6 Şubat 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

6 Şubat 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SE. ERE BR m ŞE ARETİGT ANK STREEE trak FTRRİ LERİ çiğ KEEREYREER REŞEÇ EPİ ş *bir istiklâl gerektir. $ Şubat 1937 Evlenmede saadet reçetesi “Erkekler otuz yaşını geçmeden evlenmemeli,, “Bugün 45 - 48 yaşında bir erkek genç adamdır ,, Pek çok konferanslarını dinlediği- iz bayan Mediha Muzaffer Baysal bizde büyük iktisadi etüdler yapan İlk kadındır. Erganiye kadar bilhas- S&iküsadi tedkikler yapmak için git- MİŞ, gelince «Ergani bakır yatağı» &ik geyet mükemmel bir tedkik ese- Tİ yazmıştır. Bayan Mediha Muzaf- İst Baysalın iktisadi mevzular etra- Tnde bir kaç eseri daha vardır. Bayan Mediha Muzaffer Baysal bu- Günkü dünyayı, gayet haklı ola Yek, iktisadi cepheden görür, Gerek Kutukları, gerek konferansları, kerek €serleri daha ziyade orakkamlara istinad eder, «Ergani bakır yatağı» ve <İnkılâ- bin ruhu» muharririni evinde ziyaret “itim. Konuşurken fikirlerini tesbit ektim, EN MÜNASİP EVLENME YAŞI. — Evlenmek için en münasip yaş hangisidir? > Kadın için bence 25.. çünkü ka- ancak © olgunlaşmağa başlamıştır. Erk her halde otu- Sunu geçmelidir. O u geçmemiş €rkeklerin yaptıkları izdivaçların - is- tisnaları bir tarafa bırakırsak - ek- Seriya düş p, taşınılıp verilmiş | Sağlam kararlarla yapılmadıklarını gö-) Pürüz, “Talâkların da böyle İzdivaç larda ekseriyeti teşkil ettiğini gör- Mek pek kolaydır, Otuzunu geçme- | den evlenen erkek hakiki bir izdivaç Yapmaz, bir evlenme oyunu yapar gi- bi evlenir, — O halde ideal çift kaç yaşında “lmalıdır? Kadın 25 olunca”, - —Etkek te 35 veya 34 e KAYNANA MESELESİ ! ”— Yeni evliler tam bir saadele erişmeleri için aileleri ile birlikte mi yarmmnlıdırlar? Meselâ okaynanaları ©. — Bence hayır. Çünkü evlenmek- en maksat memlekette yeni alle'ocak- arı tesis etmektir. “Yeni evler kur- Müktir. Baksunıza ismi üzerinde: Ev- inek “Yeni bir ev kurmak için de tam Yani yeni evli- katiyen eskiden kurulmuş bir eve Yama olmamaldırlar. Kendi başları- DA, yeni bir evin temelini atmalıdır » ve bu evi büyütmeğe, sağlamlaş- | Hmağa bakmalıdırlar. Bunun için yeni evin: müessisleri- Bin, yani genç karı ile kocanın yalnız maları lizumdır değil mi? — İzdivaç yaşı seneler geçlikçe da- ha ilerliyor. Eskiden 15 yaşındaki ları evlendiriyorlarmış. Şimdi genç arın evlenme yaşı yirmi beşine ka- Gar çıktı Bari bunlarla berabör genç- izl telâkkileri, gençlik yaşı da uzasa.. — O da uzadı. eskiden otuz beşi- »i Beçmiş erkeğe, otuz beşi geçmiş ka- âdeta yaşını başını almiş naza- #ile bakılırdı.. bugün öyle mi? * — Bir erkeğe kaç yaşına kadar Benç denebilir? — Ne erkek, ve ne de kadında Bençlik için yaş kaydi yoktur. i, Bügün 45, hattâ 48 ve elli ya- ndaki erkekler pek âlâ genç adam denebiliyor. Kadında da 35 - 40 yaş- lâ tam olgunluk devresi addediliyor... AİLEDE NEZAKET İ “— Pek çokları ailede âzami neza- iket taraftarıdırlar. Meselâ Senelerce beraber. yaşamış bir çok karı kocalar Vardır ki birbirlerine «bay» ve «ba- Yan» diye hitap ederler. Bunlar hak- siz ne düşünüyorsunuz?. — Ben de aynen böyle yapılması İndeyim. Ailede, karı İle koca ara- nda âzemi bir nezaket olmasına ta- rım. Samimiyet başka, nezaket başkadır, Karı ile koca arasındaki en derin miyet birbirlerine sonsuz bir ne- taket göstermelerine mâni değildir. i nezaket kelimeleri varken karı © koca birbirlerini sadece isimlerile Sağırsınlar?, Bilhassa başkalarının da... j Bayan Mediha Baysal Esasen karı ile koca birbirlerine âzami nezaketi gösterdikleri müddet- çe mesuddurlar.. yoksa nezaket kal- delerinin haricine çıktıktan, birbirle- rini kırdıktan sonra bir daha bu kı- rılmış saadeti tamir etmek imkâÂnsiz- dır. İmkânsız olmasa bile pek güçtür. KADIN ERKEĞİN İŞİNE KARIŞMALI MI? — Kadınlar erkeklerinin işlerine, meslek hayatlarına karışmalı, alâka- dar olmalı mıdır? — Eğer anlıyorsa tabii,. meselâ ka- riile koca ayni meslekle iseler. ya- hut kadın kocasının mesleğinden an- yorsa... — İdeal çifti teşkil edecek bir er- kokte en büyük meziyet olarak ne ararsınız? İyi bir koca olmak için en büyük meziyet?. Güzellik mi? Şefkat mi? Alâka mı? Nezaket mi?., ERKEĞİN EN BÜYÜK MEZİYEYİ — Bir erkeğin iedal bir koca olması için fizik güzellliği mevzzu bahsok mıyacak derecede en son plânda ge- len bir meseledir. Bir erkek için gü- zelilikten ziyade mânalı olmak, ifade- li olmak gerektir. Mânalı ve ifadeli bir erkek her zaman için güzel erke- ğe tercih olunur. Öteki manevi meziyetlere gelince. şefkat, nezaket, alâka vo saire bunla» rın hepsi birbirine bağlıdır. Bunlar- dan biri eksik, aksak, noksan olursa» hepsi birden aksar. Alâkasız”şefkat, nezaketsiz ülâka insanı mesud eder mi. Bunun için erkekte sağlam bir karakter lâzımdır. Bu sağlam karak- terin içinde her şey vardır. Şefkat te, alâka da, nezaket te... - KADINDA ARANACAK EN BÜYÜK MEZİYET — Kadında aranacak en büyük me- ziyet? — Mümkün olduğu kadar, yapabli- diği kadar tahsil, aile bünyesinden gelmiş, küçükten beri sağlamlaştırıl- muş bir terbiye. terbiyesiz tahsil hiç te fayda etmez — Allenin saadeti için ideal çift ne- rede oturmalıdır? Kırda mı? Şehirde mi? — Erkek çalışıyorsa erkeğin, kadın çalışıyorsa kadının işine en yakın yer- de... —HP, Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her kitapçıda bulunur. Fiat; 50 kuruştur. AKŞAM Bitliste kar bir bu- çuk metreyi geçti Yeni belediye reisi, halkın dileklerini imkân dairesin- de yerine getiriyor Bitlis (Akşam) — Günlerden be ri durmadan ya ğan karlar, bir buçuk metreyi aş | mıştır. Caddeler- de, sokaklarda küçük dağ şek- linde kar yığın- dir. Belediye mü: temadiyen ma- halle ve çarşı s0- kaklarında, cad- delerinde karlar- dan merdiven Bitlis belediye re- basamağı yap- “si Suphi Menteş makta ve bu suretle gidiş geliş kolay ve tehlikesiz temin edilmektedir. Her ta- raf donmuşür, Belediye teşkilâtı durmadan çalış- maktadır. Halkın belediyeden dilekle- ri imkân dahilinde yerine getirilmek- tedir. Bugüne kadar yalnız fabrika unundan ekmek yapılmasına müsaade eden belediye badema 74 kuruştan değirmen ekmeğinin de çıkmasına mü- saade etmiş ve bu suretle ekmeğin ki- | losu 10 kuruştan 74 kuruşa kadar sa- tılmağa başlanmıştır. Halk bu kararı büyük bir memnuniyetle karşılamıştır. Belediye reisi belediyenin 937 yılı fanli- yeti hakkında bana aşağıdaki beyanat-| ta bulundu. «— 937 yılı programı şehrimiz için yeniliklerle yüklüdür. Şeflerimizden al- dığımız iman ile kıymetli valimizin il için gösterdiğ ilgili birçok medeni yeni- likleri programımıza koydurmuştur. İş başına geldiğimde mevsim geçmişti. Bu-| nun için mesaimiz kâğıd üzerinde | toplanmaktadır. İlk el koyduğum elek- İrik ve şehrin plânı-işidir. Her şeyden evvel bu yıl Bitlişi elektrik ışığına kavuş- turacağız. Şehrin plânı, asri mezbaha, hâl, çocuk bahçesi, kasapları, fırınları ıslah ve daha birçok mühim işler biri- birini takip edecek faaliyetler olacaktır. Elektrik için Nafın vekâletinden mü- hendis gönderilmesi rica edilmiş, be- lediyeler bankasından istikraz yapıl- masına şehir meclisi kararı alınmış tr» | Bitliste sıhhi durum çok iyidir. Kar yağmadığı günler müthiş soğuktan arasıra grip ve nezleye tesadüf edil mektedir, Kar yağdığı zamanlar âdeta ağustos sıcaklığı gibi bir sıcaklık his- sedilir, Bu tezad ne kadar şayanı dik- kattir değil mi?, Postalarımız karın çokluğuna ve ip- tidal bir şekilde bulunan Diyaribekir- Bitlis yoluna karşı muntazaman gidip gelmeğe başlamıştır. Harbiyede Atatürk deki ihtiyat sübay okulu önünde Ata- türkün bir heykeli dikileceğini yaz- mıştık. Heykelin kaidesinin hazır. lanmasına başlarımıştır, Yukarda bu hazırlık görünüyor. «İttihad ve Terakki » nin son devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemiyet nasıl battı? Teceddüd fırkası niçin doğdu, TTeftika No. 8 nasıl dağıldı ? Yazan: Mustafa Ragıb maması Talât bey, reisin arkasında bir sandalyeye oturdu. Takındığı tavırla bütün itiraz ve tenkid kapılarını kapadı Bu zevaun hepsi de «İttihad ve Terakki» nın prensib ve ga yelerine, kayıdsız ve şartsız bağlı ol- duklarını iddia ediyorlar, lüzum gö- rüldüğü an, hiç tereddütsüz olarak, cemiyet uğrunda hayatlarını feda edeceklerini ileri sürüyorlardı. İşte bütün bu murahhasların ara- larındaki müşterek vasıf bu nakarat- tan ibaretti! Fakat halkı, hükümet ve cemiyeti işgal eden en muğlak meselelerden tutunuz da en basit ve aşikâr hâdise- lere kadar mütalea ve kanaatleri o derece mütenevvi ve uygunsuzdu ki böyle zıd ve mebayin düşünüş ve hü- kümlerle hareket eden bu insanların bir araya gelip te siyasi bir camla meydana getirdiklerine inanmak pek güçtü. Bununla beraber kongreye gelen murahhasların çoğu, kendilerini mem: lekette yaşıyan insanlardan daha yüksek, şahsiyeticrini - her vatandaş- tan ziyade - memlekete daha yakın telâkki ediyorlardı. Bunlara göre <İltihad ve Terakki» ye intisab etmiş bulunmak, memlekette teferrüd et- mek, her işin ön safında yer almak imtiyazına malik olmak demekti. HÜKÜMET VE «MERKEZİ UMUMİ» DEN HESAP SORACAKLARINI SANIYORLARDI Bu ruhi tesirlerle kongreye gelen murahhaslar, orada bütün vatan iş- lerini halledecek salâhiyete malik ol- duklarma, o verecekleri (Okararların - mahiyeti ne olursa olsun - hükümet- çe derhal tatbik edileceğine kanaat getirmişlerdi, «İttihad ve Terikkis kongresi 329 (1913) senesindeniberi toplanmamıştı. Bu müddet içinde çok büyük işler yapılmış, seferberlik, harp gibi va- tanm hayati mukadderatına dair ka- rarlar verilmiş, fakat bütün bu işler- de «İttihad ve Terakki; teşekkülleri- nin fikri sorulmamış, hükümet ve «Merkezi umumi: kendi başıma hare- ket etmişti. Şu halde hükümet ve «Merkezi umumi» üç senedenberi ya- pılan işlerin - en ince teferruatına kadar - hesabını verecek, kongreden itimad istiyecekti. Kongre azasımın ekseriyeti, böyle bir vaziyelle karşıla- şacaklarına inanıyorlar, bu bakım- dan da gururlanarak iftihar ediyor- lardı, Fakat murshhaslar içinde mü- nevver, mütevazı ve vaziyeti çok İyi takdir eden bazı zevat ta vardı ki öteki arkadaşları gibi ne kendilerini İttihadeı olmak hasebile diğer mem- leket evlâdından daha farklı görüyor- lar, ne de hükümet ve «Merkezi umu- mi nin kongrede alacağı vaziyeti ay- ri suretle tahmin ediyorlardı. Vazi- yeti hakiki şeklile görüp tahlil eden bu zevata göre *oplanan bu kongre, sırf zevahiri kurtarmaktan ibaretti. NİHAYET ZİLLER ÇALDI VE. Halbuki" kongreyi tertib eden 'Tlât ! beyle arkadaşlarnın takib ettikleri fikir, kendilerinde hükümeti ve <Mer- kezi umumi yi mürakabe etmek kud- retini bulan murahhaslardan bambaş- ka idi: Bu düşünceye göre kongre, cemiyet teşkilâtı içinde bulunanlar. dan - harbin ve sair hâdiselerin tesi- rile - gidişlerini şaşıranlara yeni bir istikamet vermek, daha doğrusu hü- kümete ve cemiyete bağlılık inarnış- lann sağlamlaştırmak ihtiyacından doğmuştu. uyacağını bildiren ziller çaldı. ditti- had ve Terakki »nin resmi lideri sad- razam Said Halim paşa, kendisini ta- kib eden nazırlarla beraber salona girdi. Sadrazamın böyle debdebe ile içeriye girişi, salonu baştan başa dol- duran murahhasları ayağa kaldırdı, Her köşeden kopan alkışlar, Sald Ha- m paşanın tavırlarını biraz daha ağırlaştırıyor, çehresinin ciddi hatla- İrmı biraz daha arttırıyordu... Şimdi alkışlar bitmiş ve sadrazam, riyaset kürsüsüne “çikip oturmuştu. Cemiyet nizamnamesine göre hükü- met reisi, ayni zamanda fırka reisi idi. Bu itibarla Sald Halim paşanın kongreye riyaset etmesi tabii idi. Mısırlı prens, oturduğu koltuğa İyice yerleştikten sonra, ancâk önde ki sıralarda bulunanların işitebile cekleri bir sesle; — Ekseriyetimiz vardır efendim. bi- mennihilkerim kongreyi açıyorum. Cümlenize biyamı höşemedi ederim. İltihaz buyuracığınız kararların va» tan ve memleket için hayırlı olmasmi Cenabı Haktan niyaz ve temenni ede rim dedi ve biraz durduktan “sonra düve etti: ” — Nizahinsmemiz mucibince iki «reisi sani» irtihabı iktiza etmekte dir, Bunun için iki zatın namzed ola- rak irae buyrulmusı lâzımdır. Kimler tensib buyuruluyor? Sadrazamın bu sözleri biter bit- mez, nereden geldiği belli olmıyan sesler sâlonu çınlattı; — Talgt bey, Mithat Şükrü bey.. Ve başka namzeğler gösterilmesino imkân bırakılmadan, umumi ve mik natısi bir hareketle: — Kabul, kabul. Sesleri hemen her ağızdan dökülü- yordu.. TALÂT BEY BÜTÜN İTİRAZ VE TENKİD KAPILARINI KAPAMIŞTI İkinci refsliğe seçilen “Talât bey yerinden kalktı, sadrazamın koltuğu arkasındaki bir sandalyeye oturdu. Kongrenin bu ereisi sanis si, şimdi prensin yanında diha mehviyetkâr ve hürmetli bir tavır takınmış, ellerini göbeği üzerine kavuşturmuş, fakat ayni zamnada hâkim, nafiz bakışlari- le bütün murehhasları birer birer gözden geçirmeğe başlamıştı. Talât bey <relsi sanlı intihab edil. dikten sonra oturduğu sıradan niçin kalkmış ve Tiyaset kürsüsüne çikmiış- t1? O, böyle harskst etmekle, buradan evvelce oturduğu sıradan ziyade kön- greye hâkim olacağını biliyor, sadra- zama karşı bir kat daha hürmetli davranmakla, öyle zannedildiği gibi, uluorta söz söylenemiyeceğini mühi- tine telkin ediyordu. Dâhiliye nazırı, bu hareketlerile her türlü tenkid ve itiraz kapılarını murahhaslara kapa- mış oluyordu. Biraz vaziyele vakıf ölanların tak- dir etmeleri icab ederdi ki Talât bey gibi dİtlihsd ve Terâkkiz nin en Deri gelen erkânından biri, bu mütevazı ve süküti tavrı takmdiktan sonra, artık hiç kimsenin ağzmı açmağa mecali kalmıyacak, » memleketin en hayati ve en çok şikâyeti celbeden en karanlık movzularada temas edlise - kongrede söylenecek sözler, nihayet hükümet ve «Merkezi umu- mi» nın her türlü icraatını tasvib edi- ci mahiyette olacaktı. Öyle görülüyordu ki,biraz evvel, ko- ridorlarda başbaşa vermiş kümelerin aralarında esen asabi, hırçın ve -ce- sur rüzgâr şimdi dağılmış, salonu dolduran murahhasların üstüne bir teslimiyet ve sükünet havası sinmişti. (Kongrede bu tılsımı kullanan Talât bey, toplantı başlar başlamaz birdenbire takındığı jestle kongrenin psikolojik vaziyetini iyi kavradığını ispat etmiş, daha ilk adımda kendi düşünce ve ların önünü almıştı. DERİN BİR SÜKÜT İÇİNDE RAPOR Şimdi artık Talât beyin vücude ge- tirdiği bu emin ve muti hava içinde kongre başlıyordu. Kongre kâtipleri de intihab edildikten sonra, salonu dolduran İnsanların teneffüs ettikle- ri bile hissedilmiyen derin bir süküt 5 öm MARE

Bu sayıdan diğer sayfalar: