21 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

21 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EE emi Bahire 10 AKŞAM 21 Eylül 1937 İzmirde üç gün devam eden Balkan güreş şampiyonasında intibalar Gelecek sene Atinada yapılacak olan altıncı şampiyonanın daha mükemmel olması için şimdiden çalışılacak Beşinci Balkan güreşlerinde hakem heyeti, kafile relsleri ve gazeteciler, masa üzerinde Yunan ve , Yugoslav milli takımları tarafından Türk güreş federasyonuna hediye edilen kupalar görünüyor Dünyanın en kuvvetli güreşçisi olan Mustafa rakibi Yunan Lefakis ile güreşmeden evvel Ayni puanla berabere kalarak ikinciliği paylaşamıyan Yunan ve Yugoslav ekipleri birinci gün bayrak merasimi yapıyor Bu itab karşısında Said paşa gene evvelki cevabını tekrar etti, Hünkâr —, Mabeyine telgraf geldi. Babıfliye gelmedi mi? Sald paşa — Rumeli abvaHine dair sadarete lâyenkati telgraflar gel mekte ise de Osman paşa hakkında bir haber alınmadı! Hünkâr —, Bu hale karşı ne gibi tedbir ittihaz olunacak? Sald paşa — İcabı vükelâ arasın- da müzakere olunmak üzere Babıâli- ye gitmeme müsaade buyurunuz. Hünkâr — Burada paşalar var ya. Onlarla müzakere edersin. Said paşa — Maslahat vükelâ he- yetince tezekküre muhtaçtır. Abdülhamid biraz düşündü, vüke- lânın sarayda toplanmaları şartile işin heyetçe müzakeresine muvafa- kat etti. Hünkâr — Fakat ne tedbir ittihaz olunacaktır? Said paşa — Halin ehemmiyeti de- rin müzakereleri muciplir. Münasip olan tedbirler o müzakereler neti- cesinde teayyün edebilir. Şimdiden salim bir rey beyanına muktedir ola- mam. Hünkâr — Meselenin meclisi vü- kelâ kararına vabeste olduğunu tas- dik ederim. Şahsi mülâhazanızı anla- mak istiyorum. Said paşa — Vükelâ arasında tecnı- müller müzakereler olmadan herne mütalâa beyan etsem savab olamaz. Abdülhamid nihayet vükelânın da- vetile tetkikat ve müzakeratta sürat iltizamı iradesini verdi. Sald paşa huzurdan çıkıp mabeyin dairesine avdet ederek şeyhislimdan başka vükelâya davet telgrafları yaz- dı. Bunlar da birer, birer geldiler, Osman paşanın Manastırdan götü- rüldüğüne dair Rumeliden mabeyine gelen telgrafname ile ayni zamanda sadarete de telgraf gelmişti. Fakat Babıâliye gelen ve mühim görünen açık telgrafların sureti evvelâ telgraf, telgraf nazırı Hasip efendi tarafın- dan mabeyine şifre kâtibine verilmek, (mahalline verilsini) iradesi çikma- dıkça muhatabma verilmemek usul #ttibaz edilmiş bulunduğu için müşir Osman paşa meselesi hakkında sada- Tet makamına çekilen telgrafname- lerde Sald paşaya hünkârın nezdin- den müfarekatinden ancak beş saat sonra teslim olunmuştu! Said paşanın bu hâdiseden haberi olmadığını beyan etmesi bundan ileri gelmişti. Abdülhamid yalnız şeyhislim Ce- maleddin efendiyi bu içtiman davet ettirmemiş, vükelâ heyetince ne karar verilirse arzolunacak mazbatayı ona gönderip imza ettireceğini Said paşa» ya söylemişti. Mabeyin başkâtibi Tahsin paşa an- latayor ki: «O gün bir aralık hünkür sadre- zam Said paşayı huzuruna kabul et- mişti. Gene o gün huzura celbolun- duğumda Abdülhamid bana: — Sald paşaya sadarete tayininden evvel arzedildiği mütalesıni muhafa- ga edip etmediğini sordum. Ayni mü- taleayı - Rumeliden gelen taleblere mü at olunmaması ve kanunu esasinin ilân edilmemesi mütaleası- nı - tekrar etti, dedi. Bunu bizzat pa- dişahm ağzından işittim. Abdülha- mid o gün ikinci fırka kumandanı paşanın da bu yolda bir ariza takdim etmiş olduğunu söyledi.» Şeyhislâm Cemaleddin efendi de hatıratı siyasiyesinde sadrazam Sald paşanın bu hususta © efikri tereddüt ilkasile padişahı maküs cihete sev- keylediğini gösteren ifadelerde bulu- nuyor. Abdülhamidin de meşrutiyetten sonra kanunu esasiyi «muhalif reyle- re rağmen» ilân ettiğini müş'ir beya- natı vardır. Acaba o'da bu «muhalif reylere rağmen) tabirile Sald paşayı mi kaş- tediyordu? Yoksa vükelâdan diğerle- rini mi? Yahut Yıldız kamarillasını mı? Hattâ hepsini mi? Bu cihet tevaz- zuh edemeden kalmıştır. Aşağıda da görüleceği üzere meş- rutiyetten sonra (hatırat) yazan vü SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ n: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, ikt Tefrika No. Rumelide hürriyet ilân edildiği sırada meclisi vükelâ neler görüşüyordu? as hakkı mahfuzdur 10 3 kelâ çok defa Said paşayı kanunu esa- sinin yeniden meriyete geçmesine muhalif ve muarız olarak tasvir edi yorlar. Bu yazılardaki ifadelere karşı Said paşanın da açık bir reddiyesi gö» rülmüyor. Fakat acaba bunda Said paşanın meşrutiyetin ilânı günlerin de kabine riyasetinde bulunmasının ve kendilerinin ise bir çok taan ve teşnla uğramış olmalarının tesiri yok mudur? Bu hissi nokta bertaraf, meşrutiye- tin ilânına takaddüm eden günlerde Sald paşanın muhtelif unsurlardan mürekkeb Osmanlı camiasının meş- rutiyetle idareye kabiliyet ihraz et- mediği kanaatinde bulunması da mümkündür. (Hoş, bu unsurların istibdad altın- da idareleri de ne raddede mümkün olduğunu ahval ve vakayi pek vazıh ve kati bir surette gösteriyordu yal Bu da ayrı bir mesele!) Fakat Said paşa Rumelideki durumu anladıktan sonra da meşrutiyet usulünün kabu- lüne muhalif rey dermeyan eylemiş ise bu mütalea istibdadı o kadar kuv- vetli olan Abdülhamide karşı (meşru- tiyet taraftarı) diye üstüne şüphe celbetmemek için bir ihtiyat tedbiri olmak ta ihtimalden bald sayılamaz. Bir de Sald paşa bu nokta hakkın- da fikrini Abdülhamide hususi mülâ- katında söylemiş olmalıdır. Çünkü rakibi Kâmil paşa hatıratında Said paşanın sadareti kabul sırasında ve kendisile beraber bulunduğu dakika- larda meşrutiyetin ilânına aleyhtar olduğunu zikretmiyor. Said paşanın kendisi de hatıratın- da bugünlerde padişah ile olan mü- nasebetlerini izah ederken bu nokta- da sakittir. Ne olsa, her meselede muhtelif ve biribirine zıd ihtimalleri derpiş ve he- sab eden Said paşanın malüm olan meslek ve meşrebine göre padişaha bu işte ki icab ettirecek kati bir iyesi derece- sinde ileri gitmiş olacağına ihtimal emez, Hiç zannetmiyorum ki Sa- id paşa Rumelideki cemiyet kuvveti- ne karşı başks taraflardan sevkolu- nâcak asker ile dahili bir harb gibi mukateleye menin © uyandırabi- leceği büyük dağdağayı ecnebilerle si- yasi ihtilâfları, bunların celbedece| vahim müdahaleleri tahmin eti yerek padişaha (ne olursa olsun! Saltanat nüfuz ve kuvvetinizi göster- melisiniz.) Yolunda şiddetli tavslye- lerde bulunmuş olsun! Vakıâ Anadoludan Rumeliye asker sevki için mabeyirden emir verilmiş- ti ama bu emir müfettiş Hilmi, mü- şir İbrahim ve Osman paşaların müş- tereken gösterdikleri lüzum üzerine sadır olmuştu. Padişahın iradesi üzerine şeyhis- lâm Cemaleddin efendi müstesna ol- mak üzere bütün vükeli sarayda top- lanınca müzakereye başlanmıştı. Fetvanın karışabileceği işlerde veh- mini ihtiyat addeden Abdülhamidin Cemaleddin efendiyi bu müzakereler- de hazır bulundurmak İstememesi- nin sebebi kendi kendisine anlaşılır. Bu tarihi celsede hazır bulunan vükelâ şu zevat idi: Sadrazam Sald paşa, adliye nazırı Abdürrahman, harbiye nazırı Ömer Rüştü, bahriye nazırı Hasan Rami, Şürayi Devlet reisi Hasan Fehmi, ha- riciye nazırı Tevfik, dahiliye nazırı Mehmed Memduh, Tophane müşiri Mustafa Zeki, maliye nazırı Ziya, ev- kaf nazırı Turhan, ticaret ve nafla nazırı Mustafa Zihni, maarif nazırı Mustafa Haşim paşalar; sadaret müs teşarı Mehmed All paşa. Bunlardan başka bu vükelâ mecli- sinin inikadı sırasında maiyeti seni- ye erkânı harbiyesi müşiri ikinci ya- ver Abdüllah, hususi yaver Çerkes Mehmed, başmabeyinci Hacı Al, ikin- ci mabeyinci Nuri, başkâtip Tahsin, ikinci kâtip ve karin İzzet, orman ve maadin, ziraat nazırı Selim Melhe- me, teftişi askeri komisyonu ikinci relsi Etem paşalar ile mülki ve aske ri daha bir çok rical da sarayda bü lunuyordu. (Arkası var) N

Bu sayıdan diğer sayfalar: