23 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

23 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kaçanlardan biri Tevfik ve Abdullah adlarında iki mevkufun evvelki gece sabaha karşı Bultanahmedde tevkifhaneden kaç- tıklarını yazmıştık, Bu firar hadisesi etrafında muhtelif cephelerden tah- kikat devam ediyor. Şimdiye kadar yapılan tahkikata nazaran bu iki suç- Ju tevkifhane içinde ve arka tarafta yeni inşa edilmekte olan ameliyatha- ne binasınn yangın yerine bakan penceresinden demiri sökerek kaç- mışlardır, Bunlar bir fırsatını bularak yeni ya- pılan binaya girmişler ve bir demirle pencerenin parmaklıkları altındaki taşları aşındırarak parmaklığı yerin- den çıkarmışlardır. Bu işi sabaha karşı saat beşe doğru yapmışlar ve pence- reden dışarıya sarkmışlardır. Pencerenin altında yedi metre yük- #eklikte bir sed vardır. Bu sed üzerin- de nöbetçiler dolaşır. İki suçlu pence- rTeden ve yedi metre yükseklikten bu sedin üzerine atlamışlar ve oradan” da yangın yerine inerek kaçmışlardır. Suçlular pencereden sed üzerine ve pradan da yere atladıkları sırada orada dolaşması lâzım gelen nöbetçi- Jerin bunu. nasıl görmedikleri henüz anlaşılamamıştır. O esnada nöbetçile- rin böyle bir hadiseyi hatırlarıma ge- > tirmiyerek uyumuş olmaları ihtimali ik vardır. Bu cihetler tahkik edilmekte ve mahkümların muhafazalarile alâ- kadar jandarmalar, gardiyanlar ve diğer memurlar sorguya çekilmekte- dir. Dün de yazdığımız gibi zabıta bu iki firarinin yakalanması için lâzım ge- Jen tertibatı almıştır, Dün bunlardan “Tevfiğin Balat civarında oturan an- nesinin evinde âraşlırma yapılmış fakat izi bulunamamıştır. Tevfiğin Edirnekapı civarında Muammer adın- da bir kadınla evvelce #lâkadar bu- Tanduğu anlaşılmış, orada da araştır. ma yapılmışsa da firarilerin buralara uğramadıkları anlaşılmıştır. Suçlula- rin şu günlerde yakalanmaları mu- hakkaktır. Müddeiumuminin beyanatı Müddejumumi .B, Hikmet Onat dün bu firar vakası etrafında bir mu- harririmize şunları söylemiştir: — Mesele etrafında tahkikat yapıl- maktadır. Kaçanların pek yakında yakalanmaları muhakkaktır. Bu hu- susta lâzım gelen tertibat alınmıştır. “Tevkifhanede tahkikat ehemmiyetle © Esad Mahmud Karakurd İBRAİL!. Sabah oluyor... Güneş, Tunanm Üzerinde yükselmektedir... Karşı te- peler sisler içinde,.. Buram buram Gökyüzü bir kara bulut dalgası balin- de karga sürüleri ile kapalı... Her ta- raf donmuş... Uzakta aç sokak kö- pekleri biribirlerile dalaşıyorlar... Et- rafta bir ayak izi bile yok... Yalnız önümüzde bir insan Kalabalığının ağır ağır İlerilediğini görüyoruz... kurtların bile ininden çıkmağa cesar ret edemiyeceği sabahın bu vahşi ala» ca karanlığı içinde, efsane kahraman- arı gibi ayakları ile karlar üzerinde çukurlar kazarak yürüyen, bu meç- hul insan kalabalığı acaba nereye gi- diyor?.. Kime soracaksın, kimden ne anlıyacaksın ki!., Çıldırmış bir tabi- at tepemizde bora gibi esiyor... Ana baba günü!.. Kim kimi düşünür, kim kime ne sorar?!.. Meamafih onlar her şeye rağmen flerliyorlar.... İbrall karşıda, dört bir tarafı kare Tevkifhaneden kaçanlar henüz bulunamadılar Polis şiddetle takibat yapıyor, bugün) * ws yarın ele geçmeleri bekleniyor Galata postanesi veznedarının katili Abdullah, diğeri amcasını öldüren Tevfiktir devam ediyor, Bu firar meselesile alâ- kadar henüz kimse tesbit edilememiş- tir. Tahkikat neticesinde alâkadarlar- i dan İhmal vesaire gibi suçu tesbit edilenler şiddetle cezalandırılacak'ar- dır. Diğer taraftan firar eden suçlu- lar yakalandıktan sonra bunların saklanmalarına yardım ettikleri sa- bit olanlar da şiddetle ceza görecek- lerdir, Tevkifhane ve hapishanede bu gibi hadiselerin bir daha tekerrür et- memesi için lâzım gelen tertibat alın- mıştır. Suçlular kimdir? Kaçanlardan biri iki sene evvel Ra- mazanda Galata postanesi veznedarı Hüseyin Hüsnüyü gece Maslak yolu- na götürerek öldürmek suçundan ağir ceza mahkemesinde yirmi dört sene hapse mahküm olan Ürgüplü Abdul- lahtır. Abdullah hakkındaki karar evrakı henüz temyiz mahkemesinden gelmediği cihetle karar kesbi katiyet etmemiş olduğundan kendisi hapis- haneye nakledilmemişti. Diğer firari de altı ay kadar evvel Antalyada bir miras meselesinden amcası Saffeti öldürerek İstanbula kaçan ve burada zabıta tarafından Balat civarında yakalanıp dliyeye ve- rilen Tevfik adında bir gençtir. Abdullah ile Tevfik evvelce bir müd- det Kuleli askeri lisesinde talebe ola- rak bulunmuşlar ve ikisi de mektep- ten koğulmuşlardır. Bu iki eski serse- Ti yukarıda yazdığımız şekilde suçları işledikten sonra tevkifhanede tekrar ve gizlice konuşarak kaçma işini kararlaştırmışlardır. Bun- ların tevkifhaneden kaçtıktan sonra hududdan geçerek Suriye toprakla- rına kaçmak istedikleri tahmin edili- yor. Fakat alınan tertibatla buna meydan verilmiyecektir. Trabzonda acıklı bir ölüm Trabzon (Akşam) — Trabzonun çok sevilen gençlerinden o Trabzon Halk gazetesi sahibi B. Arif Barutçu on beş gün evvel yakalandığı cild, egzema hastalığından kurtulamıya- rak pek feci bir surette ölmüştür. He- nüz 30 yaşlarında çalışkan, halük, memleket işlerinde elinden gelen hiz- metten geri kalmıyan bu gencin ölü- mü Trabzon gençliği ve muhiti üze- rinde çok derin tesir uyandırmış, ce- nazesi bütün gençliğin iştirakile def- nedilmiştir. SON GECEL., TTefrika No: 14 larla çevrilmiş, bir sis tabakası için- den, tarihi kadimin efsanelerle dolu eski ve mukaddes bir şehri gibi, göz- lerimizin önünde dalga dalga yükse- Jiyor, alçalıyor, küçülüyor, büyüyor!.. İbrailin o varoşlarındayız şimdi... Büyük çınar ağaçlarının iki sıra dizil- diği karlı bir yoldan yürüyoruz... Top İ arabalarını çeken kadanaların Sirt- larında mütemadiyen kayış kırbaçlar şakırdiyor... - Arabülar tekerleklerile karların içinde uzun bir demiryolu çizer gibi derin ve muntazam izler bırakarak koşuyorlar... Mitralyözleri taşıyan Katırların burnundan buram buram dumanlar fışkırınaktadır. İler- Bir saat sonra... Sabahın altısı... Kulesinde, Meryemin haçını taşıyan yıkık bir kilisenin önündeyiz... Dar ve tenha bir sokak... Tek canlı mah- lük yokl., Saat tam altı buçuk... İşte nihayet İbralil.. Arkadan bir ses yükseliyor... — Yüzbaşım şehre giren yolun: ağ- AKŞAM 23 Nisan 1937 —e a Bergamada kermes Çok zengin bir proğram tertip edildi Bergama (Akşam) — 22 tan ar Bergamada yapıla- cak Kermes eğlenceleri programı tes- bit edilmiştir. Programa göre Akropol tiyatrosunda İstanbul Şehir tiyatrosu tarafından üç temsil verilecek, Ko- zan çamlıklarında eğlence ve oyunlar, Çandarlıda, Dikilide deniz eğlencele- ri yapılacak, eski eserler ziyaret edi- lecek, kalkan, ok alma, at yarışları ve saire yapılacaktır. Kermes eğlencelerini seyir ve temaşa etmek için Bergamaya gelecek olan- lar, yatma, yeme ve içmeyi çok ucuz ve temiz bulacaklardır. Çünkü bun- lar, belediye tarafından narh altına alınmışlardır. Eskişehirde Atatürkün heykeli Eskişehir (Akşam) — Büyük Ön- der Atatürkün heykeli bu yıl şehri- mize dikilecektir. Teşebbüs kat'i bir şekil almıştır. Ancak heykelin dikile- ceği yer henüz tesbit edilememiştir. Eskişehir gençliği heykelin dikileceği gün akı b La bie yapacaktır. Hâmid hakk kalıkındağkir bir hatıra Mütarekenin son o zamanlarıydı; Milli ordunun ilk kuvvet ve mümessili İstanbula henüz girmişti. Bir gün Süleyman Nazif beni dairemde buldu. «Abdülhak Hâmid Viyanada aç ve perişan bir haldedir.» dedi. İstanbula gelmek için yol parası yoktur. Bir se- nedenberi İstanbul hükümetinin yük- sek makamlarına müracaat ediyorum, bir kuruş dahi gönderemiyeceklerini söylüyorlar. Şimdi burada her şeyi takdir eden bir milli hükümet mü- messili var. Hâmidin beklediği para yetmiş liradan ibarettir. Bunu sizin tavassutunuzla göndermek kabil olur- sa memleketimizin büyük şairine karşı büyük bir kadirşinaslık yapıl. mış ve hiç olmazsa bir vatandaşa gös- terilecek.yardım esirgenmemiş olur.» Derhal Refet Paşaya gttim, vazi- yeti anlattım. Üç yüz elli lira gön- derilmesine Anadoludan müsaade al- dı, para gitti ve Hâmid de İstanbula dönebildi. Gerek Süleyman Nazif ve gerek Hâmid benimle karşılaştıkça bu kü- çük yardımın © zaman için ne kadar kiymetli olduğunu söylerlerdi. Bunun hakikaten büyük'olduğunu bu iki edi- bin takdirlerini kazanmış olmakla ölçebiliyorum. Bir kelimeden büyük bir saadet Kazandım. Bir kum tanesi bazen bir halâskât olduğu gibi... Münderecatımızın çokluğu do- layıslie «İttihad ve Terakki» tef- rikamız bugün dercedilemedi. Okuyucularımızdan özür dileriz. zına geldik. Yüzbaşı, birdenbire atının dizgin- lerini çekiyor. Kolunu yukarı doğru kaldırıyor... O anda boğuk bir ses; kulesinde - Meryemin haçını taşıyan kilisenin duvarlarında uzun uzun akisler yaparak çınlıyor... — Duuuurtr!.. Duruyorlar. doğru çeviriyor... — Takım zabitleri buraya!.. Dört beş atlı birden yüzbaşının et- Tafını sarıyor... Yüzbaşı, donan ellerile cebinden bir harita çıkarıyor. Gocuğunun ya- kasını açıyor, başparmağını haritada bir noktanın üzerine Koyarak zabit. lere: — Yaklaşın! diyor, Yaklaşıyorlar ... — İşte ben bu yoldan şimdi iki ağır, iki hafif mitralyöz, bir takım piyade ve bir süvari müfrezesile şehre giriyo- Tum, Biz de Şefik bey, derhal sağ te- peyi tutacaksınız! İhsan bey size ge ince; şu noktaya (parmağını haritas nun başka bir tarafına koyuyor) bö taryayı birleştireceksiniz!.. Her ikinl- zin emrine birer de süvari müfrezesi bırakıyorum. Atının üstünde dimdik duran başça- Yüzbaşı atımı geriye Dünya iktisad konferansı için hazırlıklar Fansızlr, İspanya işlerine karışma devam ettikçe konferansın toplanmasına imkân görmüyorlar Paris 22 — Gazeteler, B. Hitler ile İngiliz amele partisi liderlerinden B: Lansbury arasında vuku bulan mü- lâkattan bahsederken bir dünya ik- tisad konferansını içtimas toplamak hakkındaki plânların muhtelif dev- letler tarafından tedkik edilmekte bulunduğunu fakat İspanyadaki da- hili harp münhasıran İspanyollara aid dahili bir iş vaziyetine irca edil medikçe bu hususta iyi neticelere va- nlamıyacağını yazıyorlar, Moskova mahafilinin fikrine göre B. Lansbury birtuzağa düşmüştür. Sulhe olan fazla muhabbet ve merbu- tiyeti kendisini Alman siyasetinin seline kaptırmıştır. Paris 22 — Petit Parislen gazetesi Hitler - Lansbury konuşmaları hak- kında Berlinden şu haberleri alıyor- lar: Almanyada teslihat hakkında Tahran 22 (A.A.)) — Pars ajansı bildiriyor: Türk - İran müzakereleri- nin sona ermesi münasebelile neşre- dilen bir tebliğde hülâsa olarak şöyle denilmektedir; Bir müddettenberi hükümetle Tür- kiye heyeti arasında yapılan müzake- reler muvaffakiyete bitmiş ve aşağı- daki mukaveleler imza edilmiştir: İkamet mukavelesi, huğdud bölgesi İ emniyetine ve bu bölgede vuku bulan hadiselerin ve ihtilâfların halline da- ir mukavele, sivil ve ticari sahada adli müzaheret mukavelesi, mücrimlerin iadesi ve ceza sahasında adli müza- heret hakkında o mukavele, hudud gümrüklerinin çalışmalarını tanzim eden anlaşma, telgraf ve telefon hat- ları hakkında anlaşma, hava seyrü- seferi mukavelesi, Trabzon - Tebriz - Tahran yolu üzerinden karşılıklı Transit ve nakliyatı kolaylaştırmıya matuf anlaşma, baytarlık işleri hak- kımda mukavele, ticarel ve seyrise- fain mukavelesi, Yukarıda sayılan mukavelelerden başka, iki taraf, aralarındaki teşriki mesaiyi genişletmek için müşterek menfaatlere müteallik bazı meseleler hakkında da anlaşmışlardır. sin! — Emredersiniz yüzbaşım!.. derhal hare- . En küçük bir mukavemet gör- düğünüz takdirde kim olursa olsun düşünmeden ateş açacaksınız!.. Dai- ma rabıtayı muhafaza edelim, Bir-sa- at sonra şehrin meydanında bulu- Bacağız!.. — Hay bay yüzbaşım!... z — Talihiniz açık olsun!.. Yüzbaşı atını sürüyor... Bir dakika... Şimdi, İbreli işgale memur Türk kuvvetleri derhal kendi- lerine verilen vazifeyi yapmak Üzere dağılıyor ve muhtelif istikşmetlere doğru yol alıyorlar... Kar yağıyor... Başçavuşun sesi: — Yüzbaşım saat yedir... — Tamam öyle ise; haydi ileri!.. Zabit elini iki defa yukarı kaldırı- — Arş Asker hareket ediyor... Biribirine benziyen, biribirini kateden bir takım tenha, sokuklar... Durmadan Herliyoruz... İşte bir sokak.. bir sokak daha!.. Bir cadde. bir cadde dahal,, Yürüyoruz... Canlı tek bir mahlük yok... Her taraf bomboş... Bütün dük- kânların kepenkleri, evlerin pancur- ları indirilmiş... Şehrin üstüne öyle bir anlaşma olmak şartile beynelmilel bir konferansın içtimsına taraftar bir çok mahfiller vardır. Bunlar, ti- caret ve sanayi mahfilleridir. Halbu- ki Nazi fırkasının mahafili ve ağlebi ihtimal askeri mahfiller Almanyanın beynelmilel müzakerelere girişecek kadar kuvvetli olmadığı fikrindedir, Japonyanın vaziyeti Tokyo 22 — Hariciye nezaröti namı- na söz süylemeğe salâhiyetter olan Baron Gaymuşo Japonyanın, davet edildiği takdirde, beynelmilel bir kon- feransa iştirake hazır olduğunu söy» lemiş ve İngiltere ile mukarenei ta- raftarı bir cereyanın Japon mahafili arasında belirmesinden dolayı sevin- cini ızhar etmiştir. Maamafih Baron Çinin, İngiltere ile Japonyanın şimali Çin hakkında müzakereye girişmele- rine Tazı olmıyacaktır. Türk -Iran müzakereleri muvaffakıyetle bitti Ikamet, hudud, mücrimlerin iadesi hudud gümrüklerinin çalışması, telgraf ve telefon ticaret, Seyrisefain mukaveleleri imzalandı Müzakerler esnasında, samimilik ve açık teşriki mesai havası hâkim bu- Yunmuştur. İki tara! ve iki hükümet mümessilleri arasındaki noktai nazar , teatisi daima, İran ve Türk milletleri ni bağlıyan kardeşlik bağlarım tak- viye lüzumu kanaatine dayanmıştır ve İki kardeş milletin iki büyük şefi- nin basiretli fikirlerinden ve kudretli arzularından doğmuş olan döstlük münasebetleri, bu mukavelelerin ve İran - Türk teşriki mesaisinin bütün sahalarında inkişaf edecektir. Heyet yakında geliyor Tahran 22 (A.A.) — Pars ajansı bil- diriyor: Pek yakında Ankaraya gi decek olan Türk heyeti murahhasası reisi B. Cemal Hüsnü şerefine dış ba- kanı tarafından cuma günü bir ak şam ziyafeti verilecektir. i Irakta Dicle ve Fırat nehirleri taşti Tahrin 22 (A.A) — Dicle ve Fırat nehirleri sularının yükselmesi, vahim feyezanlara ve mezrualın mühim su, rette hasara uğramasına sebebiyet vermiştir. Dicle üzerinde 300 metrelik bir bönd çökmüşse de hemen tamir e- dilmiştir, derin bir sessizlik çökmüş ki ipsan gayriihtiyari korkuyor... “Yüzbaşı yanındaki mülâzime dönü- Cinler top oynuyor koca şehir- del.. Herifler burunlarını bile göster- miyorlar!.. Sarışın saçları tel tel donarak şa- kaklarından sarkan genç mülâzim, sanki yüzbaşının söylediklerini işit- miyor... Başını, caddenin iki sıra ke- narlarını doldüran taş evlere döndür- müş, hayretle bakıyor. “— Aman yüzbaşım; şu evlerin gü- zelliğine bakın!.. Ya şu geniş cadde- ler, pa”: kaldınmlar, meydanlar, dükkânlar!.. Oh yaşadık yüzbaşım ya- şadık!.. Birdenbire yeniden dünyaya gelmiş gibi içimde bir ferahlık hisse- İyi ama birader, adam yok bu- rada!., — Korkmayın yüzbaşım; şimdi bu- Yuruz onları!.. Merak etmeyin siz!.. Nihayet uzun bir caddenin köşesini dönüyorlar.. birdenbire büyük bir meydan... Ve bu büyük meydanın or- tasında, korku ve heyecanla biribirini iten, biribirinin üzerine çıkan müt- hiş bir insan kalabalığı... Soğuktan donan gözleri yerlerinden fırlamış, dehşet içinde kendilerine yaklaşanla- ra bakıyorlar... Sarı yüzler... Tirtir titreyen ayaklar... Dumanlı, sisli ne fesler!,, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: