6 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

6 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iy vE ED) | NİN İÇ YÜZÜ SARAY ve BABIÂLİ TENİS; ns .. Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Amerikalı Budge Wim- | BİSİKİSt Sürat Ve mukavemet rmzamza by aaa ledon şampiyonluğunu çıkarılıyor, fakat bu karar geri alınıyor nasıl aldı ? Londrada Wimbledon tenis kortla- rında her sene yapılan ve dünya teni- sinde en mühim hâdiselerden biri olan | Ankara4 (Ak. şampiyonluklar neticelendi ve tek er- | şam) — Bu sene kekler maçında Amerikalı Budge, Al. | Türkiye sürat ve manyanın ve hattâ Avrupanın en iyi | mukavemet şampi- tenisçisi Von Cramm'i üstüste üç set | yorluğu 11 mmta- alarak yendi. kanın iştirakile ya- Bu maçı seyrederek Paris-Soir'e yazan| Pildı. Her iki koşu- Domergue'in makalesini aşağıya nak- | Yuda kalabalık bir lediyoruz: balk kütlesi ve baş- pm «Eğer Von Cramm-Budge gibi çok ta Türk spor kuru- mühim bir maç Pariste Roland-Catros mu asbaşkanı Ay- stadında hemen öğleden sonra oyna- | din saylavı Adnan, tılsaydı, hakemin deli olduğuna hük- federasyonun kıy - meğilirdi. metli başkanı Hüs- © İhannınz ki, Wimbledon'un hakemi | pü Nati ve Cavid İ deli değildir ve halbuki Von Cramm - | ge genel kâtib Budge maçını tam saat ikide Santr- Nizameddin ve Gü- Kort'da oynatan odur. ” kli ençspor klübünün Tribünlerin yarı yarıya boş olduğu- haysiyet divanı baş- Du tasavvuretmeyiniz, aldanırsnız; | kanı mühendis A- aça çok para vererek en ufak bir yer | sım takip ettiler. e cağmızı düşünmek bile bir hata- Cumartesi günü | yapılan ve 26 ko- Santr-Kort'a girmeden biraz evvel İki şampiyon, raketleri ellerinde oldu- ğu halde, adalelerini harekete getir- mek üzere yakındaki bir korta gittiler. Simdi, işte karşı karşıya, foto ve sinema makinelerinin yaylım ateşine maruz bulunuyorlar, Von Cramm üçüncü defâ finali ka- zanmağa teşebbüs ederken Budge bu- nu ancak ilk defa tecrübe edecek. Bu uzun boylu, alev saçlı, topa mü- kemmel vuran Budge'i görmeli. Manci- arasında nik'le atılmışa benziyen servisleri ve koşu emdr de bazı volelerile von Cramm'ı harap et- | g senedenberi Tür. meğe çalışan nadir bir emniyet de bulunduğu hissini veriyor, Maç başlıyor Boğucu bir sıcak var. Kort'da en ha- ff bir rüzgâr esmiyor. Bunun için, böy- le bir havada çalışmak mecburiyetin- de bulunan iki şampiyona acıyorum. Fasmından daha seri olan Alman, Yoleleri, daima geçen şütleri ve çok gü- zel servislerile iki oyunluk bir avans temin ediyor. Bu andan itibaren Bud- ge mukabil hücuma geçiyor, fileye çı- ğü kazandılar. A temmuz pazar günü saat 7 de baş- yan 104 kilometrelik mukavemet ya- rışına ayni mmtakalardan 26 koşucu iştirak etti Neticede Güvençspordan Talât birinci, Ankaragücünden Eyüp şampiyonluğu Ankarada yapıldı Birinciliği Güvençspordan Talât kazandı | Türkiye sürat bisiklet şampiyonu Talât, ikinci Orhan idareciler arasında tiler. Bunlar haricinde kalan koşucu- Tar bu uzun koşular için lâyıkile hazır- lanmamış olduklarından, arkadaşların. dan çok geri kaldılar. Birintiliği kazanan 'Talâtın Berlin, Balkan, ve bilhassa Moskova temasları henüz hatırlardadır. Ağustos 937 ni- , hayetinde yapılacak dünya şampiyon- Iuğunda daha iyi derece alacağı kuy vetli görünmektedir. Son antrenman- ları bunu bize vadediyor. Eyübün (104) kolometrelik yarışta kazandığı Türkiye ikinciliği kendisi hakkında zaafa uğrıyan kanaatleri or- tadan kaldırmıştır. Ancak bu koşucu- nun kendisinden çok tecrübeli, hattâ olimpiyadlara iştirak etmiş ağabeyle- i rinin nasihatlerin daha alâkadar ol- ması tavsiyeye şayandır. Türkiye üçün- cülüğünü kazanan Bursa koşucusu Bekire gelince; bu arkadaşın yakın bir zamanda daha geniş bir istikabi va- teren ve bütün ecnebi temaslarda çok iyi dereceler elde eden Güvençspor klübü Ankara gençliğini bu spor şubesinde yalnızlıklar kurtaran ve on- lara hakiki bir rehber olan tecrübeli ve yorulmak bilmez idarecilerini ve Türkiye şampiyonu ve Balkan rekort- meni Talâtı tebrik ederiz. Idürenler kıyor ve filede kaybettiği oyunları ka- zanmak için sıkıntı çekiyor. ikinci, ve m Bekir : Şimdilik, tie etmek lâzımdır ki, ma ii m im an Cramm'ın şiddetli servisleri Ame- rikalıyı, Amerikalının servi A ruk hep birlikte müsabakayı ikmal et- man düşürdüğünden fazla, sıkıntıya . , .. .. Mz Bizde futbolü ö İlk set Budge'nin Fi .. -—Y.. elinde geleni yapma an İ Bu işi kökünden halletmek zamanı daha tir. Düz vuruşları daha uzun, daha va- ah, lckhent'leri ise daha seridir. Hü- lâsa bu suretle file'de birleşerek Von Cramm'e hâkim olmağa ve Üstüste dört oyun alarak ilk seti 6-3 kazan- mağa muvaffak oluyor. Şimdiye kadar, oyuna bhasmından daha eğir başlamış olan Budge, muka- belelerini o kadar hesaplı yaptı ki. ina- mimsz sürat ve vuzuklarile hasmının avansını hiçe indirmeğe ve hakiki bir şampiyon gibi ilk seti almağa muvaf- fak oldu. 4 Kraliçe Mari geliyor 'Tam ikinci set başlarken, halk bir kütle halinde ayağa kalkıyor, beyazlar ve her zamanki sorguçlu şapkasını giy- miş, etrafına gülümsiyen kraliçe Ma- rinin kenüz girdiği krallık locasına doğru hürmetle eğiliyor. Şimdi herkes oturmüş, kort bu ka- dar güzel bir maçı seyretmekten mem- nun 25000 kadar seyircinin gözhapisi altında. Budge şimdi kendisinden o kadar emin görünüyor ki, Von Cramm o 22- ana kadar hatasız olan servislerini bile kaçırıyor. İki oyunluk tehirini kapatmak için Alman o kadar kuvvetli ve o kadar ağır servisler yapıyor, o kadar vazih voleler yerleştiriyor ki, yerinde muhlanmış Budye'in mani olmasına imkân ver- meden emeline muvaffak oluyor. Bödge biraz evvelki emniyetini ka- ğap'ım etti?. Sanki ilk setin tamamile aksinin tekrarını seyrediyoruz. 'Evet, biliyoruz, futbol bir salon oyu- nu değildir. Enerjik ve atletik vücud- ların çarpıştığı futbolde gayri ihtiya- Tİ #avuller, sakatlıklar ve hattâ tehli- kat bu favuller, karşısmdakini oyun- da meflüç bir hale sokmak kasdile ve bile bile cana kıyar bir şekil alınca her şeyden evvel dile gelecek olan, vicdan- lardır. Yere düşmüş bir kalecinin kafasına bir tekme indirmek, arkasını dönmüş giden bir futbolcünün bacağını sakat- Jamak üzere bıçkılamak, yerde kıvra- nan bir oyuncunun üstüne çıkıp te- pinmek birer hareket olarak belki ko- Jay yapılabilir şeylerdir; #akat karşı- sındakini az çok kısa bir zaman için gene az çok tehlikeli bir şekilde sakat- hyacak, hattâ hastanelik edecek bu ha- reketleri vicdanlı insanların yapabil- mesi çok güçtür ve eğer arasıra bu kabil kasdi ve cana kıyıcı hareketlere tesadüf ediyorsak -bunu vicdansızlığa demeğe dilimiz varmıyor- raağiübiyete ve rakibin üstünlüğüne tahammül edemiyeh bazı futbolcüle- rin yaptıkları işin ağırlığın anlıya- mıyacak kadar gözleri kararmış olma- sına atfediyoruz. Ancak, eğer bu gözü kararmış kim- sans sasasssassasassasssasansssenrssr sassesa güllesi gibi servislerine ve ekseriya fev— kalâde volelerine rağmen kaybediyor, | gelmemiş midir ve gelmiyecek midir? geler rakip sporculara acumıyorlarsa, bunları yola getirmek imkânı yok mu- dur ve bu vazife herşeyden evvel ken- Gi klüplerinin ve sonra da teşkilâtın işi değil midir?. Mimi kümeye dahil takımlar içinde; karşısındakini yıldırmak, acar gördü- ğü oyuncuyu sakatlayıp ıskarta etmek, ve en ufak fırsatta kavga çıkarmak işi- ni bir itiyad haline getirmiş olan bir- kaç oyuncu, gerek teşkilâtın resmi bir çok adamları ve gerek maçları seyre | gelen halk tarafımdan İsimleri sayıla- cak kadar tayyün etmiştir. Bunlar, bu hareketlerini daha ns zamana kadar devam ettireceklerdir? Ne klüplerinden ve nede teşkilâttan müessir hiç bir ceza görmiyen bu fut- bolcülerin bizde #utbolü öldürdükleri gibi bir gün herhangi rakip bir futbol- cüyü de ölüm tehlikesine maruz bırâ» kacak şekilde sakatlaması mı bekleni- yor?. Bu işi kökünden halletmek zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir. Teşkilât, sayısı - çok şükür - birkaçı geçmiyen bu futbolcülere müessir cezalar vermeli ve en mühimmi de bu cezaları -sahada hakeme bile tekme atan bir futbolcü hakkında yaptığı gibi- bir hafta sonra kendiliğinden affetmemelidir. Sadun Galip Bugünkü tenis maçları Güneş kurtlarında başlıyan tenis turnuasının bugünkü maçlarını aşa- Budge uyanıyor Fakat bu sefer bir oyun geride kalan Budge'dişlerini o kadar iyi ve o kadar kuvvetle sıkıyor ki, Von Cramm top öyle ki, Amerikalı inanılmaz güzellik- te vedaima geçen şütler yapmağa mu» vaffak oluyor. İkinci seti de 6-4 ile Budge alıyor, . Zıya yazıyoruz. Saat 17: Ahmed Arif - Telyan t 8. Hilel - Vedad Cemal Demarki - Vasil Meşhur Hanri Rochefort bu davada Ahmed Rıza beyi haklı gördüğünü an- Tatmak için olduğu kadar Fransa ka- binesini tuttuğu siyasette sıkmak maksadile Ahmed Rıza beye müveddet duygularile bir telgraf çekti. (1) Klemanso ne kadar şiddetli davran- mış İse Cassagnac da o kadar sert pro- testolarda bulundu. (2) Ahmed Rıza beyin hukukunu mü- dafaa etmeği sabık ticaret nazırı Mil- lerand deruhde etti, Kabine bu kadar hücuma karşı koyamadı; kararından Yicate mecbur kaldı. Türkçe Meşvere- tin Fransada tedavülünü yasak et- mekle iktifa etti. (12 Nisan 1896) Abdülhamid bununla kalmadı; (Meşvereti) oçikaranlar aleyhinde Pransa kanunlarından istifade etmek istedi. Dava ikamesi için İstanbuldan avukat Pedrelliyi Parise gönderdi. Meşverette oAbdülhamidin namı (Büyük katil) diye geçerdi. Paris büyük elçisi Münir paşa Ab- dülhamide hakarette bulundukların- dan dolayı Ahmed Rıza, Halil Ganem beyierle Meşveret gazetesinin diğer iki muharriri aleyhinde Seine mahkeme- sinde bir dava açtı. (Temmuz 1897) Avukat Laborinin müdafsasından ve Klemansonun mahkemede şekade- ti esnasında Jön Türkler lehine beya- natından sonra mahkeme maznunla- rı ancak 16 frank para cezasına mah- küm etti! (15 Ağustos). Bununla be- raber böyle tazyikler karşısında Ah- med Rıza bey artık Pariste yaşıyamaz hale geldi. Meşveret İsviçreye naklolundu. Ab- dülhamid Meşveretin basıldığı mat- baanın bütün türkçe harflerini satın aldı. Gazetenin basılmasına imkân bırakmadı. Ahmed Rıza bey bir müddet Meşve- Teli litografya ile çıkarmağa uğraştık- tan sonra Belçikaya gitmeğe mecbur kaldı. Fakat buradada hücumlara makalelerden dolayı hükümet gazete- yi menetti. Bu yüzden Belçika mebusan mecli- sinde bir istizah yapıldı. Meclis adliye nazırını haklı gördü. Meşveret gazetesi bu defa Belçika mebuslarından Jorj Lorandın mesuli- yeti altında çıkmağa başladı. Abdül hamld Ahmed Rıza beyi Belçikada hiç rahat bırakmadı. Bir kral iradesile Ahmed Rıza bey Belçikadan çıkarıldı. (13 kânunüevyel 1897). Gene Parise giderek #ransızca Meşveretile uğraştı. Murad beyin İstanbula avdeti Jön Türklüğe bir darbe olmuştu. Bu âde- ta bir dehalete, bir istimane benze- mişti. Padişaha hiç itimad etmiyen eski Jön Türkler Murad beyin bu ha- sından Halil Ganem Ekler gazetesine gönderdiği bir mektupta kızgınlığını gizlemiyordu: (Murad bey beni affet sin! Ama padişaha kendisini bir Te- hine olarak vermek için bizden ayrıl- masına hiç lüzum yoktu! Ondan bu fedakârlığı kimse istemedi. Partimizin programı malümdur. Hünkâr bu programa temayül gös- termesi bizim de teşebbüslerinde onu teşvik ve takviye etmemize kifayet ederdi. Çünkü gayemiz memleketimi- zin balini ıslah ve istikbalini temin ey- lemektir. Vaadler hiçtir; prensipler her şeydir. Bİzden bir mütareke iste- nildi. Ne garib hal! Bizim padişahtan mütareke istememiz lâzım! O bizi bir cürüm fe, bir sulkast ile itham edebilir mi? Biz hariçten gele- bilecek bir felâketten çekinerek dai- ma dostlarımıza itidal ve sükünet tav- siye ettik. Halbuki o kadar kanlı ira» deler, nefiy emirleri veren hünkâr şim- di bizden bir mütareke istiyor! Bütün Avrupaya karşı koyan bu ka- dar kudretli bir müstebidin bizden sü- kütumuzu istemek tenezzülünde bu- lanması için kuvvetimizin derecesi ne olmalıdır?) Jön Türk kuvvetinin derecesine olursa olsun Abdülhamid için bu kuv- vetin kırılması matlüb idi ve son te- şebbüsile buna bir derece muvaffak leddin paşaya tebliğ olunan iradede (İstanbula vusulünde doğruca mabe- yin başkitabet dairesine gelsin. Huzu- Ta kabul olunacaktır.) denilmişti, Murad bey Sirkeci İstasyonuna va” rınca yanına Miloyu alarak bir araba ile Yıldız sarayına gitti. Doğruca baş- kâlibin yanına girdi (14 ağustos 1897). Başkâtip gülümsiyerek kendi- sini kabul etti. Murad bey — Ahmed paşanın hak- kımda ne yolda maruzatta bulundu- ğunu bilemem. Kendisine imzalı ve mühürlü bir kâğıt vermiştim. O kâ- Zıdda arzettiğim gibi hilâfet makamı- ma karşı tarziye vermek maksadile bu- raya gelip teslimiyet arzediyorum. Ah- med paşa affım llikırdısını açtığı va- kit (ben kendimi kabahatli tanımıyo- Tüm ki bunu kabul edeyim) demiştim. Bundan başka bu yolda bir şey işit- medim ve işitmek te istemedim. An- cak cidden kabahatli isem ceza gör- meğe hazır olduğumu ârz ile Padişa- hin Adalet kapısına iltica etmiş bulu- nuyorum. Bu noktaya dikkat buyur. marızı rica ederim. Çünkü padişaha fazla bir şey arzedecek olursanız işi olmaz. (3) Tahsin paşa huzura gitti; bir saat kadar kaldı; avdetinde padişahın se- Jâmını, #tifatını tebliğ etti. — Zatı şahane buyuruyorlar ki: Va- ki halin sadakat “ifratından ve ban hareketlerimin yanlış telâkki edilmiş olmasından ileri geldiğine kaniim. Mü- Tad bey eskisinden daha makbul asdi- kadan sayılacaktır. Evine gidip istira- hat etsin. Yakında görüşürüz. Murad bey huzura kabul edilmeden serbest bırakılıyordu. Fiilen affa uğ- ramıştı. Ertesi günü Murad beyin ailesi na- muna bir teşekkür arizas takdim et- mek üzere kayınbiraderi Sabit efendi ile oğlu Yıldıza gittiler, Ariza takdim olundu. Mabeyin başkâtibi ile gidiş müdürü buna padişah namına şu ce- vabı verdiler. (Maziye kat'i surette perde çekil- miştir. Murad bey en muktedir ve mu- teber asdikn arasında hususi bir mev- ki sahibi olacaktır. Allesince hiç bir meraka ve endişeye mahal yoktur.) Abdülhamid Murad beye Anadolu- hisarmde bir ev verdi. Adliye müste- şarlığına tayin olunmak vandile uh- desine Şürayi devlet maliye dairesi Azalığını tevcih etti. Abdülhamid ta- rafından malişetini ve idaresini tan- zim edebilmesi için Murad beye sekiz bin altın dahi verildiği o zaman şayi olmuştu. fikirler besliyenlerle eskidenberi münasebeti olan Mısırlı prenses Nazlı hanımefen- dinin de bu sırada İstanbula gelerek bir gece tiyatroda huzura kabul olun- duğu, bin beş yüz altın kiymetinde bir bilezikle ve evalide paşaya» (4) oldu- ğu gibi kendisine de bir konak veril- mek vaadile teltif edildiği o gürilerde ağızlarda Odölaşmış rivayetlerden- dir. (5) İstanbul gazetecileri (Murad beyin beyanatı) diye Mısırda, Avrupada neş- rettiği fikirlere taban tabana zıd şey- leri gazetelerine geçirdiler. Murad bey bunları tekzib edemedi. Murad bey bir çok defa saraya davet olundu. Başkâ- tip ile uzun, uzun konuştu. «Âsdika- dan olmak şartları» hakkında kendi- sine imalarda bulunuldu. Fakat o ta- bil böyle bir zillete düşmedi. Bir defa da huzüra kabul olundu. (Arkası var) (1) Ahmed Paza: La falllite morale de la polltigue eceidentale en orlent. (0) Paul Feseh: Constantinople aux dermiers iour d' Abdulhamid. (3) Murad beyin hatıratını günü günü- ne zaptedip etmediğini büctiyorum. Böy- 1 saptolunmuş hatıralar bile sahipleri tarafından weşredilirken ifadenin bes- lenmiş veya beslenen ihtiraslara, nefret ve kinlere, müvedeetlere göre tahfif veya teşdidlere uğramaması pek nadirdir. Ben Yıldız ve Jön Türkler mebhasinin bu kısmında çok yerde Murad beyin muh- telif eserlerinden aldığım ifadelerini ol- duğu gibi kabul ve neşretmekteyim. Ar- gettiğim mütalâa ile varl4 olabilecek iei- cerayanına muvafık bulduğum noktalar olduğunu be- yan eyliyebilirim. (4) Misr Eidivi Abbas Hilmi paşanın valdesi, (5) Hoca Kadri efenği: İstinsaf risalesi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: