5 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

5 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bahife 6 AKŞAM Sütten spor çorapları gürgenden ipekli kumaş! Alman kimyagerleri kömür ve kireçten kauçuk yapmağa muvaffak oldular Almanlar etin kemiklerinden, diş macunla- rının boş tüblerinden istifade ediyorlar Almanya, dışarıdan aldığı maddele- | ı kabil olduğu kadar zalt- | rin miktar mak istiyor. Bunun için sıkı tedbirle- re başvurmuştur. Bir çok maddeler, Almanya içinde yetişen ekla, hayale gelmiyen yi et dilebilecek olan ırmak için teşkilât yapı- çöplerden kısımları lacaktır Bundan başka mektepler açıldığı zaman muallimler, talebeye haftada iki defa evlerinde etlerin Miz nasıl toplıyacaklarını ö bunü da ders progrümına ithal ede ceklerdir. Geçen sene Berlin talebesi kemik toplamasına başlamışlar ve şehrin bü- tün mekteplerinde kemik toplama merkezleri kurmuşlardı. Bu maksatla mektebin avlularında ve t kapıcı kulübeleri yanında büyük fıçılar, te- nekeler ve buna benzer şeyler kon- muşlu Çocuklar, mekteplerine gitmek için evlerinden hâreket etmezden evvel annelerinden bir gün evvel yenmiş olan kızartmanın kemiklerini lardı nı sene bu usul ne bütün Alman mekteplerine te: line lüzum görüldü. Bu mi betle şunu söyliyelim Ki, geçen sne Berlin mekteplerinde 250,000 kilo kemik toplanmıştı. Bu ke- mik kırıntılarından edilen istifadeler pek büyüktür. Kemiklerden tutkal, yağ, olene, mum, giiserin, sabun yağ- ları istihsal edilir. 5,000 ton kemikten 500 ton yağlı maddeler, 750 ton tut- kal, 2500 ton iç yağı alınır. Almanyada (kemikleri toplamak için gösterilen bu alâka, İsrafa karşı açılan mücadelenin bir safhasıdır. 750,000 nüfuslu Münih şehrinde geçen sene 55 vagon kemik, 112 vagon kâğıt, 800 vagon cam, 42 vagon demir, 37 vagon teneke, 10 vagon emay kırıntı. ları toplanmıştır, Almanyada israfa karşı açılan bu mücade teşkilâtlandırılmıştır. Bu hususta yapılan propagandalar, hal- kın gözünü açacak kadar kuvvetli ve beliğdir. Bu propaganda varakaların- dan birinin tercümesi şudur: şmi- (AKŞAM) ın edebi romanı Eğer Almanyada haftada her sile bir parça ekmek israf edecek olur ise bu sene de 900,000 kental buğdaym sukağ; de 4992 ton kental buğday yüzer vagonlu 45 tren ile nakledilebilir. Haftada Almanyada 8 milyon yani senede 416 milyon tüp d tılmaktadır. Boş bir tüp, vasati bir hesapla 12 gram ağırlığındadır. Şayet bu boş tüpü, sizden i edeceklere istemek için mü- rac sokağa atarsanız, bu sene de 4092 ton | ktir. Halbuki biz ile satın tenekenin 1 de bunları ha: 1 altın para almağa mecburuz.» Almanyanın en çok mahrum bulün- duğu ve hariçten tedarikine mecbur olduğu şeyler, iptidai maddelerdir. Almanya, Harbi umumidenberi bu ham maddeler yokluğunu başka mad- delerle telâfiye çalışmışlar ve buna cidden muvaffak olmuğlardır. Harbi umumiden sonra Almanlar, ihtiyaç- ları olan bir maddeyi başka maddeler- den yapmak usulünü terketmişlerdir. Meselâ tten spor çorapları, odundan çok cazip renklerde kumaş- lar, kömür ve kireçten kâuçuk eldi- venler, kömürden benzin ve benzin yağı yapi garibi şudur ki, Alman kimya- lerdir. Bundan başka kimyevi bir tâ- kım usullerle suni pamuk ta imal edilmiştir. Bazı şerait altında kireçle kömürün mezcinden imal edilen kauçuklar, Al- man ordusunun motörlü kıtalarında kullanılmakta, ve hakiki lâstik vazi- fesini görmektedir. Almanlar, bu suni kauçuğa Buna adını vermişlerdir. Yal- nız Almanyanın kimyevi terkipler ile imal edemedikleri bir şey varsa oda demirdir, Fındık kontrol nizamnamesi- nin tatbikine başlanıyor Fındık kontrol nizamnamı bikine bu ayın 24 ünden itibaren baş- anıyor. Bu münasebetle Ticaret oda- $ı nizamnamenin tatbik şekilleri hak- kında tedkikata başlamıştır. Bir ta- raftan da kontrol için hazırlıklar ya pılmaktadır. Nizamname haricinde hareket et- tikleri görülenler 24 eylülden itibaren ceza görmeğe başlıyacaklardır. Tefrika No. 36 Mektep arkadaşları — Ha, bak şimdi aklıma geldi. Yeni apartımanın sahipleri var ya. Derli toplu bir hanımcık. Hani İngiliz mek- tebine giden bir de küçük kızları var, | — Evet! e yalan söyliyeyim, önce benim onlara gitmem zımdı ama, kusura bakmadan onlar geldiler. Ama yalnız değil, gene Süheylânm annesile geldi- ler. Onların ahbabı imiş. — Süheylâ da gözüktüğü yok! — Bu gece sana gelecekmiş, annesi söyledi ya. İşitmedin mi? Ha, sahi sen gelmeden önce söylüyordu. Benim de göreceğim geldi doğrusu. Çok iyi bir kız. Cevvale gözleri dalarak cevap ver- di: N — Öyledir. İyi kızdır! Ve odi a çikarken kendi kendine mirildandı: i beyin bizi tanıyan e yeni aparlımanın Ve sinirli görünmemek için dilinin ucuna gelen bir şarkıyı ıslıkla illa rek merdivenleri çıktı, — 5 Bürhan Cahid am Süheylâ erken geldi. Ye- meği beraber yediler. Teyzesi ütülen- miş çamaşırları yerleştirmek için on- ları yalnız bıraktığı zaman Süheylâ birdenbire sordu — Doktor Nac Cevvale? Bu münasebetleri önceden tahmin ettiği için temkinli duran Cevvale tereddüt etmeden cevap verdi: — Tabil değil mi ya, hastanede her gün tesadüf ediyorum. Ve sonra anlamamazlıktan gelerek sordu: — Sen doktor Naci beyi tanıyorsun demek! — Tanımıyorum. Daha doğrusu üç gün evveline kadar tanımıyordum. Bir tesadüf... — Tanıttı mı? beyle görüştün mü Ve sürün anlatmak En hazırlandı. — Efendim bu doktor Naci bey bi- zim arkadaki yeni #perliman miri | b Su şehrinin başlıca derdi yolsuzluktur Sıvasa giden yol tamir edilirse kasabanın iktisadi hayatında büyük kalkınma olacaktır lı şehrinde bu yeşil çimenlerin | bağrında ve bu yeşil ağaçların koy- | nunda sakladıkları evlerin genç kız- ları, güzel alle kadınları bizi gördük- ri vakit, avcı görmüş yabani geyik» gibi kaçıp kovuklarına saklanmı- yorlar, yüzleri açık, alınları kadınlı- ğın yüksek gururu ile süslü ve başla- rı yüksektedir. Anadolunun bazı ka- sabalarında çok kötü bir âdet vardır: Kadınlar kendi aralarında teklifsiz oldukları halde yabancı karşısında | kaçarlar. Bu $ dınlarında yoktur. Cumhur nin yarattığı vicdan hürriyeti sanki Su şehirlilerin ezeli malı imiş. Ufacık bir kaza merkezi olan Su şehirliler rejimimizin aile bahsindeki telâkkisi- ni.bü kadar yakından kavramış ve benimsemiş olmalarmi ve ideal aile namusunu açık alınlarda görmek ve onu takdis etmek istediğimizi ânla- miş. bulunduklarını Otakdirkârlkla gördüm, .. Su şehrinin töpografik mevzii düz değil, ondüleli ve arızalıdır. Sırtlar, vadiler, yarlar, dereleğ biribirine ka» rışmıştır. İktisadiyatı £ yolsuzluk zünden inkişaf edemeğnektedir. İhra- cat emtiası; Arpa, buğtlay, mısır Üz€- rinde tekâsüf ediyor.! Hele nefis ve mebzul meyvası yolsuğluk yüzünden diplerinde, o güzel yeğil çimenler üs- tünde çü; gidiyor. Sıvasa giden yol Zağraya kadar düzeltilse Su şeh- ri bü nefis ve bol meyvasile ve mah- ile çalışkan halkinın ve memje- 7 nü güldürecek bir servet ağımızdır. Su şehrinin beş ders Ji güzel bir ilk mektebi var, talebe mevcudü (250) imiş. Binayı gezdim ve pek beğendim. Kesme taştan yı k katlı fe- rah ve sıhhi bir bina.. fakat bir tane- dir. Şehrin (30) bin küsur nüfusu var- mış. Şehir geniş ve bu genişlikte dağı- nıktır. Kasabanın öteki ucunda da ikinci bir mektep olsa kasabanın oku- mağâ çok teşne yavruları gelip git- mekte sıkıntı çekmezler, Kasabalılar müsterih olsunlar, bu güzel binayı son yıllarda kendilerine veren yük- sek enerji, ikincisini de üçüncüsünü de verecektir. Şehrin etrafını atlarla dolaştık, ova- dan, dağdan ve yanlardan kasabanın panoramik görünüşü ve bu görünüş- teki güzelliklerin tenevvllü bana bir resim sergisinde imişim hissini verdi. Fakat şu farkla ki sergide insan boya ve fırçanın yarattığı hayali güzellik- leri seyreder. Burada ise o hayali gü- zellikleri yaratan sanatkâr ruhlara il- ağı olan hakiki peyzajların isini seyrediyorum. Su şehrinde bu güzel kasabaya ta- rihimizden bir renk veren bir âbide bulamayışıma âdeta üzüldüm, Halbu- ki ben oraya böyle bir ümidle de git- miştim. Ümidim boşa çıkınca bu gü- zel yerin tabii güzellikleri tesiri altın- da kalarak okurlarıma kasabayı oldu- gu gibi tanıtmak isterim, Mimar; Sedat Çetintaş Eşya nakli için araba tipi bulundu Sırt hamallığı şehrin her yerinde kalktığı için hamallar ve bazı ticari müesseseler belediyeye müracaat ede- Tek yük taşıma ve boşaltma işi için müayyen bir araba tipi intihap edil- mesini istemişlerdi, Belediyece bulu- nan tip bügünlerde hamal teşekkülle- rile diğer alâkadar müesseselere bil- Girilecek ve arabaların mutlaka bu tip dahilinde inşa edilemeleri ilâve edile- 8 Eyldl 1851 | KADIN KÖŞESİ Yünlü tayör Kahve rengi kumlu yünlüden klâsik tayör. Yakası kahve rengi tilkidendir. 'Tayör çifte düğmelerle iliklenmekte- dir, İzmir (Akşam) — İzmir enternasyonal fuarının gece görünüşü, fevkalâde güzel ve muhteşemdir. Halk, geceleri geç vakte kadar fuarda muhtelif eğlen- celerle güzel vakit geçirmektedir. Yukarıdaki resimler,, fuarın gece manzara larmdan ikisini tesbit etmektedir. Onlar da an- konuşuyorlar. Bir de var ve İngiliz mektebine gidiyor. Doktor Naci bunlara senin hakkında mislümat sormuş. Onlar da nemle konuşmuşlar, hattâ beraber buraya da gelip teyzenle koruşmuş- lar, Nasıl bir adam bu doktor Naci bey? Cevvalenin dudakları büküldü: — Kendini beğenmişin biri, Ve kaşlarını çâtarak ilâve etti: — Çok erkekler gibi, — Genç mi? — Genç sayılır. Otuzu geçmiş görü- | nüyor. — Güzel mi?” Cevvale güldü: — Çok meşgul oluyorsun Süheylâ; İstersen çarşamba günü benimle has- taneye gel tanıştırayım. Çünkü ev- lenmek istiyor. Süheylâ hafifçe kızardı: — O maksatla sormadım. O senin- le meşgul olmuş ta.. fena bir adam değilse herhalde muvafakat edersin zannettim. İyi bir ailesi varmış, — Olabilir, Fena bir adam da değil, Bana fi sun ya. Şimdiki halı tinde olmadığım için razı olmadım. Seni görürse herhalde beğenecek! İ Süheylâ gülerek başını salladı? — Kendimi beğendirmek için dek- sililai torun peşinde mi dolaşacağım Allah inde dolaşacak değilsin. 'Te- sadüflerden istifade edeceksin. Has- taneye gitmeseydim beni nereden gö- | recekti. — Sen oraya vazife alarak gidiyor- sun. Meslektaş sayılırsınız. Herhalde bir münasebet var. Ya ben? — Kolayı var gözüm. Ben seni has- ta diye götürürüm ve muayene etme- sini ondan rica ederim. Olmâz mi. Süheylâ fıkır fıkır gülüyordu: — Fena kombinezon değil.. hanıme- fendi beğenmediğini bana çırak çıka- rıyor. — Yanlış düşünüyorsun Süheylâ.. ben doktor Naciyi fena bir adam de- | medim. Bilâkis çalışkan, istikbali oları bir doktor. Fakat ben evlenmek niye- İ tinde değilim. Süheylânın gözleri dalmıştı. Mırıi- danır gibi: Otomobili de varmış. dedi, — Evet var. Kendi kullanıyor.. de- dim ya. Bilmediğimiz taraflarını ayır- mak'şartile pek iyi bir adam. Otoriter bir erkek!,. Bize nazaran pek yaşlı da sayılmaz. Kadınla erkek arasında dai- ma on yaş fark olmalı, Süheylâ gittikçe yumuşuyor, dok- tor Naci hakkında belli etmemeye ça- lışarsk izahat aliyordu. Cevvale farkında idi,: * Li Hafif bir tebessümle: — Böyle yapalım, dedi. Sen bir haşr talık bahane et.. hastanede olduğum gün bana gelirsin. Doktora rica ede Tim. Seninle kendisi meşgul olur. Süheylâ sinirli bir gülüşle fıkırdadı: — Ne tuhafsın Cevvale! O bilâkis ciddi görünüyordu: — Yok, sahi söylüyorum, dedi. Bir kere kendisini de görmüş olursun. Ar nızda bir yakınlık olursa ne âlâl Teyzesi yanlarına geldiği için bah- si değiştirmeye mecbur olan iki genç kız o haftanın: sinema programları üzerine konuşmağa başladılar, Fakat Süheylâ neşesi kaçmış görü” nüyordu. İhtiyar kadın farkında olmadan kâr rıştırdığı bu tatlı sohbetin tekrar bâş- lamasına fırsat vermeden geç vaki# kadar yanlarında kaldı. Artık eski bab* se avdet imkânı kalmadığını gören Süheylâ erken kalkacağı için evine dönerken kendini kapıya kadar geçi” ren Cevvaleye acı acı şikâyet etti: — Ah bu erken kalkmalar yok mü rahat rahat iki lâkırdı etmemize mör ni olüyor, #le anlamamazlıktan geldi : — Sorma kardeşimi. Bey de sekizde. fakültede bulunacağım. Artik bir şey sözlemeğe firsat bula” ühezlâ arkadaşile öpüştü “ ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: