5 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

5 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Haziran 1938 AKŞAM Sahife 7 Briç, karı koca arasında boşanmaya sebeb oluyor mu ? Meşhur briç oyuncusu olan bir avukat bunu kabul etmiyor Amerikada mahkeme huzurunda saç saça gelen karı koca biribirinden güçlükle ayrılabildi Son zamanlar. . da dünyanın her tarafında briç oyununa merak edenler çoğalmış- tır, Briç ince ve zevkli bir oyun- dur. Fakat ekse- riyetle karşılıklı oynıyan iki ortak arasmda münaka- şaya sebeb olur. Son zamanlar- da bu münakaşa- lar yüzünden ka, rı köca arasında çıkan bazı boşan- ma vakaları gö- rülmüştür. Bu yüzden ortaya mühim bir mesele çıkmıştır. Bazı kimseler karı kocanın ayni masada briç oy- namamalarını İle- ri sürüyorlar. ruf avukatların- dan ve tanınmış briç oyuncusu B, Paul Stern bu fikri kabul etmemekte- dir. Yazdığı bir makalede diyor ki: Bunca senelik tecrübelerime isti- naden şunu söyliyebilirim ki briç oy- nıyan karı kocaların evlilik hayatı briç oyunundan dolayı, diğer sebeb. lerden fazla tehlikeye düşüyor, deni- lemez. Briç oyunu yüzünden vukuagelen aynlma ve boşanma hadiseleri pek nadirdir. Bilâkis, briç oyunu sâye- sinde birleşmiş olan çiftlerin sayısı dah afazladır. Boşanmaları son haf- talar zarfında epice dedikodulara s6- beb olan Eliy Culbertson ile partneri Jozefin birbirlerini tanımışlardı. İkiside son on sene zarfında bir çok briç müsabekaları- na iştirâk etmişlerdi. Her halde ay- rılmaları briç oyunundan ileri gel- memiğtir. Müştereken briç masasında otu- ran, briç müsabakalarına İştirâk eden ve bu müsabakalar için birlikte seyahatler ihtiyar eden karı kocala- rın sayısı zannedildiğindin çok faz- Jadır. Her ne kadar karşı karşıya gelip oynamak mecburiyetinde kalmamak merakı: Dört oyuncu bulunmadığı için hizmetçi dördüncü diye oyuna iştirik ettiriliyor için ayrı ayrı briç mahafillerini ziya- ret eden karı kocalar da bulunduğu peer ii karşıya gelmekten calar da bulunduğunu unutmama- mız lâzımgelir. Bunu bir misalile isbat edebilirim: Çok takdir edilen mütehassıs mühendis Emil Klein ile üste, bir oyuncu olan sevimli karısı Franaıska bir arada oynıyarak bir çok briç müsabakalarında kazan- mışlardır. Mühendis Klein'inen iyi partneri daima karısıdır. Avrupanın en iyi briç aynanılan bir mahfili diye tanınmış olan Viya» na briç klübünde bir çok karı koca- lar vardır ki daima müsabakalara bir arada iştirâk ederler. Bunlar arâ- sında kavga çıktığımı, ayrılma ve bo- şanma hadiseleri zuhur etliğini bu- güne kadar hiç işitmedim. Briç oyununun karı koca arasında geçimsizliğe sebeb olduğunu iddia edenler, bir zamanlar da Amerikada briç yüzünden vukubulan bir facia- yı hatirlatmaklan hoşlanırlar. Bir Amerikalı kadın, briç masasında Oy- narken yanlış bir kâğıd alarak mu- kabil tarafın oyunu kazanmasına S€ meli dili. lili bebiyet veren kocasına o kadar kız- muşti ki derhal çantasından rörelve- rini çıkararak kocasına ateş etmiş ve onu öldürmüştü. Fakat bu gibi hadiseler geçmiş s8- nelere alddir, Bugün briç masala- rında kavga çıkması nadiren görülen ahvaldendir. İki tarafta hasıl olan anlaşamamazlık yüzünden oyunun tatil edilmesi, oyuncuların birbirleris ni tahkir etmeleri, bu yüzden haka- ret davaları açılması ve düellolar artık briç tarihine karışmış gitmiştir. Ben briç masasında başlıyan karı koca kavgaları hakkında mahkeme- lere mütehassıs raporu evrerek aldı- ğı ücretle geçinen bir adam sayıli- rım. Mazide bu varidat membam- dan mahrum olduğumu itiraf etmek- le beraber, son zamanlarda O vari- datı arttıracak hadiselerle hiç karşt- laşmadığımı da söylemeğe mecbu- rum, Amerikada briç yüzünden gıkan bir kavga neticesinde ayrılmağa kal- kan bir karı kocanın mahkemedeki hareketleri o kadar gülünç oldu ki bütün alâkadarlar kahkaha ile gül- mekten kendilerini alamadılar. Karı ve kocanın karşılıklı boşanma dava- larında iki tarafın birbirlerine karşı savurdukları tahkirâmiz sözler tesbit edilmişti. Hâkim o ağır sözlerin na- sıl olup ta sarfedilmiş olduğunu öğ- renmek hevesine düştü. Evvelâ koca hâkimin huzurunda ayağa kalkarak oyun esnasında akıl öğretmeğe kalkışan bir koca ile oyun oynıyamıyacağını söyliyen bir Ka“ dınla yaşıyamıyacağını uzun uzadıya anlatmağa başladı Bu esnada ka- rısı kocasının sözünü keserek: — «Kocam elinde bir as bile olsa Oyunu bir derece daha yükseltmek- ten geri durmaz. Böyle bir adam ba- na oyunda hiç bir zaman akıl hoca- liğı yapamaz.» dedi. Boşanmağa heveskâr olan kocası bu sözleri işitince karısının üzerine hücum ederek: —« Yalan söylüyor, inanmayınız. Ben elimde iki as olmadıkça hiç bir zaman oyunu forsa etmem!> diye bağırdı. Mahkemede hâzır bulunanlar saç- saça, başbaşa tutuşan karı kocayı güçbelâ birbirlerinden ayrılabildiler, Ayırabildiler, diyorum. Çünkü kahka- ha ile gülmek yüzünden hiç bir kimse- de takat kalmamıştı. Diğer bir boşanma muhakemesin- (Devamı 8 inci sahifede) Yazan: Sermed Muhtar Alus TTefrika No, 81 NANEMOLLA — Yobaz, Ermeni, Arab suratına | baka baka içim karardı. — Kurban mıdır, ne kamnaksıdır, hep gözümün içine bakıyor ama avu- cunu yalasın. Kürkçü Kıvırcık İstapan bana bayılıyor, vaşak kürkler vaade- diyor da viz geçiyorum... Asalı, Yenikapı yolundan Aksarayı, «Olanlar» tekkesinin karşısındaki $0- kağı boylamıştı. Peçeliyi evinde bul- du. İşe bir kat daha ehemmiyet veri)- mesi için, lügatli lügatli ağzı tutturdu: — Padişahı âliosman Abdülâziz han efendimizin karini ve didel enveri, Eşref beyefendi hazretleri kudumuna muntazır, Acilen giyin kuşan, şimdi gidiyoruz Saraylıya... Peçeli, dedik ya, kenarın dilberlerin- den. Mevlânakapısında büyüme. Ba- bası çoktan ölmüş, ana kız iki kişi kal- mışlar. Bu yola bir sene kadar evvel düşmüş; o mahalleye de o vakit taşın- mışlar. Yosma, aynanın karşısında acele acele hazırlanırken, Âsalı tafsilât ve- riyordu: — Müşirzadem şimdiye kadar gör- düklerinin hiç birile kabili kıyas de- gil, Mabeyinci demem kâfi, anla öte tarafını, Yusuf aleyhisselim kabrin- den çikip mümaileyhi görse gıbtasın- dan kahrolur vallah. Güzelliği ol de- recede, Saniyeh vergisi, atıfeti mebzul mü mebzul. Göreceksin, seni nelere garkedecek... Salisen, İstanbulumuzun en yüksek ve zinüfuz, en muhterem ve mübeccel, en sahibi servet ve yesâr kazaskerlerinden bulunan küçük amcası Molla bey de bu gece meclisi şerefyab ettiler, Yerinde duramadı, kalkıp kulağına — Molla öyle bir sağmal inek ki Kı- rım malı bir para etmez yanında... Ağızları birlik etmek ihtarınıda unutmadı: — Malüm a, bermutad, vüzeradan Abdüllah paşanın kerimesisin, pede- rinin Bebekteki sahil saraymda mü- kimsin, Aman şu noktaya dikkat, yalı- ya çatanaya rakiben geldim. Paşa ba- ban odasında evrad ve ezkâr ile meş- gulken gizlice kaçtın. Beraber gene ça- tanaya binip Kumkapı iskelesine çık- tık, Nişancaya düştük... Anladın ya nonoşum?... Peçelinin, peçesinden başka bazı cicimlikleri daha var. Bu .defakine bakma birden can damarına basılmış, kıskıvrak kavranılmış, uzatmasına kalmadan yola getirilmişti. Yoksa, her zaman Asalıyı saatlerce yalvartır, dokuz dereden su getirerek savsaklar, ekseriya da hiç bir sebeb yokken: — Gelemiyeceğim, yatıp rahatıma bakacağım, kafamı dinliyeceğim!. diyerek kesip atardı. Razı oldu, hazırlanıp yola koyuldu, 'Nişancadaki eve veya o ayarda başka bir yere geldi değil mi, Tarandilden Kolay kolay ortaya çıkma yok. Oda önce kapı aralığından içeriyi gözetli- yecek, ne çeşid kişilerdir anlıyacak. Saraylı ile arasında bir fark varsa bunun şartı içeridekileri yalnız gözü tutmaklık, canı çekmeklik değil... Mi- safir efendinin gösterişatı - bu onun tabiri - yüklü gibi mi, cebleri dolu mu? Gösterişattan maksad kürklü palto, ipekli pardösü, lut çuhasından elbise sanmayın. Kalendermeşreb olur da başında yağlı fes, sırtında ağarmış ceket, ayaklarında pençeli fotinler var- dır, halbuki domuzuna paralıdır. Böylesi olsun da isterse saçları kır- laşmış, yüzü porsumuş, dişleri sarar. mış bulunsun, hiç ehemmiyeti yok. Peçeli yeni türemişlerdendi ama pir türemişlerdendi. Bir kaç aym için- de zanantinde işte böyle usta çıkmış- Pembeten gene somurtmağa başla- mıştı. Evden ha kaçtı, ha kaçacak, Molla beyin Kurban Oseble karşı karşıya düettoları, kavuklu ve peşekâr olup Sinanı, arabı, evin uşağı Garbisi de araya alarak, yosmalardan ikisini de zenne yaparak orta oyununa kalk- baha kadar da maskaralık çekilir mi? Göbekli üzüntüde, İkide bir sofaya çıkıp Saraylıya: — Nerede kuldı bunlar?.. Neye gös ciktiler acaba?.. Asalı boş mu dönecek dersin?.. diye sormada. — Bebek neresi beyciğim, gidip dö- necek kadar oldu mü?.. Paşa babast- nın uyumasını bekliyorlardır... Taze. nin giyinmesini, hazırlanmasını da unutma... tarzında cevabları almada, Saraylı, mabeyinci beyin belki yo- ğurt gönlü ayran olur diye kızları di- şarı çağırıp sürmelerini, pudralarını, allıklarını tazeletmiş, hepsine daha dekolte fistanlar giydirtmiş, uzun saç- lara saçlarını döktürtmüştü. Ne yapsalar nafile, ağızlarile kuş tutsalar faydası yok. Pembeten biç türlü; — Adam bu gece de böyle geçsin!.. diyemiyor, Bazan, (inadı atayım bari) diyip yosmalara alıcı gözlle bakıyor: Kum- ru... Pek çirkin sayılamaz, Hakikaten kumru gibidir de, ufak tefeğin tombu- ludur. Fakat daima ağzında, soğan yemiş gibi kekremsi bir koku... Geçi, Beyaz Papağan... Sahiden beyaz pa- pağandır. Şeytan tırnağı azmış par- mağındaki tülbendle miniminicik eli aynı renkte. Gelkelelim buz gibi s0- guk... Bırak!.. Sarı Papağan... Ne kaş var, ne kir- pik; yalmz topuklarına kadar sırma saçlar... Sırma ile iş bitse çarşıda sır- macı dükkânı aç, çile çile asıp İstedi- gin gibi bak... Onu da at! Büyük Ceylân... Allah yalnız boy vermiş (Küllü tarilün ahmak) veoda Allahın ahlatı... Küçük Ceylân... Yalnız kaş gözü ne yapmalı, sıska mı sıska. Herkes döok- tor mu ki köprücük kemiği, kaburga sayıp duracak?.. Güvercin... 22 sindeyim demesine ne bakıyorsun, su içinde 35 lik. Üstle- re iyilik sağlık, ardı arası kesilmeden ağzında teftih, karnında gurultu. İçlerinde en katlanılacak olanı gene saraylı Tarandil... Eşrefin gözünün içine bakmada; Yanından her geçişte ayağına basma- lar, çimdik atmalar, kulağına fiske vurmalar. Yavaşçacık ta: Ben seninim, #en benim Kırma beni gültenim gibi beyitler fıslamalar, Eşref, yumuşıyacakken kendini top- luyordu: — Ev sahiplerine, çaçalara mı kal- dın?.. Aklını başına al mabeyinci!.. Bu kararsızlıklar içinde gene dur- mamağı, evden kaçmağı muvafık bu- luyordu. Sarayda nöbetçiliğinden, şevketmeabın aratacağından, ağafen- dilerin yoklatacağından açmak üzere iken, Molla: — Eşrefa, dedi, sana naçizane bir çoban armağanı, çam sakızı sunmak- lığımı nihanhanem arzu ediverdi... Ve hemen, minderde yanında duran pike yeleğindeki altın köstekle saati çıkarıp uzattı: — Ceddi ekremim, şeyhülislâm mağfur, Ahashavl Hüseyin Nimeti efendiye esbak França elçisi general Sıvaslı Yani yedile, frança imparato- ru meşhur Bonapartanın işbu yadi- gârını, maakordon sana hediye ediyo- Tüm, Tenezzülen al, güle güle kullan! Hakemiyata Jâtifeler de karıştırı- yor: — Sinnü salimizle, meslek ve mez- hebimizce bizlere uygun değil, Mina- sındaki nisa tasviri bazan gözümüze ilişiyor, mucibi muası olageliyor. Fetvahaneli başta olarak bütün odadakiler yarışta: — Kasemi bülâh ederim ki gerek maddi, gerekse manevi kıymetine hâd ve payan tasavvur edilemez bir atiyel giranbaha bu... Kurban Oseb parçalanıyor: — Ne deorsunuz efendim, ne anti- ka ne antika; birinci Napolyon isti- mal etmiş, Yedi düvelin kralına top yekün harb ilân ettiği demler, cebin- den çıkarıp çıkarıp (alafranga saat yedi, Grenadiye alaylarım sağa cenah- tan sarsın!.. Sekiz oldu, Dragon bö- lüklerim cepheyi sıkıştırsın!.. Doku- Za geloor, Hüsar süvarilerim sol cena- bını çevirsin!..) dee, bu saat elinde na kumandalar vermiştir. masi, meclisi gene şenlendirmiş, muh- Arab Taylur kafasını uzatıyor: lisini de epeyce eğlendirmişti ama Sa- (Arkası var) / dhminkdiz mii kia yle akan Zin 3

Bu sayıdan diğer sayfalar: