hadisenin aynen böyle olduğu bizce muhakkaktır. Çünkü he- men erlesi günü hasta kadının kocası Jamanak gazetesinde bunu olduğu gibi yazarak şikâyette bu- lunmuş ve ondan sonra da doktor Hetum adında bir zat bir makale yazarak bu hadiseyi tektar etlik- ten sonra hastzne dahili nizam- mamesinin bu muayeneye müsait olduğunu yazmış ve yapılan mua- yaslenin çirkin olduğunu göster- miştir. Muamele yalnız çirkin değil, tehlikeli de olmuştur. Çünkü ha: ta kadın bir iki gün sonra tedavi edilemediği hastalıktan ölmüştür. Meydanda olan bu hakikate rağmen hastane heyeti ikide bir yazdığı tekziplerle bunu değiştir. meğe çalışmaktadır. Fakat bu tek- zipler daha ziyade bir itiraf ma- hiyeti göstermektedir. Meselâ de- niliyor ki: 1 — Beyoğlundan gelen doktor ziyaretçi sfatile gelmiştir. 2 — Yanına verilen doktor «be- Tayi nezaket» verilmiştir. 3 — Hastanın musyenesi zımsa hastayı tedavi eden dekte- | yun beraber bulunması lüzum ge- leceği söylendiği halde dışarıdan gelen doktor bunu reddetmiştir. Tekzibin esası teşkil eden bu üç madde hatırımıza şu üç sorgu- yu getiriyor: 1 — Ziyaret günü ziyaret mak- sadile gelen bir doktorun hastane müdürüne müracaat etmesi, yanına bir doktor verilmesini is- #emesine lüzum var mıydı? 2 — Muratyan efendi berayi ne- zakst terfik edilmiş. Bu nezaket her ziyaretçiye gösteriliyor ve her ziyaretçinin yanma hastane. den bir doktor terfik ediliyor mu? Şimdiye kadar bu mezaket kaç 2i- yaretçiye gösterilmiştir? 3 — Tedavi eden doktorun bu- Tunması lâ im idise « berayi me- zaket» Muratyan efendi verile- ceğine «tabibi mez miydi? Hülâsa tekzipler tahlil edilince her maddesi bir «itiraf» olarak maüdavi> verile- kabarıyor, Nasıl olur? Hastanın kocası, doktor Hetum ve Beyoğ- lundan gelen doktor hep yalan Fındık mahsulü tahminden az Fiatler düşük, tüccar da müstahsile avans vermekte nazlı davranıyor Trabzon 8 (Trabzon ve ha- valisi muhabiri. mizden) — Her Yıl fondıkk mahe sulünün <oplan- masından © bir kaç ay önceden alivre — satışlar ir. Ağustos içinde bu alivre satışlar kapatıl- mak için borsa- da harıl harıl alım ve satım ic ra olunurdu. Fi atler alivre sa üşlara göre ta- ayyün eder ve ağustosla mah- sul istekli bir atle satılırdı. Bu yıl haziran © Yüklenirken, temmuz aylarında pek az ve çok ucuz olarak alivre muamelesi ol muştur. Bu azlık ve ucuzluk fın- dık müstahsilini endişeye dü müştür. Bu yıl martta görünen işaret mahsulün çok bereketli olacağı kanaatini uyandırmış, müstahı sevindirmişti. Fındık sahalarında tetkikatia bulunan heyetler, alâ- kadarlar mahsulün ilk vaziyetin- den memnun kalmışlar, ve rekok teyi geçen yıldan çok üstün ola- rak tahmin etmişlerdi. Mahsul kıştan aldığı hastalık- tan nisan, mayıs, haziran, tem- muz aylarında göze çarpar dere- cede dökülmeğe başlamış ve bü- tün sevinçler, bütün tahminler altüst olmuştur. 5 bin, 10 bin, 20 bin kilo fındık tahmin edilen bah- gelerde bin, iki bin, üç bin kilo kadar ancak bir mahsul alınabil. miştir. Mahsulün bu derece azalmasi müstahsil, tüccarı ve bütün pi yasayı şaşırtmış ve yalnız. son bir ümit olarak fiatlerin her halde zararı yarı yarıya hafifletecek ka: Iki şaki yakalandı evvel tücc: Diyarıbekir vilâyetinde hiç bir haydut kalmadı Diyarbekir 9 (Husi müddettenberi Piran, Eğil hava- isinde eşkiyalık yapan. Tercan köyünden Hasan ve arkadaşı detli takip neticesinde tesi olmuşlardır. Bunlar geçende ölü olarak yakalanan Ali oğlu Abdu ve arkadaşı Ibonun arkadaşları idiler, bir kaç katil ve soyguncu- luk vakalarında elâkaları vardı. Bu iki çakinin ele geçirilzesi zerine vilâyet dahilinde hiç bir mı söylüyorlar? Hastane idaresi muayeneyi yarıda bıraktırırken bunun neticelerini ve gelen dokte- | yun izzeti nefsini düşünmek mec- buriyetinde değil miydi? Alelhu- sus çağırılan doktorun maruf ve muktedir doktorlarımızdan oldu- Bu söyleniyor ki bu gibi zatlara karşı «berayi nezaket» başka tür- lü hareket edilmesi lâzumdı fik- rindeyiz. ağda: Fındık yük! dar yüksek olacağı kanaati miş ve bir parça teselli olunmuş- tar. Halbuki hiç bir yılda olmıyan, karşılaşılamıyan vaziyetler taha. düs etmiştir. Tüccar fındık topla ma günlerinden evvel ve günleri içinde müstahsile avans verirken ve hattâ avans almaları için müs- tahsile yalvarırken bu yıl pek nazlı davranmış ve avans verme- ğe yanaşmamıştır. lk idrak ayında ük fiatle ve nazlı olarak satın alındığı vaki deği ken bu yıl müstahsil tüccara mali- mi satmak için âdela yalvarır bir vaziyete düşmüştür. Bumu sebep Türk fındığını birinci derecede çeken Almanyanın son vaziyet- leri, Avusturya hadiseleri âmil gösterilmekte, talep olmadi ver- Ti sürülmektedir. Fiatler iç ola- yak 3040 kuruştan yukarı çıka- mamıştır. Tüccarlar bu va: hayret etmekte, müstahsil şaşkın vaziyette bulunmaktadır. Fındık gibi her an garantili satışı ve alı. cisi çok bulunan bir mahsulün bu Tarsusta Kütüphane Tarsus 9 — Burada evvelce mevcut olan umumi kütüphanenin kapanması üzerine kitapları hü- kümetçe tespit edilerek bir anbara depo edilmiş Adana müzesi müdürü Halil bey bu kitapların müze kütüp- hanesine nakli için teşbbüsatta bulunmak üzere buraya gelmiş ve lâzım gelen formalitenin ikmali için teslim işi bir müddet sonraya bırakılmıştır. Tarsus münevverleri alâkadar | makamlara müracaat ederek bu kitapların Tarsustan kaldırılma- masını ve bir kütüphane tes ricaya karar vermişlerdir. Kay makam Hıfzı bey ü kurmak “7 ÜBeylül tarihli tekzibin altıma | yazdığımız veçhile mesele daha ziyade sıhhat mi kadar etmektedir. Haber aldığımıza göre hadise hakkında tahkikat yapılmakta ol: duğundan neticenin hangi ta- tekzip edeceğini göreceğiz. la sıvamağa çalışan- mura bulaştırmakla lar | kalırlar, Yukarıda solda; Fındık bayramında borsa önünde merasimden, Borsa önünde nutuk irat edilirken, aşağıda sold. yıl bu vaziyete “düşmesi hayrete sayan bir hadi- sedir, Maamafih fiat düşkünlüğünün bugünkü Avru pa variyetinden münbais anormal bir vaziyet ok duğuna, şüphe yoktur. Önümlüz- deki aylarda alış verişin — normal ve iyi bir safha- ya gireceğine de şüphe © yoktur. Zaten müstahsil de, tüccar da bunu gözlemek ve özlemektedir. Bu yıl mahsul tahmin — edildi Hinden çok azdır. Az olduğu için iç, kalite itibarile çok iyi ve nefis- Her halde teşrinlerde iyi ve değer fiati bulacaktır. Elden çı- karılan mel geride kalanın yı sından biraz azdır. Hal ve vakti olan müstahsil kilosunu 25. ten yukarı bulmaymca satmıyacaktır. Bugün 15, 16 kuruşa kilosunu sa: tanlar muhtaç olan müstabsildir. Bu yıl Trabzonda geçen yıldan sağdi ik mahsul daha parlak, daha şamil bir fın- | dık bayramı yapılmıştır. Ticaret odası, borsa bu bayram için herne yapmak lâzımsa vaktinde hazır- lamıştır. Bütün tüccarlar ve müs- tahsiller bu bayrama. iştirak et- mişlerdir. Borsa önünde parlak merasim yapılmıtır. Motörlere, mavnalara, vapura yükleme me- i çok coşkun olmuştur. Her ta- raf bayraklarla donanmıtır. Me- rasimde çok güzel nutuklar söy- lenmitir, Atlas torbalar içinde Gazimize, başvekilimize, reisimize, iktisat meclis pe ilk mahsul gönderilmiştir. Bir öküz ürktü Bir kadının ağır surette yaralanmasına sebep oldu. Oltu 8 (Hususi) — Burada feci bir kaza olmuştur. Yusuf isminde bir rençberin bindiği kağnı ara- basının bir öküzü alışkın olma: dığı vi ine koşmağa başlamıştır. Bu sırada arabada bulunan Yusuf ve dört yaşındaki çocuğu yere düş- müşler, hafifçe yaralanmışlardır. Öküz var süratile koşarken hamamcı Mevlüt dayının karısı Gülbeyaz hanıma çarpmış, ağır sürette yaralamıştır. Kadına hü- kümet doktoru tarafından ame- Jiyat yapılmıştır. Fakat hayatı tehlikedec Mersinden hayvan ihracatı goğaldı Mersin limanından son günler- de hayvan ihracatı fazlalaşmıştır. Geçen hafta Hidiviye kumpanya- sin Zaferan ve Belçika ban dıralı Ostand vapurlarile Filistine 3940 keçi ile 2520 koyun ki ecman 6460 hayvan gönderi m kasabada ürkerek ala- | miştir. 13 Eylül 1934 Siyah elbise Tepebaşında Yalova türküsü oynanırken Bir kaç gün evvel Tepebaşı lediye bahçesinde garip bir hadi $e olmuştur. Bahçede aktör |. lip beyin adapte ettiği «Yalov türküsün opereti oynanıyordu. B operette mühim bir rolü olan aj tist Semiha hanım siyah bir elbi giymişti. Semiha hanım bu siye elbise ile sahneye çıkmış ve oj namağa başlamıştır. Fakat birdenbire siyah elbise nin arkası yırtılmıştır. Semiha hafi nım rolile meşgul olduğu için e bisenin patladığının farkına va mamıştır. Semiha hanımın karşısında o nyan aktör Muammer bey bi sonra elbisenin yırtıldığını müştür. Muammer bey birçok i retlerle elbisenin yırtıldığını 'miha hanıma anlatmak iste Fakat işaretler boşa gitmiş Bir müddet sonra meseleyi al lıyan Semiha hanım elini elbisesi nin arkasına gülürünce yırtığı a lamıştır. Bir bahane ile dışa çıkan Semiha hanım elbisesi tirmiş ve tekrar sahneye müşt Acık konuşma Gazetelerden birine, her ne her nedense, o imzasız mektul basmış. Bu mektupta deniliyor, «Bir müddet evvel gazeteleri birinde «Deli» isimli bir rom okuyordum.Tadı dimağımda kal mıştı, günkü O tamamlıyamadak uzaklara gitmiştim. — Sonradı «Deli» nin kitap halinde çıktığın okudum, Hemen aldım, meğer b Deli bizim Deli dej matbı atta insan biribirine böyle oyül oynar mı? Hem bizim kabahat miz ne? Bizi neye aldatıyorlar Ve bu mektubu meşreden ga: te altına mütalea yürütüyor. Yer yapılacak matbuat kanununda, noktaya dikkat edilmesini teme i ediyor. «Akşam» da tefrika edilen kitap halinde çıkan «Deli gazelenin gü arasında kaybolmaği Maamafih haberim olsaydı. bil romanımu gene ayni ismi vermel te tereddüt etmezdim. Nasıl, «Bağ bozumu» isimli romanım di Mahmut Yesarinin romanlarındı birinin ismidir. Bundan ne çıkar: Elverir, ki isimle beraber mev da alınmış olmasın... Her hald beni isim çalmakla ittiham edet isimsiz zat beni tanımıyor. Bil yor, ki önümde uçsuz bucaksız bi Fransız edebiyatı vardır ve b yerli romanlardan isim intihabı müftekir değilim... Yalnız bu 24 ta bir ihtarda bulunacağım: Bi daha okuduğu eserin kimin eset olduğuna dikkat etsin. Tadı döl mağında kalan yazıları üstün . Eğer sevdiği eseri tanısaydı, kitap Tinde çiken «Deli» nin bir zam okumağa başlamış olduğu muhai zirin olmadığını bilir, kitabı al maz, aldammazdı : Balığın deniz hakkında müt Icası nasıl olamazsa, eserin mu harririni tenımıyanların da, o esi rin değil ismi, bir tek harfi hal kında söz söylemeğe hakları a maz, Yalnız ben şunu söyliyeyin ki beğenmediği «Deli» nin biri tabı bitmek üzeredir. Selimi beze

Bu sayıdan diğer sayfalar: