14 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

14 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKŞAM BİR HİKÂYE Hattalardanberi beklenilen büyük gün ço klaşmıştı. İddişli horoz dövüşü perşembe akşamı büyük Çi- narlı kahvede yapılacaktı, Dövüşecek : Kadri pehliva- zi Bay- ca İki horoz da on gündeberi dövüş için hazırlanıyordu. k ibiks bir haftadanberi bü- $ün tavuklardan ayrı yaşıyordu. At çanbazı B; 1 onun yanına tek bir Çünkü dövüşen horozların en bü üşmanı tavuktu. Dövüşten günlerce evvel horozların &ıkı bir aşk pehrizine girmesi lâzımdı. Horoz aşksız, tavuksuz geçen günler de delidivane olur, çatacak yer arardı. Nitekim bahçenin en güzel tavukları olan «Kartopu, «Paçalı, «Nazlı, «Sarıkız», Gelinhanım» «Kızılcık ipi- ğin» geniş kümesinin önünden cilveli gilveli geçtikçe biçare horuz ne yapa” Cağını şaşırıyor, hiddetinden kendisi- Bi tellere atıyordu. Bol gıda, bol İsti- rahat, fakat tavuksuz, aşksız geçen Uzun günler bu güçlü kuvvetli pehli- Yan horozu çileden çıkâriyordu. Epiy- €e #ilozot tavurlu olan At canbazi Bsy- Tam «Kırmızı ipiğes yem verdikçe: — Sabret oğlum, sabret, diyorudu. Sana dişilerden hayır yok... Bir kere işin içine dişi girince hapı yuttun, dö- vüşte dayağı yedin demektir. Bak, pehlivanlar, boksörler bile güreşte, bokstan önce günelree pehriz€ girer- ler... Sen de sabret... Diğer taraftan Kadri pehlivan gar“ Bacı hind horozunu pehrize sokmuştu. Bu eğlencesiz kasabada şimdi herkes mühim günü, dövüş gününü bekliyor- du. Köyün Çınarlı kahvesinde daha gimdiden horozlar üstünde bahisler tu- tuşulmasına başlanmıştı. Hâttâ bu bahislerde çok ileri gidenler vardı: — Kınlcık ipik dayağı atmazsa ben bu bıyığı keser atarım... Diye palabıyıklarını işaret edenler: — Pehlivanın Hint horozu şimdiye kadar kaç dövüşcü hayvanın gözlerini kör eli, Ona çıkacak horoz mu var” dır?... Diye fikir yürütenler çoğalmıştı. Kasabada iki horozun üstüne O ka” dar çok bahis tutulmuştu ki horozla- rın birinden biri yenildiği takdirde bir çokları sakallarını, bıyıklarını tıraş etmek mecburiyetinde kalacaklardı. Belki de dövüşten sonra kasabanın ya” Tısı matruş olacaktı. Dövüş günü geldi çattı. Bütün me- Taklılar büyük Çinarlı kahvede t0p- lanmışlardı. Nihayet merasimle ho- Tozlar meydana getirildi. Beyitler okun- du. Horozların sahipleri birer birer ,dövüşecek kahramanlarını tutup ha- Yaya kaldırarak: — Var mı buna çıkacak?.. diye mey- dan okudular. Çinarın altında topla- nan meraklılar: — Güzel bir dövüş seyreleceğiz!... diye sabırsızlanıyorlardı. Dövüş başladı. Evvelâ Kızılcık ibik rakibinin üzeri- De hücum etti ve horoz meraklıları Arasında meşhur olan bir kaç «kanat tokadı> ile Kadri pehlivanın Hint ho- Tozunu €) hırpaladı, Pehlivan horozu daha ziyade ka- çıyordu. Onda rakibini arkasından koşturarak adamakıllı yormak isteyen kurnaz bir boksör hali vardı. Kızılcık ibik taraftarlarından biri ıldı: “ Bu Hint horozu çok korkak hay- van... Amma da kaçıyor ha... Sanki arkasından atlı kovalıyor mübareğin. Hit horozu taraftarlarından Muhta- Tın oğlu cevab verdi: — O korkak değil kurnaz... Öteki budalayı yormak istiyor. Budala tabiri Kızılcık ibik taraftar- ları olanları kızdırmıştı, onlar da Hint, horozile alty etmeğe başladılar; — Şuna da bak be... Horoz değil karga mübarek... Hint horozu taraftarları da bu Sö- sün altında kalmadılar: — Bizim köyde böylelerine «Sarsak kuş, derler, Baksana... Hiç etrafı he- Saplamadan atılıyor... İki taraf şimdi adamakıllı kızışmıştı. Dövüş sahasına seslenenler vardı: — Haydi Kınlcık ibik, göreyim $€- ti... Tepele şu kargayı... — Haydi «Hintlis... Haydi pebli- Yan... Vur yere şu sarsak kuşu... — Yapıştır Kızılcık... — Vur pehlivan Fakat Kadri pehlivanın Hint horo- gü durup dörlenmederi kaçıyordu. Kınlcık ibik taraftarlar — Böyle korkak kargayı dövüş için meydana getirmek ayıp şey... dediler, Hint horozu taraftarları: — Ağzınızı toplayın.. Karga asıl si- ginkidir... 5 Diye mükabele ettiler, Kavga büyü- müştü: — Sizinki karga... — Bu budala hayvanı horoz diye mi «er meydaniş na çıkardınız yahu? — Ağzını topla... Karşında dövüşen hayvana bek La öyle lâf et... Acaba sen ömründe böyle kahraman hayvan gördün mü?... Alışmışlar bunlar uyuz kargalara.... - — Uyuz karga senin babandır... — Şimdi sana uyuz kargayı anlatı- rım ben... Daha horozlar iyiden iyiye dövüş- meye vakit bulamadan taraftarları birbirine girmişlerdi. e saim yumruk, sille gırla gidiyordu. Horoz- ların ikisi de korkudan bir ağacın dal- larına çıkmışlardı. İki dörüşcü horoz dövüş seyretmek için gelenlerin müthiş kavgasını bu- lundukları dal üstünden uzun uzun hayretler içinde seyrettiler. Dövüş seyri için gelenler epey müd- det dövüştüklen sonra zaptiyeler ta- rafından güçhal ile birbirlerinden ay- nldılar... | | (Bir yıldız) pa 2 karga... Hem de uyuz Ağustos 937 Cumartesi a Öğle neşriyatı: 1230: Plâk- 1a Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13: Bey- oğlu Halkevi gösterit kolu tarafından biz temsil, 14: SON. 5 Akşam neriyalı: Saat 1830 Plâkla dans musikisi, 1030 Konferans: Doktor Al Şükrü tarafından. 20 Cemal Kâmil ve ar- Kadaşları tarafından” Türk musikisi ve halk şarkıları. 2030 Ömer Riza tarafın- dan arabca söylev. 2040 Bolma ve arka- | daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayar). 2115 Orkestra. 2215 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün proğramı. 2230 Plâkla sallar, cpe- Fa ve operet parçaları, 23 SON, Ecnebi istasyonların en müntahap programı Rema (421) saat 22: (Cavailerla Rusti- | cana), Paris P. T. T, (432) 2130: Operet, Nis (253) 2130: Senfonik konser, Breslav | (816) 2230: Stranas musikisi, Berlin (356) | 2030: Fski Alman musikisi, Viyana 2245: | Piyano konseri. i Dans musikisi Kolonya (458) saat 21.10, Prankfert (251) 22,15, Berlin (356) 2330, Liyon (463) 24, Lüksemburg (1294) 24 Peyle (549) 24, Londra (Kısa dalga) 1835 - 0,10. Başı ağrıdan çatlıyacak gibi En şiddetli baş ve diş ağrılarını dindirir NEVROZİN Bütün ağrı, Sızı ve sancıları keser NEVROZİN Nezle, grip ve ro- matizmaya karşı çok müessirdir Kadıköy - Haydarpaşa sahilleri hakkında Kadıköy - Haydarpaşa cadde mın, pek güzel bir. ge süslü bir bulvar ol bu rıhtım dan kurtuluyor. Günün her saatinde labalık bir gidiş, gelişe sahne olan rıhtıma tek bir ağaç neden dikilmes? ÖZ leden sonra güneş batıncaya kadar bu sahil, serin, gölgeli, yeşlilikli olması lâzım- | gelirken niçin bir çöl manzarası stzeder, | Burada yanmadan yürümek mümkün de- Bildir. Ne olur sahil boyunca sıkça ağaç dikilse, Yıhtım kenarları ebu memlekete bakan, sahip olanlar varmışt» dedirtecek şekilde muntazam elekirik le ebhalinin oturması için sıralarla, parmaklıklarla ten- | zim edilse de Kadıköy balkma iyi, gölgeli, | Berin bir gezinti yeri meydana gelse ne | olur? Sonra çok lâzım imiş gibi en güzel bir sahile hiç bir işe yaramıyan © sekil sebze bâli binam önündeki mürrur ve uburu kesen odun yığınları, saman pislik- leri ve murdar arabalar, Haydarpaşa tara- fındaki çöp iskelesi tarafına akledilse de © güzel nıhtımdan herkes serbesçe istifade etse; bizde belediyenin bir zevk sahibi müessese olduğuna hükmetsek ne olur? Nuri Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli; Pangaltıda Xargileciyan, Tak- 8m: Limonciyan, Beyoğlu: Istikihi caddesinde Dellâsuda, Tepebaşında Kinyilo, Galata: Hüseyin Hüsnü, Ka- sımpuşa: Vasıf, Hasköy: Halıcıoğlunda Barbut, Eminönü: Salih Necati, Heybe- Mada: Halk, Büyükada: Halk, Patih. İs- mali Hakkı, Karagümrük:Ahmed Suad, Bakırköy: Merkez, Sariyer: Nuri, Ta- rabya, Yeniköy, Emirgin ve Rumeli- hisarındaki eçtaneler, Aksaray: E Pertev, Beşiktaş: Nall, Kadıköy: Pa- zaryolunda Rıfat “Muhtar, Modada Alüzddin, Üsküdar: İttihad, Fenar Emilyadi, Beyazıd: Kumkapıda Belkis, Küçükpazar: Hasan Hulüsi, Samatya: Çula, Alerhdar: Çemberlitaşta Sırrı Rasim, Şehremini: Topkapıda Nâzım, 13 Ağustos 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHVİLÂT İstikrazı dahili 06.50| "Türkiye Cum- 90! 1933 İstikrazı 9655| huriyet Merkez Bankası m MİRİ Anadolu ie. 2440) i 1435 | Telefon 710 Mümessil 1 O 3850) Terkos İpar! >» ZI 4070) Çimento 7 » MI —İ İtühsd değir- 1000 İş Bankası © 990) menleri » bemiline 990) Şar değir- 009 > Müessis o 75i menleri Para (Çek fintleri) Paris 210550) Sofya a0 yan S1) Berin 15040 Nev York dari Madrid 137084 Milâno 42) Bek 2430 Atina 808 Ziy 4,1750) Cenevre 344 Brüksel 40930 Amsterdem — 14330 FİATLAR CİNSİ Aşağı Yukarı Kr.Pa. Kr. Pa, Meretmek kırmızı Nohut Tiftik mal Yapak Anadol Buğday: Liverpul Buğday: Şikago Buğday: Vinipek KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 141 Taraçanın yanındaki perde birdenbire açıldı. Tekinboğanın başkanlığında kur- rulan mahkeme meğer akşamdanberi Kubilâyla geçen konuşmaları dinliyordul — Pekine geleli bir halta oldu. Bir gece uğradık. Fakat sarhoşluğu bir hafta sürdü. Bu yüzden çok muzta- ribiz. Kubllây gözlerini Mirza Küliden | ayırmıyordu. Artık kalben inanmışlı ki, Kuli bu adamları tanıyordu ve onları para ile satın almıştı. Kubilây, Kuliyi Çinlilere göstere- rek: — Misafirimi osize tanıştırmak isterim, dedi, kendisi İranın ilerige- lenlerindendir. Çinlilerden biri İranlıya “dikkatle baktı: — Kendisini afyon çarşısından ta- nırız, Hakanım! Mirza Kuli de bizim gibi afyon meraklısı olsa gerek. Mirza Kuli cebrt bir gülüşle dudak- larını büzdü. Gözlerini yere indirdi: — Pekine gelen her yabancınm ilk işi afyon çarşısına başvurmak oluyor. Prensleri gerçek orada bir iki defa görmüştüm. Mirza Kuli hâlâ bunun bir tesadüf olduğuna inanıyor ve kendikendine; — Para ile elde ettiğim bu adam- lar meğer birer prensmiş!, Diyerek hayretten hayretle düşü- yordu. Çinli asilzadelerin ,kıyatetlerini de- Biştirerek, geceleri afyon çarşısındaki evlere gittiklerini herkes bilirdi. Kull bunu düşünerek; — Zavallılar öyle sefil bir muhit- te asaletlerini saklamağa mecbur ol- muşlar... diyor ve bahsi kapatmak için vesileler arıyordu. Kubilây han, Çinlilerle Kulinin ta- nıştığını bu suretle tesbit ettikten sonra, Kuliye hitap ederek: — Sen bu prensleri baldırı çıplak birer şerir tanıyarak onlarla mühim işler görüşmüşsün, öyle mi? Mirza Kulinin çeneleri sıtma nö- betleri geçiriyor gibi, birbirine çarp- mağa ve dizleri titremeğe başlamıştı. Acaba bu misafir Çinliler hakana bir şey mi fısıldamışlardı? Hakan, Kulinin Çinlilerle mühim işler görüştüğünü nereden biliyordu? Mirza Kuli: — İnsan afyon dalgasına düşünce, orada neler konuşmaz, neler tasav- vur etmez, hakanım?! dedi. Bir af- yon çubuğunun lülesinde bin bir si- hirbezın tılsımı vardır, Semga bahadır başını salladı: — Mirza Kuli doğru söylüyor, ha- kanım! İnsan afyon çekince, kendini bazan Moğol tahtına olurmuş sanır. Göklere uçar... Yerin dibinde seya- hatler yapar. Mirza Kuli de böyle bir dalgaya düşmüş olabilir. Çinliler: — Mirza Kuli hazretler! bu dalga- ya, afyon çekmeden düşmüştü... Dediler. Kubilây ince kaşlarını ça- tarak vezirine döndü: — Sen ne dersin bu işe, Semga? İnsan afyon içmeden saçmalıyabilir mi? Semga: — Hayır, hakanım! Bilhassa bu kadar zeki ve akıllı bir adamın afyon içmeden hezeyana başlaması kabil değildir. Kubilây han, Mirza Kuliye baktı. İranlının yüzü balmumu gibi sa- rarmıştı. Kubilây han: — Burada da afyon mu çekiyorsun, Mirza Kuli? Neden rengin sarardı? Buli cevap veremiyordu. Kubilây Çinlilere döndü: — O gece afyon evinde Mirza Kull İle neler görüştünüz? Çinliler başlarını cellâdın palasın- dan kurtarmak ümidile hakana sa- dakat göstermeğe karar vermişlerdi. Bunlardan biri söze başladı: — Hakikati söylemek isterim, ha- karım! Biz bu adamı afyon mahal. lesinde tanıdık. Bize para teklif etti, Ne iş yapmak istediğini anlamak için teklifini kabul ettik, Mirza Kull bize" İlk parayı verdiği gece: (Moğol tahtı. ni cansız bırakmık istiyorum!) dedi. Birdenbire bunun mânasını anlıya- madık. Kendisine: (Moğol tahtı can- sız kalmaz. Kubilây han ölse bile ye- rine oğullarından biri geçer.) dedik. O ne cevap verdi? — Kuli bize: (Siz benim dediğimi yapınız! Elbette. boş kalacak tahta lâyik olan birisi oturacak!) dedi, On- dan sonra bizi evine davet etti, Ha- kanımızı öldürmek için tedbirler al- mağa başladı. i Kubilây dişlerini sıkıyor, fakat iti- dalini kaybetmiyordu. Çinli sözüne devam etti; — Hakanı öldürmek, gök yüzünü yere düşürmekten daha güç bir iştir, dedim. Bize, bu işi yapmazsak sonü- muz fena olacağını söyledi. Bizi ölüm- le tehdid etti. “ — Siz de söz verdiniz, değil xi? — Evet. Parasını almak için... 'Bu sırada yan kapının perdesi açıl dı. Mirza Kuli buradaki sahneyi gö- rünce şaşırmıştı. 'Tekinboğanın başkanlığında kuru- lan mahkeme meğer okşamdanberi perde arkasından bu konuşmaları dinliyormuş... Perde açılır açılmaz, Tekinboğa ayağa kalktı, Ve yüksek sesle bağırdı: — Hakanım! Müsaade buyurursa- niz, mahkemenin kararını arzetmek isterim. Kubilây elile işaret etti. "Tekinboğa şu kararı okudu: «Mirza Kuli adlı bir İranlının Pekine geldiği gündenberi Kubi- lây hanı öldürmek için bir çok teşebbüslere giriştiği anlaşılmış. tır. Cürmü işliyecek olan Çinli- ler şahid stfatile dinlendiği gibi, Mirza Kulinin yatağında bulu- non (Ergun) imzalı bir mektup fa hakikati bütün çıplaklığile meydana koymuştur. (Ulu ya- sa) mızın üçüncü maddesine gö- re hakana el uzatmak istiyenler ölüm cezası göreceklerdir. Bun- lardan Ergun bahadır derhal va- zijesinden azledilerek Pekine cel- bedilecektir. Mirza Kulinin ve cürüm şeriklerinin de başları ke- silmek suretile idamlarına mah- kememiz karar vermiştir. Ergun bahadır Pekine gelir gelmez sor- guya çekilecektir.» Mirza Kuli bu kararı dinlerken, bir taş parçası gibi olduğu yerde do- nup kalmıştı. Damarlarının kanı çe- kilmiş gibi cansız ve hareketsizdi. Ne söyliyeceğini bilmiyordu. Çinliler mahkeme kararının şid- detini Mirza Kulinin mahküm olma- sı arzusuna atfediyorlar ve kendi- lerinin ölümden kurtulacaklarını sa- nıyorlardı. Moğol saraylarında - denebilir ki - © güne kadar böyle güzel tertip edil miş bir tuzağa tesadüf edilmemişti. Mahkeme akşamdanberi maznunla- rın ruhi hâletlerini - onlara sezdir- meden - öğrenmeğe muvaffak olmuş, şahidlerin şehadeti ve mahkemenin elindeki vesikaların yardımile bir cel- sede hadiseyi tedkik ederek karara bağlamakta gecikmemişti. Kulinin şaşkınlığı çok sürmedi. Tekinboğa mahkemenin kararın! imzalatmak üzere yerinden kalktı. Hakanın önüne gitti. İdam kararını uzattı, — Bu işi hemen bitirelim, haka- nım! Mahkeme heyeti çok teessür ve heyecan “içindedir. Hakanımıza suikasd yapmak istiyenlerin bir an evvel cezalandırılmalarını istiyoruz. Birdebire taraçanm ortasında bir inilti işitildi. Mirza Kuli, Kubilâyın ayaklarına kapanarak yalvarmağa — Beni affediniz, hakanım! Benim teşebbüslerim ciddi değildi. Bunlar birer afyon rüyasından ibarettir. 'Tekinboğa söz aldı: — Ergun bahadırın mektubu, bu adamı idama sebep teşkil edebilir, İrandan Pekine, Mirza Kuli bu iş için gelmiştir (Arkası var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: