14 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

14 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ye Sahife 10 Festival tenis turnuası Maçlarda Yunanlı ve Romanyalı tenisçiler temayüz ediyorlar Dün Dağcılık klübünde, festival münasebetile şehrimize gelmiş olman iki Yunanlı, iki Romanyali ve birinci yirei sayısının gittikçe yükseleceği şüphesizdir. Bu itibarla tenis fede- râsyonunun festival turnuası hari- cinde Fenerbahçe, Güneş ve Dağcılık tenisçileri arasında tertib ettiğini yazdığımız gidiş gelişli müsabakaları memnuniyetle karşılamak lâzım ge- lir. Bu müsabakalar, şimdiye kadar bir tenis federasyonunun bizde yap- mak istediği en güzel ve “en faydalı | İl harekettir, Ecnebi tenisciler Dün turmuaya iştirak eden dört ecnebi tenisçiyi muhtelif maçlarda seyrettik. Esasen ikisini evvelden de tanıyorduk. Bunlardan Yühanlı Sta- los ile konuştuk. Vimbeldonda meş- hur Alman Von Crammdan bir set Stalios ile bizden Baldini, Romanyalı Joan ile bizden Melih, Suad ile Jaffe karşılaştılar. Botez ile un maçı bir tenisten ziyade bir pin- pon maçına benzedi. İki oyuncuda da muntazam forhend, bekhendlerden başka ne güzel bir drayv, ne iyi bir smaş, ve ne de klas oyuncularına ya- kışan başka vuruşlar görmedik. Bazı zamanlar elliye varan - eşanjlar can sıkıyordu. Botez hasmından daha tecrübeli bir oyuncu olduğu için güç kupelerle Yunanlıyı fileye çekiyor ve arkasın- dan uzun bir vuruşla puvan kazani yordu. Bununla beraber Romanyalı ilk sette biraz sıkıntı çekti, Romanyalı Joan bizim Melihe kar- $ı kolay bir maç yaptı. Dört ecnebi tenisçi içinde stil itibarilö en beğen- diğimiz ve en zevkle seyrettiğimiz bu kısa boylu ve sevimli tenisçidir. Joanın file boyunda geçen vuruş- ları, umumiyetle Avt zannedilen u- zun topları, drayvleri, bilhassa bek- hend ve volebekhendleri çok gü- geldir. Staliosu bir az semirmiş olmasına ve Baldini karşısında kendisini fazla sıkmamasına rağmen, eskisinden da- ha iyi bir vaziyette olduğunu, oyunu- Tenis maçları 14 Ağustos cumartesi günü 14,30 Suat veya Jaffe v Kaloğeropulos veya Botez 14,30 Bn. Levi v Bn. Kurteli veya Desautil 15,30 Joan veya Melih v Baldini veya Stalios 15,30 Bn. Goro- detski v Bn. Berckemeyer vaya Bn. Gindorf 16,30 Mim. Levi ve Melih v Bn. Kurteli ve Muhittin 17,30 Botez ve Joan v Vedat ve Melih veya Suat ve Muhittin 1730 Bn. Görodetski ve başkası v Bn. Gindorf ve Kris, 18 Stalios ve Kaloğeropulas v Jaffe ve Baldini veya Kris ve Arevyan. —a— Samsun bölgesi spor kurumu başkanlığı Ankara 13 (Akşam) — Samsun vali) muavini B. Orhan Güvenç, Türk gpor kurumu Samsun bölgesi baş- kanlığına namzedyösterilmiştir. B, Orhan Güvençin yeni vazifesi "Burum genci merkezince tasdik edil- Miştir, Tenis ve âtletizm Bugün Dağcılık klübünde öğ- leden sonra festival turnuası te- nis maçlarına devam edilecektir. En mühim karşılaşma Roman- | yali Joan ile Yunanlı Stalios ara- sındadır. Suad da Romanyalı Bo- tezle kaşılaşacaktıra Il Kadıköy 5 stadında bugün atletizm İstanbul şampi- yonası müsabakalrına başlana- | caktır, Yarın Tenis, atletizm, at yarışları Yarın Dağcılık klübündeki 1es- İİ tival turnuasının son günüdür. | Fenerbahçe stadında İstanbul 'İ Teknik neticeler Dünkü maçların neticelerini aşa- gıya yazıyoruz: Sund Jaffeye 6/1, 3/8, 6/0 galip. Romanyalı Botez Yunanlı Kaleğe- ropulosa 6/3, 6/1 galip. Romanyalı Joan Melihe 6/1, 6/1 galip. Yünanlı Stalios Baldiniye 6/2, 6/2 galip. Bayanlar arasında yapılan singi maçlarında Bayan Gindorf Bayan Berekemeyeri 6/1, 6/2 Bayan Kurte- Ni de Bayan Desantiyi 6/0, 6/0 yendi- kadaşı bir kaç kere berabere olmak fırsatını yakaladıkları halde Baldini- nin iyi oynamaması yüzünden bu fır- satları Kaçırdılar. Bugünkü itfaiye töreni İtfaiye töreni bugün saat on beş kırmıştır. Şampiyon 2,00 metre atla» mıştır, Evvelce 2,08 atlamış idi, AKŞAM Muallimlerin terfii Maaşlarına zammedilen muallimlerin isimlerini yazıyoruz Lise ve orta mektep muallimleri içinde terfi edenlerin listesi dün mar arif müdürlüğüne tebliğ edilmiştir: Terfi listesini yazıyoruz: Erenköy kız lisesinden Muammer, Ga- latasaray ilk kısmından Cihad 16 Ura- reyya, İstanbul erkek muallim mektebin- den Yusuf Cemil, Galatasaray ilk kısım muallimlerinden Hafız Nuri, Kandili kız taş lisesinden Hamdi, Kabataş Wsesinden oAbdülkudüs, Kasımpaşa ortadan Rıfkı Melül, İstanbul erkek lisesinden Yusuf Cemil. İstanbul kız lisesinden Süreyya, İstanbul erkek N- sesinden Salâhaddin ve Malik Ramiz, fs- tanbul kız lisesinden Hayrünnisa Yesari, İstanbul erkek lisesinden Ahmed Rifat vo ia yukarı maaş zammı gi den Tahir Nadi, Hali Nim, Fehmi, Cevdet, Celâl, Gulttasare, ia esi, Ahmed Mazhar, Said, Kadıköy birinci ödünç harp gemileri vermek husu- sumdaki teklifini hayret ve infial ile karşılamaktadır. Umumi kanaate göre torpidoları kiraya vermek keyfiyeti müdafaa edilemez bir teşebbüstür. Bunun ye- ni deniz inşaatına sebebiyet vereceği muhakkaktır. Bü hususta yapılan bir çok tenkid- lere göre bu teklif. Pan Amerikan konferansının ve Roaseveltin Buenos - Aires seyahatinin neticelerini hiçe indirecektir. Vaşington 13 (AA) — Cenubi Amerika cumhuriyetçilerine ödünç Şimdiden intihap edilmiş olan 8 torpidonun Brezilyanın emrine ve rilmesi için Hazırlıklara devam edil- mektedir. Hasan Âli Yücel Pazarlesi Konuşmaları Kitap halinde intisar etti, Satış yeri Remzi kitaphanesidir. SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tefrika No. 933 Tercüme iktibas hakkımahfuzdur, Mekteb açılmasını istedi diye ttmarhaneye atılmış Mevkuflar aylarca bu kalın taş duvarlar arasında, demir çerçeveli havasız, ziyasız, rütubetli hücrelerde bırakıldılar. Her gece soyunmadan ot minderleri üzerine kıvrılıp uyku- nun gelmesini bekliyorlardı. Kimse ile görüştürülmüyorlardı. Nöbetçiler bile kendilerine fena ve keskin nazarlarla bakıyor, yanlarına sokulmuyorlardı. Ancak üzerlerine teslit edilen Topal Ahmed ağa gibile- rin bütün ezeları onların ne olsa bir gün hürriyete kavuşulacağı yolunda- ki imanlarını sarsmıyordu. Araların- da muhabereyi temin edebilmişlerdi; istikbal için projeler bile hazırlıyor- lardı. Bir kaç ay sonra yaverler vasıtasile Tophane mahpesinden çıkarılarak Harbiye mektebine nakledildiler; bu- rada sıkı bir nezaret altında tutul- dular. Ancak o zaman Harbiye mektebin- de ders nazırı olan Erzurumlu miralay Şevki bey - sonradan paşa olmuştur - gün geçtikçe solup sararan bu genç- lere acıyarak kendilerile alâkadar ol- du; bin türlü cefa ve eziyetlerle kırı- lan gönüllerini almağa çalıştı. O za- mana göre böyle siyasi mevkuflara sempati göstermek büyük cüreti. Gerek Şevki beyin, gerek o günler- de mülâzim rütbesinde bulunan Ka- dıköylü Cevad beyin nüvazişkârane ve müşfikane muameleleri her ikisi- nin kalblerinde hürriyet aşkı bullın- duğuna delâlet ediyordu. Bir gün mevkuflar Zülüflü İsmail paşanın huzuruna çıkarıldılar; tek- rar isticvab edildiler. İsmail paşa başından fesini çıkar- mış, beyzi mermer bir masa önünde, sağ eli arka cebinde duruyordu. Kır parça parça olmuş perişan kıyafet- lerile feci bir tezad teşkil ediyordu! İsmail paşa bunlara acıyor gibi gö- rünüyordu ve güya bu his ile; — Namık Kemali, Murad beyi, Ebuziya Tevfiki tanır mısınız? Ne ya- zık! Hemiyetli geçinen bu zevat sizin gibi gençleri mahvetmek için çalış- muşlardır. Geçende Murad beyin maa- şanı vermeğe memur edilmiştim. Yüz altın maaş alıyor, evinin pencereleri- nin perdelerini atlas kaplatmış. Ha» miyetli olan bir zat bunu yapabilir mi? İşte sizler bunların iğvastına ka- m aa m in ballerinizi mahv, kendilerinizi helâk ediyorsunuz. Bakınız suratlarımıza! Solmuş ay çiçeğine benziyorsunuz! Diye hayırhahane (!) bir hitabede bulunmuştu. Ve tabii, bu hitabe arkasından genç- lerin hiç yapamıyacakları ağır teklif- ler gelmişti! Gençler adaletten başka bir taleb- leri olmadığını söylemekte ısrar etti- ler. Nihayet on gün kadar sonra affışa- haneye mazhar olarak mekteplerine inde edildiler.» Bu arada bir garibe anlatmaktan kendimi alamıyacağım: le, şalıyle, şalvarile dolaşırken herke- sin dikkatini üstüne celbeylemesi Ab- dülhamid casuslarının da gözünden Kkaçmamış, kendisi mektepler açtırmak için her tarafa baş vurmağa başlayın- ca kıyafeti, hali, tavrı, lisanı cinnetine hamledilerek bir kaç defa tevkif edil- mişti. Nihayet Üsküdarda Toptaşına gönderilmişti! Fakat o ikide, birde 'Toptaşından çıkarılır, usi durmak şartile kendi- sine maaş, rütbe vaadedilir, buna karşı kendisinden; — Ben mektep açtırmak için İstan- bula geldimr Başka bir dileğim yok- tur! cevabı alındıkça gene oraya ia de edilirdi. Elime geçen (Divanıharp ve Saidül- kürdi) risalesinde timarhaneden tev- kifhaneye nakledildiği bir sırada be- diüzzaman ile zaptiye nazırı Şefik pa- şa arasında cereyan etmiş bir muha- vere mündericdir, Garabetine gülmek mi, ağlamak mi lâzım geleceğinin ta- yinini okuyuculara bırakarak bu mu- havereyi naklediyorum: (Şefik paşa — Padişah sana selâm etmiş! Bin kuruş da maaş bağlamış; sonra bunu yirmi, otuz lira yapacak! Bediüzzaman Said — Ben maaş di- lencizi değilim. Hem de bu bana ver- mek istediğiniz rüşvet ve hakkı süküt- tur! Şefik paşa — İradeyi reddediyorsun. İrade reddolunmaz! — Reddediyorum. Ta, ki padişah darılsın; beni çağırsın; ben de ona doğ- ruyu söyleyim! — Bunun neticesi vahimdir. — Neticesi deniz olsa geniş bir ka- birdir! Hem ben İstanbula geldiğim vakit hayatımı rüşvet getirmişim! Ne ederseniz ediniz. Ciddi söylüyorum. Ben isterim ki ebnayı cinsini biüfül ikaz edeyim ki devlete intisab, hizmet içindir; maaş kapmak için değildir! Benim gibi bir adamın ise millete, dev- lete hizmeti nasihatledir. Nasihatin hüsnü tesiri de hasbilikle, garezsiz- likle, ivasızlıkla, şahsi menfaatleri terk iledir. Bunun için ben maaşın kabu- lünde mazurum. — Senin maarifi neşir yolundaki maksadın vükelâ meclisinde müzake- re ediliyor. — Çok garib işi Siz maarifi tehir, Ne kaide Bu sual zaptiye nazırının hiddetini celbetti. Bediüzzaman — Ben hür yaşamı- şım. Bana hiddet fayda vermez. Nafi- le yorulmayınız! Beni nefyedin. Fizan olsun; Yemen olsun, razıyım! Bu su- retle ben yüksekten düşmekle incin- mekten kurtulurum; siz de yamacı- lıktan kurtulursunuz! Zaptiye nazırı — Ne demek istiyor- sun? Bediüzzaman — Siz nizam namile sigara kâğıdı kadar ince bir perdeyi efkâr ve hissiyatın bu kadar fevera- 'nına karşı herkesin üstüne örtmüşsü- nüz. Tazyiklerinizle herkes bunun al- tında müteharrik meyyit gibi inliyor. Ben acemi idim. Altına giremedim; üstüne düştüm! Giyinişim gibi ahlâ- kım da sakil idi. Bir kere mabeyinde yırtıldı; Şişlide bir Ermeninin evine düştüm. Orada da yırtıldı. Şekerci hanına düştüm. Gene yırtıldı. Timar- haneye düştüm. Şimdi de tarassutha- neye düşmüşüm. Hasılı ben düşmek- ten inciniyorum. Siz de o kadar yama- cılık yapamıyorsunuz. Ben memleket- te iken sizleri iyi bilirdim. Bu haller sizin sırlarınızı bana iyi öğretti. Hu- susile timarhane bu metinleri bana iyi şerhetti. Bu hallere şükrediyorum. e ediyormuşum!) Tiğ Dü görki ca akılâne sözleri zaptiye nazırı Şefik paşa üzerinde ne tesir hasıl etti bili- nemez. Bilinen şu ki Bediüzzaman Molla Saidülkürdi Fizana veya Yeme- ne sürülmedi ama meşrutiyete kadar serbest te kalmadı! 1907 senesi ramazanı içinde verilen bir jurnal üzerine İzmire gelen hatiye- ler İzmir polislerile beraber Mithat pa- şa damadı Süleyman Nüzhet beyin evini basmışlardı. Süleyman Nüzhet bey tevkif olunarak evinde bulunan evrak ile İstanbula getirilir. Sergi da iresinde fotografçı Sami beyin riyase- tindeki komisyon tarafından isticvap edilir, sonra Beşiktaş karakolundâ Vasıf paşa, Necmeddin Molla, Nazif Süruri beyden mürekkep bir komis- yona tevdi olunur. (Arkası var) Yuma 4 “T RM e ŞE dk e ek

Bu sayıdan diğer sayfalar: