1 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

1 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Neclâ tavlanın kapağını açarken Kocası Selime; — Haydi Selim, dedi, bir beş oyun İşte Selimin en sinirlendiği cümle bu «Yoksa kendine güvenemiyor mu- sun?» sözü idi. Genç adam sayılı tav- Ia oyuncularından olduğu için Nec- Yânın bu sözü Üzerine hemen ortaya atılırdı. Karısının o acemiğili ile ken- disine meydan okumasına katiyen tahammül edemezdi. Bu sefer de ka- fası kızmışlı. Karısının karşısına, tavlanın önüne oturdu. Neclâ sordu: — Nesine? Selim bir saniye düşündüklen son- ra cevap verdi: — Bir ipekli çorabına... Ben sana yenlirsem bir çift ipekli çorap alırım. Ben bana yenilirsen çorabı sen alır- sın olmaz mı? Neclâ bunu kabul etti. Oyuna baş- Jadılar. Fakat genç kadın o derece fena oynuyordu ki iki dakika sonra gayet fena bir vaziyete düşmüştü. Belim tavlada onun beş taşım birden kırmıştı. Neclânın iki taşı daha teh- likede idi, Selim güzel bir zar attı. İstese Neclânın iki taşını daha kıra- bilirdi. Fakat genç kadın şiddetle: — O iki taşımı kırayım deme... Başka taraftan oyna... Yoksa karış- Selim gülümsemeğe çalıştı: — Canım, böyle tehdidle oyun olur mu karıcığım... O iki taşı kırmam Neclâ köpürdü: — Hee taşlarımı kır da göreyim... Hele kır, hele kır... Bak taşlarını kı- rıp beni sinrlendirme,.. Fena yapa- — A... Böyle oyun da hiç görme- dim... Vaktile, bizim memlekette fut- bol yeni yeni başladığı sıralarda şim- diki meşhur klüblerimizden biri baş- ka bir klüple bir maç yapıyormuş. Oyunculardan biri topu ayağına al- miş, Ta düşman kalesine kadar yak- laşmış... Tam topu kaleye sokup gol yapacağı sırada rakib tarafın külhan- beyi kalecisi belinden kocaman bir b çak çıkarmış. Kaleci, top ayağında kendisine doğru ilerliyen oyuncuya bıçağını sallıyarak; — Yaklaşma... Vallahi yakarım... Barsaklarını deşerim alimallah!... diye bağırmış. Tabii bu vaziyet karşı- #ında kaleye yaklaşabilirsen yaklaş... Seninki de aşağı yukarı bu hesap... Oyunda biraz tehlikeli bir vaziyete düştün mü bıçaklı kaleci gibi tehdi- de başlıyorsun... Böyle oyun olur mu? — Ben öyle şey bilmem... Hele bu iki taşını kiri, Tavlayı kafana geçi- su sinirlendiriyor... Ben sinirleneyim diye değil, biraz eğlenmek için tavla oynuyorum canım... Selim kansının hakikaten sinir- lendiğini görünce: — Peki peki nonoşum... Kızma... diyerek Iki taşı kırmaktan vazgeçti. Oyuna devam ettiler, Selim tavlanın «şeş» kapılarından birini kaparsa oyunu yüzde yüz kazanacağını bili- yordu. Adamcağıza zar geldi. İşte şimdi:şeş kapısını İstediği gibi kapa- ilirdi, ei Lâkin Nesi ba haykırdı: | — Hele şeş kapısını kapat... şeş kapısını kapat da göreyi: sefer Selim de kızmıştı. — Amme karıcım... Bu bizimki oyunluktan çıktı da acaip birşey ol du. Böyle tehdidle tavla oynamr nu? — Ben onu bunu bilmem, şeş k&- pısını kapatamazsın... Zalen beş te- şımı kırdın, feng sinirliyim... Bak Selim hakikaten müşkül bir vazi- yetle kalmıştı. Tavlada istediği ka- piyı yapmağa kalksa karısı kıyamet Koparacaktı. Halbuki kapıyı yapma- mağa da yüreği rahat etmiyordu. Fa- kat karısını son derece sinirii görün- ce kapıyı yapmaktan vazgeçti. Çünkü Neclâ: — Hele sen o kapıyı yap... Bende senin yuvanı yaparım... diyordu, Oyuna tekrar devamı ettiler, Selim Neclâyı ilk oyunda msrs etmişti. Genç kadın ateşler püskürüyordu: — Olmaz... Hilekârlık yapıyorsun, zar tutuyorsun... diye mızıklanıp du- ruyordu. Bazen Selime gelen iyi zarları saymı- yor: — Dünyada dinlemem... diyordu, zarları avucunun içinde salladıktan sonra at... Öyle yağma mı var?... Be- ni budala mi saniyorsun... Selimin kafası artık iyiden iyiye kızmıştı, Ne olursa olsun bütün iti- rTazlarına, bütün mızıkçılığıns, her şeye, her şeye rağmen Neclâyı adam akıllı yenmeğe karar verdi. Zaten kendisi de iyi oyuncu di, Üstüste iki mars daha yaptı, Bir tek oyun bile vermeden Nedlâyı yenmişti. Fakat genç kadın yenilir yenilmez; — Hain... Vicdansız, zalim adam... diye tavlayı önünden itti. Selim afal- Taşmiştı. — Ne kızıyorsun karıcığım... Oyun bu... İnsan yener de, yenilir de... Buna kızılır mı? diyecek oldu, Fakat Neclâ büsbütün sinirlendi: — Hele şu cüretkâr adama bakın... Benim gibi sinirli, benim gibi asabi bir kadını tavlada üsütüste üç ke- re mars ederek yenmeğe utanmıyor musün sen? Ne zalim, ne anlayışsız, ne hain adamsın... Bütün gün ud telleri gibi gerilen sinirlerim biraz yatışsın diye tavlayı elime aldım... Sen misin alan?... Binbif hileler ya- parak beni üstüste üç kere mars etlin. Benim kadar asabi bir kadını büsbütün sinirlendirmeğe utanmıyor musun... Hilekâr sen de... — A, kancığım... Rica ederim... Söylediklerini kulağın işitmiyor ga- Tiba... Neclâ tavlada yenildiği zaman o derece sinirlenirdi ki ne söyledilğni bilmezdi. Bu sefer hiç oyun almadan üç kere üstüste mars olması onu deli divaneye döndürmüştü. 'Kocasından hiddetini alamadığı için âdeta gözleri yaşarmıştı. Selim: — Vallahi bu kadar sana dokuna- ncağını bilseydim yenmezdim... Ye- Neciâ ona bir daha çıkıştı: — Tabii, tabil... törlü türlü hileler yaparsan yenersin... Selim gülüyordu: — Haydi... Müteessir olma maca» ğın çoraptan vazgeçtim... — Yok hem sinirleneyim, bem yes nileyim... Bir de üstelik sana ipekli çorap alayım öyle mi?. Asıl ipekli — O niçin şekerim?... — Niçin olacak?... Tavlada beni yenip sinirlendirdiğin için... Teselli makamında... — Peki, peki... Haydi kızma... Mü- teessir olma... İstediğin çorap ol- Sun... Alırım... Fakat anlamıyorum, sen mi mağlüb oldun? Yoksa ben mi? “Hem seni yeneyim.. hem de çorabı a)- mak gene bana düşsün... Kârlıiş doğrusu... Aklım varsa durup dinlen- meden seninle tavla oynıyayım... Neclâ gülümsedi, çorap meselesin- den memnundu gene tavlaya yak- laştı: — Şimdi bu oyunda kararlaştırdı- ğımız çorabı sen bana alacaksın de- gil mi? Gel yeniden bir beş oynıya- lım... Amma bu sefer birer şapkası- na... Ha kocacığım mükemmel bir fi- kir değil mi?... Hem ne güzel eğleni- yoruz... Amma gene hile yapma emi? (Bil yaldız) Ear akya 1 Maziran 935 Gergerli Istanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Mavadis, 1308: Plâkia Türk musikisi, 19,30: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam meştiyatı; 1830: Ekönemi ve Arttırma kurumu namına: Konferans: Avni Abacı, 1845: Kızılay haftası: Kon- ferans; Rüştü Diriklörk (Kımlay âzas), 19: Plâkla dans muüsisiki, 1915: Konfe- rans: Doktor İsrahim Zati (Prengi ve kanserin umumi münasebalı), 1956: Bor- #a haberleri, 20: Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarküa- Ti, 20445: Havu raporu, 2048: Ömer Ria tarafından arabca söylev, 21: Klâsik Türk musikisi: Nuri Halli ve arkadaşları tara- fından, (Saat ayarı), 2145: ORKESTRA: 1 - Çaykovsky: Marş solnel, 2 - Mist: Rapsodi No, 14, 3 - Defose: Serenad, 4 - Arensky: Eleji, 2215: Ajans haberleri, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 2250: Son haberler ve ertsi gü- nün programı, 23: SON. Ankara — Öğle neşriyatı: 1240: Karı- şık plâk neşriyatı, 1250; Plâk: Türk mu- #ikisi ve halk şarkıları. 13,15; Dahili ve harici haberler, Akşam neşriyatı: 1830: Karışık plâk neşriyatı, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Nihal ve arkadaşları), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Türk musikisi ve halk şariıları (Servet Adnan ve arkadaşları), 21: Ulusal Arttırma ku- rumu namına Sümer Bank hukuk mü- şaviri Münip Hayri, 2115: Stüdyo salon orkestrnu: 1 - Beethoven: Cöldbre Menuct, 2 - Tschaikowsky: Canzonetta, 3 - A. Gretschaniniw: Berceuse, 4 - Alberto Gretschaniniw : Bercense, 4 - Alberto tin Un: An Alle, 22: Ajans haberleri, 22,15: Yarınki program ve İstiklâl marşı. Avrupa istasyonları Saat 20 de 0,10 orkestra — Danzig 20,10 Dewtsehi S5. 2040; büyük or- kestra — Frankf, 20,10 solistler — Kolon ya 20,10 orkesira — Könlgeberg 20,10 or- kesira — Lelpiig 20/10 könser — Münih 20,10 Frankfurtlan nakil — Viyana 20,10 orkestrn — Berom. 20,10 salon muzika- sı — Brüksel TI 20 piyano — Budap. 20 çigan muzikasına devam, 2030 opera — Bükreş 20 konser — Denitviç 20,15 askeri müzika — Ostrovo 20,25 radyo filimi — Prag ve Bratislava 20,25 Ostrovodan na- kil — Riga 20 konser — Sofya 20 kon- ser — Strasburg 2030 konser Rad. Toulouse 20,15 filim ve operet havaları — Varşova 2030 müzlka. Saat 21 de Breslar 21 - $1 askeri muzika — Dan- sig 21 orkestraya devam — Frank. 21 Yunan - İtalyan konseri — Kolonya 21 salon muzikası — Königsberg 21 orkes- traya devam — Lelpzig 21 konsere de- vam — Siaitg. 21 Lelpwigden nakli Viyana 21 Bratislavdan nakil — Bari 211$ Yunanca neşriyat — Brno 21,15 «Shitae opereli — Brüksel II 21 - 23 orkestra — Budap. 21 operaya devam — Bükreş 2105 piyano — Droltriç 21 hafif muzika — Fiorans 21,30 opera muzikasi — Hilvers, T 21 muzika, 2155 könser — Hilvers, 2130 hafif muzika — Kopenhag Zlorkestra Lyubüana 21 opera — Lille 2130 kon- ser — Londra 21,15 - 2245 Velküre ope- Yaşının 2 nci perdesi — Oslo 2115 or- kestra — Rad. Paris 2130 viyolansel Pars P. TT, Grenoble, Marsilya 2130 «Rip: opereti — Sottens 21 hafif muzi- ka — Stokhalm 21 operet muzikası Btrasbg. 2130 - 2380 orkestra — Rad. Towlause 21,10 hafif musika. Sant 27 de Berlin 2230 opera havaları — Dansig 3230 piyano — Deutechi, S. 2230 plâk neşriyatı — Frankf, 29 konsere devam — Hambg. 2230 solistler — Königeberg 2230 piyano — Stutig. 2210 konser — Berom. 2210 Pransız muzikası — Brno 22 opere- te devam — Brüksel II 22 konsere de- vam — Budap. 22 operuya devam — Bu- dap, II 2205 cazbund — Bükreş 2245 Rumen muzikası — Florans 2240 opera muzikası — Helsingf, 22.10 muzika — 'Hülvers, II 22,45 orkestra — Kovno 2255 hafif muzika — Lyubilana 22 operaya de- vam «- Londra 22 operaya devam — Mi- Mano 22 «Mose> operası — Paris P, T.T, Grenoble, Marsilya 22 operete devam — Roma 22 Vagabondi delle stelle opereti — Bofya 22 hafıf muzika — Sottens 2230 muzika -— Stokholm 2230 solistler — Btrasbe. 22 konsere devam — Rad. Tou- louse 2230 konser — Varşova 2210 Şo- pen konseri, Saat 23 de Deutsehl, 8. 2330 salon musikası — aim 7305 konser — Milâno 23 ope- raya deram — Roma 23 operete devam — Rad, Toulouse 23,15 Arjantin muzikası, 23,45 askeri muzika — Varşova 23 hafi? muzika, Saat 24 den itibaren Alman istasyonları Viyanadan mâklen 1 e kadar konsere devam — Droltviç 24,15 dans — Kopenhag 24 - 130 dans — Milâno 24 operaya devam —- Rad. Tou- MWwüse 24 salon muzlkası, 243$ salon mu- zikası — Frankf,, Berlin, Stutig, 1 - 4 gece muzikası — Diğer Alman istasyonları Münihden nâklen 1 - 4 eğlenceli muzika, DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F, Sertel Tefrika No. 12 Kapıda şu cümle yazılıydı : “ Cehennemin her yolu yine Cehenneme gider !,, — Seni buradan benden başla kimse kaçıramaz! Merak etme... Eğer bizi bir kaç gün daha burada bırakırlarsa, gizli yollardan birine düzülürüz. Dedi. Fida idam mahkümuydu. Bir kaç gün daha nasil bekliyebilirdi. — Ya bu akşam beni gelip alırla- $a... Öbür dünyaya gittikten sonra yardımın ne işe yarar? Diyerek bahçıvana oyalvarmağa başladı: — Kuzum Papulas! Allahın kolu gökten uzanmaz ya... İşte, beni kur- tarmak için senin gibi bir adamı buraya benim yanıma gönderdi. Ben idama lâyik ve müstahak bir insan olsaydım, şimdiye kadar darağacına giderdim. Görüyorsun ki, Anivası sevmek ve onunla evlenmek arzusun- dan başka bir dileğim yok. Mihail beni Anivastar ayırmak istedi. Hay- di gel, imparatorun yapamadığı $u işi sen tamamla... General Anivasla beni birleştir! — Eğer çöpçatan çatımışsa, bu hayırlı işin önüne hiç bir kuvvet çi- i kamaz, yavrum! Pekâlâ... Kalk ba- kalım, beni tâkib et... Buradaki du- varların altında “gizli yollar vardır. Bu yollardan birini kolayca bulur- sak ne mutlul » ” «Cehennemin her yolu, gene cehenneme gider!» Zindanlardan birinin kapısında şöyle bir cümle yazılıydı: «Cehennemin her yolu, gene ce- henneme gider!» ..Papulas dar, karanlık bir yoldan yürüyordu. Bir aralik başını arka- sına çevirdi: — Sesin çıkmıyor, Fida? Geliyor Kusun? İnce, ürkek bir ses cevab verdi: — Geliyorum. Fakat, nereye git- tiğimizi bilmiyorum. Bahçıvan: — İşte, cehennemin yolu bura dadır. Diye söylendi. Cehennemin yolu da ne demek?! Fida sordu: — Beni cennete gölürmüyor mu- sun? — Evet. Fakat, cennete giderken, cehennemin önünden geçeceğiz. İki geniş duvarın önünde durdu- lar. Buradaki duvarlar başlanbaşa ce- hennemi tasvir eden kabartma re- simlerle doluydu. Tepesi açıktı. Gök- teki yıldızlar, firarilerin oyollannı aydınlatıyordu. Papulas sağdaki duvarın üzerinde bulunan resimlere baktı; — İşte, Katilinr... Cehennemde iş- kence görüyor. (1) İşte Sezarlara iha- net eden iejyonlar... İşte Mars (2) m tunç küreklerini çeken forsalar ara- sında kıvranan ymuzlaribler... Biraz ileride de cehennem alevlerini gö- receğiz. — Bu yolların hepsi gene âyni ye- re mi çıkar, Papulas? Eğer öyle ise yer altında boşuna dolaşıyoruz de- mektir. — Evet. Yalan değil, Halkenin al tındaki yollar öyle tertip edilmiş ve birbirine öyle bağlanmıştır ki, nere- Papulas gülerek Hâve etti; — Fakat, bu yolların nereye va- racağını benden başka kimse bil- mez dedim ya. Şimdi şu cehennem tasvirlerini geçtikten sonra, sağa sa- pıp iki yüz adım kadar bir yere dön- meden gideceğiz. Karşımıza bir en- gel çıkmazsa «Milion> un arkasın. daki bahçede hürriyete kavuşmuş olacağız. — O bahçede nöbetçi yok mudur? — Hayır, Oraya herkes girebilir. (Talih ayazması) oradadır. Mihail halkı gücendirmemek için © bahçe. yi serbes bıraktı... Kapıları umuma Urun yolu yürümeğe başlamışlar- Fida soruyordu: — Talih ayazmasında ne yapar. lar? — Koca arıyan düllar, evlenmek istiyen genç kızlar, zengin olmak is- tiyenler hep buraya başvururlar. - Ya bugün de Kalabalık var- sa?.. — Zanrietmem. Bayağı günlerde de gelen olur amma, asıl günü, pe zardır. Ayazmanın başına szleri insan toplanır, herkes birer bardak su alıp götürür... Muradı ne İse, bu suyu damla damla içip bitirinceye kadar olurmuz. İ — Sen denedin mi hiç? — Neme gerek benim?! Çoluk yok, çocuk yok, Ayazmuya gidip te ne is tyeceğim bü yastan sonra?... i — Mademki zenginlik te müm- künmüs... Bir bardak su alıp zengin olur, bahçıvanlıktan kurtulurdun! — Adâm sen de. Zengin olsam da neye yarar? Ben farla para tuta- mam. Bir vakitler bir kese altın bi- riktirmiştim. Günün birinde şey. | tan mı dürttü, bilmem ne oldu? Hep- sini muhtaçlara, hastalara dağıtıver. dim. Şimdi çok rahatım. Para insa- na Üzüntü veriyor. İztırab veriyor. Belimdeki kemeri atalı on yıl oldu. Bundan sonra ne parada, ne ser vette gözüm var! Allahtan bir şey istiyorum: Bir küçük kulübe... Her gün bir somun. ve bir sürahi şa rab. Ömrümün sonunu böyle geçir- mek niyetindeyim. . “ «Talih ayazması» nda ağlıyan kadın!.. Yer altından «Talih ayazması: na doğru ilerlediler. Bahçıvan Papulas uzaktan akse- den bir inilti duydu: — Ayazmanın başında bir kadın ağiyor. Yavaş yürü, Fida! i İkisi birden durdular. : Fida biraz sonra hürriyetine kavu- şacaktı, Papulas; — Seni generâlimin evine kadar $ götüreceğim! i Diyordu. Fidanın da gideceği yer orasıydı. . Generalin evi onun. için en emin, ve tehlikesiz bir yerdi. Fida, bir kaç günlük saray hayatında öğ- renlimesi mümkün olan her şeyi öğ- renmişii. Generalin yanına gidece- ğinden pek memnun değildi. Fakat, her şeyden önce ölüm cezasından | kurtulmak lâzımdı. Bunun için de Aniyasın himayesine sığınmak icab ediyordu i Papulas ayazmanın &rka merdi- venleri önünde durmuşlu, Yalvaran 4 Kadının sesini birlikte dinlediler; — Senden çok iyilik gördüm, aziz ruh! Beni bütün felâketlerden kur- taran sensin! Senden ne iİstedimse oldu. Şimdi gene sana yalvarmağa geldim: Şu Fidayı başımdan çabuk atmanı istiyorum! Bu kadın benden güzel ve benden ükıllıdır. Yarın im- parâtorun gözüne girerse, benim İs- tikbalim mahvolur... Sira cariyeler «rasında kalırım. Halbuki, Fida sa- raydan uzaklaşırsa, ben impâratori- çe olacağım. Ayazmada yalvaran kadın Dafne- den başka biri değildi. Papulas ken- dini saklıyarak yavaşça cevab verdi: (Arkası var) 11) Catilina — Roma senatosuna karşi 4 Isyan ederek hükümeti zaptetmek istiyen fesadçıların bain geçmişti. Katilina i5- mi, Ikbalini vatanın izmillâlinde arıyan hâinlere âlem olmuştur. Bizans şairlerinin terennüm ettikleri vatan şarkılarında: «Katllina kadar hain olmayınız!» musralarına sık sik tesadüf Şi edilir. Halbuki gerek Şarki Romada, g6- rek Bizansın Lâtinler devrinde Katilina- dan çok daha hain kimseler gelmiş, bir torba altın için vatanım baştanbaşa büs rabeye çevirmekten çekinmiyenlere çok tesadüf edilmşitir. (2) Duvarlarda (Aclium .— Aksiyam) muharebelerine sid resimler vardı. Bun- lar Romalı Antuanın Misir melikesi «Kleopatra. ya karşı kazandığı deniz mu- harebelerini «Marse m tunç dorlanmasi-. na ald tasvirler'e hikiye edilmişti. Hattâ. Oktav (Oşüst Sezer) Ünvanını bu mmu- harebeden üç yıl sonra aldığı da bu lâYe halarmı sltandaki kitabelerde yazılıydi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: